GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

Namazdan sonra dua ne zaman yapılır? Farzdan sonra mı sünnetten sonra mı?

Soru: Dua farz namazların akabinde mi, sünnetlerin akabinde mi, yoksa namazda teşehhüdden sonra mı yapılır?

CEVAP: Peygaber (SAV)in yaptığı ve emrettiği sünnet selamdan önceki teşehhüdde dua etmektir. Sahih bir hadiste Peygamber (SAV) in teşehhüdden sonra "Allahümme inni euzu bike min azabi cehennem. Ve euzü bike min azabil kabr. Ve euzü bike min fitnetil mahya vel memat. Ve min fitnetil mesihiddeccâl.
Allahım! Cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnesind en sana sığınırım. Mesih deccalin fitnesinden sana sığınırım." (459)
Kitabüssünneti vel'bida (494) dipnotta tahricine bakın.
diye dua ettiği sabit olmuştur.

Yine, Sahih bir hadiste onun bu duayı teşehhüdden sonra okumayı emrettiği sabitir. Aynı şekilde onun teşehhüdden sonra, selamdan önce şöyle söylediği sabit olmuştur.
"Allahümme'ğfirli ma kaddemtü vema ahhertü. Vema esrerü vema e'lentü. Ve ma ente e'lemü bihi minni, entel mükaddim. Ve entel müehhir La ilahe illa ente= Allahım! önden gönderdiğim ve sonraya bıraktığım günahlarımı, gizli ve açık yaptığım ve benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla. Sen en öndesin, sen öne alıcısın. Sen sona bırakıcısın. Senden başka ibadet edilecek (ilah) yoktur." Sahih hadiste sabit olduğu üzere. Hz. EbuBekir diyor ki; Ey Allahın resulü Bana bir dua öğretki onunla namazımda dua edeyim. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu; "De ki: Allahümme inni zalemtü nefsi zulmen kesiren vela yağfiru'zunübe illa ente. Fağfirli mağfireten min indik. Verhamni inneke entel ğafurur rahim= Alahım; ben nefsime çok zülm ettim. Senden başka günahları bağışlayacak yoktur. Katından bir af ile beni bağışla. Bana acı. Sen bağışlayıcısın. Rahmet edicisin. (Buhari-Muslim)
Kitab-üs salat (436) dipnotta Tahricine bakın.
Peygamber (SAV)in teşehhüdden sonra ve selamdan önce, secdede dua ettiği hususunda bunlardan başka sahih hadisler de vardır. Bir rivayete göre başını ruku'dan kaldırdığı zaman dua ederdi. Namaza başlarkende dua ederdi. Hiç kimse onun ve ona uyanların selamdan sonra dua ettiğini söylememiştir. Belki tehlil, tahmid, tesbih ve tekbir ile sahih hadislerde geldiği şekilde Allahı zikrederlerdi. Allah daha iyi bilir.

İbn-i Teymiyye (Allah te'ala ona rahmet etsin) 90/174. Bu soru matbuatta var. (1/209)


SORU: Ukbe bin Amir'in (rivayet ettiği) hadisi hakkındadır. O Diyor ki: "Allahın Resulü (SAV) bana her zaman sonunda iki kul e'uzü'yü (muavvezat) okumamı emretti." (Bakınız (Süneni Ebi Davud Kitab-üs'salat bab= 262- Süneni Tirmizi Fezail'ül kur'an bab= 12- süneni Nesai Salat bab= 533)

Ebu Umame'den şöyle dediği rivayet edilmiştir. "Denildi ki: Ey Allahın resulü hangi dua daha çabuk kabul edilir? Gecenin son üçte birinde ve farz namazlardan sonra buyurdu."(Bakınız (Süneni Tirmizi K. Daavat bab= 80, hadis= 2- Amel-ülyevmi vel'leyle= Nesainin= 45))

Muaz bin Cebel den rivayet edilmiştir. Allahın resulü (SAV) onun elini tutarak şöyle buyurmuştur. "Ya Muaz; Allaha yemin ederim ki seni seviyorum, sakın her namazın sonunda= Allahümme e'inni ala zikrike ve şükrike ve hüsni ibadetike= Allahım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek hususunda bana yardım et" demeyi terk etme" (Bakınız (Süneni Ebu Davud Kitab'üs-salat) Bab= 362, hadis= 9- Süneni Nesai Kitab-üs-salat bab= 513)

Bu hadisler, namazdan çıktıktan sonra dua etmenin sünnet olduğuna delalet edermi? Bize sözü açık ve geniş tutarak lütfen fetva veriniz.

CEVAP: Hamd alemlerin rabbi olan Allaha mahsustur . Sahih, sünen ve müsned kitaplarında bildirilmiş olan hadisler peygamber (SAV)in ondan çıkmadan namazın sonunda dua ettiğine ashabına bunu emrettiğine ve bunu öğrettiğine delalet etmektedir. Peygamber (SAV)in insanlara namaz kıldırdığı zaman, namazdan çıktıktan sonra, o ve ona uyanların birlikte, sabah namazında, ikindide veya bunların haricindeki bir namazda dua ettiklerini hiçbir kimse nakletmemiştir. Belki ondan, onun ashabını gözetlediği, Allah zikrettiği ve onlara namazdan çıktıktın sonra Allahı zikretmelerini öğrettiği sabit olmuştur.

Sahih hadiste rivayet edildiğine göre; "Peygamber (SAV) geri dönmeden önce üç kere istiğfar ederdi ve -Allahümme ente'sselamü ve minke's selam Tebarekte ya zel celali vel ikram- derdi. Sahihayn- (Buhari-Müslim) da Muğire bin fiu'be'nin hadisinden sabit olduğu üzere şöyle derdi."La ilahe illallahü vahdehü la şerikeleh. Lehül mülkü ve lehül hamdü ve huve ala külli şeyin kadir. Allahümme la mania lima a'teyte ve la mu'tıye lima mere'te ve la yenfeu zelceddü minkel cedd. = Allahtan başka ilah yoktur. O birdir, ortağı yoktur. Mülk onundur. Hamd onun içindir. Onun her şeye gücü yeter. Allahım! Senin verdiğini engelleye cek, senin vermediğini verebilec ek olan kimse yoktur. Varlık sahibinin varlığı senin katında fayda vermez." (Kitab-üz-zikri ved'dua (121) dipnotta tahricine bakın.
)

İbni Zubeyrin hadisinden sahihte (Buharide) sabit olduğu üzere Peygamber (SAV) şu kelimelerle tehlil ederdi. "La ilahe illallahu vahdehü la şerike leh. Lehül mülkü velehül hamdü ve huve ala külli şey'in kadir. La havle vela kuvvete illa billah. La ilahe illallah. Vela na'budu illa iyyahu. Lehu'ni'metü velehül' fazlü. Velehül senaül hasen. Lailahe illellahü muhlisine lehüddin. Velev kerihel kafirun.= Allahtan başka ilah yoktur. O birdir. Ortağı yoktur. Mülk onundur. Hamd onun içindir. Onun her şeye gücü yeter. Allahın yardımı olmadan (günahtan) dönmek (ibadet etmeye) kuvvet yoktur. Allahtan başka ilah yoktur. Ancak ona kulluk ederiz. Nimet onundur. İhsan onundur. Güzel övgü onundur. Allahtan başka ilah yoktur. Din onun için halis kılınmıştır. Kafirler hoşlanmasalarda=" Sahih hadiste İbni Abbas'dan şöyle rivayet edilmiştir. "Muhakkak insanların zikrederk en seslerini yükseltmeleri peygamber (SAV)in zamanında var idi. Bir lafız da ise onun namazının bittiğini tekbir ile bilirdik."

Peygamber (SAV)in namazdan sonra okumaları için müslümanlara öğrettiği zikirler çeşitlidir.

Birincisi: Otuzüç defa tesbih (sübhanallah) otuzüç defa tehmid (elhamdülillah) otuzüç defada tekbir (Allahuekber) demektir. Bunlar doksandokuz eder. Yüzü tamamlamak için; La ilahe ilallahü vahdehü la şerike leh. Lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli şeyin kadir der. Bunu Müslim sahihinde rivayet etmiştir.

İkincisi: Onu yirmibeşkere söyler ve ona "lailahe illallah" lafzını ekler. Bunuda Müslim rivayet etmiştir.

Üçüncüsü: Üçünü otuzüç defa söyler. Bu iki şekil üzerinedir:

Birincisi: Herbirini otuzüç defa söylemektir.
İkincisi: Her birini onbir kere söylemektir. Otuzüç sahihaynde (Buhari-Müslim) üzerine ittifak edilmiş olan hadistedir.

Beşincisi: Yüzü tamamalaması için otuzdört defa tekbir alır.

Altıncısı: Üçünü onar defa söyler.

Allah resulünün (SAV) devam eden sünneti budur. Bu uygundur. Çünkü Namaz kılan kimse rabbisine yalvarır. Yalvardığı halde ona dua etmesi ve ondan istemesi döndükten sonra istemesinden ve dua etmesinden kendisi için daha evladır.


Geri döndükten sonra zikretmeye gelince;

- Hz. Aişe'nin dediği gibi- Allah ondan razı olsun- bu cılalıyıp parlattıktan sonra aynayı silmek gibidir. Şüphesiz namaz nurdur. O aynanın parladığı gibi, kalbi parlatır. Bundan sonra zikretmek ise aynayı silmek menzilesindedir. Allah Teeala şöyle buyurmuştur: (Öyle ise boş kaldınmı yine (çalışarak) yorul ve sadece rabbine rağbet et.) (İnşirah 7-8)

Denildik ki "Dünya işlerinden boş kaldığın zaman ibadet ederek yorul ve rabbine rağbet et." Bu iki kavlin en meşhurudur. Kadı Şureyh bayram günü aynaya bir topluluğun yanına gitmiş ve onlara ne olduda oynuyorsunuz demiş, onlarda işimizden boş kaldık diye cevap vermişler. Bunun üzerine kadı Şureyhi bu kalan adamın işi bu mudur? demiş ve Allahu Teala'nın (öyle ise boş kaldın mı (çalışarak) yine yorul ve rabbine rağbet et) ayetini okumuştur.

Allah Tealanın (Ey örtüsüne bürünüp yatan (Muhammed S.a.v) azı müstesna olmak üzere gece kalk.) ayetinden (muhakkak gece kalkmak daha tesirli ve o zaman okumak sağlamdır. Çünkü gündüz senin için uzun meşguliyet vardır.) (Müzemmil suresi ayet= 1-7) ayetine kadar olan bölüm bu konuya münasiptir. Yani (gündüz) gitmek gelmek yönünden meşguliyet vardır. Gece ise boş olur. İki kavlin en sahih olanına göre gece sağlamlığı ancak uykudan sonra olur. Uykudan sonra kalkınca "Neşee" sağlam oldu" denilir. Uyuduktan sonra kalktığı zaman kalbi meşgul edecek bir şey olmadığı ve gündüz hareketinin bıraktığı eser uyku ile gittiği için kalbi diline daha çok hakim olur ve sözü daha sağlam olur.

Denilmiştir ki; Namazdan (Boş kaldınmı) dua ederek (yorul) (ve rabbine rağbet et) Bu kavil sahih olsa da olmasa da eşittir. Namazın sonunda dua etmeyi menetmektedir.

Özellikle peygamber (SAV) bununla emrolunmuştur.

Ondan sahih hadis kitaplarında ve diğerlerinde nakledilmiş olan namaz duası, sadece namazdan çıkmadan önce yaptığıdır. Sahih bir hadiste ashabına şöyle buyurmuştur. "Sizden biriniz teşehhüd ettiği zaman dört şeyden Allaha sığınsın. Şöyle desin: Allahümme inni euzü bike min azabi cehennem. Ve min azabil kabr. Ve min fitnetil mahya vel memat ve minfitnetil mesih ed-deccal= Allahım cehennem azabından, kabir azabından, hayat ve ölümün fitnesind en mesih deccal'ın fitnesind en sana sığınırım." (Kitab-üs-sünneti vel bid'at (494) dip nota tahricine bak.)

İbn-i Mes'ud'un sahih hadisinde teşehhüdü zikrettikten sonra diyor ki; "sonra, hoşuna giden bir duayı seçsin." Hz. Aişe ve başkaları onun gece namazındaki duasını rivayet etmiştir. Bu duası namazdan çıkmadan önce idi. (Arapça metin= 207= sayfa bitti)

Namazdan boş kaldığın zaman dua ederek yorul. diyen kimsenin sözü; İbni Mes'ud'un teşehhüdü zikrettiği hadisi hakkında söylediği, "bunun yaptığın zaman artık namazı bitirmiş oldun. Eğer kalkmak istersen kalk, oturmak istersen otur" sözüne benzer. Bu ilave, ister Peygamber (SAV) in kelamından olsun, isterse bunu İbn-i Mes'ud'un hadisine sokan kimsenin sözü olsun ki bunu bu hadisi zikreden hadisi imamları söylemektedir, anda, bunu söyleyen kimsenin bunu namazın bitmesi, kabul etiği manası vardır. (Boş kaldığın zaman yorul) ayetini namazdan boş kaldığın zaman diye tefsir etmek zayıf bir kavil (hüküm) olmasına rağmen, bu tefsircide böyle tefsir etmiştir. Çünkü, boş kaldığın zaman sözü mutlaktır. Eğer boş kalan kimse ile ibadetten boş kalan kast edilmişse dua etmekte bir ibadettir . Eğer onunla namaz kılmak suretiyle dünya meşgalelerinden boş kalmak kast edilmişse böyle değildir.
Bu şöyle izah edilir. Namazdan dua edileceği hususunda müslümanlar arasında bir ihtilaf yoktur. Peygamber (SAV)de namazda dua etmiştir. Sahih bir hadiste onun namaza başlama duasında şöyle dediği sabit olmuştur.

"Allahümme ba'id beyni ve beyne hatayaye kema ba'adte beynel maşriki vel mağrib. Allahümme nakkini min hatayaye kema yürekka essevbül ebyaz mined'denes Allahümme'ğsilni mün hatayaye bilmai vesselci velberde Allahım benimle günahlarımın arasını doğu ile batının arasını uzaklaştırdığın gibi uzaklaştır. Allahım! beyaz elbisenin kirden arındırılması gibi, beni günahlarımdan arındır. Allahım! günahlarımı benden su ile, kar ile ve dolu ile temizle." (Buhari Muslim)

Onun (S.A.V) şöyle dua ettiği de sabittir. "Allahümme entel melik la ilahe illa ente. Ente rabbi ve ene abdüke. Zalemtü nefsi ve'tarefktü bizenbifağfirli zünübi cemian. Fe innehu la yağfiru'z'zunübe illa ente. Ve'hdini li ehsenil ahlak. Fiennehu la yehdi ila ehseniha illa ente. Vasrif anni seyyieha. Fiennehu la yasrifu anni seyyieha illa ene= Allahım! Sen mülk sahibisin, senden başka ilah yoktur. Sen rabbimsin, ben kulunum. Nefsine zülmettim ve günahımı itiraf ettim. O halde günahlarımın hepsini bağışla. Günahları ancak sen bağışlarsın. Beni ahlakın en güzeline yönelt. Çünkü onun en güzeline ancak sen yöneltirsin. Kötü ahlakı benden uzaklaştır. Çünkü, onun kötüsünden ancak sen uzaklaştırırsın."

Sahih bir hadiste ondan, başını rukudan kaldırdığı zaman dua ettiği sabit olmuştur, onun farz olsun nafile olsun rukuda ve secde de dua ettiği sabit olmuştur. Namazın sonunda dua etmesi ise tevatür derecesine ulaşmıştır. Sahihaynde (Buhari-Müslim) Ebu Bekri Sıddıkın -Allah ondan razı olsun- şöyle dediği rivayet edilmiştir;
"Ey Allahın rasulü! Bana bir dua öğret ki onunla namazımda dua edeyim. Peygamber (SAV) buyururki= "De ki: Allahümme inni zalemtü nefsi zülmen kesiren vela yağfirü z'zünübe illa ente. Fağfirli mağfireten min indike. Verhamni inneke entel'ğafurur'rahim= Allahım! ben nefsime çok zulmettim . Senden başka günahları bağışlayacak kimse yoktur. Beni katından bir af ile bağışla. Bana acı, şüphesiz sen bağışlayacısın, merhamet edicisin=" (Buhari-Muslim)

Namazda, özellikle namazın sonunda dua etmek meşru olunca namazdan boş kalmış olunca dua ederek yorul diye nasıl söyler, Kendisinden boş kalınan şey (namaz) yapılması emredilen şeyin (dua) mislidir. O kişi namaz içinde iken dua ederek yorulmuş olur. Namazdan sonraki dua'nın namazın içinde yapılan duadan daha kuvvetli olduğunu kimse söylememiştir. Sonra, eğer (Yorul) sözü dua hakkında olsaydı (ve rabbine rağbet et) sözüne hacet kalmazdı. Çünkü duanın yalnızca Allah için yapıldığı bilinir.
Böylece Allahın ona (Peygamber) iki şeyi emrettiği bilinmiş oldu: Meşgüliyetinden boş kaldığı zaman ibadet etmeye gayret etmesini ve rağbetinin ondan başkasına değil, rabbisine olmasını emretmiştir. Allah Tealanın (sana ibadet ederiz ve senden yardım isteriz) kavlinde olduğu gibi.

"Sana ibadet ederiz" ifadesi "yorul" ifadesine uygundur." ve senden yardım isteriz" ifadeside "ve rabbine rağbet et" ifadesine uygundur. Allah Tealanın (ona ibadet ve ona güvenip dayan) (475- Hud Suresi, Ayet= 123)

Şuayb (A.S.) ın (ona güvendim ve ona döneceğim) (477- Ra'd Suresi Ayet= 30)sözleri de onun gibidir. Mescide girerken söyleneceği rivayet olunan dua da böyledir. "Allahümme'c'alni min evcehi men teveccehe ileyk. ve ekrebi men tekarrebe ileyk. ve efdali men seckke ve rağibe ileyk= Allahım! Ben sana yönelenlerin en iyisi kıl. Sana yaklaşanların en yakını, Senden isteyen ve sana rağbet edenlerin en üstünü kıl." Diğer eser (rivayet) ise "rağbetler ve ameller sanadır" şeklindedir.

Allah'a edilen duanın Kur'anda zikredilmiş olanı iki çeşittir: İbadet duası ve isteme ve rağbet duasıdır. Allah Tealanın (yorul, ve rabbine rağbet et) kavli Allaha yapılanı duanın iki çeşidini de birarada bulundurmuştur. Allah Teala buyurdu ki (Allahın kulu peygamber SAV) Allaha dua etmek içn kalkınca cinler neredeyse çevresinde keçe gibi birbirine girecekti .) (Cİn Suresi Ayet= 19 )

Allah buyurdu ki ( Her kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsa, -ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur- o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir. ( Mü'minun Ayet= 117)

Bunun benzerleri çoktur.

Namazın sonu (dürüs'salat) lafzına gelince; Bazı kere bununla bir şeyin son parçasını takip eden şey kastedilir. İnsanın dübürü gibi o insanın son parçasıdır. (akabı) lafzıda bunun gibidir. Bazı kere bununla bir şeyden geriye kalmış olan şey kast edilir. İnsanın akabı gibi, Bazı kerede bunu takip eden şey kasd edilir. Namazın sonunda zikredilen dua ile, ya geriye kalan hadislere uygun olsun diye namazın son parçası (cüz) kast edilmiştir, ya da Namazın sonunu takip eden şey kast edilmiştir. Bu da teşehhüdden sonrası olur. Nitekim bu namazı bitirmek ve ondan boş kalmak diye isimlendirilmiştir. Öyleki geriye sadece namaza münafi olan selam kalmıştır. Onu kasten namazda yapacak olsa namaz batıl olur, namazda meşru kılınan diğer zikirler batıl olmaz. Veya namazın sonu lafzı mutlak veya mücmel (kapalı) olur.

Her türlü halde onu selamdan sonrasına tahsis etmek caiz olmaz. Çünkü rivayet edilegelen duaların tamamı selamdan öncedir. Açık lafızlarla tevatür derecesine ulaşmış olan sünnete aykırı olan kapalı (mücmel) bir lafızla bir sünnet koymak caiz olmaz.

İnsanlar selamdan sonra dua etmek hususunda üç haldedirler.

Onlardan bazıları imamın yüzünü kendisine uyan kimselere dönerek oturup, zikir, dua veya başka bir şey yapmasını uygun görmezler. Delilleri seleften rivayet edilen, onların imamın selam verdikten sonra kıbleye dönmesini sürdürmesini mekruh görmüş olmalarıdır. Onlar bunun imamın bulunduğu yerden kalkmasını gerektirdiğini zannetmişler ve Peygamber (SAV)in yaptığı gibi imamın yüzünü kendisine uyan kimselere (Cemaat) karşı döndürmesi ile bu hasıl olacağını bilememişlerdir. Bunu İmam Malik'in ashabından bazıları yapmaktadır.

Onlardan bazıları da selamdan sonra imam ve imama uyanların dua etmesini uygun görürler. Sonra bu kişilerden bazıları bunu beş vakit namazda uygun görürken, bazıları da sabah ve ikindi namazında yapılmasını uygun görmüştür. Bunu İmam Şafii ve İmam Ahmed'in ashabından bazıları ve diğerleri zikretmiştir. Bunlarla birlikte bu hususta bir sünnet yoktur. Onların gayesi kapalı (mücmel) olan bir lafıza veya kıyasa yapışmaktır. Bazılarının sabah ve ikindi namazlarından sonra namaz kılacak vakit yoktur, bu sebeple burada dua etmek müstehap olur demeleri gibi. Allah resulü (SAV) nün zikri geçen sahih ve sabit olan, belki mütevatir olan sünnetin bu hususta ne kapalı (mücmel) bir lafıza ne de kıyas'a ihtiyaç bırakmadığı bilinen bir şeydir.

Ukbe bin Amir'in: Allahın resulu her namazın sonunda kul ezuzü (muavveze)leri okumamı bana emretti.

Sözüne gelince; Bu namazdan çıktıktan sonradır.

Ebu Ümame'nin "Ey Allahın resulü hangi dua en çabuk kabul edilir denildi. Peygamber (SAV) de gecenin son üçte birinde ve farz namazların sonunda yapılan dua buyurdu." hadisine gelince: Bu hadisi selamdan sonrasına tahsis etmemek gerekir. Belki selamdan öncesinide kapsamına alır. Eğer denilirse ki bu hem selamdan öncesini, hemde selamdan sonrasını kapsar ancak, bu selamdan sonra imam ve imama uyanların birlikte dua etmelerini gerekli kılmaz, aynı şeyi selamdan önce yapmayı gerekli kılmadığı gibi. Belki herkes selamdan sonra kendi başına dua ederse bu sünnete aykırı olmaz. Peygamber (SAV)in Muaz bin Cebel'e söylediği "Her namazın sonunda " Allahümme einni ala zikrike ve şükrike ve hüsni ibdetike= Allahım seni zikretmek, sana şükremek ve sana güzelce ibadet etmek için bana yardım et" demeyi sakın terk etme" sözüne gelince; bu da selamdan öncesini ve selamdan sonrasını kapsar.

Peygamber (SAV) imam olarak namaz kıldırdığı gibi, mutlaka Muaz'da kavmine imam olarak namaz kıldırıyordu. Onu yemene onları öğretsin diye göndermiştir. Eğer imam ve ona uyanlar için birlikte bunu yapmaları kunut duasında olduğu gibi meşru kılmış olsaydı "Allahümme inna alazikrik e ve şükrike- Allahım seni zikretmek ve sana şükretmek için bize yarım et- derdi. Bunu tekil (müfret) sığası ile zikredince bunu imam ve ona uyan kimsenin çoğul (cemi) sığası ile okumanın meşru kılınmadığı bilinir.

Bunu açıklayan şeylerden biride sahihte (Buharide) Bera bin Azib r. 'den rivayet edilen hadistir. O diyor ki "Biz allah resulü'nün (SAV) arkasında namaz kıldığımız zaman onun sağ tarafından olmayı severdik, çünkü yüzünü bize dönderdi. Onu dinledim şöyle diyordu: Yarabbi kullarını dirilttiğin günde veya kullarım bir araya topadığın günde beni azabından koru." Muaz hadisinde olduğu gibi peygamber (SAV)in duası buradada tekil (müfret) sığası iledir. Halbuki onların ikiside imamdırlar.
Bu hadiste onun imama uyan kimselere yüzünü döndüğü ve çoğul sığası ile dua etmediği bilgisi vardır.

Hükümler hakkında sınıflandırma yapanlardan bazıları diğer hadislere uygun olduğu için Muaz hadisini namazda selamdan önce yapılan dualar bölümünde zikretmiştir. Müslim ve üç sünen kitabında olduğu gibi. Ebu Hüreyre'den Peygamber (SAV)in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. "Sizden biriniz son teşehhüd'den boş kaldığı zaman dört şeyden Allaha sığınsın: Cehennem azabından kabir azabından, hayatın ve ölümün fitnesinden, Mesih deccal'in fitnesinden." Müslim ve diğerlerinde İbni Abbas'tan şöyle rivayet edilmiştir. "Allah resulü (SAV) Kur'andan bir sureyi öğretir gibi onlara bu duayı öğretirdi ve şöyle derdi: Allahım: Cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından sana sığınırım. hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım. Mesih deccal'ın fitnesinden sana sığınırım."

Sünen'de zikredildiğine göre, peygamber (SAV) bir kimseye "namazda (dua olarak) ne söylersin ?" buyurdu Adam: teşehhüd okurum. Sonra; Allahım: ben senden cenneti istiyorum ve cehennemd en sana sığınıyorum. Ancak, ben senin gizlice okuduğun gibisini ve Muaz'ın gizli okuduğu gibisini iyi yapamıyorum dedi. Bunun üzerine Allahın resulü (SAV) şöyle buyurdu. Ben ve Muaz'da bunun etrafından gizlice bir şeyler söylüyoruz." (Bakın (Süneni ebi Davud kitab üs-salat bab124- süneni Müsnedi Ahmed bin Hanbel 3/474-5/74)

Bunu Ebu Davud ve Ebu Hatem Sahihin'de rivayet etmiştir. Bunun zahiri, onların gizlice söyledikleri şeyin namazın içinde ve teşehhüd'den sonra olmasıdır. Böylece söylediği şeyin benzeri olur. Şeddad bin Evs'tan rivayet edildiğine göre Allah'ın resulü (SAV) namazında şöyle derdi. "Allahım! Senden işte sebat etmeyi, doğru yolda azimeti istiyorum . Senden nimetine şükremeyi ve ibadeti güzel yapmayı istiyorum . Senden kurtulmuş olan kalp ve doğruyu söyleyen dil istiyorum . Bildiğin hayırları senden istiyorum . Bildiği şerlerden sana sığınıyorum. Bildiklerimden dolayı senden affımı istiyorum ." Bunu Nesai rivayet etmiştir.

Sahihaynde (Buhari-Müslim) Hz. Aişe'den - Allah ondan razı olsun- Peygamber (SAV) in namazında şöyle dua etti rivayet edilmiştir. "Allahümme inni euzu bike min azabi'lkabr ve min fitnetil mahya vel minnet. Allahümme inni eüzu bike minel mağremi vel me'sem.= Allahım ben, kabir azabından sana sığınırım. Mesih deccalin fitnesinden sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnesinden sana sığınırım. Allahım! ben borç altında kalmaktan ve günaha sokulmaktan sana sığınırım. Bir adam Peygamber (SAV)e şöyle dedi: Borçtan ne kadar çok Allaha sığınıyorsun ey Allahın resulü dedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu: şüphesiz kişi borç altında olduğu zaman konuşursa yalan söyler. Vaad eder fakat sözünden olur."(Sahihi Buhari Kitab'üt deavat bab= 39, 44, 46- sahih müslim kitab-üz'zikr hadis= 49- süneni ebi davud kitab-us'salat bab= 149- süneni tirmizi kitab'üd'deavat bab= 76- süneni İbni Mace dua bab= 3- Müsnedi Ahmed bin Hanbel 2/185, 186, 6/79, 207)


Musannıf Ahkam'da diyor ki: Kuvveli (zahir) olan görüş bu duanın teşehhüdden sonra olduğuna delalet etmektedir. İbni Abbas'ın şu hadisi buna delalet etmektedir. Peygamber (SAV) teşehhüd'den sonra şöyle derdi "Allahım! Ben cehennem azabından sana sığınırım. Kabir azabından sana sığınırım. Hayatın ve ölümün fitnesind en sana sığınırım. Mesih Deccal'in fitnesinden sana sığınırım." İbni Abbas'ın sahihaynd e (Buhari-Müslim) de bulunan ve Peygamber (SAV)in Kur'andan bir sure öğretir gibi bu duayı ashabına öğrettiği hadisi ile, Ebu Hureyre'nin teşehhüt den sonra okunan duaya ilişkin hadisi daha önce geçmiştir. Dübür (son) lafzı hakkında Buhari ve başkalarının Sa'd bin Ebi Vakkas'tan rivayet ettikleri lafız rivayet edilmiştir. Şöyle ki: Saad bin Ebi Vakkas öğretmenin çocuklara yazmayı öğretmesi gibi kendi çocuklarına şu kelimeleri öğretirdi ve: "Allahın resulü (SAV) her namazın sonunda bunlarla Allaha sığınırdı" derdi. (Bu kelimeler) "Allahım! Cimrilikten sana sığınırım, korkaklıktan sana sığınırım. Hayatın en kötüsüne düşürülmekten sana sığınırım. Dünya fitnesinden sana sığınırım. Ve kabir azabından sana sığınırım." Nesai'de Ebu Bekre'den şöyle rivayet edilmiştir. Peygamber (SAV) her namazın sonunda şöyle derdi "Allahım küfre düşmekten, fakirlikt en ve kabir azabından sana sığınırım."

Yine Nesai'de Hz. Aişe'den Allah ondan razı olsun şöyle rivayet edilmiştir. Hz. Aişe şöyle dedi: Yanıma yahudi bir kadın girdi ve sidikten dolayı kabir azabı vardır dedi. Ben; yalan söyledin, dedim. Bunun üzerine o kadın dediki; Hayır (yalan söylemiyorum) Biz, ondan dolayı (Sidik sıçrayan) derileri ve elbiseleri keser atarız. Allahın resulü (s.a.v) namaz için (evden) çıkmıştır. Bizim sesimiz yükselmişti. Bunun üzerine Allahın resulü (s.a.v.) bana (bu nedir) diye sordu. Ben de kadının söylediğini ona anlattım.

O da "kadın doğru söyledi" buyurdu ve o günden sonra kıldığı her namazın sonunda şöyle söylerdi "Allahım! Cebrailin, Mikailin ve İsrafiin rabbi Beni Cehennem sıcaklığından ve kabir azabından kurtar."

Musannıf "Ahkam" da şöyle demiştir: Kuvvetli olan (zahir) üç hadisteki namazın sonu ifadesi ile kast edilen İbni Abbas ve Ebu Hureyre'nin zikri geçen hadisleri ile bu hadislerin arasını uygun hale getirmek için selamrdan öncesidir. Ben dedim ki: Onun bu dediği doğrudur. Bu hadis, Hz. Aişe'nin- Allah ondan razı olsun- hadisinden olup sahihte (Buhari) vardır. Şöyle ki; Yahudi bir kadın Hz. Aişe'nin yanına girerek ona kabir azabını zikretti ve ona Allah seni kabir azabından korusun dedi. Bunun üzerine Hz. Aişe -Allah ondan razı olsun- Kabir azabını Peygamber (SAV)den sordu. O şöyle buyurdu. "Evet kabir azabı haktır." Hz. Aişe diyor ki "Ben, ondan sonra Allah'ın resulünü (SAV) bir namaz kılsında kabir azabından (Allah'a) sığınmasın görmedim." Bu konudaki hadislerin bazısı diğer bazısına uygunluk gösterir ve zikri geçen şeyleri beyan eder. Allah (cc) en iyi bilir.

Bu soru matbuatta yeralmıştır. (1/199) ve (2/266) numarada tekrarlanmıştır.

İbn-i Teymiyye (Mecmuul Fetava)

http://musluman.biz/php/index.php?topic=9922.0
0 yorum:

Yorum Gönder

Guraba Kitaplık..

Guraba Kitaplık..
tavsiye kitap..

Guraba Arşiv..

Guraba Yazılar..


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)