GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

Dört İmamın İtikadı Aynıdır..

Etiketler: ,
DÖRT İMAMIN TANITIMI


“Dört İmam” Teriminin Anlamı


Bugün dört İmam denilince İmam Ebu Hanife, imam Malik, İmam Şafii ve İmam Ahmed anlaşılmaktadır.

Tabi-i Tabiin döneminde ise, bu deyimle, İbn Teymiyye'nin, kendi dönemlerinin "dünya imamları" dediği şu dört imam anlaşılmakta idi.

1- Malik b. Enes[14] (Hicaz bölgesinden)

2- Evzai[15] (Şam'da)

3- Leys b. Sa’d[16] (Mısır)

4- Sevri[17] (Irak)

Ebu Ubeyd el- Kasım b. Selam döneminde de dört imam'dan şunlar kastedilirdi.

1- Şafii[18]

2- Ahmed[19]

3- İshak[20]

4- Ebu Ubeyd[21]

Sonra dört imam terimi şu isimler üzerinde istikrar bulmuştur: Ebu Hanife, Malik, Şafii ve Ahmed.[22]



Dört İmamı Tanıyalım


Bu dört imam, şöhretlerinden dolayı ayrıntılı olarak tanıtılmaya ihtiyaçları yoktur. Biz bu konuya kısaca değinecek ve bu konuda daha geniş bilgi almak isteyenler için her bir imamın hayatı hakkında yazılmış önemli kaynakların isimlerini vereceğiz.



Ebu Hanife (H. 80-150)


İmam, fakih, Irak alimi, İslam'ın imamlarından ve büyük alimlerinden biri. Ebu Hanife Numan b. Sabit b. Zoti el-Küfî. H. 80 yılında küçük sahabeler döneminde doğdu ve Küfe’ye gelen Enes b. Malik’i gördü. Hadis talebine önem verdi ve bunun için yolculuğa çıktı. Fikıh ve meseleleri konusunda büyük bir otorite ve söz sahibi idi. Bu hususta diğer insanlar O’nun talebeleri gibidirler. Birçok insan O’ndan rivayet almıştır. Hayatı hakkında yazılan bazı kitaplar şunlardır:

Menakibi İmamu’l Azam Ebi Hanife (Muvaffık el-Mekkî)

Menakibu İmamu’l Azam (İbn Bezzar)

Fadailu Ebi Hanife (Abdullah es-Sadi)

Fi Menakibu Ebi Hanife en-Numan (Abdulalim el-Kurbetî)

Ebu Hanife (Ebu Zehra)

Elmatalibu’l Münife. (Mustafa Nureddin)

Ebu Hanife Batalu'l Hurriyeti ve’t Tesamuh (Abdulhalim el-Cundî)

Hayatul İmam Ebi Hanife (Seyyid Afifî)

Bu konuda yazılmış daha başka birçok eser vardır.[23]



Malik B. Enes: (H.93-179)


İmam, hafız ve ümmetin fakihi, Şeyhu’l İslam, hicret yurdunun imamı. Ebu Abdillah Malik b. Enes b. Malik el-Medenî. Zehebî şöyle dedi: Malik kadar menkıbeleri çok olan başka birisini bilmiyorum. Bu menkıbelerden bazıları şunlardır:

1) Uzun bir ömür

2) Müthiş bir zeka ve geniş bir ilim.

3) İmamların onun hüccet ve rivayetinin sahih olduğu hususundaki ittifakları

4) Dindarlığı, adaleti ve sünnete ittibası konusunda ki icmaa

5) Fıkıh, fetva ve sahih kaideler hususundaki öncülüğü.[24]

Hayatı hakkında yazilan bazı eserler şunlardır:

Fadailu Malik (Ebu’l Hasan Fihr el-Mısrî)

Malik b. Enes: Hayatihi ve Asrihi...(Muhammed b. Ebi Zehra)

Ve Emin el-Hulî ve Mustafa eş-Şeka’nın kitapları. Ayrıca Fas’ta İmam Malik konulu bir seminer düzenlenmiş ve burada yapılan çalışmalar üç ciltlik bir eserde derlenmiştir. Kadı Iyaz da Tertib'ul Medarik isimli eserinde İmam Malik’e geniş yer ayırmıştır.[25]



İmam Şafii


Asrı'nın alimi ve ümmetin fakihi[26], Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in nesebinden ve sünnetinin savunucularından[27] İkinci yüzyılı müceddidlerinden[28] İlmin imamı ve ümmetin ilim okyanusu. Ebu Abdillah Muhammed b. İdris b. Abbas b. Osman b. Şafii b. Saib b. Ubeyd b. Iyd Yezid b. Haşim b. Muttalib el-Kurşî. Çeşitli ilmi eserler yazdı, ilmi tedvin etti, sünneti neşretti, usulü fıkıh ve füru’ konularında eserler yazdı. Kendi dönemindeki ilim ehline önderlik yaptı. Birçok faziletleri vardır. Hayatı ve menkıbeleri hakkında birçok eser yazılmıştır.

Sübki şöyle dedi: Bana ulaştığına göre İmam Şafii’nin menkıbeleri hakkında ilk kez eser yazan Zahiriye’nin imanı İmam Davud b. Ali el-İsfahanî’dir. Bu konuda daha sonra onu şu alimler takip etmişlerdir: Zekeriyya b. Yahya es-Sacî ve Abdurrahman b. Ebi Hatim sonra Ebu’l Hasan Muhammed b. Hüseyn b. İbrahim el-Abarî, Hakim Ebu Abdillah, Ebu Ali Hasan b. Huseyn b. Hamkaf el-Esbahanî, Ebu Abdillah b. Ebi Şakir el-Kattan, İmamu’z Zahid İsmail b. Muhammed es-Serahsî, sonra biri İmam’ın menkıbeleri, diğeri de İmam’ın bazı yönlerini eleştiren Hanefi alimi Cürcanî’ye cevap niteliğinde iki kitap yazan Ebu Mansur Abdulkahir b. Tahir el-Bağdadî, sonra büyük hafız Ebu Bekr el- Beyhakî ve yine büyük hafız Ebu Bekr el-Hatıb sonra İmam Fahruddin er-Razî, Hafız Ebu Ubeyd Muhammed b. Muhammed b. Ebi Zeyd el-Esbahanî ve Hafız Ebu’l Hasan b. Ebi’l Kasım el- Beyhaki.[29]

Çağdaş yazarlardan da bu konuda eser yazanlar vardır. Bunlara örnek olarak Muhammed b. Ebi Zehra’nın “Şafii: Hayatuhi ve asruhi” ile Münir Edhem’in “Rıhletu’l İmam eş- Şafii” isimli eserlerini verebiliriz. Bu konuda başka bilgi kaynakları da mevcuttur.[30]



İmam Ahmed (H.164-241)


Şeyhu’l İslam, Hafızu’l Hüccet ve kendi döneminde Müslümanların önderi. İlim, amel, sabır ve sebat timsali. Sünnet’in destekçisi ve bu uğurda karşılaştığı zorluklara göğüs geren; İmam Ebu Abdillah Ahmed b. Muhammed b. Hanbel b. Hilal b. Esed eş-Şeybanî.

Ali b. el-Medinî O’nun için şöyle dedi: “Allah bu dini riddet döneminde Ebu Bekr es-Sıddık ile mihnet döneminde ise Ahmed b. Hanbel ile teyid etmiştir.”

İmam Şafii’de şöyle dedi: “Fıkıh, vera, zühd ve ilim bakımından Ahmed’den daha üsün başka birisini görmedim”. Hayatı ve eserleri hakkında müstakil eserler yazılmıştır. Bunlara örnek olarak Beyhakî, İbn Cevzî ve Şeyhu’l İslam el-Ensarî’nin kitaplarını gösterebiliriz. Çağımızda bu konuda yazılan başlıca eserler ise şunlardır:

Ebu Zehra “İbn Hanbel Hayatuhi ve Asruhi”

Ahmed Abdulcavvad ed-Dumî “Ahmed b. Hanbel Beyne Mihneti’d-Din ve’d-Dünya”

Muhammed Recebel-Betumî “İbn Hanbel”

Muhammed el-Baha el-Hulî “el-İmamu’l Mümtehın”

Ayrıca bu konuda yazılmış başka kaynaklar[31], makaleler[32] ve müşteşriklerin[33] eserleri mevcuttur.



İmamların İtikat Birliği


Dinî zaruretlerden biri de itikadın sadece Allah ve Resulünden alınacağını bilmektir. Bu nedenle ehl-i sünnetin yolu, sahih nastan dönmemek, makul ve fülanın sözü için nassa muhalefet etmemektir. Buharî (radiyallahü anh) şöyle dedi: “Hamidî’nin şöyle dediğini duydum: Şafii (radiyallahü anh)’nin yanındaydık, adamın biri gelip bir mesele hakkında soru sordu. İmam, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu meselede şöyle şöyle hüküm verdi dedi. Adam, Şafii’ye “Sen ne diyorsun? deyince, Şafii kızarak “Subhanallah! Beni kilisede mi görüyorsun?! Beni havrada mı görüyorsun?! Beni zünnar takanların arasında mı görüyorsun?! Ben sana Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hüküm verdi diyorum, sen ise “sen ne diyorsun?” diye soruyorsun?!” dedi.[34]

Selef’ten buna benzer birçok söz gelmiştir. Çünkü bu tavır, ibadeti Allah'a has kılmanın bir gereğidir. Cenabı Hakk şöyle buyurdu:

“Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur” (Ahzab: 33/36)

İmam Şafii şöyle dedi: “Kendisine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünneti beyan olan kişinin bir başkasının sözüne uymasının caiz olmadığı konusunda alimler icmaa etmişlerdir”[35]

Buradan hareketle imamların itikatları aynıdır; çünkü telakki kaynakları da aynıdır. Bunların itikat birliği ilim ehli tarafından bilinen ve kabul edilen bir husustur ki bu konuda Subkî şöyle dedi:

“Aralarından itizal ve tecsim düşüncesine sapanlar hariç, Allah’a hamd olsun ki bu dört mezhebe tabii olanların itikatları aynı hak üzeredir, selef ve halef ulamasının hüsnü kabul ile karşıladıkları Ebu Cafer et-Tahavî’nin akidesini benimserler.”[36]



Diğer İmamlar Ve Ümmet’in Selefinin İtikad Birliği:


Sadece dört imam değil, tüm imamlar ve ümmetin selefi aynı hak itikat üzeredirle. Çünkü onların hepsi bu konuda ilmlerini direkt Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den alan sahabenin mezhebi üzeredirler. “Sahabe (Allah hepsinden razı olsun) Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) zamanında tek bir itikat üzerine idiler. Çünkü onlar vahiyi ve sahabe olma şerefini idrak etmişlerdir”[37]

İtikatlarını tek bir kaynaktan, vahiy kaynağından aldılar. Başka maddeler ile bu temiz kaynağı kirletmediler. Bu nedenle: “Allaha hamd olsun ki İsimler, Sıfatlar ve Fiiller meselelerinden her hangi bir mesele üzerinde kesinlikle ihtilaf etmemişlerdir. Bilakis Kitab ve Sünnet’in ifade ettiği her hususu ispat etmişlerdir....”[38] Ümmet’in geri kalan selefi ve imamları da ihsan üzere onlara tâbi olmuşlardır.

Madem ki durum böyle, o halde bilinen ve üzerinde ittifak bulunan bu konuyu niçin gündeme getiriyoruz?

Ben derim ki: Bu hakikatin bazı insanlar tarafından görülmesini engelleyen birtakım belirsizlikler zuhur etmiştir. Öyle ki bazıları fıkhî mezheplerin çeşitliliğinin itikatta da çeşitlilik gerektirdiğini sanmışlardır.[39] Hatta 7. yy. da bazı kimseler imam'a gelerek O'na itkatları muhtelif olan iki kişinin durumunu ve kendisinin itikadını sordular. İmam (radiyallahü anh) bu soruya şöyle cevap verdi:

“Şafii (radiyallahü anh) ve Malik, Sevrî, Evzaî, İbn Mubarek, Ahmed b. Hanbel, İshak b. Rahaveyh gibi selefin itkatları Fudeyl b. Iyad, Ebu Süleyman ed-Daranî, Süheyl b. Abdillah et-Tusterî'nin ve diğerlerinin itikatları, kendilerine tabi olunan imamların itikatlarıyla aynıdır. Bu imamlar arasında usulu’d din hususunda herhangi bir tartışma veya ihtilaf yoktur.

Ebu Hanife (radiyallahü anh)’ninde itikadı aynıdır. Tevhid, kader vesair meselelerde O da yukarıda ismi geçen imamlarla aynı itikadı paylaşmaktadır. Tüm bu imamların itikatları sahabe ve ihsan ile onlara tabi olanların itikatlarının aynısıdır. Ki bu da Kitap ve Sünnet’in dile getirdiği itikattır”[40]

Ümmet tarafından kabul gören hiçbir alimin bilerek Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in en küçük bir sünnetine dahi muhalefet etmesi mümkün değildir. Çünkü onlar Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ittibanın vacip olduğu ve Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dışında herkesin sözünün kabul ve red edilebileceği hususlarında tam bir yakin üzeredirler.[41]

İmamların, kendi sözlerinden ancak Kitab ve Sünnet’e uyan sözlerin alınabileceği ve asıl olanın Allah ve Resulü’nün sözü olduğu yönünde sayısız ifadeleri mevcuttur.

İmam Malik(radiyallahu anh) şöyle dedi:

“Ben her beşer gibi hata ve isabet edebilirim. Sözlerime bakın, Kitab ve Sünnet’e uyanlarını alın ve o ikisine uymayan sözlerimi terkedin.”[42]

İmam Şafii’nin de şöyle dediği tevatüren sabittir: “Hadis sahih olduğu zaman benim sözümü alın duvara çarpın”[43] Diğer imamlardan da buna benzer sözler rivayet edilmiştir.

Bu nedenle ilim ehli, bazı imamlardan sahih hadise aykırı bir söz geldiği zaman bunun mutlaka bir özrünün bulunduğunu belirtmişlerdir. Bu özürler üç sınıftır:

1- O sözü gerçekten Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in söylemiş olduğuna inanmamak.

2- O söz ile bizzat sözkonusu meselenin kasıt edilmiş olduğuna inanmamak.

3- Bu hükmün nesh edilmiş olduğuna inanmak.

Diğer özürler bu üç ana özürden kaynaklanmıştır.[44]

İmamlar bidat yoluna değil, ittiba yoluna tabi oldular. Onlar kendilerine örnek ve lider olarak Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i seçtiler. Bir kul Allah’ın azabından ancak şu iki şey ile kurtulabilir: Allah’ı birlemek ve gönderdiği elçiye uymak.

Müslüman Allah ve Resulünün hükmünden başka hüküm kabul etmez. Allah ve Resulünün emir ve haberlerini uygulamak ve tasdik etmek için şeyhinden, imamından veya büyük kabul ettiği kimselerden izin almaya gerek görmez. Şeyhinin veya imamının sözlerine uymayan nasları tevil ve tahrif etmeye kalkışmaz. Kulun Rabbinin huzuruna -şirk hariç- tüm günahlarla gitmesi, böyle bir şeyle gitmesinden daha hayırlıdır. Müslümana düşen sahih bir hadis duyar duymaz onu sanki Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in dilinden dinliyormuş gibi hemen gereğini yerine getirmektir. Yoksa başkalarının görüşlerine uygun düşmüyor diye bu nasları tevil etmek değil. Bilakis başkalarının sözleri naslara uymadığı zaman reddedilmelidir. Makul denilen bir hayal için Allah Resulü’nün sözleri terkedilemez. O’nun (sallallahu aleyhi ve sellem) sözleri, kim olursa olsun hiç kimsenin tasdiğine tabi tutulamaz.

Vacib olan, haber verdiği şeyleri tasdik ederek, emrettiklerine uyarak, yasaklarından sakınarak ve Allah’a onun gibi ibadet ederek tam anlamıyla Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) teslim olmaktır.[45] Nasıl ki “La ilahe illallah” şehadetinin gereği Allah’ı rububiyeti, uluhiyeti, isim ve sıfatları ile birlemek ise; “Muhammedu’r Resulullah” şehadetinin gereği de budur. İşte Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘e ittiba ve teslim olmanın en mükemmel şekli budur. Ki kendilerine uyulan İslam imamlarının O’na (sallallahu aleyhi ve sellem) uymadaki halleri böyle idi. “Allah’ın onlara ikram ettiği en büyük nimetlerden birisi de Kitab ve Sünnet’e sarılmalarıdır. Sahabe ve ihsan üzere onlara tabi olanların üzerinde ittifak ettikleri temel usulden biri de, rey, zevk, makul, kıyas ve saire hangi nedenle olursa olsun Kur’an’a aykırı hiçbir görüşü kabul etmemektir. Onlar kesin deliller ve kati ayetlerle yakinen biliyorlardı ki Resul (sallallahu aleyhi ve sellem) Hak Din ve Hidayet ile gelmiştir ve Kur’an en doğru yola iletmektedir”[46]

İmamların usulü ve temek ölçüleri budur. Onlar dindeki imamet derecesine Seyyidu’l Mürselin (Gönderilmişlerin efendisi)’nin çizgisini takip ederek nail oldular. Bu nedenledir ki:

İmam el-Lalkaî “Şerhu Usuli İtikadî Ehli’s Sünnet” isimli değerli eserine koyduğu ilk başlık şudur: “Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’dan sonra sünnet, davet ve istikamet çizgisinde yürüyen imamlar”. Müellif bu başlık altında sahabe ve onlardan sonra değişik İslam ülkelerinde değişik zamanlarda yaşamış bir grup imamın isimlerini zikretmiştir ki bunların tamamı hakka tabi, hak üzere müttefik ve toplanmış imamlardır. Zaten dindeki imamet derecesine de bu özellikleri sayesinde nail olmuşlardır.

Fakat mademki itikat konusunda ümmetin selefi ve imamları Allah ve Resul’ünden aldıkları şekliyle aynı itikat üzere iseler, o halde bazı imamlar niçin bu konuda daha öne çıkmakta ve ehli sünnet mezhebi -bazen- onlara nisbet edilmektedir?

Bu soruyu şu şekilde cevaplayabiliriz:
(DEVAMI DÖRT İMAMIN İTİKADI-2' de)

------------------------------------------------

[14] Hayat tercümesi ileride gelecek.

[15] Abdurrahman b. Amr b. Muhammed Ebu Ömer el- Evzai. İslam imamlarının büyüklerinde biridir. İmamlar ondan övgü ile bahsetmişlerdir. Malik onun insanların kendisine uyduğu büyük bir imam olduğunu söylemiştir. Müslümanlar onun adalet ve imameti konusunda müttefiktirler. 157 yılında Beyrutta sınır beklerken ölmüştür.

Bkz: el-Bidaye ven-Nihaye: 10/115. İbn Nedim el- Fihrist: 1/227. Tehzibu’l-Esma ve’l-Lugat: 1/298. Enes Mansur: İmam el- Evzai.

[16] Zehebi şöyle dedi: “Leys b. Sa’d, Mısır diyarının şeyhi imam ve hafız. Mısır valisi O'nun sözlerini dinlerdi 175 yılında vefat etti”.

Bkz. Tezkiretu’l Huffaz: 1/227. Vefiyatu’l-Ayan: 1/348. Tehzibu’t-Tehzib: 8/459. Tarihu’l-Bağdat: 13/3. Hılyetu’l-Evliya: 7/318.

[17] Süfyan b. Said b. Mesruk es-Sevri (Ebu Abdullah) Kendisine uyulan İslam imamlarından birisidir. Bazı imamlar onun için: O

hadis ilminde müminlerin emiridir dediler. İmam Ahmed İmam Süyan es-Sevri’dir, dedi. İbn Mubarek de: kendilerinden hadis yazdığım 1100 şeyhin en efdali odur, dedi. H.161 yılında Basrada vefat etti.

Bkz: el- Bidaye ve’n-Nihaye: 10/134. el- Hılye: 6/1. Tehzibu’t Tehzib: 111.

[18] Tercüme-i hayatları ileride gelecek.

[19] Tercüme-i hayatları ileride gelecek.

[20] İmam ve büyük hafız. Meşrık ehlinin şeyhi. İbn Rahaveyh olarak tanılır. (İshak b. İbrahim b. Muhalled b. İbrahim el- Merzevi Ebu Yakub) Ahmed şöyle dedi : Irak’da İshak’a denk bir alim bilmiyorum. Buhari de şöyle dedi. 77 yaşında Şaban ayının ortasında 238 yılında vefat etti.

Bkz. Tezkiretu’l-Huffaz: 2/433. el-Kamil (İbn Esir) 7/23. Tehzibu’t-Tehzib: 1/216. El-Hılye: 9/234.

[21] İmam Müctehid Kasım b. Selam el- Bağdadi çeşitli eserlerin yazarı. Zehebi şöyle dedi: “Ebu Udeyd’in kitaplarını okuyanlar onun hıfız ve ilimdeki yerini anlamış olurlar. O, hadis hafızı, fıkıh alimi, dil ve kraat imamı idi. H. 224 yılında Mekke’de vefat etti.

Bkz. Tezkiretu’l Huffaz: 2/417. Tehzibu’t Tehzib 7/315. Vefiyatu’l Ayan 1/417.

[22] Dört İmam teriminin çeşitli dönelerde muhtelif imamlar için kullanıldığına dair bilgi için İbn Teymiyye’nin Fetava’sına (5/39) ve Siyretu’l E’lamu’n Nübela’ya (8/76) bakabilirsiniz.

[23] Şu kaynaklara bakılabilir: Tabakatu’l Halife: 167. Tarihi Bağdat: 13/323. Elkamil fi’t Tarih: 5/585. Vefiyatu’l Ayan: 5/415. Tezkiretu’l Huffaz: 1/168. Tabakatu’l Fukaha: 67. Elbidaye ve’n Nihaye: 1/107. Şuzuratu’z Zeheb: 1/228.

[24] Tezkiretu’l Huffaz: 1/212

[25] Bu konuda başvurulabilecek kaynaklardan bazıları: Cimau’l İlm (Şafii) 242. Tarihu'l Hülefe: 1/432. Tehzibu’l Esma ve’s Sıfat: 2/75-79. Tertibu’l Medarik: 1/1102. el-Hılye: 6/316. Tabakatu’l Fukaha sh. 42. el-E’lam: 2/128...

[26] Zehebi: Siyeru E’lamu’n Nübela: 10/5-6

[27] Zehebî: Tezkiretu’l Huffaz: 1/361

[28] Bkz. Siyeru E’lamu’n Nübela: 10/46.

[29] Tabakatu’ş Şafiyye: 1/185

[30] Bkz. Tarihu’l-Bağdad: 2/56-73, el-Fihrist: 1/209-210, Vefiyatu’l-Ayan: 1/565-568, Tehzibu’l-Esma ve’l-Luğat: 1/44-67, Mucenu’l Edibb: 17/281-327, el-İntika: 65-121, el-Hılye: 9/63-161, en-Nucumu’z Zahire: 2/176-177, el-Lübab: 2/5, Tehzibu’t Tehzib: 9/25-35, el-Kamil fi’t Tarih: 6/122, el-Bidaye: 10/251-254, Tezkiret’l Huffaz: 1/329-330

[31] -Şu kaynaklara bakılabilr:

Tarihu’l Bağdad: 4/412, Vefiyatu’l Ayan: 1/63, Tabakatu’l Hanabile: 3/11, el-Hılye: 9/161, Tezkiratu’l Huffaz: 2/17, Tehzibu’l Esma ve’l Lüğat: 1/110, Tehzibu’t-Tehzib: 1/72. El-Bidaye: 10/320, Şuzurat’z-Zeheb: 2/96, Miratu’l-Cenan: 2/132.

[32] Muhammed en-Nevevî “Mecelletü’l Ezher sayı: 25” Ahmed Emin “es-Sakafe sayı 639” Abdulhamid Ubade “Lüğatu’l Arab sayı7” vs.

[33] Arapça okunuşuyla “Voltır Batun” (Ahmed b. Hanbel ve Mihnet). Bu kitabı arapçaya Abdulaziz Abdulhak tercüme etmiştir.

[34] İslam Dininde Allah ve Rasulü’nün sözünden sonra bir başkasının sözüne yer yoktur:

“Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondanda sakının”

“Ey iman edenler, Allah ve Resul’ünün huzurunda öne geçmeyin”

Yahudiler ve Hristiyanlar ise, Allah’ın helallarını haram, haramlarını da helal kılan din adamlarının bu tutuımlarını kabullenerek onları Allah’tan başka Rabler edindiler:

“Allah’ı bırakıp hahamlarını ve rahiplerini rabler edindiler.”

Bkz. Şerhu’t Tahaviye 336, Hılyetu’l Evliya: 9/106, Menakibu’l Beyhakî: 1/474 vs.

[35] İ’lamu’l Muvakkîn : 2/282, el-İkaz/83, Fethu’l Mecid: 555, er-Risale: 539, 541, 598.

[36] Muidu’n Niam:22-23.

[37] Miftahu’s Saadet: 22-23.

[38] İ’lamu’l Muvakkin: 1/49

[39] İlerideki sahifelerde bu konuyu ayrıntılarıyla ele alacağız.

[40] el-Fetava: 5/256

[41] Refu’l Melam: 10.

[42] Mana Kavlu’l İmam: 105.

[43] İ’lamu’l Muvakkin: 2/282.

[44] Bkz. Şerhu’t Tahaviye: 1/228-229.

[45] Ayrıntılı bilgi için Bkz: Refu’l Melam sh. 10 ve sonrası.

[46] el-Fetava: 13/28.

Usulu’ddin inde eimmeti’l erbaa vahidetun
0 yorum:

Yorum Gönder

Guraba Kitaplık..

Guraba Kitaplık..
tavsiye kitap..

Guraba Arşiv..

Guraba Yazılar..


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)