GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

Bid'at Üzerine..

Etiketler: ,
BÜTÜN BİD’ATLER ÇİRKİNDİR VELEVKİ İNSANLAR ONU
GÜZELDE GÖRSELER


Hamd âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur. Yalnız O’ndan yardım diler ve yalnız O’ndan mağfiret taleb ederiz. Nefislerimizin ve kötü amellerimizin şerrinden de O’na sığınırız. Allâh’ın hidayete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, O’nun saptırdığını da hiç kimse hidayete erdiremez. Şehadet ederim ki, Allah’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. O tekdir, eşi benzeri ve ortağı da yoktur. Ve yine şehadet ederim ki,Muhammed s.a.v de O’nun kulu ve elçisidir.

يَأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنوُا اتَّقوُا اللهَ حَقَّ تُقَاتِهِ وَلاَ تَمُوتُنَّ إلاَّ وَأَنْتُمْ مُسْلِمُونَ

« Ey iman edenler! Allâh’tan hakkıyla korkun ve ancak müslümanlar olarak ölünüz»
ALİ İMRAN : 102

يَأَيُّهَا النَّاسُ اتَّقوُا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَثِيرًا وَنِسَاءً وَاتَّقوُا اللهَ الَّذِي تَسَاءَلوُنَ بِهِ وَاْلأَرْحَامَ إنَّ اللهَ كَانَ عَلَيْكُمْ َرقِيبًا

“ Ey insanlar ! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkekler ve kadınlar üretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Hiç şüphesiz ki, Allah sizin üzerinizde gözetleyicidir “

NİSA : 1

يَأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنوُا اتَّقوُا اللهَ وَقوُلوُا قوْلاً سَدِيدًا يُصْلِحْ لَكُمْ أعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنوُبَكُمْ وَمَنْ يُطِعِ اللهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظِيمًا

“ Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Böyle davranırsanız) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Rasulü’ne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur “

AHZAB : 70-71

Şüphesiz ki, sözlerin en doğrusu Allâh’ın kitâbı, Yolların en hayırlısı da Muhammed s.a.v’in yoludur. - Din’de - en şerli işler sonradan ortaya çıkarılan şeylerdir, sonradan ortaya çıkan her şey bid’at,her bid’at dalalet ve her dalalet de ateştedir.


Değerli kardeşlerim ! dün olduğu gibi bugün de İslam aleminin başına bela olan en çirkin arızalardan birisi de,din adına icadedilen yeniliklerdir. Yani bid’atlerdir. İnananların birçoğunun, gerek akideleri ile alakalı olsun ve gerekse amelleri ile alakalı olsun sıkı sıkıya bağlanmış oldukları bu çirkin şeyler o kadar yaygınlaşmış ki, inanın hiçbir bölge ve - hemen hemen - hiçbir insan bundan kendisini kurtaramamıştır.

İşte bu çirkin manzaradan dolayıdır ki,bu sohbetimde siz değerli kardeşlerime bu konuda bir şeyler anlatmak istedim…. Allah’u Azze ve Celle’den bu sohbetimi hayırlara vesile kılmasını niyaz ediyorum.

Değerli kardeşlerim ! bid’atın çirkinliğine ve onun zemmine geçmeden önce isterseniz konumuza başlık olan bu kelimenin gerek luğavi mana-sını ve gerekse ıstılahi manasını zikredelim.

Bid’at kelimesi : bedea kökünden müştak – türemiş – daha önce bir benzeri görülmeyen yeni bir şey yapmak,icadetmek manasına gelmek-tedir…… Kelimenin bu manaya delalet ettiğini anlatan delillerden bir kaçı şunlardır :

“ Deki : ben Allah tarafından kullara ilk defa gönderilen bir pey-gamber değilim.Bilakis benden önce de bir çok peygamberler gön-derilmiştir…… “
AHKAF : 9

Yani,ben yeni icadedilen bir görevle gönderilmedim.Benim bu işim bid’at değil,bilakis benden önce de aynı görevi üslenenler olmuştur.

Rabbimiz diğer bir Ayet’i celilesinde de şöyle buyurmaktadır :

“ Gökleri ve yeri daha önce bir benzeri olmadan yaratan ….. O’dur. “

BAKARA : 117

Zikredilen bu Ayet’i celiledeki Bedi’ kelimesi ise ; daha önce bir benzeri olmayan,anlamınadır.

İşte mealini vermeye çalıştığımız bu cümlelerden anlaşıldığı gibi,Bid’at
daha önce bir benzeri görülmeyen yeni bir şey yapmak,icadetmek mana-sına gelmektedir.

Kelimenin ıstılahi manasına gelince bu da şöyledir :

Bid’at : Dinin ikmalinden sonra,din adına ihdas olunan veya dine izafe edilen her türlü yeniliktir.


Değerli kardeşlerim ! Unutmayalım ki din de bid’at ihdas etmek ve onunla dini hayat sürdürmek son derece çirkin ve tehlikeli bir olaydır. Hatta insanı dininden imanından soyutlayacak bir noktaya bile götüre-bilecek bir yapısı vardır bid’at olayının.

Bid’at çıkaran kimse,dolaylı yönden de olsa Allâh’ın ve Resulünün hükümlerini yeterli görmeyen kişi demektir. Dolayısıyla bu işin vebalinden sıyrılması da çok zor bir iştir….. Yani, icadettiği o işten kendisi tövbe etse bile, açtığı bu çirkin çığırdan dolayı, işlenen o günahlardan kurtulama-yacaktır.

Bundan dolayıdır ki Abdullâh İbn Abbâs r.a bu konuda şöyle demek-tetir :

إِنَّ أَبْغَضَ اْلأُموُرِ إِلَى اللهِ الْبِدَعُ

“ Allah indinde en çirkin işler, - din adına - sonradan ortaya çıka-rılmış bid’at’lerdir “
BEYHAKİ : S.KÜBRA : 316/4

Süfyanu’s - Sevrî ise bu konuda şöyle der :

اَلْبِدْعَةُ أَحَبُّ إِلَى إِبْليِسِ مِنَ الْمَعْصِيَةِ ، اَلْمَعْصِيَةُ يُتاَبُ مِنْهاَ وَالْبِدْعَةُ لاَ يُتَابُ مِنْهَا

“ Bid’at iblis’e, günahdan daha sevimlidir, zira günahdan tevbe edilir, ama bid’at’ten tevbe edilmez “
LALEKAİ : 1.C.132.S – EBU NUAYM HİLYE : 7.C.26.S – BEĞAVİ Ş.SÜNNE : 1.C.216.S


Bunun sebebi ise ; bid’atçinin amelini güzel görerek, bunun Allâh’a yaklaştıran bir yol olduğunu zanetmesinden dolayıdır. Dolayısıyla bundan tevbe etmeye de kalkışmaz. Hatta bu amelinde Allâh’tan sebat ister.

İşte Allâh Teâlâ böylelerinin durumunu kerim kitabında şöyle nitelen-dirir:

“ Kötü işi kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse ”

FATIR : 8

Ama kendisini hatalı ve amelini kötü gören günahkar böyle değildir. Eğer kendisine tevbe etmesi nasihat edilirse, bunu yerine getirebilir.

Değerli kardeşlerim ! Şüphesizki Bid’atlerin İslâm alemine yayılma-sının en önemli sebebi ; inananların dinleri hususundaki cahaletleridir….


Bu cehaletleri yüzündendir ki,bir çok itikadi ve ameli çirkinlikleri islama sokuşturmuşlar ve bunların da güzel şeyler olduğunu savunmuşlardır.

Hatta inananların çoğu, icadettikleri bu şeylere “ Bid’at’ı hasene ” diye bir isim takarak, bunların caiz ve makbul olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Acaba bu insanların dediği gibi ; “ bid’at’ı hasene ” diye bir şey var- mıdır ? …. Veya bu çirkin anlayışlarını neye dayandırarak bu ifadeyi kullanıyorlar , inşaallah bunların üzerinde durmaya çalışalım.

DİN TAMAMLANIP KEMALE ERMİŞTİR

Değerli kardeşlerim ! Her şeyden önce şuurlu bir müslümanın şunu çok iyi bilmesi gerekir ki bu din, tamamlanıp kemale ermiş bir dindir. Dolayısıyla, inandığını söyleyen bir kimse, ona bir şeyler ekleyerek dolaylı yönden de olsa, sanki onda bir noksanlık varmış gibi hareket etmemesi gerekir….. Çünkü Allah’u Azze ve Celle’nin, tamamlayıp kemale erdirdim dediği bir din, ancak öğrenilip tatbik edilir. Değilse bid’at ehlinin yaptığı gibi onda noksanlık varmış gibi hareket ederek,onun ikmaline çalışmaz.

Rabbimiz kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

أَلْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيْتُ لَكُمُ اْلإِسْلاَمَ دِينًا
“ Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi de tamamladım ve size din olarak İslâm’dan razı oldum “
MAİDE : 3

{ ….. Mâlik b. Enes şöyle demiştir : Kim İslâm dininde bir bid’at çıkarır ve bunun güzel olduğunu iddia ederse, Peygamber s.a.v’in, risaletini tam olarak eda etmediğini iddia etmiş olur. Zira Cenab’ı Allah : “ Bugün size dininizi ikmalettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve size din olarak da İslâm’dan razı oldum “

buyurmaktadır. O gün dinden olmayan şey, bugün de dinden değildir. }

ŞATİBİ EL- İ’TİSAM :1/64

Şevkânî r.h da bu konuda şunları söylemektetir : Madem ki Allâh c.c Peygamber s.a.v’in vefatından önce bu dini kemale erdirdiğini – yani tamamladığını - ifade ediyor, o halde bazı müslümanların ortaya çıkar-dığı bu görüşlere ne demeli ?


Şayet ortaya attıkları bu görüşleri dinden sayıyorlarsa bu onların, dinin tamamlanmadığına kâil olduklarını gösterir ki, bu da onların - dolaylı yönden de olsa - Kur’an’ı reddetmeleri demektir. Şayet ortaya attıkları bu şeyler dinden değilse,din’den olmayan şeylerle uğraşmanın ne faydası var ?

Değerli kardeşlerim ! gerçekten de Allah’u Azze ve Celle’nin zikri geçen bu kelamı,bu konuda çok güçlü ve etkili bir delildir. Yani,her şeyi ile tamam olan bir dine,din adına ne eklenebilir ki ? .

Bununla beraber ; Rablerinin Ayetlerini hakkıyla anlayan o güzüde imamların sözleri de çok güçlü ve etkili ifadelerdir. Bunlara hakkıyla kulak veren bid’at ehlinin,bu kurala hiç bir şekilde itiraz etmelerine mecalleri yoktur.

Öyleyse sözü daha fazla uzatmaya gerek yoktur. Bu konuda söylen-mesi gereken en güzel söz şu olmalıdır ; Bu din irili ufaklı her şeyi ile tamamlanıp kemale ermiş bir din’dir, dolayısıyla din adına onun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.

Değerli kardeşlerim ! Unutmayalım ki Allah’u Azze ve Celle, din adına izin vermediği bir takım şeyleri ihdas ederek onlarla uğraşanları, din’de kendisine ortaklık tasladıklarını beyan ederek şöyle buyurmaktadır :

“ Yoksa onların, kendilerine, Allah’ın izin vermediği dini – hükümler ortaya - koyan ortaklarımı var ? ……. “
ŞURA : 21

Öyleyse Müslüman,Allah’ın emrettiği, yapılmasını istediği ve Resulünün de tarifini yaptığı şeylerle uğraşmalıdır….. Çünkü bunun haricindeki her şey dalalettir.sapıklıktır ve sonu da ateştir.

Bakınız Cabir b. Abdullah r.a dan gelen bir hadislerinde Peygamberimiz s.a.v ne buyurmaktadır :

أَمَّا بَعْدُ فَإِنَّ خَيْرَ الْحَدِيثِ كِتَابُ اللهِ وَخَيْرَ الْهَدْيِ هَدْ يُ مُحَمَّدٍ وَشَرَّ اْلأُمُورِ مُحْدَثَاتُهَا وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٍ

{ Sözlerin en güzeli Allâh’ın kelâmı, yolların en hayırlısı da Muham-med’in yoludur. İşlerin en şerlisi de sonradan - din adına - ortaya çıkarılan şeylerdir ve her bid’at - sonradan ortaya çıkarılan şey - dalâlettir. }
MÜSLİM : 3.C.867.N


İrbad b. Sariye’den gelen bir hadiste de o şöyle demektedir : Pey-gamber s.a.v bir gün dinleyenlerin gözlerini yaşartan, kalplerini ürperten bir vaaz verdi. Biz dedik ki : Ey Allâh’ın Rasulü ! Bu bir veda vaazına benziyor,öyleyse bizlere tavsiyede bulun ! O da şöyle buyurdu :

أُوصِيكُمْ بِتَقْوَى الله َعَزَّ وَجَلَّ وَالسَّمْعِ وَالطَّاعَةِ وَإِنْ تَأَمَّرَ عَلَيْكُمْ عَبْدٌ فَإِنَّهُ مَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ فَسَيَرَى اخْتِلاَفاً كَثِيراً فَعَلَيْكُمْ بِسُنَّتيِ وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ
مِنْ بَعْدِي عَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ وَإِيَّاكُمْ وَمُحْدَثَاتُ اْلأُمُورِ فَإِنَّ كَلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٍ

{ Sizlere Allah’tan korkmanızı ve başınızdaki yöneticilere itaat etme-nizi öneriyorum, velev ki başınıza bir köle getirilse bile. Benden sonra hayatta kalanlar bir çok ihtilaflara şahid olacaklardır. Bu durumda, benim ve hak yolda olan Raşid halifelerin sünnetine sarı-lınız. Sonradan ortaya çıkmış şeylerden sakınınız, zira bütün bid’at-ler dalâlettir }AHMED : 4/126,EBU DAVUD : 5.4607.N - TİRMİZİ : 4/2815.N - İBNİ MACE : 1/44.N

İlim ehli insanlar bu hadisle alakalı çok önemli noktalara değinmiş ve şu ifadeleri kullanmışlardır :

Ahmed ibn Hanbel der ki : Bize göre sünnetin aslı ; Resulullah s.a.v’e ve onun ashabının takip ettiği o yola bağlı kalmak ,onların yolundan gitmek ve bid’ati terk etmektir. Çünkü bütün bid’atler sapıklıktır.

LALEKAİ : ŞERHU USULÜ’S SÜNNE

İbn Receb der ki : Peygamber s.a.v’in “ bütün bid’atler dalâlettir " sözü “ cevâmiu’l kelim “ türünden bir ifade olup, İslâm dininin temel prensiplerinden birisidir. Ve bu söz de,hiç bir bid’atı istisna etmez.

CAMİU’L ULUM VE’L HİKEM : 28.H

İbni Hacer r.h da şunları söyler : “ Bütün bid’atler dalâlettir “ sözü, hem lafız hem de manâ açısından çok önemli bir şer’î kaidedir. Bu ifadenin lafız yönü şu demektir : Şunun hükmü bid’attir ve her bid’at da dalâlettir. Dolayısıyla bu, dinden olamaz; zira dine ait her şey hidayettir. O halde sözü edilen hükmün bid’at olduğu sabit olursa, o iki şey - yani lafız ve manâ da - geçerli olur.
FETHU’L BARİ : 13/254

Allah kendisine rahmet eylesin ve mekanını da cennet eylesin. Asrı-mızın ilim ehli insanlarından Muhammed b. Salih el-Useymîn’de bu mesele de şöyle demektedir : “ Bütün bid’atler dalâlettir “ şeklindeki ifade külli ve câmi bir ifadedir. Zira “ küll ” umumiliği, genel geçerliliği ifade eden en güçlü edattır.

Ve şöyle devam ederek der ki : bid’atı hasene olduğu iddia edilen her şeyin cevabı bununla verilir. Binaenaleyh, ehl-i bid’atın hiçbir konu hakkında bu bid’atı hasene dir demeye hakkı yoktur, zira Peygamber s.a.v’in “ bütün bid’atler dalâlettir “ sözü elimizde keskin bir kılıçtır.

Bu keskin kılıç düzensiz bir atölyede değil, nübüvvet ve risâlet atölyesinde imâl edilmiş olup, ifade şeklini de Nebi s.a.v oluşturmuştur. Bunu elinde tutanın karşısında hiç kimsenin “ güzel bid’at “ kavra-mından bahsetmeye hakkı ve imkânı yoktur. Zira “ bütün bid’atler dalâlettir “ diyen Allâh rasûlü s.a.v’dir.

EL- İBDA’ Fİ KEMALİ’Ş ŞER’İ VE HATARU’L İBTİDA’ : 13.S

BİD’ATÇI LANETLENMİŞTİR

Değerli kardeşlerim ! bu olayın çirkinliğinden dolayıdır ki,bilerek bid’at ihdas edenler açık bir dille lanetlenmişlerdir.

{ … Enes r.a dan.Dedi ki : Resulullah s.a.v şöyle buyurdu : Medine şura-dan şuraya haremdir.Bu sahanın ağacı kesilmez,burada bid’at da çıkarılmaz.Kim bu Medine haremi içesinde bir bid’at ortaya çıkarırsa Allah’ın,meleklerin ve bütün insanların laneti o kimsenin üzerine olsun. }
BUHARİ : 4.C.1749.S


İHDAS EDİLEN HER BİD’AT SAHİBİNİN YÜZÜNE ÇARPILACAKTIR

Bilindiği gibi din adına ihdas edilen - hemen hemen - bütün bid’atler,iyi niyetle ortaya atılan şeylerdir…… Yani Allah’a yaklaşmak amacıyla icadedilen şeylerdir….. Ama her ne kadar iyi niyette taşısa bid’at çıkaran kimse,bu icadettiği şey kesinlikle kendisinden kabul edilmeyecektir.

Bu konudaki en güzel delillerden bir tanesi Âişe r.a’nın Peygamber s.a.v den haber vediği şu hadisi şeriftir :

مَنْ أَحْدَثَ فِي أَمْرِنَا هَذَا مَا لَيْسَ مِنْهُ فَهُوَ رَدٌّ

“ Kim bu işimizde - yani bu dinimizde - onda olmayan bir şey icad ederse, o şey reddolunur “

MÜSLİM : 5.C.1718.N - DARE KUTNİ : 3.C.4454.N


İmam Şevkânî r.h bu konuda şöyle demektedi : Bu hadis, dinin özlü esaslarından bir tanesidir. Zira sayılamayacak kadar hükümler ihtiva eder. Bu hadis aynı zamanda aklî ve naklî hiçbir tahsis olmaksızın bid’atleri hasene ve seyyie olarak gruplandıran fukâhaya yönelik açık ve net bir delildir.
ŞEVKANİ NEYLU’L EVTAR : 69.S


SAHABENİN BİD’ATLERE KARŞI TUTUMU VE BU KONUDAKİ SÖZLERİ

Değerli kardeşlerim ! Şüphesiz ki en hayırlı nesil,bizler için örnek gösterilen sahabelerdir. Onlar,dinleri husunda çok gayret sarfeden,Allah ve resulünün emirlerine harfiyen uyan ve dinden olmayan şeylerden de en fazla uzak duran insanlardı….. İşte onlardan bazılarının bu konudaki güzel sözleri :

{ … Abdullah b. Ukeym, Ömer r.a’nun şöyle dediğini rivayet etmektedir : Sözlerin en güzeli Allâh’ın kelâmıdır, yolların en hayırlısı da Muham-med s.a.v’in yoludur. İşlerin en şerlisi de sonradan icâd edilen şey-lerdir. Her yeni şey bid’attir, her bid’at dalâlettir ve her dalâlet de ateştedir. }
İNB VADDAH EL-BİD’A : 31.S – LALEKAİ ŞERHU USULU’S SÜNNE : 1.C.84.S

{ … Abdullah ibn Mesud r.a da şöyle der : Sizden öncekilere tâbi olun, - dinde - yeni şeyler icad etmeyin, bu size yeter, zira bütün bid’atler dalâlettir. }

İBNİ BATTA İBANE : 1.C.327-328.S - LALEKAİ ŞERHU USULU’S SÜNNE : 1.C.86.S – MUHAM-MED BİN NASIR ES-SÜNNE : 65 – TABERANİ KEBİR : 8636.N – DARİMİ : 1.C.211.N – HEYSEMİ M.ZEVAİD : 1/181.853.N


{ … Abdullah ibn Ömer r.a ise şunları buyurur : insanlar güzel görseler bile bütün bid’atler dalâlettir. }
İBNİ BATTA İBANE : 1.C.339.S - LALEKAİ ŞERHU USULU’S SÜNNE : 1.C.92.S

Sözün özü ; unutmayalım ki şeriat vazeden,kanun koyan ve ibadet şekli şemali belirleyen sadece ve sadece Allah’u Azze ve Celle’dir. Bu konuda O’na ortak olacak hiçbir varlık yoktur. Kula yakışan ise, tamam-lanıp kemale ermiş olan bu dine sımsıkı sarılması ve ona hiçbir şey eklememesidir….. Eğer bununla yetinmeyip de bir şeyler ihdas ederse, unutmasın ki Allah’ın,meleklerin ve bütün lanet edicilerin lanetini hak etmiş olur.


BİD’ATLERİ GÜZEL GÖSTERMEYE ÇALIŞANLARIN PAHANELERİ VE İLERİ
SÜRDÜKLERİ DELİLLER

Değerli kardeşlerim ! Şüphesiz ki buraya kadar zikretmiş olduğumuz deliller, konu ile alakalı hiçbir yanlış anlayışa meydan bırakmayacak şekilde açık ve net delillerdir….. Ama buna rağmen anlayış ve muha-keme hususunda akılları kıt olan bir takım kimselerin ; bid’atı hasene ve bid’atı seyyie diye bir ayırıma giderek, bid’atlerin bir çoğunu meşrulaş-tırdıklarını görürsünüz…. Ve bu çirkin anlayışlarına da, bazı hadis ve sahabi uygulamalarını delil getirmeye çalışırlar.

İşte bundan dolayı konunun bu bölümünde de bunların ileri sürdükleri bu delilleri ele alıp onların üzerinde durmaya çalışacağız….. Diğer bir ifadeyle ; bunların tezgahlarına malzeme olarak kullandıkları bu delillerin sahih veya gayri sahihliği üzerinde durup, gayri sahihlerini kenara bırakarak, sahih olanlarının da nasıl anlaşılması gerektiğinin üzerinde durmaya çalışacağız.

Bunların konu ile alakalı delil getirmeye çalıştıkları hadislerden bir tanesi şudur : Cerir b.Abdullah r.a dan.Resulullah s.a.v şöyle buyurdu :

مَنْ سَنَّ فِي اْلإِسْلاَمِ سُنَّةً حَسَنَةً فَلَهُ أَجْرُهَا وَأَجْرُ مَنْ عَمِلَ بِهَا بَعْدَهُ مِنْ غَيْرِ أَنْ يَنْقُصَ مِنْ أُجُورِهِمْ شَيْءٌ وَمَنْ سَنَّ فِي اْلإِسْلاَمِ سُنَّةً سَيِّئَةً كَانَ عَلَيْهِ وِزْرُهَا وَوِزْرُ مَنْ عَمِلَ بِهَا مِنْ بَعْدِهِ مِنْ غَيْرِ أَنْ يَنْقُصَ مِنْ أَوْزَارِهِمْ شَيْءٌ

“ Kim İslâm dininde güzel bir sünnet başlatırsa, bu güzel işten dolayı kendisine sevap verilir. Ayrıca kendisinden sonra bu sünnetle amel edenlerin sevabı kadar da kendisine sevap yazılır; bu, diğerlerinin sevabından da bir şey eksiltmez. Kim de İslâm dininde kötü bir sünnet başlatırsa, kendisine hem kendi günahı hem de o işle amel edenlerin günahı kadar günah yazılır ve bu diğer-lerinin günahından da bir şey eksiltmez “
MÜSLİM : 3.C.1017.N

Değerli kardeşlerim ! sahih olan bu hadisi şerifi, vürud sebebi ile beraber anlamaya çalışır isek, burada onların anladığı manada bid’atı hasene denen bir şeyden kesinlikle bahsedilmemektedir.

Hadisi yerinden okuyanlar şunu çok iyi bilirlerki ; burada meşrû kılınan sadakadan bahsedilmektedir. Yani, şeriatın meşru kıldığı sadaka olayına öncülük eden bir insana övgüden bahsetmektedir bu hadisi şerif.


Öyleyse şunu çok güzel anlamamız gerekir ki ; « men senne » ifadesi ile kastedilen şey, meşru olan bir sünneti bizzat uygulamaktır ; yoksa ortaya yeni bir şeyler çıkarıp ta onu teşri yapmak değildir……Dolayısıyla ileri sürülen bu hadisle alakalı söylenecek en güzel söz ; bu hadis, yeni bir şeyler ihdas etmeyle alakalı bir hadis değil, bilakiz sünnette sabit olan bir şeyle amel etmeyi teşvik eden bir hadistir.

HADİSİN VÜRUD SEBEBİ

Zikri geçen hadisin vürud sebebi ile alakalı şöyle bir rivayet vardır :

{ … Cerir b. Abdullah şöyle demektedir : Peygamber s.a.v, hutbesi esnasında bizleri sadaka vermeye teşvik etti. Ama insanlar bu konuyu biraz ağırdan aldılar. Bunun üzerine Peygamber s.a.v’in yüzünde kızgınlık ifadesi belirdi. Ensardan birisinin bir kese getirmesi üzerine insanlar da ona uydular, öyle ki, onun yüzünde sevinç görüldü ve sonra şöyle buyurdu : Kim güzel bir sünnet başlatırsa .......
Bu , Darimi’nin lafzıdır : 1/141 - Müslim ise, 3/1017.n da daha uzun olarak zikretmiştir.

Burada dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de ; Allah resulü s.a.v’in birbirine muhalif sözler söylemeyeceğidir. Yani, “ kim İslâm dininde güzel bir sünnet başlatırsa ” ifadesini kullanan da Allah resulü s.a.v, “ her bidat dalalettir “ ifadesini kullanan da Allah resulü s.a.v’dir. Dolayısıyle, bu ifadeleri birbirini yalanlar şekilde algılamak çok yanlıştır.

Ve yine bu konuda dikkat edilmesi gereken hususlardan bir diğeri de, İbn Useymin r.h’ın dediği gibi ; Peygamber s.a.v “ kim bir sünnet başlatırsa ” demiştir “ kim bir bid’at çıkarırsa ” dememiştir.

Ve yine İbn Useymin diyor ki : bu hadiste “ İslâm’da … denmiştir, bid’atler ise,bilindiği gibi İslâm’dan değildir. Ayrıca Allah resulü s.a.v hasene - yani güzel - sıfatını kullanmıştır, bid’at ise güzel değildir.

EL-İBDA’ : 20.S

Ve yine bilinmesi gereken önemli hususlardan bir diğeri de ; seleften hiç kimsenin, insanların sonradan ortaya çıkardıkları şeyleri bid’atı hasene olarak adlandırmadıklarıdır….. Onlar « men senne » ifadesinin, dinde mevcut olupta ihmal edilen veya unutulan bir sünneti ihyâ etmek, - diğer bir ifedeyle - yeniden yaşanılır hale getirmek manâsına olduğunu anlatmışlardır. Hatta zikredilen şu hadisi şerife dikkat edilirse, bunun böyle olduğu açıkça anlaşılacaktır.



مَنْ أَحْياَ سُنَّةً مِنْ سُنَّتِي فَعَمِلَ بِهَا النَّاسُ كَانَ لَهُ مِثْلُ أَجْرِ مَنْ عَمِلَ بِهَا لاَ يَنْقُصُ مِنْ أُجوُرِهِمْ شَيْئًا وَمَنِ ابْتَدَعَ بِدْعَةً فَعُمِلَ بِهَا كَانَ عَلَيْهِ أَوْزَارُ مَنْ عَمِلَ بِهَا لاَ يَنْقُصُ مِنْ أَوْزَارِ مَنْ عَمِلَ بِهَا شَيْئاً

{ Kim benim sünnetimden bir sünneti ihyâ eder ve insanlar onunla amel eder hale gelirse, amel edenlerin ecirleri kadar ona ecir yazılır; diğerlerinin ecirlerinden de hiçbir şey eksilmez. Kim de bir bid’at ihdas eder ve bununla amel edilirse, bu bid’atle amel edenlerin günahı kadar da ona günah yazılır ; diğerlerin günahlarından da hiç bir şey eksilmez. }
İBNİ MACE : 1.C.209.N


Bid’atı haseneyi savunanların ileri sürdükleri delillerden bir tanesi de Ömer r.a nun teravih namazı ile alakalı “ bu ne güzel bid’attir “ sözü-dür…. Bu ifadenin kullanıldığı rivayet şudur :

{ … Abdurrahman şöyle anlatıyor : Ömer r.a dedi ki : Ben zannediyorum ki,bu dağınık olarak namaz kılan insanları bir tek okuyucu imamın arka-sında toplarsam daha faziletli olacak.Sonra bu işe kat’i olarak karar verdi. Ve akabinde o insanları Ubey İbn Ka’bın arkasında topladı. – böylece teravih namazı cemaatle kılınmaya başlandı – Sonra diğer bir gece Ömer’in beraberinde mescide çıktım.İnsanlar okuyucu imamın arkasında ona uymuş namaz kılıyorlardı. Ömer bu manzarayı görünce : “ Ni’mel bid’atu hazihi “ Yani ; şu teravih namazının yeniden cemaatle kılınması ne güzel adet oldu,diye sevincini dile getirdi ……… }
BUHARİ : 4.C.1864.S

Değerli kardeşlerim ! bu rivayeti öne sürerek din adına ortaya atılan bazı yeniliklerin bid’atı hasene olacağını savunanlara bir çok yönden reddiyeler vardır.

Birincisi ; Bu söz Allah resulü s.a.v’in sözü değil, Ömer r.a nun sözüdür. Dolayısıyla,hiç kimsenin sözü Peygamber s.a.v’in sözüne tercih edilmez. Bu söz ister Ömer’in sözü olsun,ister bu ümmetin en faziletlisi olan Ebu Bekir’in sözü olsun,durum değişmez…. Hatırlarsınız Abdullah ibn Abbas r.a dan gelen şu rivayeti :

Abdullah İbn Abbas kendisine sorulan bir soruya Resulullah s.a.v’i örnek göstererek verdiği bir cevaba karşı ; ama “ Ebu Bekir ve Ömer şöyle derdi “ diyenlere şu ifadeleri kullanmıştır :



“ Başınıza gökten taş yağmasından korkuyorum ! Ben size Allah’ın Rasûlü böyle söylüyor diyorum, siz ise bana, Ebu Bekir ve Ömer şöyle söyledi diyorsunuz. “

AHMED : 1/337-3111.N – CAMİU’L BEYANİ’L İLM : 2/196

İkincisi ; Ömer r.a’nun bu uygulaması bid’at değil, Resulullah s.a.v’in bizatihi sünnetidir. Yani, Allah resulü s.a.v hayatta iken Teravih namazı bir çok defa cemaatle kılınmıştır….. Aişe r.anha şöyle anlatıyor :

“ Peygamber s.a.v bir gece mescitte – teravih - namazı kılarken, ashab da onunla birlikte namaz kıldı. Ertesi günün gecesi de böyle yaptı ve cemaat arttı….. Üçüncü veya dördüncü günler de böyle oldu. Peygamber s.a.v ashabının yanına çıkmadı. Sabah olunca Pey-gamber s.a.v ashabına : “ … yaptığınızı gördüm, teravih namazının size farz olmasından korktuğum için yanınıza gelmedim,dedi . Bu, ramazan ayında idi. “
BUHARİ : 4.C.1865.S

Bununla beraber Peygamber s.a.v, teravih namazını cemaatle kılmayı terk etmesinin sebebinin ne olduğunu da belirtmiştir. Yani,üzerlerine farz olur korkusundan dolayı bunu terk etmiştir. Dolayısıyle,bu illet de ortadan kalktığına göre,Ömer r.a’nun teravih namazının cemaatle kılınmasına tekrar müsade etmesi, sünnete ters bir durum arzetmesinden ziyade, bilakiz Peygamber s.a.v’in uygulamasına dayanmaktadır… Öyleyse bunun neresi bid’attir.

Bu konuda önemli olan hususlardan birisi de,bid’at kelimesinin nasıl anlaşılacağı hususudur…. Çünkü kelimelerin bir luğavi yönü bir de ıstılahi yönü vardır…. Ve burada üzerinde durulup anlaşılması gereken kısım da bu kelimenin luğavi manasıdır.

Çünkü Ömer r.a’nun kullandığı bu ifade kelimenin şer’i anlamı değil, lugavî anlamıdır.

Lüğavi olarak bid’at’ın tarifi : Geçmişte bir örneği olmaksızın yapılan şey demekdir. Teravih ise böyle değil, bilakiz önceden yapılan bir şeydi.

Dolayısıyle,lugavî tanımına uygun olarak bu bir yenilik sayılabilir,ama buna şer’i manada bir bid’at denmesi kesinlikle yanlıştır.


BU KONUDA İMAMLARDAN BAZILARININ SÖZLERİ

İbn Teymiye şöyle der ki : Ömer r.a’nun bu güzel uygulamayı bid’at olarak adlandırması, tamamen lugavî bir adlandırmadır, şer’î değildir.

Bunun sebebi ise, bid’at kelimesinin, lugat açısından geçmiş bir örneği olmaksızın yapılan her şeyi içermesidir. Şer’î olan bid’at ise, hakkında şer’î bir delil olmaksızın yapılan uygulamalardır.

SIRAT’I MUSTAKİM : 276.S

İbn Kesîr de şöyle der : Bid’atler iki türlüdür :

1- Bid’at kavramı bazen şer’î bir konu hakkında kullanılır ki , Peygamber s.a.v’in :
فَإِنَّ كُلَّ مُحْدَثَةٍ بِدْعَةٌ وَكُلَّ بِدْعَةٍ ضَلاَلَةٌ

« Sonradan ortaya çıkarılan her şey bid’attır ve her bid’at de sapıklıktır » ifadesi bunun örneğidir.

2- Bid’at, bazen de lugavî anlamda kullanılır. Ömer r.a’ın, insanları teravih için topladığı ve onların da buna devam etmesi üzerine söylediği « bu ne güzel bid’attir » sözü de bunun örneğidir.
İBNİ KESİR : 2.C.516.S

İbn Receb şöyle demektedir : “ Selefin bazı bid’atları hasene diye isimlendirmeleri şer’î anlamıyla değil, lugavî anlamıyladır. Örneğin ; Ömer r.a’nun « bu ne güzel bid’attir » sözü bu babtandır. “

CAMİU’L ULUM VE’L HİKEM : 28.S


KONUYLA İLGİLİ BİR RİVAYET VE YANLIŞ İSTİDLAL


Bid’atleri güzel göstermeye gayret eden insanların ileri sürdüğü şeylerden bir taneside Allah resulü s.a.v’e nisbet edilen şu ifadelerdir :

مَا رَآهُ الْمُسْلِمُونَ حَسَناً فَهُوَ عَنْدَ اللهِ حَسَنٌ

« Müslümanların güzel gördüğü şey Allah katında da güzeldir »

AHMED : 1/379 – TAYALİSİ : 23.N

Hey şeyden önce bu rivayet merfu olarak sahih değildir. Yani, bu söz Peygamber s.a.v’in sözü değil, aksine Abdullah İbn Mes’ûd’a ait bir sözdür. Yani merfu değil mevkûf bir rivayettir.


İbn Kayyim şöyle der : Bu ifade Peygamber s.a.v’in sözü değildir. Bunu, hadis konusunda bilgisi olmayan kişiler ona nisbet etmişlerdir. Bu söz, İbn Mesud’dun kendi sözüdür.
EL-FURUSİYYE : 167.S

İbn Abdulhâdî şöyle demiştir : Bu haber Enes’den sâkıt – zayıf - bir senedle Peygamber s.a.v’e nisbet edilmiştir. Doğru olan, bu sözün İbn Mes’ûd’a ait mevkûf bir rivayet olduğudur.
ACLUNİ K.HAFA : 2.C.245.S

Zeylaî ise, bu konuda şöyle demektedir : Bu haberin merfû olarak rivayeti gariptir ; ben bu ifadenin sadece İbn Mes’ûd’a nisbet edildiğini gördüm.
NASBU’R RAYE : 4/133

Albânî : Asrımızın muhaddislerinden el-Albani ise bu konuda şunu söyler : Rivayetin merfû olarak bir aslı yoktur, ancak İbn Mes’ûd’dan mevkûf olarak gelmiştir.
SİİSİLETÜ’D DAİFE : 532 - 533

Bu sözün peygamber s.a.v’e nisbetinin sahih olmadığı eğer anlaşıldı ise,ikinci olarak anlaşılması gereken husus ta ; buradaki bahsi edilen Müslümanlardan kastın kim olduğudur.

Eğer bu ifadenin içerisinde bulunduğu rivayeti tam olarak okur ve üzerinde dikkatli bir şekilde durur isek, buradaki kasdedilen Müslümanlar sahabelerdir…. Gelin bu rivayeti beraber okuyalım.

{ Allah kullarının kalplerine baktı, Muhammed s.a.v’in kalbinin kulların kalpleri içerisinde en güzeli olduğunu gördü ve o kalbi kendisi için seçti. Risaletini de onun vasıtasıyla gönderdi. Muham-med s.a.v’in kalbinden sonra sair kullarının kalplerine baktı, Muhammed s.a.v’in ashabının kalplerinin kulların kalpleri içerisinde en güzelleri olduğunu gördü ve onları Peygamberine yardımcılar kıldı. Bu yardımcılar Allah’ın dini uğrunda mücadele ettiler. Müs-lümanların iyi gördüğü şey Allah katında da iyidir, kötü gördükleri şey de Allah katında kötüdür. }

Bazı rivayetlerde ise şu ilave vardır:

“ Bütün sahabîler Ebu Bekir’i halife olarak tayin etmek istediler. “
HAKİM : 3/78 . SAHİH OLDUĞUNU SÖYLEMİŞ ZEHEBİ DE ONA MUVAFAKAT ETMİŞTİR.

Demek ki anlaşılması gereken şey ; sahabenin güzel gördüğü şey gü-zeldir.


Bu rivayete dikkat edildiği zaman, burada ayrıyeten ; “ üzerinde icma edilen şey güzeldir “ manası da ortaya çıkar…. Dolayısıyla Müslü-manların üzerinde ittifak ettiği şey,elbetteki hak ve güzel olan bir şeydir.

Hatırlarsınız Allah Resulü s.a.v bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır : Ümmetim dalalet üzerinde bir araya gelmezler.

Öyleyse konumuza geri dönüyoruz ve soruyoruz ; Acaba Sahabe, Allah resulü s.a.v’in yapmadığı hangi şeyi yapıp da ona güzel dediler ?

Ve yine sahebe,Allah resulü s.a.v’in yapmadığı neyi yapıpta onun üze-rinde icma ettiler ? …. Yoksa şu güzel ifadeleri zikreden insanlar bunlar değil mi ?

{ … Abdullah b. Ukeym, Ömer r.a’nun şöyle dediğini rivayet etmektedir : Sözlerin en güzeli Allâh’ın kelâmıdır, yolların en hayırlısı da Muhammed s.a.v’in yoludur. İşlerin en şerlisi de sonradan icâd edilen şey-lerdir. Her yeni şey bid’attir, her bid’at dalâlettir ve her dalâlet de ateştedir. }
İNB VADDAH EL-BİD’A : 31.S – LALEKAİ ŞERHU USULU’S SÜNNE : 1.C.84.S

{ … Abdullah ibn Mesud r.a da şöyle der : Sizden öncekilere tâbi olun, - dinde - yeni şeyler icad etmeyin, bu size yeter, zira bütün bid’atler dalâlettir. }

İBNİ BATTA İBANE : 1.C.327-328.S - LALEKAİ ŞERHU USULU’S SÜNNE : 1.C.86.S – MUHAM-MED BİN NASIR ES-SÜNNE : 65 – TABERANİ KEBİR : 8636.N – DARİMİ : 1.C.211.N – HEYSEMİ M.ZEVAİD : 1/181.853.N

{ … Abdullâh İbn Abbâs r.a şöyle demektetir :

إِنَّ أَبْغَضَ اْلأُموُرِ إِلَى اللهِ الْبِدَعُ

Allah indinde en çirkin işler, - din adına - sonradan ortaya çıkarılmış bid’at’lerdir. }
BEYHAKİ : S.KÜBRA : 316/4

{ … Abdullah ibn Ömer r.a ise şunları buyurur : insanlar güzel görseler bile bütün bid’atler dalâlettir. }
İBNİ BATTA İBANE : 1.C.339.S - LALEKAİ ŞERHU USULU’S SÜNNE : 1.C.92.S



{ … Abdullah ibn Abbas r.a şöyle demiştir : Peygamber s.a.v’in dışındaki herkesin sözü kabul de edilir red de edilir.

Fetâva’s-Subkî, c.1, s.138. Şöyle demiştir : Bu ifadeyi Mücahid, İbn Abbas’tan, Malik de her ikisinden almış, böylece ifade Malik’ten meşhur olmuştur.

Yani,sadece Allah resulü s.a.v’in söz ve uygulamaları alınır.Onun haricindeki kimselerin ise,söz ve amellerine bakılır resule uygunsa alınır , değilse reddedilir.

Öyleyse sözü daha fazla uzatmaya gerek yoktur. Allah resulü s.a.v’in bu husustaki : « bütün bid’atler dalâlettir » sözü gayet açık ve net bir ifadedir…. Dolayısıyle bu umum ve mutlak ifadenin karşısında ortaya atılan bid’atı hasene anlayışı, tepeden tırnağa batıl ve geçersiz bir anlayıştır…… Allah resulü s.a.v’in bu sözü, bütün bid’atlerin kötülüğü ve çirkinliği hususunda yeterli bir ifadedir.

Çünkü bilinen ilmî bir kural vardır ki ; Umum ve mutlak ifadeler farklı yer, zaman ve durumlarda tekrarlandığı ve bunları sınırlayan veya hususileştiren bir ifade bulunmadığı zaman bu, onların umum ve mutlak manasıyla geçerli olduğu anlamına gelir.

İşte bid’atleri zemmeden ve insanları onlardan sakındıran hadisler de bu türden olan hadislerdir….

Dolayısıyle hiçbir âyet ve hadiste, ne tahsis edici bir ifade ve nede kayda bağlayıcı herhangi bir ifade gelmediğine göre,Allah resulünün bu ifadesi, bütün açıklığı ile umumi ve mutlak anlamda kullanıldığına delâlet eder.

Ve son sözümüz onun mutlak ve umum manada zikrettiği : “ Bütün bid’atler dalâlettir “ sözüdür.

Allah’u Azze ve Celle bizlere hakkı hak bilip ona ittiba eden ve batılı da batıl bilip ondan uzak duran kullarından olmamızı nasip eylesin.


TACUDDİN EL-BAYBURDİ



0 yorum:

Yorum Gönder

Guraba Kitaplık..

Guraba Kitaplık..
tavsiye kitap..

Guraba Arşiv..


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)