GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

Rasule İtaat..

13:45
İNANAN BİR KİMSENİN PEYGAMBERİNE KARŞI ÜMMET

KİMLİĞİ

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ


Şüphesiz ki inanan bir kimsenin Allah’a karşı kulluk kimliğinin sayfa-larında yazılı olan hususlardan bir tanesi de, kendilerine gönderilen peygamberleri ile alakalı ümmet kimliğidir.

Kişinin Peygamberine karşı sağlıklı bir ümmet kimliği nasıl olmalıdır denildiği zaman da, bunun her şeyden önce, onun risaletini kabul edip ve getirdiği her şeye - gücü nisbetinde - ittiba etmesi demektir. Başka bir ifadeyle ; itikadını, amelini ve ahlaki değerlerini onun risaletinden alıp, onlar doğrultusunda hayat yaşayan kimse demektir.

Çünkü onun için örnek ve önder olarak gönderilen Peygamber bir söz-lerinde şöyle buyurmaktadır :

"..... عن عبدالله بن عمرو قال : قال رسول الله صلى الله عليه وسلم : لا يؤمن أحدكم حتى يكون هواه تبعا لما جئت به

{ ....... Abdullah İbn Amr b. El- As r.a’dan. Resulullah s.a.v buyurdular ki : “ Heva ve arzusu benim getirdiğime tabi olmadıkça,sizden hiç biri-niz iman etmiş olamazsınız “ }
İBNİ EBİ ASIM ES-SÜNNE : 1.C.15.N


İşte çağrısına icabet edildiği zaman kurtuluşa ereceğimiz Muham-med s.a.v’e karşı müslümanın ümmet kimliğinin ana hattıyla böyle olmalıdır. Yani,davetine icabet edip onun yürüdüğü yolda yürümektir.

Allah’u Azze ve Celle, kendisine kulak verip çağrısına icabet edenleri Cennet’le müjdelemiş, davetinden yan çizip uzaklaşanları ise Cehennem’le korkutmuştur.

Rabbimiz şöyle buyurmaktadır :

مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيماً

( Muhammed sizin adamlarınızdan birinin babası değil, fakat Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.)
AHZAB.40.AY.

وَإِن تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا

“ Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz. “ NUR.54.AY.

Allah’u Azze ve Celle,inandığını söyleyenlerin peygamberlerine karşı ümmet kimliklerinin istenildiği manada gerçekleşmesi için,ona mutlaka her konuda itaat etmeleri gerektiğini zikretmiştir… Rabbimiz kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

ALLAH C.C RESULÜ’NE İTAATİ EMRETMEKTEDİR

لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً

( Andolsunki Allah ın Resulünde sizin için, Allah’ı ve Ahiret gününü umar olanlar ve Allah’ı çok zikreden kimseler için pek güzel bir örnek vardır.)
AHZAB.21.AY.

وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَاب

( ……. Resul size neyi verdiyse , onu alın ; sizi neden nehyetti ise, ondan da sakının .Allah’tan korkun, şüphesiz Allah’ın azabı çok çetindir. )
HAŞR.7.AY.
( Allah’ın davetçisine icabet edin ve ona iman edin ki Allah, sizin için günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve sizi o acı azaptan korusun.
AHKAF.31.AY.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا اللَّهَ “وَآمِنُوا بِرَسُ ولِهِ يُؤْتِكُمْ كِفْلَيْنِ مِن رَّحْمَتِهِ و َيَجْعَل لَّكُمْ نُوراً تَمْشُونَ بِهِ وَيَغْفِرْ لَكُمْ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيم

( Ey iman edenler, Allah'tan sakınıp korkun ve O'nun elçisine iman edin, ki size kendi rahmetinden iki kat (güzel karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve size mağfiret etsin. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. )

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَجِيبُواْ لِلّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُم لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُواْ أَنَّ اللّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُون

( Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü'ne icabet edin.Bilin ki muhakkak Allah,kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız. )
ENFAL : 24.AY.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ أَطِيعُواْ اللّهَ وَرَسُولَهُ وَلاَ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنتُمْ تَسْمَعُو

( Ey iman edenler, Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Siz de işitiyorken, ondan yüz çevirmeyin. )
ENFAL :20.AY.

( De ki : " Allah'a itaat edin, Resûl'e itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, artık onun sorumluluğu kendisine yüklenen - tebliğ vazifesidir -, sizin sorumluluğunuz da size yüklenendir. - Yani ona itaat etmenizdir - Eğer ona itaat ederseniz, hidayet bulmuş olursunuz. Elçiye düşen, apaçık bir tebliğden başkası değildir."
NUR : 54.AY.

( Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resûlü'ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır. )

AHZAB.36.AY.

Allah u Azze ve Celle bu ve bununla eş manalı daha bir çok Ayet’i kerimelerde Resulüne imanı , itaatı ve onun getirdiklerine ittiba etmeyi açıkça emretmektedir.

Ayrıyeten,Resulünün davetine uyanların ancak doğru yolu bulacak-larını ve ona uyanların ancak kurtuluşa ereceklerini bildirmiştir.

Çünkü inanan bir kimse için yolunun, inancının ve amelinin örnek alınacağı tek şahsiyet Allah’ın resulüdür. Bunun böyle oluşunun sebebi, şüphesiz ki onun vahye dayalı bir yol izlediğinden dolayıdır.

Yani,Allah resulü s.a.v’in dinle alakalı bütün inanç ve amelleri, Allah’tan kendisine vahyedilen şeyler olduğundan dolayıdır.

Rabbimiz Kerim Kitabında şöyle buyurmaktadır :

وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَ إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى

( O, heva ve arzusundan konuşmaz. Onun söyledikleri, yalnızca ken-disine ilka edilen bir vahiy’dir. )
NECM.3-4.AY.

إِنْ أَتَّبِع إِلَّا مَا يُوحَى إِلَي
( Ben, ancak bana vahyolunana uyarım ………)
AHKAF.9.AY.

Dolayısiyle,Resule itaat etmenin Allah’a itaat etmek olduğu gayet açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

RESULE İTAAT ALLAH’A İTAATTİR

Rabbimiz Resulüne itaati kendine itaat olarak kabul etmiştir. O, kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :
مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَاللّهَ

( Her kim Resule itaat ederse,o aslında Allah’a itaat etmiş olur…… )

NİSA.80.AY.

Yine bir Ayet’i celilesinde buyurduğu gibi :

إِنَّ الَّذِينَ يُبَايِعُونَكَ إِنَّمَا يُبَايِعُونَ اللَّهَ

( Gerçek olan şudur ki, sana beyat edenler, aslında Allah’a beyat etmişlerdir…….)
FETH .10.AY.

Allah Resulü s.a.v ise bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır :

( ….. Ebu Hureyre r.a dan : Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Bana itaat eden Allah’a itaat etmiştir. Bana karşı gelip isyan eden de, Allah’a isyan etmiştir ……)BUHARİ : 15. 6986.S - MÜSLİM : 6 . 1829. N

Hulasa, Resule itaat Allah’a itaattir. Dolayısiyle şuurlu ve basiretli bir müslümanın peygamberine karşı ümmet kimliğinde, bu itikadın yerleşmesi gerekir…. Bununla beraber kul, Resule itaat etmenin Allah’ı sev-menin açık bir isbatı olduğunu da çok iyi idrak etmesi gerekir.

ALLAH’I SEVMENİN İSBATI RESULE İTAATTİR

Allah’u Azze ve Celle kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

( Deki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki,Allah’ta sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah gafur dur,Rahim’dir. )
ALİ İMRAN.31.AY.

Bu ayet’in mesajına göre,Allah’ı sevmenin isbatı,O’nun resulüne itaat etmektir. Başka bir ifadeyle : Allah’ı sevdiğini iddia ettiği halde, O nun resulünün yolunda olmayan, ona ittiba etmeyen, onun metoduna ve menhecine uymayan her kişi, bu sözünde yalancıdır. Yani Allah’ı sevme sözünde yalan söylemektedir.

Çünkü seven sevgisini, sevdiğine itaatiyle ortaya koyup isbat etmesi gerekir. Dolayısiyle, bu ve emsali delillerden hareketle Kur’an ve sünnet teki zikri geçen sevgi ifadeleri itaat manasında anlaşılması gerekir.

Müslümanın Peygamberine layık ümmet olma kimliğinde yazılı olan önemli şeylerden bir tanesi de ; İhtilafa düştüğü her meselede onun hakemliğine başvurma mecburiyetindedir.

Diğer bir ifadeyle ; Resulullah s.a.v’i örnek ve önder edinmenin gerek-lerinden birisi de, ihtilaf anında onun hakemliğine baş vurup, onun koy-duğu hükümlere itiraz etmeden tam bir teslimiyet göstermektir…. Bakınız Rabbimiz kerim kitabında ne buyurmaktadır :

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُر ِيدُو نَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيداً

( Sana indirilene ve senden önce indirilene gerçekten inandıklarını öne sürenleri görmedin mi? Bunlar, tağut'un önünde muhakeme olmayı istemektedirler; oysa onlar onu reddetmekle emrolunmuşlardır. Şeytan da onları uzak bir sapıklıkla sapıtmak ister. "NİSA.60.AY.

فَإِن تَنَازَ عْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلاً

( ……….. Eğer bir mevzuda ihtilafa düşerseniz;Allah’a ve Ahiret gününe iman etmiş iseniz onu,Allah’a ve Resulüne havale edin.Bu daha iyi ve sonuç iti-bariyle de daha güzeldir. )
NİSA.59.AY.

فَلاَ وَرَبِّكَ لاَ يُؤْمِنُونَ حَتَّىَ يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لاَ يَجِدُواْ فِي أَنفُسِهِمْ حَرَجاً مِّمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُواْ تَسْلِيما
( Hayır ! Rabbine andolsun ki, onlar aralarındaki çekiştikleri şeylerde seni hakem kılıp sonra senin verdiğin hükme, içlerinde hiç bir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle teslim olmadıkça, iman etmiş olmazlar )
NİSA.65.AY.

إِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنِينَ إِذَا دُعُوا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ أَن يَقُولُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ

( Aralarında hükmetmesi için, Allah'a ve elçisine çağrıldıkları zaman mü'min olanların sözü: "İşittik ve itaat ettik" demeleridir. İşte felaha kavuşanlar bunlardır. "NUR.51.AY.

İşte Rabbimizin zikredilen bu Ayet’i kerimeleri delalet ediyor ki ; inan- dığını söyleyen insanların, gerek dinin usulüne dair meselelerde ve gerekse dinin furuuna dair ihtilafa düştükleri meselelerde Kur’an’a ve Sünnet’e muracaat etme mecburiyetindedirler.

Allah’u Taala “ Eğer Allah’a ve Ahiret gününe iman etmiş iseniz böyle yapın “ buyurarak,meselenin önemine işaret edip ve bu şekildeki hareketin, Allah’a ve Ahiret gününe imanın iktizasından olduğunu beyan etmiştir.

Ve yine Rabbimiz,kendi mukaddes zatına yeminle ifade ediyor ki; bütün işlerde Resulünü hakem tayin etmedikçe hiçbir fert iman etmiş olamaz. Çünkü, onun vahye dayalı olarak verdiği hükümler, gizli ve açık,içten ve dıştan her zaman bağlanılması vacip olan hak ve gerçeklerdir.Bundan dolayıdır ki Allah’u Azze ve Celle zikri geçen Ayet’te :

( … Sonra haklarında verdiğin hükümden dolayı içlerinden bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen o hükme teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar. ) buyurmaktadır.

Ve yine dikkat ettiyseniz,muhakeme için Allah’ın kitabına ve Resulünün sünnetine davet olunanların sözlerinin ; işittik ve itaat ettik demeleri ve bu şekilde davrananların ise, kurtuluşa eren mü’minler olduğu beyan edilmektedir.

Yani, mü’minler haklarında verilen hükmün karşısında ; bir mudafa, bir munakaşa ve bir karşı koyma göstermeksizin …” biz bu hükmü işittik ve buna teslim oluyoruz “ demelerinin gerektiği anlatılmaktadır…. İşte basiretli bir Muhammed ümmeti olmak bunu gerektirmektedir.
Değerli Müslümanlar ! inanan bir kimsenin unutmaması gereken hususlardan bir taneside,ümmeti olduğunu söylediği resulün getirdik-lerine muhalefet ettiğinde, başına bir takım bela ve musibetlerin gele-bileceğine inanmasıdır.

Çünkü bilinen bir gerçektir ki,hayırlı şeylerle meşkuliyet insanın güzel şeylerle karşılaşmasına vesile olduğu gibi,kötü ve çirkin şeylerle meşkul olmakta insanın bir takım fitne ve musibetlerle karşılaşmasına vesile olur.

Başka bir ifadeyle ; Allah’a ve Resulüne itaat etmek,güzelliklerin celbine vesile olduğu gibi, muhalefet edip isyan etmekte, musibet ve belaların celbine vesile olur.

Allah’u Azze ve Celle kerim kitabında, özellikle resulüne muhalefet ile alakalı bir Ayet’i celilesinde şöyle buyurmaktadır :

فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِ أَن تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ

( ……… O’nun emrine muhalefet edenler,kendilerine bir fitnenin isabet etmesinden veya onlara acı bir azabın çarpmasından sakınsınlar. )
NUR.63.AY.

( … Ebu Hureyre r.a dan ; dedi ki : Resulullah s.a.v’i şöyle buyururken dinledim : Size neyi yasakladıysam ondan uzak durunuz,size neyi emretti isem ondan da gücünüzün yettiğini yapınız. Şüphe yok ki sizden öncekileri helak eden şey, çok çok soru sormaları ve peygamberlerine muhalefet etmeleridir. )
BUHARİ . 15.C.7151.S

( … İbn Ömer r.a dan ; Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Ben kıya-metin önünde kılıçla gönderildim.Benim rızkım mızrağımın gölge-sinde kılındı. Zillet ve cizye ödemek, emrime muhalefet edenlerin üzerine kılındı…….)
BUHARİ .6 .C.2733.S

( … Abdullah İbn Ömer r.a dan; Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Her işin bir canlı dönemi vardır.Her canlılığında bir sukunet dönemi vardır. Benim sünnetimde sükun bulan hidayete ermiştir, süne-timden başka şeyde sükun bulan kişi de helak olmuştur. )

CAMİU’S-SAĞİR.2.C.1352.N

Bu ve emsali delillerin ortaya koyduğu mesajdan da anlaşıldığı gibi, Allah resulü s.a.v in emrine, yoluna , menhecine muhalefet eden bir kimsenin mutlaka başına bir takım musibet ve belaların gelmesi kaçı-nılmazdır…. Müslümanın bu hususta uyanık olacağı gibi, resulullah s.a.v’e karşı sergileyeceği her muhalefetin de, cürmünün büyüklüğüne göre amellerini iptal edeceği hususudur. Yani Müslüman bu hususta da uyanık olması gerekir.

ALLAH RESULÜNE MUHALEFET ETMEK, AMELLERİ İPTAL EDER

Çünkü İslam’ın bilinen kurallarından bir diğeri de ; İyilikler nasıl ki kötülükleri siliyor ise,kötülükler de iyilikleri siler,kuralıdır.
Başka bir ifadeyle ; Allah’a ve resulüne itaat etmek günahların affına sebeb olduğu gibi, muhalefet edip isyan etmekte amellerin iptaline sebep olur.

Allah’u Azze ve Celle kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ وَلَا تُبْطِلُوا َعْمَالَكُمْ

( Ey İman edenler! Allah’a itaat edin,Resulüne itaat edin ve amel-lerinizi iptal etmeyin. )
MUHAMMED.33.AY.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَرْفَعُوا أَصْوَاتَكُمْ فَوْقَ صَوْتِ النَّبِيِّ وَلَا تَجْهَرُوا لَهُ بِالْقَوْلِ كَجَهْرِ بَعْضِكُمْ لِبَعْضٍ أَن تَحْبَطَ أَعْمَالُكُمْ وَأَنتُمْ لَا تَشْعُرُونَ

( Ey iman edenler,seslerinizi peygamberin sesi üstünde yükselt-meyin ve birbirinize bağırdığınız gibi, ona sözle bağırıp söylemeyin ; yoksa siz farkında olmadan, amelleriniz boşa gider. )
HUCURAT : 2.AY.

Bu Ayet’i celilede de anlatıldığı gibi ; Allah resulü s.a.v bir şeye hük-mettiği zaman, artık hiçbir müslümanın ona muhalefet etmesi, görüşünü ve kanaatini onun hükmüne tercih etmesi, veyahutta bir başkasının görü-şünü ve içtihadını - çeşitli tevillerle de olsa - ona tercih etmesi asla mümkün değildir…..Müslüman olmak demek ; kendi düşünce,davranış ve seçme özgürlüğünü Allah ve resulüne teslim etmek demektir.

Çünkü hiçbir akıllı insan,iki zıt davranışı birleştirmeye kalkışmaz. Yani : “…Müslüman olmak veya müslümansa Müslüman kalmak isteyen kimse, mutlaka Allah ve resulünün Kur’an ve sünnetteki emir ve yasaklarına boyun eğmek zorundadır. Boyun eğmeğe tenezzül etmeyen kimse ise, müslüman olmadığını açıkça kabul etmelidir. Çünkü İslamiyet teslimiyet demektir…”

Bir başka ifadeyle; “…..Ben müslümanım deyipte,teslimiyetini Allah’a ve resulüne değilde, başka şeylere gösteren kimse, bu sözü ile yalan söylediğini kabul etmesi gerekir… “ Çünkü isim ile müsemma arasında bir uyum yoktur.Yani,müslümanım diyor ama islama teslimiyeti yoktur.

Ve netice olarak değerli kardeşlerim ! şunu kesinlikle unutmayalım ki ; Allah resulü s.a.v in yolunda yürümeyenler,onun metod ve menhecini kendilerine metod ve menhec edinmeyenler, - diğer bir ifadeyle - Allah’ın dinini onun anladığı ve yaşadığı gibi anlayıp yaşamayanlar, kıyamet gününde büyük bir pişmanlık içerisinde olacaklardır.

Rabbimiz kerim kitabında, resulünün yolunda gitmeyenlerin nasıl rezil ve rüsvay olacaklarını şöyle haber vermektedir :
يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَا أَطَعْنَا اللَّهَ وَأَطَعْنَا الرَّسُولَا وَقَالُوا رَبَّنَا إِنَّا أَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَاءنَا فَأَضَلُّونَا السَّبِيلَا رَبَّنَا آتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَبِيرًا
“ Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki : " Eyvahlar olsun bize, keşke Allah'a itaat etseydik ve keşke Resûl'e itaat etseydik."

Ve yine dediler ki : " Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular."

" Rabbimiz, onlara azabtan iki katını ver ve büyük bir lanet ile onlara lanet et. )
AHZAB : 66.67.68.AY.

Ve yine Furkan suresinde de anlatıldığı gibi, Allah resulü s.a.v in takip etmiş olduğu metodunu ve menhecini kendilerine metod ve menhec edinmeyenler bu pişmanlıklarını şöyle dile getirmektedirler :

ً وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا يَا وَيْلَتَى لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًا لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءنِي وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنسَانِ خَذُولًا
( O gün - Allah’a ve resulüne itaat etmeğerek kendisine - zulmeden kimse ellerini ısırarak şöyle der : ” Ahhh keşke peygamberle beraber bir yol edinmiş olsaydım . Yazıklar olsun bana, ne olurdu falanı filanı kendime dost edinmeseydim . Çünkü o, bana gelen – Kur’an ve Sünnet – zikrinden beni saptırdı. Zaten şeytan insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakandır . )
FURKAN : 27.28.29.AY.

İşte değerli kardeşlerim ! basiretli bir müslümanın Muhammed Mus-tafa’ya karşı olgun bir ümmet olma keyfiyetini İslam böyle anlatmaktadır.

Dolayısiyle,kim bu hususta rabbisini razı etmek istiyorsa, - ki bunların hepsi de Allah’a kulluk kimliği dahilinde olan şeylerdir - Resu-lullah’ın getirmiş olduğu şeylere ittiba etmesi,onları kabulde herhangi bir sıkıntı duymaması,ihtilafa düştüğü dini konularda onun sünnetine muracaat etmesi, muhalefet ettiği zaman bir takım musibet ve belaların kendisine isabet etmesinden korkması ve hasseten de isyan ettiği her hususun, cürmüne göre amellerini iptal etmesinden korkması gerekir.

Öyleyse Rabbimizden niyazımız ;


HENÜZ HAYAT SERMAYESİ ELİMİZDE İKEN , BİZLERİ RESULÜNÜN YOLUNA, METODUNA VE MENHECİNE HAKKIYLA İTTİBA EDEN KULLA-RINDAN OLMAMIZI NASİP EYLESİN
AMİN ….


VELHAMDU LİLLAHİ RABBİL ALEMİN

TACUDDİN EL - BAYBURDİ
Read On 0 yorum

Müslümanın Ahlakı..

13:44
B A S İ R E T L İ M Ü S L Ü M A N I N A H L A K I

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

Değerli kardeşlerim ! bu sohbetimizde inşaallah islama gönül vermiş, onun çizdiği yolu tercih etmiş ve hasseten tevhitle şereflenmiş bir müslümanın ahlakı nasıl olmalıdır - veya başka bir ifadeyle - inanmış olduğu din, kendisinden bu konuda nasıl bir yapıya sahip olmasını istemiştir,bunları Kur’an ve Sünnet çizgisinde izah etmeye çalışacağız.

Çünkü,bir ferdin - müsbet veya menfi - ahlaki yapısı hangi seviyede hangi değerde ise,o fertlerin yan yana gelerek oluşturacakları cemaat ve topluluklarda o seviyede ve o değerde bir cemaat olacaktır.

Daha açık bir ifadeyle; Kur’anın ve Sünnetin tarif ettiği bir şuur ve ahlak üzerinde bulunan kimselerin yan yana gelerek oluşturacakları bir cemaat nasıl ki şuurlu,basiretli ve ahlaklı bir cemaat olacak ise,aynı şekilde,gayri islami ahlaki değerlere sahip olan kimselerin yan yana gelerek oluştura-cakları cemaatte,Allah’ın sevmediği çirkin ahlaki değerler üzerinde yan yana gelen bir cemaat olacaktır.

Dolayısiyle, Kur’an’ın ve Sünnetin temiz sayfalarında buyrulduğu gibi, mademki :

Cemaatsiz İslam olmaz … cemaati iltizam şart … Ve …. Cemaatleşmekte Müslümanların üzerine farz ise

Öyleyse,oluşturulacak olan bu cemaatin kalitesinde, fertlerin ahlaki yapısının büyük bir rolü vardır.

İşte bu noktadan hareketle diyoruz ki,Allah’ın kendisini tevhitle şereflendirdiği bir Müslüman,islamın belirlediği ahlaki değerlere sahip olan bir kimse olmalıdır.

Ve şunu asla unutmayalımki,kendisine bahşedilen tevhid nimetinin yanında,bu ahlaki değerlerin bir kimsede yan yana gelmesi,inanın o kimse için mükemmel bir lütuf olacaktır…..

( …. Allah resulü s.a.v’e bir gün sahabe sorar :
- Ey Allah’ın resulü ! insana ihsan edilen şeylerin en hayırlısı hangisidir ? Resulullah s.a.v şöyle buyurur : “ Güzel ahlaktır. "İBN MACE : 9.C.3436.N - E .MÜFRED: 1.C.291.N

Öyleyse,Allah’ı razı etme yolunda bir müslümanın tevhit’ten sonra gayret edeceği ilk şey ; islamın ahlaki değerlerini araştırıp,onlara uygun hareket etmesidir.Bu,onun için vazgeçilmez bir vazife olmalıdır.
Tevhid ehli bir Müslüman,her konuda olduğu gibi bu konudada - örnek ve önderimiz olan – Resulullah s.a.v’i kendisine örnek edinmesi gerekir. Çünkü o, s.a.v- Rabbimizin kerim kitabında buyurduğu gibi :

“ Çok yüce ve değerli bir ahlaka sahip olan şahsiyet idi “
KALEM : 4. AY.

Kendisinin de - s.a.v - bir hadisi şeriflerinde buyurduğu gibi :

( Muhakkak ki ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim )

AHMED : 2 . 381- 8729. N - E.MÜFRED : 1 . C . 273 . N

Demek ki Allah resulü s.a.v’in gönderiliş gayesi içerisinde,insanların güzel ahlaka sahib olmaları için,onları eğitmeleri görevide vardı.

İşte, o güzel öğreticinin bu konudaki nasihatlerinden bazıları :

( … Abdullah İbn Amr r.a’dan, o şöyle dedi : Resulullah s.a.v buyurdularki : “ sizin en hayırlınız, ahlakı en güzel olanınızdır “ )
BUHARİ : 13.C. 6017.S

( … Ebu’d Derda r.a’dan,Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Kıyamet günü mü’minin terazisinde, güzel ahlaktan daha ağır basan bir şey yoktur……. . )
TİRMİZİ : 3 .C . 2070 . N - E. MÜFRED : 1.C.270.N - EBU DAVUD:5.C.4799.N

(…. Ebu Hureyre r.a’dan; Resulullah s.a.v’e sordular : “ Ey Allah’ın resulü ! insanları en fazla cennete sokacak olan amel nedir ? Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : “ Allah’a karşı takva ve güzel ahlaktır……)

TİRMİZİ : 3. C. 2072. N - E . MÜFRED : 1.C.294.N

( …. Nevvas İbn Sem’an el-Ensari r.a şöyle dedi : Resulullah s.a.v’den birr’i ve ismi – yani iyilik ve kötülüğü – sordum.Resulullah s.a.v : İyilik, ahlakın güzelliğidir.Kötülük ve şer ise,vicdanını tırmalayan ve halkın muttali olmasından hoşlanmadığın şeydir,buyurdular. )

MÜSLİM : 8 C. 2553. N - TİRMİZİ : 4. C . 2497.N - E.MÜFRED: 1 . C.295.N

İslam,güzel ahlaka bu kadar değer verdiğine göre,öyleyse tevhid ehli bir müslümanın mutlaka güzel ahlak sahibi olaması gerekir.


Peki,güzel ahlak sahibi olmak ne demektir ? isterseniz bunu Kur’an ve Sünnet çizgisinde izah etmeye çalışalım ;

GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMAK DEMEK ; ….. Dürüst olmak demektir …. Doğru sözlü olmak demektir …. Vadinde durmak ve yalandan uzak durmak demektir ….

( …. Abdullah İbn Mes’ud r.a’dan gelen bir rivayette Allah resulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : Unutmayınki doğruluk insanı halis iyiliğe götürür,halis iyilik de cennete kılavuzluk eder………….. Yalancılık da insanı şerre ve fucura götürür. Şerr de insanı cehenneme götürür.İnsan yalan söyleye söyleye nihayet Allah katında yalancı olarak yazılır. )
BUHARİ : 13.C.6070.S

( …. Ebu Hureyre r.a’dan, Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Münafıkın alameti üçtür : söz söylediği zaman yalan söyler, söz verir sözünde durmaz ve kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete hiyanetlik eder.) BUHARİ : 13.C. 6070.S

( …. Resulullah s.a.v yine bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurdular : Ben bu gece rüyamda iki adam gördüm.Bunlar iki melek idi,bana geldiler ve dedilerki :
- Hani şu ağzı parçalanmakta olduğunu gördüğün kimse var ya,işte o çok yalan söyleyen bir adam idi. O adam dünyada sürekli yalan söylerdi. Onun söylediği yalanlar,ondan alınıp taşınırdı da her tarafa yayılırdı. İşte bu yalancı,kıyamet gününe kadar bu şekilde azap olunacaktır.)
BUHARİ : 13.C.6071.S

( …. Safvan b.Süleym der ki, Resulullah s.a.v’e :
- Ya rasulallah ! mü’min korkak olur mu ? diye soru sordular. Resulullah s.a.v :
- Evet olabilir,buyurdular. Tekrar :
- Peki cimri olur mu ? dediler. Allah resulü s.a.v :
- Evet olabilir, buyurdular. Tekrar :
- Peki, yalancı olur mu ? dediler. Reslullah s.a.v :
- Hayır, mü’min yalancı olmaz, buyurdular. ) M.MESABİH : 4862.n - MUVATTA : 4.C . 394.S

“ … Behz b. Hakim’in dedesinden.Resulullah s.a.v şöyle buyurmuştur : Cemaati güldürmek için laf edip yalan söyleyen kişiye yazıklar olsun, ona yazıklar olsun,ona yazıklar olsun “TİRMİZİ : 4.C. 2417.N

( …. Ebu Umame r.a’dan, Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Haklı olduğu halde munakaşayı terk edene cennetin kenarında bir makam, şaka da olsa yalanı terk edene cennetin ortasında bir makam, ahlakını güzelleştirene de cennetin en yüksek yerinde bir makama – Allah’ın izniyle – söz veriyorum. )EBU DAVUD: 5.C.4800.N - S . SAHİHA : 1.C.273.N

(…. Enes r.a’dan, Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Şu altı şeyi kabul edin, ben de cennete girmenize vesile olmayı kabul edeyim :
1- Konuştuğunuz zaman yalan söylemeyin.
2- Söz verdiğiniz zaman,sözünüzden dönmeyin.
3- Size güvenildiğinde,hiyanet etmeyin.
4- Gözünüzü harama dikmeğin.
5- Elinizi harama uzatmayın.
6- Ve iffetinizi koruyun . )
CAMİU’S SAĞİR : 2.C. 1798.N

( … Zübeyr İbn Avam r.a’dan, Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : İman, verilen sözden dönmemek için bir bağdır. Mü’min sözünden dönmez. )
AHMED MÜSNED:1.166.1429.N - CAMİU’S SAĞİR : 2.C. 1679.N

İşte bunlar tevhid ehli bir müslümanın kendisinde bulundurması gereken ahla-ki değerler olmalıdır. Yani, basiretli bir Müslüman ;
… Yalandan uzak durmalıdır…… dürüst olmalıdır…. Doğru sözlü olmalıdır…. Söz verdiği zaman,sözünde durmalıdır… İffetli olmalıdır…. Emanete hiyanet etmemelidir….

Çünkü bunlar,insanı şeref ve izzet sahibi yapan değerlerdir. Ama unutmayalımki bunların tam tersi olan şeyler de,insanı şerefsizliğe haysiyetsizliğe ve izzetsizliğe sürükleğen şeylerdir.

GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMAK DEMEK : …. Mütevazi olmak demek ….Vakarlı ve olgun davranış sahibi olmak demek …. Kendisini beğenip böbürlenmemek ve büyüklük taslamamak demektir ….

( … İbn Ömer r.a’dan.Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Her kim kendisini büyük görür ve yürüyüşünde böbürlenirse, ilahi huzura, Allah kendisine gadaplanmış olarak çıkacaktır. )
HAKİM : MÜSTEDREK : - BULUĞUL MERAM : 4.C.412.S

( … Enes r.a’dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Dünyada her ne büyüklük taslarsa, Allah’ın onu alçaltması bir haktır. )
EBU DAVUD : 5.C.4803.N

( … İyad İbn Himar el-Mücaşi r.a’dan. Resulullah s.a.v bir hutbesinde şöyle buyurdular : …………… Allah bana vahyetti ki ; bir birinize karşı mütevazi ve alçak gönüllü olun. Hiç kimse bir başkasına karşı övünmesin…….. )
MÜSLİM : 8.C.2865-64.N

( …. Enes İbn Malik r.a’dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Üç şey insanı helaka sürükleyen şeylerdendir :
İtaat edilen cimrilik .
Dizginlenemeyip peşi sıra gidilen heva ve arzular .
Kişinin kendisini beğenmesi . )BEYHAKİ ŞUABU’L İMAN : 2. BAB - SİLSİLETÜ’S SAHİHA : 1802.N

( …. Allah resulü s.a.v şöyle buyurdular : Her kim Allah için müte-vazi olursa, Allah o kimseyi şüphesiz ki yüceltir. )
SAHİHU’L CAMİ : 6038.N

( … Cabir r.a’dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Vakarlı olun ey Allah’ın kulları vakarlı. )
CAMİU’S SAĞİR:2.C.2416.N

Yani yürüyüşünüzde olsun, konuşmalarınızda olsun,oturup kalkışları-nızda olsun, insanlara karşı tavır ve davranışlarında olsun,olgun ve mütevazi olun…….Yine bir hadisi şeriflerinde :

(….. Resulullah s.a.v şöyle buyurmaktadır : Şayet günah işlememiş olsaydınız,bu sefer zizin için bundan daha kötüsünden korkardım.O da: Ucup’tur. - yani,kişinin kendisini beğenmesi - )
SAHİHU’L CAMİ : 5179.n - “ HASEN “ SİLSİLETÜ’S SAHİHA : 658.N

İşte bu ve emsali deliller,ahlaklı ve edepli bir müslümanın kendisinde bulundurması gereken çok önemli meziyetleri anlatan delillerdir.

Yani, Müslüman mütevazi olmalıdır, kendisini beyenip kimseye büyüklük taslamamalıdır,bütün davranışlarında olgun ve vakarlı olmalıdır.

GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMAK DEMEK : Kişinin , ….. inanan kardeşleri hak-kında hüsnü zan beslemesi demek …onların gıybetini yapmaması demek … Onlarla alay etmemesi demek … ve yine … inanan kardeşlerinin ayıbını ve açığını araştırmaması demektir ….

Rabbimiz kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

“ İnsanları arkadan çekiştirmeyi,yüze karşı eğlenmeyi ve ayıplamayı kendisine adet edinen her kişinin vay haline "
HÜMEZE : 1 . AY.

...... وَلَا تَجَسَّسُوا يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ

“ Ey iman edenler ! Zannın bir çoğundan kaçının,çünkü zannın bir kısmı günahtır. Ve bir birinizin kusurlarını da araştırmayın……..”

HUCURAT . 12.AY.

(… Allah resulü s.a.v bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır : Sizleri zandan sakındırırım.Çünkü zan,sözlerin en yalanıdır. Bir birinizin eksiğini ve kusurunu görmeğe ve işitmeğe uğraşmayınız,bir birinizin hususi ve mahrem hayatını da araştırmayınız. Bir birinize haset etmeyiniz,bir birinize sırt çevirip küsmeyiniz ve bir birinize buğz ve düşmanlık da etmeyiniz. Ey Allah’ın kulları kardeşler olunuz. ) BUHARİ : 13.C.6046.S - MÜSLİM : 8.C. 2563.N

( …. Allah resulü s.a.v yine şöyle buyurmaktadır :” Her biriniz kardeşinin gözündeki çöpü görür de,kendi gözündeki merteği unutur. " İBNİ HİBBAN: SAHİH : TERĞİB : 4. C.527.S

( … Yine bir hadislerinde : “ Ne mutlu kendi kusuru,alemin kusurlarından kendisini alakoyana. "BEZZAR : İYİ BİR İSNAD’LA ....... BULUĞUL MERAM: 4.C.412.S

( …. Muaviye r.a’dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Eğer sen insanların ayıplarını araştırmaya kalkarsan,onları ifsad eder veya ifsad etmeğe ramak kalırsın. )EBU DAVUD : 5.C. 4888.N - E.MÜFRED : 1.C . 248.N - HAKİM : 4.C . 378.S

Evet, gerçekten de ne mutlu o insanlara ki,başkalarının ayıp ve kusur-larını araştırmaktan ziyade,kendi ayıp ve kusurları ile uğraşırlar. Başka-larının açığını aramaktan ziyade,kendi açıklarını kapatmaya çalışırlar.

Rabbimiz yine kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

“…Biriniz,diğer kardeşinin arkasından gıybetini yapmasın. Sizden birisi ölmüş kardeşinin etini yemekten hiç hoşlanır mı ? …” HUCURAT : 12

Demek ki bir müslümanın gıybetini yapmak,ölmüş bir kimsenin etini yemek kadar çirkin bir şeydir.

( …. Aişe r.a’dan,dedi ki:Ben resulullah s.a.v’in yanında Safiyye’nin kısa boylu oluşunu kasdederek,- onun bu kusuru sana yeter- dedim. Bu söz üzerine Resulullah s.a.v buyurdular ki:
- Ey Aişe, sen öyle bir kelime konuştun ki,eğer deniz suyu ile karıştırılsaydı, denizin suyuna galebe çalar,onu berbat ederdi………)

EBU DAVUD : 5.C.4875.N

(….. Enes İbn Malik r.a’dan gelen bir rivayet de Allah resulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : Miraca çıkarıldığım vakit,bakırdan tırnakları bulunan, onlarla yüzlerini ve göğüslerini yırtan bir kavme uğradım. Bunlar kimlerdir ey Cibril,diye sordum. Cibril,bunlar gıybet ederek insan-ların etini yiyen ve onların hatalarına kapılıp onlarla uğraşan kimselerdir,dedi…… )
EBU DAVUD:5.C.4878.N

İşte bu çirkin fasıflar da,şuurlu ve basiretli bir müslümanın,kendisinden uzak duracağı şeylerdir….
Unutmayalım ki,olgun bir ahlaka sahip olan kimse ; ….. İnanan kardeşlerininin gıybetini yapmaz …. Onların ayıplarını ve açıklarını araştırmaz …. Ve ….Onlar hakkında kötü zanlarda bulunmaz ….

GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMAK DEMEK : Kişinin, ….. Öfkelendiğinde,öfkesine sahip olması demek … Nefsine hakim olup,sabırlı davranması demek …İnsanlara karşı olgun davranıp,onları affetmesi demektir …

Rabbimiz bu hususta da şöyle buyurmaktadır :

“ ….. O takva sahipleri ki ; bollukta ve darlıkta infak edenler,kızıp öfkelendiklerinde,öfkelerini yutanlar ve insanları affedenlerdir.Allah iyilik edenleri elbetteki sever. “
ALİ İMRAN : 134.AY.

“ – Ey Müslüman - Sen bağışlama yolunu tut,insanlara iyiliği emret ve cahillerden de yüz çevir “ A’RAF : 199.AY.

( … İbn Abbas r.a’dan. Resulullah s.a.v buyurdular ki : İnsanlara güzellikle öğretin.Kolaylık gösterin güçlük çıkarmayın. Ve sizden biriniz hiddetlendiği zaman sükut etsin,konuşmasın. )AHMED : 1 . 239 . 2137. N - E . MÜFRED : 1 .C. 245.N

( … Abdullah İbn Mes’ud r.a’dan.Resulullah s.a.v buyurdular ki :”… peh-livan kimdir bilir misiniz ? . Dedik ki : Pehlivan,güreşte herkesi yenen kimsedir. Resulullah s.a.v buyurdular ki : Hayır ! o sizin zannettiğiniz gibi değil. Asıl pehlivan, öfkelendiği zaman nefsine hakim olup onu yenendir . )
MÜSLİM : 8.C. 2608.N

Evet,asıl pehlivan demek,öfke anında sabırlı davranmak demektir.Güzel ahlak sahibi olmak demek,insanlara zorluk değil kolaylık göstermek demek, onları bağışlayıp affetmek demektir.
Rabbimizden niyazım,önce kendi nefsime, sonra da bütün Müslüman kardeşlerime bu güzel meziyetleri nasibi müyesser eylesin.

GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMAK DEMEK : Kişinin , ….. oturuşunda, kalkışında hayalı ve edepli olması demektir … Güzel ahlak sahibi olmak demek ; İnsanın bütün davranışlarında, konuşmalarında hayalı ve edepli olması demektir…

(….. Allah resulü s.a.v :” haya imandandır “ buyurmuşlardır. "BUHARİ:13.C.6086.S

(….Yine bir hadisi şeriflerinde, Allah resulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : “ Haya hayırdan başka bir şey getirmez. "BUHARİ:13.C.6085.S

(… Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Haya ile iman arkadaştırlar, biri gidince diğeri de gider. )CAMİU’S SAĞİR:2.C.2029.N

Öyleyse,güzel ahlak sahibi olmak isteyen bir Müslüman,bu delilleri kendisine şiar edinip,edepli ve ahlaklı bir kimse olmalıdır.

MÜSLÜMAN DİLİNE HAKİM OLAN BİRİ OLMALIDIR

Ve yine güzel ahlak sahibi bir Müslüman,ahlaksızca oturuş ve kalkış-lardan uzak duran bir kimse olmalıdır.Edepli bir Müslüman,ahlak dışı konuşma-lardan,sinkaf kelimelerden ve hayasız,edepsiz şakalaşmalardan uzak duran bir kimse olmalıdır.

( ….Ukbe b.Amr r.a’dan.Dedi ki: Resulullah s.a.v’e,Ya rasulallah! Kutru-luş nedir ? . Buyurdular ki: Diline hakim ol ……….. )TİRMİZİ : 4.C.2517.N

( …. Ebu Said el-Hudri r.a’dan.Resulullah s.a.v buyurdular ki: İnsan oğlu sabaha vardığı zaman bütün uzuvlar dil’e yalvararak şöyle der : Bizim hakkımızda Allah’tan kork ; çünkü biz ancak seninle kaimiz, doğru olursan doğru oluruz,eğri olursan eğri oluruz. )TİRMİZİ : 4.C.2518.N

( …. Sehl b.Sa’d r.a’dan. Resulullah s.a.v buyurdular ki: Kim bana iki çenesi arasındaki ile, iki bacağı arasındaki hakkında teminat verirse,ben de ona cenneti teminat ederim. )TİRMİZİ : 4.C.2520.N

( … Muaz İbn Cebel r.a’dan.Dedi ki : Bir sefer de Peygamber s.a.v ile beraberdim.Yürümekte iken Resulü erkeme yakın bulundum …… Bunun üzerine Resulü Ekrem dilini tuttu ve : Kendi selametin için şuna sahip ol, buyurdu.Dedim ki ; Ya rasulallah ! biz konuşmalarımızdan dolayı da hesaba çekilecek miyiz ? Resulullah s.a.v buyurdular ki : Annen has-retine yansın ey Muaz ! İnsanları yüz üstü cehenneme sürükleyen dillerinden başka bir şey midir zannediyosun . )
TİRMİZİ : 4.C.2749.N

( …. Ebu Hureyre r.a’dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Allah her kimi iki çenesi arasındakinin şerri ve iki bacağı arasındakinin şer-rinden korursa, şüphesiz o kimse cennete girer. )
TİRMİZİ : 4.C.2521.N

( …Sufyan b. Abdullah es-Sekafi r.a’dan. Dedi ki : Ben resulullah s.a.v’e ; Ya rasulallah !.................. Benim için,kendisinden en çok korkacağım şey nedir ? diye sordum.Resuli Ekrem dilini tutarak “ işte budur “ buyurdular. )
TİRMİZİ : 4.C.2522.N

( … Abdullah r.a’dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Mü’min çekiştiren, lanetleyen, kaba ve ağzı bozuk değildir. "TİRMİZİ : 3.C.2043.N

( … Ebu’d Derda r.a’dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Kıyamet günü mü’minin terazisinde güzel ahlaktan daha ağır gelen bir şey yoktur. - Unutmayın ki - Allah’u Azze ve Celle, kaba ve ağzı bozuk kimseyi asla sevmez. )
TİRMİZİ : 3.C.2070.N

(… Yine bir hadislerinde,Allah resulü s.a.v’e “……..insanları en çok cehenneme sürükleyen şey nedir, diye soruldu. Resulullah s.a.v : Ağız ve ferc’tir, buyurdular “ )TİRMİZİ : 3.C.2072.N

(…Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Kişinin, bir müslümanın şerefine dil uzatması büyük günahlardan olduğu gibi, bir sövmeye iki sövme ile karşılık vermekte büyük günahlardandır. ) CAMİU’S SAĞİR : 3.C.3491.N

(… Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Güzel konuşacağım diye,inekler gibi dilini ağzında dolaştıran bir kimseye Allah buğz eder. )EBU DAVUD : 5.C.5005.N - TİRMİZİ : 4.C . 3010.N
Öyleyse ahlaklı bir Müslümanın en çok dikkat edeceği husus,diline sahip olmasıdır.Başkaları ile konuşurken yalandan,yapmacık söz ve tavırlardan ve çirkin sözlerden uzak durması gerekir. Çünkü, bu gibi çirkin laf ve sözler sarfetmek, Allah’ın buğz edeceği bir amel olduğunu aklından çıkarmaz.


( … Hatta, Allah resulü s.a.v : “ Şeytana sövmeyin “ ifadesiyle,bir müs-lümanın şeytan için dahi çirkin kelimeler kullanmasını yasaklamıştır. )SİLSİLETÜ’S SAHİHA : 2422.N - SAHİHU’L CAMİ : 7318.N

İşte bunlar da,hayalı ve edepli bir Müslüman olma yolunda atılması gereken adımlardır……..

GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMAK DEMEK : Tatlı ve hoş sözlü olmak demek ; İnsanlara sıcak davranmak ve onlara faydalı olmak demektir ….

(…Resulullah s.a.v buyurdular ki : “ Güzel ve hoş söz sadakadır. "BUHARİ : 13.C. 6013.S

( ….. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Mü’min,başkalarına ısınan ve kendisine de ısınılan kimsedir. Başkasına ısınamayan ve kendisinede ısınılamıyan kimsede hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydası dokunandır. )Senedi zayıf … CAMİU’S SAĞİR : 3.C.3771.N

( … İbni Abbas r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : En hayırlılarınız kendileriyle kolayca uyuşulabilen kimselerdir. En şerlileriniz ise, çok konuşan ve edebiyat parçalamaya düşkün olanlarınızdır. )CAMİU’S SAĞİR : 2.C.2085.N – BEYHAKİ Ş.İMAN

( …. Ve yine Allah resulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : İnsanlardan her yumuşak huylu,ince kalpli,hoş geçimli ve cana yakın kimse cehennem ateşine haram kılınmıştır. )CAMİU’S SAĞİR : 2.C.1957.N - AHMED MÜSNED: 1 . 415

Demek ki güzel ve hoş sözlülük,yumuşak huyluluk,ince kalplilik,hoş geçimli-lik ve cana yakın olmak gibi güzel vasıflar,insanı cehennemden uzak tutacak mükemmel birer ahlaki değerlerdir.

Allah’u Azze ve Celle hepimizi bu güzel vasıflarla vasıflandırsın……

GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMAK DEMEK : …. İnsan olsun hayvan olsun,her canlıya merhametli ve şevkatli davranmak demek ……. Güzel ahlak sahibi olmak demek ….. Küçüklere sevgi göstermek,büyüklere de saygı göstermek demektir …

( …Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Merhamet etmeyene merhamet olunmaz. )MÜSLİM :7.C.2318.N

“ … Diğer bir rivayette : İnsanlara merhamet etmeyene Allah c.c de merhamet etmez “ BUHARİ : 16.C.7251.S – MÜSLİM : 7.C.2319.N – TİRMİZİ : 3.C.1987 .N

( …Abdullah İbn Ömer r.a dan.Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Şüphesiz ki, merhamet edenlere, Rahman olan Allah merhamet eder. Siz yeryüzündekilerine merhamet edin ki, gökte olan - Allah - da size merhamet etsin. )EBU DAVUD : 5.C.4941.N - TİRMİZİ : 3 .C . 1989 . N

( … Abdullah İbn Amr r.a dan. Resulullah s.a.v buyurdular ki : Küçük-lerimize merhamet etmeyen,büyüklerimize de saygı göstermeyen kimse bizden değildir. )EBU DAVUD : 5.C.4943.N - TİRMİZİ : 3 . C . 1985 . N - AHMED : 2 . 222 .7033. N

Görüldüğü gibi merhametli olmak, Allah’ın merhametine nail olmaya vesiledir.Allah’ın merhamet ettiği kimse ise,asla mahzun olmaz.
Öyleyse basiretli bir Müslüman, bu güzel ahlaki değerle kendisini techiz etmesi için Rabbisine bol bol dua etmelidir.

GÜZEL AHLAK SAHİBİ OLMAK DEMEK : …. Müslümanlarla fuzuli tartışma ve cedelleşmelerden uzak durmak demektir ….

Basiretli bir Müslüman, fuzuli cedelleşmelerin inananlar arasında kin ve nefrete vesile olacağını ve ayrıyeten insanları dalalete düşüren şeyler-den birininde - bu tip tartışmalar - olduğunu asla aklından çıkarmaz…..

Çünkü kendisine iman ettiği resulü, ona şunları öğretmiştir :

( …. Bir kavim hidayete erdikten sonra, cedelleşmeye girmedikçe dalalete düşmez. )İBNİ MACE : 1.C. 48.N

( …. Ebu Umame r.a’dan gelen bir hadislerinde Allah resulü s.a.v şöyle buyurmaktadır : Haklı olduğu halde tartışmayı bırakan kimseye cen-netin kenarında bir köşk vardır ………. )EBU DAVUD : 5.C.4800.N - SİL .SAHİHA : 1.C. 273.N
Hulasa değerli kardeşlerim, şuurlu ve basiretli bir Müslüman,islamın bu güzel ahlaki değerlerine sahip olan bir kimse olmalıdır….. Yani, ahlaklı ve edepli bir Müslüman :

“ Kardeşlerini Allah için seven…onlara buğz etmeyen…onları terk edip yardımsız bırakmayan…onlara nasihat eden…nasihatlerini dinleyen..zalim de olsa mazlum da olsa onlara yardım eden… ve… onların ellerinden tutan biri olmalıdır “

“ Müslümanların kederleriyle kederlenen… dertleri ile dertlenen ve yaralarına melhem olmaya çalışan biri olmalıdır “

“ Onlara zulmetmeyen…ayıp ve kusurlarını araştırmayan…yalanları ile onları aldatmayan…alış verişinde kardeşlerini kandırmayan dürüst biri olmalıdır “

“ Onlara güler yüz gösteren,alçak gönüllü davranan,onlara üstün-lük taslamayan…ve…onları hakir görmeyen biri olmalıdır “

“ Onlara çirkin söz söylemeyen…kalplerini kırmayan…ve…onlara verdiği sözde duran birisi olmalıdır “

“ Kardeşlerini - bir takım hikayeler anlatarak - kandırmayan…onlara karşı – ben şunu şunu yaptım,şöyle şöyle ettim diye – kendisini övmeyen…hatta kendisini övseler bile, buna müsaade etmeyen mütevazi biri olmalıdır “

“ Hulasa Müslüman, her haliyle Müslüman olmalıdır… Müslüman, bütün tavırlarıyla ahlaklı ve edepli olmalıdır “

BENİM BU HUSUSTAKİ SON SÖZÜM :

“….. Her kim toplumunda sevilen, saygı duyulan ve sözüne itibar edilip dinlenen birisi olmak istiyorsa, islamın bu güzel değerlerine tabi olup, ilmen ve ahlaken terakki etmesi gerekir …. ”


ALLAH’U AZZE VE CELLE BENİ VE BÜTÜN İNANANLARI BU GÜZEL AHLAKİ DEĞERLERLE NİMETLENDİRSİN .

……… AMİN ……..



TACUDDİN EL- BAYBURDİ
Read On 0 yorum

Erkeğin Kadına Bakmaktan Sakınması..

13:43
ERKEĞİN KADINA BAKMAKTAN SAKINMASI

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

Değerli Müslümanlar ! Erkeğin, kadın fitnesinden korunması – diğer bir ifadeyle - erkeğin karşı cinsten helalı olmayan birisine bakmaktan gözlerini koruması,Allah’u Azze ve Celle’nin önemli emirleri arasında olan bir emirdir.

Her akli selimin anlayacağı gibi Cenab’ı Hak bu hükmü, karşılıklı arzu ve istekler kontrol edilsin düzenlemiştir… Rabbimiz kerim kitabında şöyle buyurur :

قُل لِّلْمُؤْمِنِينَ يَغُضُّوا مِنْ أَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذَلِكَ أَزْكَى لَهُمْ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ { } وَقُل لِّلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ أَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ………..

“ İnanan mü’minlere söyle gözlerini harama bakmaktan sakındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu onlar için en emin tarzdır. Allah yaptıklarınızdan haber-dardır. İnanan kadınlara da söyle, onlar da gözlerini harama bakmaktan sakın dırsınlar ve ırzlarını korusunlar… " NUR : 30 - 31

Ayeti celilede zikredilen Ğadd-ı Basar’ın anlamı : Örtmek, gözü aşağı eğmek, kapakları indirerek görmeyi önlemek. Ya da resmen başı gözü,yasak olana bak-maktan çevirmektir…. Ğadd-ı Basar’ın hedefi, bakılması helal olmayan bir kadından veya erkekden gözlerin uzaklaştırılmasıdır… Çünkü bakış,zinanın baş davetçisi ve gayri meşru ilişkilerin öncüsüdür.

Evet değerli kardeşim ! unutma ki bakış, zinanın başlayış noktasıdır. Bundan dolayıdır ki onu korumak çok mühimdir.Önemsenmediği zaman çok kere ihanet eder. Bu yüzdendir ki bütün afetler ondan kaynaklanır… İlk bakışta şayet kasıt yoksa bunun sakıncası yoktur….Ama tekrarı ve devamlısı suçtur.

Hatta gözün, kadının örtüsüne takılıp onu takip etmesi bile kalbe şehvet tohumları eker… Yani kadına bakıp ta belaya düşmeyen çok nadir insan vardır...

{ ... Enes r.a’dan, Resulullah s.a.v şöyle buyurdular : Şu altı şeyi kabul edin ki, ben de cennete girmenize vesile olmayı kabul edeyim :
1- Konuştuğunuz zaman yalan söylemeyin.
2- Söz verdiğiniz zaman,sözünüzden dönmeyin.
3- Size güvenildiğinde,hiyanet etmeyin.
4- Gözünüzü harama dikmeğin.
5- Elinizi harama uzatmayın.
6- Ve iffetinizi koruyun . }
Camiu’s Sağir : 2.c.1798.N

Değerli Müslüman ! İslam neden başlangıç olarak bakmaktan hareket etmiş ; neden fercin korunmasına öncül olarak gözü sakındırma altına almış ? …. Çünkü her haberin başı bakıştır. Bir sefer bakılır, ikincide tehlike başlar, ardından bir adım atılır ve suça girilir. Onu izleyen saniyeler şehvete öncülük ve rehberlik eder. Korunması ise, doğrudan fercin korunması sonucuna varır. Kim bakışını serbest bırakırsa, nefsini felaket rüzgarına salmış demektir. Yani bakış, insanı etkisine alan haberin köküdür. Onu elden çıkaran, unutmasınki büyük bir zararın, iyleşmeyen yaranın ve sönmek bilmeyen yangının mirasçısı olur. Ve artık öyle bir an gelir ki, ona karşı duramaz ve ona direnemez. İşte en büyük işkence de budur değerli Müslüman.


Gaddi Basar emri, haram olana kasıtlı bakmaktan sakındırmak içindir. Ama gayri ihtiyari bir göz ilişmesinde günah yoktur, buyrulmuştur. Bu ise ; biraz önce zikret-tiğimiz iki Ayetin tesfir ve yorumudur.

{ … Cerir bin Abdullah r.a şöyle nakleder : Rasulullah s.a.v e, ani görmeyi sordum da o bana, “ gözümü sakındırmamı bana emretti “ }
Müslim : 6.c.2159.n

Müslim’in şerhinde Nevevi der ki : Günah olmayan bakış ; kasıtsız olarak yabancı bir kadına göz ilişmesidir. Ve bunun da vebali yoktur. Ama insan derhal gözünü çevirmesi gerekir. Yani, bir daha dönüp bakmaması lazım.

{ … Beride r.a şöyle demiştir : Rasülüllah s.a.v Ali r.a’ya şöyle dedi : Ya Ali, Bakı-şına bakış ekleme. Çünkü ilki sana ait, ama öbürleri değil. }
Ahmed : 5/353

Resulullah s.a.v yollarda oturanlara bile, gözlerini sakındırmalarını emretmiş ve bunu, yolun hakkı olarak açıklamıştır. Yani, yolların üstünde toplaşmanın kadınların güzelliğini seyretme, onların alıcı hallerini düşünüp zevk almaya bahane edilmesin...

{ … Ebu Said el-Hudri r.a dan gelen nakil de. Rasülüllah s.a.v : Sizi yollarda oturmaktan menederim, buyurdu. Onlar da : ya Rasulallah, bundan başka imka-nımız yoktur oturup konuşmak için,dediler. 0 da : Öyleyse yollarda oturacaksanız, yola hakkını verin, buyurdu. Yolun hakkı nedir ? diye sorulunca ; Rasulullah : Gözlerinizi korumanız, eza vermekten kaçınmanız, selama cevap vermeniz, emri bil maruf ve nehyi anil münker yapmanızdır,buyurdu. }


İşte bunlar yolda oturmanın haklarındandır. Buna riayet etmeyecek kimselerin, halkın gelip geçtiği yerlerde oturmasının helal olmadığını iyi bilmesi gerekir. Hele, açık saçık kadınların gelip geçeceği umumi yerlerde oturmak, - günümüz kadınlarının halini de dikkate alırsanız - buralarda oturmanın nasıl bir sonuç doğuracağını artık siz düşünün.

Nevevi r.h der ki : Nebi s.a.v bu yasağın illetini belirlemiştir : Kadının gelip geçmesi anında fitnenin başlaması ve günah işlenmesi ; gözün onu görmesi ile başlar ve onun hakkında hayaller kurma ile sürükler götürür.

Öyleyse şuurlu ve basiretli dindarların yollar üstünde oturmaları ve bunu adet haline getirmeleri hiçte yakışık alacak bir davranış değildir. Müslümanlar bundan sakın-malıdırlar. Kim bu gibi şeylerden uzak durursa unutmasın ki, dinini ve ırzını kurtarma, kalbini temizleme ve Rabbinin rızasını alma imkanını yakalamış olur.

Ve yine bilindiği gibi Rasulullah s.a.v kadına bakmayı “ zina ” diye adlandırmıştır. Bunda en büyük pay ise gözündür.

{ … Ebu Hureyre r.a’dan : Rasulullah s.a.v dedi ki : Şüphesiz ki Ademoğlu zinadan payını almıştır. Buna mutlaka ulaşır. Gözün zinası bakmaktır, dilin zinası konuş-maktır, kulakların ki dinlemektir, ellerin zinası tutmaktır, ayağın zinası ise yürümektir. Nefis böylece kabarır ve ister. Organ ise ya bunu yapar ya da yapmaz …. }
Buhari : 13.c.6189.s - Müslim : 8.c.2657.n

Görüldüğü gibi İslam, kadına bakmayı ve onun güzelliklerini seyretmeyi zina say-mıştır. Bununla beraber diğer uzuvlarında zinadan nasibinin olduğunu bildirmiştir.

Dilin zinasından bahsediyor ve onun, meşru olmayan bir şekilde yabancı kadınla konuşmak veya herhangi bir erkekle de olsa, şehevi şeyleri konuşmak olduğunu zikrediyor…. Kulağın zinasından bahsediyor. Onun zinası da, kadının işveli , cilveli sesini ve şarkısını dinleyip ondan hazlanmak olduğunu haber veriyor... El de zina eder diyor. Onun zinası ise, dokunmak tokalaşmak ve benzeri şeyler yapmaktır diyor... Ayağın da zinasından bahsediyor. Ona gelince, zina arzusuyla umulan yere yürümek olduğunu haber veriyor…. Artık Öpmeyi de siz değerlendirin ! …

Unutmayalım ki, bütün bu başlangıç hareketlerini sonuca bağlayacak olan ise, cinsiyet organıdır….. Tek cümleyle ifade edecek olursak ; cinsel olarak nefsin eğitimi ve isteklerinden engellenmesi, her şeyden önce gözü sakındırma ve onu helal olma-yandan uzaklaştırmaya bağlıdır….. Ve tabiki bunu da ; kadının örtüsü, erkekle yüzyüze gelmekten kaçınması gibi karşılıklı müşterek gayret ve çalışmalar sağlar.


KADINLARLA YALNIZ KALMAKTAN SAKINMAK

Değerli Müslüman ! bu konuda dikkat edeceğin en önemli husulardan birisi de ; Kadınların yanına girmekten ve onlarla helvette - yani başbaşa ve kimsenin olmadığı bir ortamda - kalmaktan sakınmandır.

Fitneyi önlemek ve zinaya götüren sebepleri toptan yok etmek için, Rasulullah s.a.v kadınlardan nikah düşenlerin yanına girmeyi yasaklamıştır.

Çünkü erkeğin, örtüsüz ve engelsiz olarak bir kadınla yüz yüze gelmesi, bir çok fitneyi hazırlar. Bu konuda birçok hadis-i şerifler rivayet edilmiştir.

{ … Ukbe bin Amir r.a’dan : Rasulullah s.a.v buyurdu ki : Kadınların yanına gir-meyin. Ensardan bir kişi Ya Rasulallah ; kayınbirader için ne dersin - yani hanımın kayınbirader ile görüşmesi – deyince : Kayınbirader ölüm demektir, buyurdu. }

Ahmed : 4/149 – 16896 - Buhari : 11.c.5309.s – Müslim : 7.c.2172.n – Tirmizi : 2.c.1180.n

Hadisi şerifte zikri geçen “ Hamv ” kelimesi, kocanın kardeşi gibi yakınlarıdır. Yani kardeşinin oğlu, amcasının oğlu, bacısının oğlu gibi kimselerdir. Diğer bir ifadeyle, bekar olduğu takdirde evlenmesi caiz olanlardır... Karının bu tür akrabası da aynıdır. Yani amcasının oğlu, teyzesinin oğlu,dayısının oğlu gibi kimseler de aynı hüküm-dedir.

Kurtubi r.h diyor ki : “ Kocanın akrabasının, karısının yanına girmesi bu hadisi şerifte ölüme benzetiliyor. Bu ise fesat ve çirkinlikte demektir. Yani bunun haram olduğu zaten biliniyor. Ama ölüme benzetilerek, onun zorluğunu artırmadaki hikmeti ; arala-rındaki dostluktan ötürü kocaların buna müsamaha göstermesi ve halkın da bunu yadırgamamasıdır…. Diğer bir ifadeyle, onu yabancı saymamasından dolayı,işi felakete götüreceyi anlatılmaktadır. Çünkü bu yakınlıktaki bir kimsenin kardeşinin evine girip çıkması çok rahat ve kolay olur. Dolayısıyla bu rahatça girip çıkmalar dinin ölçülerini altüst edecektir.

Nevevi r.h da diyor ki ; “ kocanın yakını ile halvet, başkasına nazaran daha sık olur. 0 yüzden de kötü şeyler ondan daha fazla gelir. Yani, tamamen yabancı ile halvet halk tarafından daha farklı anlaşılacağından dolayı ; bu tarz halvette fitne daha rahat ortam bulur... “
Şerhu Müslim : 14 /153.

Kadı İyaz r.h da der ki ; “ hadis’in anlamı ; yakın hısımla halvette kalmak, fitneye destektir. Dinin ölçülerini rencide eder. Bu da ölümle ifade edilmiştir. “

Hulasa, yalnız olan bir kadının yanına girmek haram ve büyük bir tehlikedir. Kocanın akrabasının bu tarzda bulunması ise felaket olur.

Evet ey Müslüman ! işte buna çok dikkat et. Hanımının yanına erkeklerin girmesine sakın imkan verme. Unutmaki bu tavrınla karının kızının fıska ve fucura düşmesine mani olursun. Bunula beraber Ailen için düşünülen bu tedbiri, kendin içinde uygula. Yani, başkasının evine girip çıkmaların hususunda da dikkatli ol ve böyle evlere sakın girme.

{ … Ebu Hureyre r.a şöyle dedi : Rasulullah s.a.v buyurdu ki : kadının, kocasının evi için izin istemeyin. Onun şahid olmasına ve iznine bakın… }

İbni Hibban : M.zaman

Şimdi bu son iki hadisten anlaşılıyor ki ; kadınların yanına girmek yasak. Ama kocalarından izin alınması ve onların da orada bulunması kaydıyla caiz olur. Ve tabiki burada kadının tesettürlü ve ciddi olması kaydıyla.

{ … İbni Abbas r.a’nun nakline bakalım : Rasulullah s.a.v buyurdu ki : Bir erkek, yabancı bir kadının yanına giremez, kadın da mahremsiz yolculuk yapamaz. Bir başka rivayete de ise : Sizden bir kimse, yanında yakın mahremi olmayan bir kadının yanına girmesin…. }
Ahmed : 1/222 – Buhari : Hacc ve Nikah

Bu hadis ; kadınların yanına girip onlarla başbaşa kalmayı nehyeden açık bir nassdır. Yani ; babası, oğlu, kardeşi, kocası gibi biri bulunmadan onlarla asla yan yana gelinmemesi gerekir... Tarihte ve zamanımızda İslam’ın bu kurallarına uyulma-dığından dolayı,bir çok çirkin facialar olmuştur. Sebep ise halvettir. Yani kadınların tek başına bulunduğu eve girmek ve onlarla birlikte bulunmaktır.

{ … Abdullah İbni Amr İbn As r.a Şöyle nakleder : Haşimilerden bir adam Esma binti Umeys’in yanına gitti. 0 Ebu Bekir r.a nun nikahında idi, Ebu Bekir çıka geldi. Onları gördü ve bu durumdan hoşlanmadı. Bunu Rasulullah s.a.v anlattı. Ama bir kötülük görmediğini de ekledi. Rasulullah s.a.v ise, şöyle buyurdu : Allah Esma bintu Umeys’i korudu. Sonra kalkıp minbere çıktı. Şu günden itibaren, artık kimse tek başına bir kadının yanına girmesin. En az bir iki kişi bulunsun ,buyurdu. }

Ahmed : 6595-6744-6995 – Müslim :7.c.2173.n

{ … Cabir r.a dan.Rasulullah s.a.v buyurdular ki : Haberiniz olsun ki, hiçbir erkek, nikahlısı veya nikah geçmez mahremi olmak hali müstesna, dul bir kadının yanında geceleyemez. }
Müslim :7.c.2171.n

Burada zikri geçen “ Seyyip ”den maksatla, evlilik yapmış kadın kasdedilir. Bu zikredilince, bekar olan da tabii olarak aynı hüküm altına girer….. Hasılı, yabancı kadının evine girmek ve onunla başbaşa kalmak İslam şeriatında haramdır.

Nevevi r.h aynı yerde, bu hadisi şerhederken buyuruyor ki : “ Bu hadiste yabancı kadınla halvetin haram olduğu, mahremleriyle birlikte girmenin ise mübah olduğu anlaşılır.
Müslim : Nevevi şerhi : 14/153

{ … Ömer r.a’dan gelen bir hadiste de, Rasulullah s.a.v : Sakın bir kadınla halvette olmayın , yoksa üçüncünüz şeytan olur, buyurmuştur. }


Bu hadis-i şerif yabancı kadınla başbaşa kalmanın yasaklanışının illetini açıklıyor: Yani şeytan ikisinide fitleyip zorlar, şehvetlerini kabartır. Çünkü şeytan insanı damarından girerek onları şirkin durumlara itekler…. Hatırlarsınız Buhari ve Müs-lim’in zikretmiş olduğu bir hadiste ; Şeytan, insanın kan mecralarında dolaşır, burulmaktadır,
Müslim : 7.c.2174.n

İşte Şeytanın öteden beri metodu budur. Kadın erkek karışımını çok sever. Hele onların başbaşa kalma hallerini daha çok sever...

İnsanın bu tür çirkin halvetlerinin bir çok örnekleri vardır. Tabibin hastası ile bir odaya kapanıp, kapıyı da kilitleyip onu muayene etmesi. Doktorun kadını soyundurup hemen hemen her tarafını incelemesi…. Alış veriş yapmak için konfeksiyonlara giderek oralarda elbise çıkarıp giyinmesi….. Hatta elbise ölçüsü verirken, kendisini ölçü alan erkeğe teslim etmesi ….. Güya dinini öğreniyor diye hoca efendilerle yalnız kalınması gibi vesaire vesaire şeyler.

Ey Müslüman ! unutmaki bunlar meşru olan şeyler değillerdir... Kadın namuslu ve hayalı da olsa, bu şekildeki bir halvetle onun haya duygusu zedelenir, onun şerefli hali gider... Bir de bu maksatla doktora giden kadınların halini siz bir düşünün… Hatta dindar kimselerin de böyle doktorlara hanımlarını çekinmeden götürdüklerini görürüz. Kadın doktorlar varken erkek doktora gidenler,ah bir bilseler o duvarların arkasında neler neler oluyor...

YANINDA MAHREMİ BULUNMAYAN BİR KADIN SEFERE ÇIKAMAZ

Ey Müslüman ! unutmaki kocası ya da bir mahremi bulunmaksızın kadının sefere çıkaması da yasaktır….. Yanında mahremi olmayan bir kadının tek başına yolculuğu, abesin abesidir…. Böylelerinin aç kurtların tuzağına düştükleri de sık görülür. Rezaletin alıp yürüdüğü, fesadın yayılıp ahlakın iflas ettiği, haya ve erkekliğin kaybol-duğu şu günlerde ; mahremsiz, pasaportu alan, dindeki inceliğine rağmen fetva koparıp yola çıkan insanlara rastlıyoruz. Halbuki böylesi bir davranışın yasaklığına dair açık beyan var…. Bu nasslar karşı çıkılacak ve te’vil edilecek gibi naslar değil-lerdir.

{ … İbni Abbas r.a dan.Rasulullah s.a.v halka şöyle hitab etti : “ Kadın bir erkekle, yanın da mahremi bulunmadan halvet edemez. Sefere de mahremsiz çıkamaz.” Birisi kalkıp : “ Ya Rasulullah ! Benim karım Hacc için yola çıktı, bense falanca gazveye yazıldım,” deyince, Resulullah s.a.v : “ öyleyse hemen yola çık ve hanı-mınla birlikte hacc et ” buyurdu. }
Buhari : 4.C.1744.S – 6.C.2803.S

{ … İbni Ömer r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdu : Kadın, yanında mahremi olmadan üç günlük sefere çıkamaz. }
Ahmed : 2 / 13 – 19 / 143

{ … Ebu Hureyre r.a dan. Resulullah s.a.v şöyle buyurdu : Kadın, bir gece ve bir gündüz yolculuğunu, ancak yakınıyla birlikte yapabilir. – diğer bir rivayette ise “ sadece gece yolculuğu “ anlatılmaktadır. }
Ahmed : 2 / 236 – 251

{ … Ebu Hureyre’den Nebi s.a.v yine şöyle buyurmuştur : Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kadının, yanında mahremi olmadan bir gün ve bir gece yolcu-luğuna çıkamaz. }
Buhari : 3.c.1058. S

{ … Ebu Said El Hudri r.a diyor ki : Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadına ; babası, kardeşi, kocası, oğlu, ya da bir başka yakını olmadan üç günden fazla sürecek bir yolculuğa çıkması helal olmaz. }

Müslim : 4.c.1340.n – Tirmizi : istihzan

{ … İbni Ömer r.a ise ; Rasulullah s.a.v den şunu haber verir : Kadın, yanında mah-remi olmadan üç günlük sefere çıkamaz. }
Ahmed : 2/13-19/143 – Buhari : Taksir

{ … Ebu Hureyre r.a da şöyle nakleder : Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu : Kadın bir gece bir gündüz yolculuğunu, ancak yakınıyla birlikte yapabilir. - Bir rivayette ise, sadece, gece yolculuğu – denilmektedir. }
Müslim : 4.c.1339.n

Nevevi r.h şöyle der : Sefer diye adlandırılan her yolculuk, kadına mahremi veya kocası olmaksızın caiz olmaz. Çünkü kadın orada, heves çeker, şehveti tahrik eder. Yaşlı da olsa böyledir. “ Her malın alıcısı var ” denmesi bundandır. Seferde, düşük insanlar sefihler birleşir. Yaşlıya bile ; din zaafı, mürüvvetsizlik ve hiyanet yüzünden şehvetle bakarlar….
Şerh-i Müslim: 9-104

Gerçekten de bu akıllıca bir sözdür. Çünkü tehlike seferde hem kendisi için ; hem de başkası için sözkonusudur. Büyükmüş, küçükmüş, evliymiş , bekarmış, dulmuş veya bakireymiş farketmez...


KADININ YABANCI ERKEKLERE KARŞI ÖRTÜNMESİ

Kadına, kocası ve mahreminin dışındakilere ziynetini göstermeyecek şekilde örtün-mesi ve yabancı erkeklerden saklanması vaciptir

Allah’u Teala kadına bir ikram olarak derecesini yükseltmek ve onu korumak için örtünmeyi farz kılmıştır. Yani güzelliğini ve değerlerini insan kurtlarının gözünden saklamak için, açılıp saçılmasını yasaklamıştır. Düşük ve bulaşık tiplerin sulan-masına, pis bakışlarıyla onu mahcub etmelerine engel koymuştur……… Ve bunu da, - değerli mücevherlerin saklı olması gerekir - gerçeği ile , kadının kıymetini belirtmek için uygular,değilse onu baskı altına almak için değil... Yani bu uygulama, kadının gerçek hürriyetine ermesi içindir… Tabi anlayanlar içindir bu…

Ve unutmayınki bu ahlak, insanlık ve kadının düşmanı feministlerin sandığı gibi, bir gericilik de değildir… Bu,ileriyi düşünen basiretli insanların anlayışıdır…. Dolayısıyla bu, ilericiliğin ta kendisidir.

Ama ne yazık ki bu çağda kadının kafasını iyice bozdular…. Onu insanlıktan uzaklaştırdılar…. İnanın şu anki düşünce yapısıyla,kılık kıyafetiyle ve yaşantısıyla kadın, artık kadın olmaktan ve beşer özelliğinden sıyrılmış vaziyettedir…..

Artık o, zevkine düşkün ve imkan sahibi gözü dönmüş kimselerin elinde oyuncak haline gelmiştir….. Para kazanmak için – afedersiniz - pezevenklerin elinde ticari bir meta halini almıştır…. Bir çorap reklamı için bile baldırını bacağını açacak kadar basitleştirilmiştir kadın…. Bunlar acı ama unutmayan ki gerçek olan şeylerdir.

Allah’u Azze ve Celle bizlere hakkı hak bilip ona ittiba eden ve batılı da batıl bilip ondan uzak duran kullarından olmamızı nasibeylesin….
AMİN



VEL HAMDU LİLLAHİ RABBİL ALEMİN


TACUDDİN EL- BAYBURDİ
Read On 0 yorum

Haram Olan Kazançlar..

13:39
HARAM OLAN KAZANÇLAR

Her şeyden önce bu konudaki bilinmesi gereken en önemli kural şudur ; Allah’u Teala bir şeyi haram kıldı mı, onun ücretini de haram kılar.

ALLAH BİR ŞEYİ HARAM KILINCA ONUN PARASINI DA HARAM KILAR

“ … Abdurrahman b. Va’le - Mısır ehlinden bir kimsedir - İbni Abbas’a üzümden sıkılan içkinin hükmünü sordu. İbni Abbas : Bir adam Rasulullah s.a.v’e içi şarap dolu bir kırba hediye etti. Rasulullah s.a.v ona : “ Allah’ın onu kesin haram kıldığını bilmedin mi ? “ buyurdu. Adam: Hayır dedi ve bir insana gizlice bir şeyler söyledi. Rasulullah s.a.v ona : “ Adamla gizlice ne konuştun? “ buyurdu. Adam : Şarabı satmasını söyledim dedi. Rasulullah s.a.v : “ Allah içilmesini haram kıldığı bir şeyin satmasını da haram etti “ buyurdu. Bunun üzerine şarap dolu kırbanın ağzını açtı ve nihayet o kırbada bulunan şarabın hepsi döküldü.”

Müslim : 5.c.1579.n - Malik (2/846) Nesei (4678.4942-4944) Ebu Yağla (2590) Beyhaki (6/11-12) Beğavi (2040) Ahmed (1/244-323)

{ … İbni Abbas r.a dan.Resulullah s.a.v şöyle dedi : Şüphesiz ki Allah’u Azze ve Celle bir şeyi haram kılınca,onun ücretini de haram kılar. }
Dare Kutni : 2.c.2778.n

“ … Abdurrahman b. Va’le den ……………. Rasulullah s.a.v : “ Allah içilmesini haram kıldığı bir şeyin satmasını da haram etti “ buyurdu …………..”

Müslim : 5.c.1579.n - Malik (2/846) Nesei (4678.4942-4944) Ebu Yağla (2590) Beyhaki (6/11-12) Beğavi (2040) Ahmed (1/244-323)

İÇKİ KAZANCI

“ … Ebu Hureyre şöyle dedi : “ Rasulullah s.a.v buyurdu ki : Allah içkiyi ve onun kazancını haram etti ; leşi ve onun kazancını haram etti ; domuzu ve onun kazancını haram etti ”
Ebu Davud (3485) Ebu Nuaym (8/337- Hilye) Dare kutni (3/7/21) Beyhaki (11049)

Zikri geçen bu hadislerde, içkinin satılmasının, satın alınmasının, kazancının ve kazancının yenmesinin haram olduğu ve bu gibi fiillerden el çekmeyenlere de Allah’ın lanet edeceği bildirilmektedir. Kimin yanında şaraptan bir şey varsa bekleteyim de o sirkeye dönüşsün diye onu yanında alıkoyamaz. Çünkü Rasulullah s.a.v’e şaraptan sirke edinilir mi diye kendisine sorulduğunda : “ Hayır “ buyurarak bunu yasak-lamıştır.


KÖPEK SATIŞININ HARAMLILIĞI

“ … Ebu Hureyre r.a şöyle dedi : “ Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘ Köpeğin satış bedeli helal değildir ... ‘ buyurdu.”
Ebu Davud (3484) Nesei (4304) Albani (7640-S. Cami)
“ … Ebu Mes’ud el-Ensar r.a şöyle tahdis etti : “ Rasulullah s.a.v “ ….. köpeğin ücretini …. yasakladı.”
Buhari (2237-Ter:2070) Müslim (1567/39) Ebu Davud (3428) Nesei (4303-4680) Tirmizi (1276-Ter:1291) İbni Mace (2159) İbnu’l-Carud (581) İbni Hazm (9/10) Beyhaki (6/126) Beğavi (2037) Ahmed (4/118-120)

“ … İbni Abbas r.a şöyle dedi : “ Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) köpeğin satış bedelini yasakladı ve : “ Eğer bir kimse köpeğin satış bedelini talep etmek için gelirse, o kimsenin elini toprakla doldur “ buyurdu.”
Ebu Davud (3482)
“ … Rafi b. Hadic r.a şöyle dedi : “ Rasulullah s.a.v’den işittim : “ Kazancın en şerlisi ; köpeğin satış ücretidir ……. buyuruyordu.”

Müslim (1568/40) Nesei (4305) İbni Hibban (5153) Tayalisi (966) Tabarani (4261 -4263-M. Kebir) Beyhaki (9/337)

Zikri geçen bu Hadislerde görüldüğü üzere köpeğin ücretinin helal olmadığı ifade edilmektedir. Ancak Cabir r.a nun rivayet ettiği : “ Rasulullah s.a.v kedinin ve köpeğin satış bedelini yasakladı, ancak av köpeğini bundan istisna etti.” manasındaki hadisle av köpeğinin satışı bu haramdan istisna edilmiştir.
Bir de Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği : Rasulullah s.a.v : “ Her kim av köpeği, davar köpeği, arazi köpeğinin dışında bir köpek edinirse kuşkusuz onun ecrinden her gün iki kırat noksanlaşacaktır “ Manasındaki hadisle de koyun köpeği ile bekçi köpeğinin de beslenebileceği istisna edilmiştir. Dolayısıyla bu hadislerden elde edilen hüküm şudur :
Birincisi: Bütün köpekler içerisinde sadece av köpeğinin satışına izin verilmiştir, diğer hiçbir köpeğin satışına izin verilmemiştir. Bu mevzudaki hadislere dikkatle baktığımız zaman bu açıkça görülecektir.
İkincisi: Av köpeklerine, çoban köpeklerine ve bekçi köpeklerine besleme izni verilmiştir. Bu üç nevinin gayrına beslemek için izin verilmemiştir. Her kim bu üç nevinin dışında bir gaye için köpek beslerse, o kimsenin ecrinden her gün iki kırat ecir noksanlaşacaktır.
KEDİ SATIŞININ HARAMLILIĞI

“ … Ebu’z-Zubeyr şöyle dedi : “ Cabir’e köpek ve kedinin (satış) bedelini sordum? Cabir : Nebi s.a.v bunu men etti dedi.”

Müslim (1569/42) Ebu Davud (3480) Tirmizi (1297-Ter: 1295) İbni Mace (2161) Ahmed (3/3 49)
Bu hadiste de görüldüğü gibi kedinin ve köpeğin satışı ve ondan elde edilen gelirin men edildiği ifade ediliyor. Men ise fikıh usülünde bilindi gibi karine olmadığı sürece harama delalet eder. Çünkü o, haramı ifade eden siyğalardandır.

“ …. Ebu’z Zübeyr şöyle dedi : Cabir’e köpek ve kedi bedelinden sordum. Peygamber s.a.v bundan nehyetti dedi “
Müslim : 5.c.1569.n
FAHİŞE KADIN KAZANCI

“ … Ebu Mes’ud el-Ensar r.a şöyle tahdis etti : “ Rasulullah s.a.v “ …. fahişenin kazancından ….. nehyetti . ”

Buhari (223 7-Ter:2070) Müslim (1567/39) Ebu Davud (3428) Nesei (4303-4680) Tirmizi (1276-Ter: 1291) İbni Mace (2159) İbnu’l-Carud (581) İbni Hazm (9/10) Beyhaki (6/126) Beğavi (2037) Ahmed (4/118-120)
“ … Rafi b. Hadic r.a şöyle dedi : “ Rasulullah s.a.v den işittim : “ Kazancın en şerlisi, fahişenin kazancıdır..... buyuruyordu.”

Müslim (1568/40) Nesei (4305) İbni Hibban (5153) Tayalisi (966) Tabarani (4261-4263-M. Kebir) Beyhaki (9/337)

Fahişenin kazancı, onun zina için aldığı ücret demektir. Hadiste mehir diye isimlen-dirilmiştir. Çünkü şeklen ona benzediğinden dolayıdır. Bu kazancın haramlılığı husu-sunda müslümanların icması vardır. Yani,bunun haram oluşundan bütün Müslümanların haberi vardır.

ŞARKICI KADINLARIN KAZANCI

“ … Ebu Umame r.a şöyle dedi : “ Rasulullah s.a.v şöyle buyurdu :“ Şarkıcı cariyeleri satmayın ; onları satın almayın ; onlara şarkıcılığı öğretmeyin. 0 kadınlar üzerinde yapılan alışverişte hayır yoktur ve onların kazancı haramdır. - Unutmayın ki - { İnsanlardan kimileri var ki, bilgisizce – insanları - Allah’ın yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için sözün eğlencesini satın alırlar... } ayet’i bunun için indi “

Tirmizi (Ter:1298) Tayalisi (1134) Tabarani (7719-7855-M. Kebir) Beyhaki (11055) Albani (6/1016-Sahiha)

“ … Ebu Umame r.a şöyle dedi : “ Rasulullah s.a.v şarkıcı kadınların satılmasını, satın alınmasını, kazançlarını ve kazanç bedellerinin yenmesini yasakladı.”

İbni Mace (2168) Tirmizi (1282-Ter:1298) Tabarani (7805-M. Kebir) Humeydi (910) Ahmed (22231) Albani (6/1016-Sahiha)

Bu ve emsali delillerde anlatıldığı gibi şarkı, türkü vesaire gibi şeylerle ticaret yapıp o yönlü kazanç sağlamak haramdır.
Şarkı, türkü vb. şeylerin ticaretini yaparak kazanç elde etmenin haramlığı, İbni Mes’ud’dan şu ifadelerle gelmiştir : { İnsanlardan kimileri var ki, bilgisizce (birilerini) Allah’ın yolundan saptırmak ve onunla alay etmek için sözün eğlen-cesini satın alır... } kendinden gayri ilah olmayan Allah’a yemin ederim ki, o şarkı türküdür, demiş ve bu sözü üç kere tekrar etmiştir.
Ama ne yazık ki bu çirkin icraat bugün her tarafı sarmış ve revaçta olan bir uğraş haline gelmiştir. Kendisine çok özen gösterilerek icra edilen bu çirkin uğraş okullarda, üniversitelerde öğretilen bir meslek haline gelmiştir.
Kur’an ve sünnetin yasakladığı ve şeytanın en önemli tuzaklarından birisi olan şarkı ve türkü belasını icra edenler, toplumumuzda saygın kişiler olarak itibar görmekte ve kendileri korkunç bir şekilde örnek edinilmektedirler. Böyle bir zamandan ve ehlinden şikayetimiz Allah’adır. İnna Lillah Ve İnna İleyhi Raciun.
İmam Şafli şöyle demektedir : “ Şarkı türkü söyleyen ister erkek olsun ister kadın olsun, onun şahitliği merduttur, kabul edilmez. Çünkü söylediği batıla benzer, mekruh eğlencedendir. Bunu kim yaparsa mürüvveti düşük sefihtir.
Unutmayalım ki, bu gün çalgı aletleri eşliğinde ilahi veya vesaire isimlerle icra edilen şeyler, hakkında Allah ve Rasulünün hiçbir delil indirmediği şeytanın mizmarından başka şeyler değildir.
Fasıkların fiskını artırıcı bu şeytanın mizmarı olan şeylerin İslam adına çalınması, onun meslek haline getirilip üzerinden paraların kazanılması ve bunların İslam adına dinlenmesi, İslam ile alakası olmaya gayri meşru şeylerdir.

KAHİNLİK ÜCRETİNİN HARAMLILIĞI

“ … Ebu Mes’ud el-Ensari r.a şöyle tahdis etti : “ Rasulullah s.a.v “ …… kahinlik ücretini yasakladı.”

Buhari (2237-Ter:2070) Müslim (1567/39) Ebu Davud (3428) Nesei (4303-4680) Tirmizi (1276-Ter: 1291) İbni Mace (2159) İbnu’l-Carud (581) İbni Hazm (9/10) Beyhaki (6/126) Beğavi (2037) Ahmed (4/118-120)

İbni Hacer şöyle dedi : “ Kahinin, kehanet yaparak kazandığı paranın haramlığı üzere ümmet icma etmiştir. Çünkü onda batıl bir iş için ücret alma vardır. Müneccimlik, falcılık, büyücülük gibi gaybı bildiğini iddia edia ederek kazanç elde edenlerin durumu da böyledir.”
Kahinin kazancının haramlığını teyit eden naslardan biri de Aişe’nin rivayet ettiği şu haberdir : “ Ebu Bekir’in kendisine bir miktar haraç ödeyen bir kölesi vardı. Ebu Bekir onun kazancından yerdi. Bir gün köle yiyecek bir şeyler getirdi. Ebu Bekir de ondan yedi. Köle Ebu Bekir’e: Bu yediğin şeyin ne olduğunu biliyor musun? dedi. Ebu Bekir: Bu nedir? dedi. Köle ben cahil iken - kehaneti iyi bilmediğim halde - bir insana kahinlik etmiş ve onu kandırmıştım, o da bana bunu vermişti. İşte senin yediğin o kehanet ücretindendir dedi. Ebu Bekir elini ağzına soktu ve karnında bulunan her şeyi kustu.”
KUMARLA ELDE EDİLEN KAZANCIN HARAMLILIĞI

Allah-u teala : { Ey müminler ! Şarap, kumar, dikili taş (put)lar şans okları, şeytanın işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık, kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi ? } buyur-muştur.
“ … İbni Abbas şöyle dedi : “ Rasulullah s.a.v : “ Şüphesiz Allah size, içkiyi kumarı ve tavlayı yasakladı “ buyurdu.”

Ahmed (2626) Tabarani 12601-M. Kebir) Albani (1708-Sahiha) ve (4503-Mişkat)

Hadiste tavla diye tercüme ettiğimiz kelime el-kübeh, tavla oynamak manasına geldiği gibi satranç vesaire gibi oyunları oynamak manasına da gelmektedir.

HAYVAN ÇEKTİREREK KAZANÇ ELDE ETMENİN HARAMLILIĞI

“ … İbni Omer r.a şöyle dedi : “ Nebi s.a.v damızlık erkek hayvana dişi hayvanı dölletme ücretini yasakladı.”

Buhari (2284-Ter:21 10) Ebu Davud (3429) Nesei (4685) Tirmizi (1273-Ter: 1289) İbnu’l-Carud (582) Ahmed (2/4)

Bu hadisin mesajından da anlaşıldığı gibi, dişi hayvana çekilmek için tohumluk hayvanın ücretle kiralanması ve ondan ücret alınması haramdır……
İmam Beğavi : “ Sahabe ve fakihlerin çoğunluğu, tohumluk hayvanın ücretle kiralanması ve ondan ücret alınmasının haram olduğu görüşündedir dedi.”
İmam Malik, bunun mubah olduğu görüşüne gitmiştir. Bunun mesalihi mürseleden olduğunu iddia ederek: Eğer bu engellenirse nesil tükenir demiştir. Damızlık hayvanı ariye – yani ödünç almak - , süt annesi kiralama ve hurma aşılamaya kıyas yapmıştır.
Alimlerin bir çoğu İmam Malikin bu görüşünü reddetmiştir. Beğavi şöyle demiştir : “ Sünnetin yasakladığı şeye kıyas yoluyla gitmek asla caiz değildir.”
İmam Şevkani ise : “ Bu kıyas, muteberliği fasit olan kıyastır demiştir.” Netice olarak bu bapta meşru olan iki husus vardır, onlar :
1 - Tohumluk hayvanı bir ücret talep etmeden ödünç vermektir. Çünkü bu onun üzerinde ödenmesi gereken bir hakkıdır. Buna Cabir’in rivayet ettiği uzun bir hadisin sonundaki ifadeler delalet eder. “...Bir şahıs : Ya Rasulallah, devedeki hak nedir? dedi. Rasulullah s.a.v “ Suya geldikleri gün sütlerini sağmak (ve muhtaçlara infak edilmek) ; onların kovalarını (ihtiyacı olanlara) ödünç verilmek ; erkek develeri (istenildiğinde tohumluk için) ariyet olarak vermek ; onları bağışlamak ve Allah yolunda onların üzerinde yük, mücahit vb. şeyler taşımaktır “ buyur-du.”
2 - Ödünç alan kimse, tohumluk hayvanın sahibine kendisi talep etmeden bir ikramda bulunabilir. Buna Enes b. Malik’in rivayet ettiği şu hadis delalet eder. “ Kilab kabilesinden bir şahıs Rasulullah’a damızlık erkek hayvana dişi hayvanı dölletme ücretini sordu. Rasulullah s.a.v bunu yasakladı. Şahıs : Ya Rasulellah, bizler damızlık erkek hayvanı dişi hayvanın üzerine getiriyoruz, onun sahibine de ikram ediyoruz dedi. Rasulullah o şahsa ikram etmek hususunda ruhsat verdi. ”

İmam Tirmizi : “ İlim ehlinden bazıları bu hususta ikramı kabul etmeye ruhsat verdi dedi, sonra da yukarıdaki hadisi rivayet etti.”

İmam Beğavi : Bir insan damızlık hayvanı ücretsiz olarak başkasına ödünç verse, ödünç alan kimse de hayvanın sahibine ikram etse bu caizdir dedi.”

Beğavi : 8/139 - Şevkani : 5/147- Neylü’l-Evtar

HACAMAT YAPARAK KAZANÇ ELDE ETMENİN YASAKLIĞI

“ … Rafi b. Hadic r.a şöyle dedi : “ Rasulullah s.a.v dan işittim : “ Kazancın en şerlisi …. hacamat yapanın kazancıdır….. buyuruyordu.”

Müslim (1568/40) Nesei (4305) İbni Hibban (5153) Tayalisi (966) Tabarani (4261-4263-M. Kebir) Beyhaki (9/337)

“ … Muhayyısa şöyle dedi : “ Kendisi Rasulullah s.a.v’den hacamat yapma ücreti almak için izin istedi. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onu yasakladı. Muhayyisa [ Resulullah’a muhtaç olduğunu zikredip sormaya ve bu hususta izin istemeyi terk etmedi. Nihayet Rasulullah s.a.v Muhayyısa’ya (hacamattan elde ettiği kazancı, kendinin yememesini ) su çeken devesine ve kölesine yedirmesini emretti.”

Malik (2/974/28) Ebu Davud (3422) Tirmizi (1277) İbni Mace (2166) Ahmed (5/435) Albani (1400-Sahiha)

İlim ehli hacamat yapan kimsenin kazancı hakkında bir çok görüşler ileri sürmüş-lerdir:
1 - Alimlerden bir topluluk, bu kazancın haram olduğu görüşüne gitmişlerdir.
Bu görüşe şöyle itiraz edilmiştir; Rasulullah s.a.v’in, Muhayyısa’ya ısrarla izin istemesinden sonra izin vermesi ve hacamattan elde ettiği kazancını hayvanına ve kölesine yedirmesini emretmesi bu kazancın haram olmadığına delalet eder. Eğer o kazanç helal olmasaydı onu kölesine yedirmesine izin vermezdi. Çünkü mülkiyeti kendine ait olmayan bir şeyi kölesine yedirmesi haramdır.
2 - Bazı alimler de : Muhayyısa hadisinin zahir hükmünü alarak, hacamat yapan hür ise, hacamattan elde ettiği kazanç haramdır ,Eğer köle ise 0 kazançla hayvanlarına yem yedirir, kölelerine infak eder dediler.
Bu görüşe de şöyle itiraz edildi : Helal kazançta hür ve kölenin arasını ayırt etmek şeran caiz değildir; hür de köle de helal kazanç elde etmekle mükelleftir. Aynı zamanda hür ve kölenin arasını bu tür bir tefrike delil ister, delil ise bulunmamaktadır.
3 - Diğer bazıları da hacamat kazancını yasaklayan hadislerin, mensuh olduğunu iddia etmişlerdir.
Buna karşı çıkan alimler ise : Nesh iddiası merduttur. Zira nesh ihtimallerle sabit-leşmez. Neshin sahihliği, nesh edicinin müteahhir ve iki nas arasında cem imkanının olmadığı durumlarda söz konusu olur dediler.
4 - İbni Hibban ve onunla aynı görüşü paylaşanlar: “ Hacamat yapan kimse, işine karşılık malum bir ücret şart koşarsa, bu kazanç onun için helal olmaz. Şart koşmazda, hacamat yaptıran kendiliğinden bir şey verirse bu caizdir “ dediler.
5 - Alimlerin cumhuru ise : “ Hacamat yapan kimsenin kazancı helaldir dediler ve yasağı tenzihe hamlettiler.
6 - Mezkur görüşler içerisinde doğru görüş, cumhurun görüşüdür. Buna şu hadisler delalet eder : “ İbni Abbas r.a : Nebi s.a.v hacamat yaptırdı, hacamat yapan kim-seye ücretini verdi, dedi.”
“ İbni Abbas r.a : Nebi s.a.v hacamat yaptırdı, hacamat yapan kimseye ücretini verdi. Eğer hacamat ücreti haram olsaydı bunu yapan kimseye bu ücreti vermezdi, dedi.”
“… Enes b. Malik r.a : Ebu Taybe Rasulullah’a hacamat yaptı. Rasulullah s.a.v’de ona bir sa’ hurma verilmesini emretti ve Ebu Taybe’nin ehline onun vergisini hafif-letmelerini emretti, dedi.”
Görüldüğü gibi Rasulullah s.a.v Ebu Taybe’nin fiiline cevaz verdi ve ona iki şekilde ücret ödedi. Ancak bu kazanç alçak bir kazanç olduğu için, Muhayyısa’ya o kazancı yememesini, onu hayvanlarına ve kölesine yedirmesini emretti.
İbni Hibban şöyle dedi : “ Hacamat yapan kimsenin kazancı yasaklanan haram bir şey olsaydı, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) o kişiye o kazancı kölesine yedirmesini emretmezdi. Çünkü köle de Allah’a kullukla mükelleftir. Rasulullah’ın bir kişiye, kölesine haram yedirmesini emretmesi muhaldir.” Hacamat yapan kimsenin kazancı tenzihen mekruhtur ifadesi, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in o kazanç için habis, es-Suhut ve kazancın en şerlisi gibi ağır sözlerine karşı müşkül bir durum arz etmektedir dense, İmam Şevkani şöyle demektedir: Habis kamusta tayyib kelimesinin zıddıdır. Es-Suhut kelimesi ise, haram yahut kendisinden arlanma gereken kazançlardan habis olanıdır. Bu sebeple, haram olmasa da alçak kazançlar üzere habis ve es Suhut kelimelerini mutlak olarak kullanmanın caizliği üzere delalet eder. Hacamat yapanın kazancı da bu türdendir, bununla da müşkül ortadan kalkar.”
Bize göre bu meselede doğru görüş, hacamat kazancının haram olduğunu söy-leyen alimlerin görüşüdür. Bunu birkaç maddede izah edelim:
Birincisi : Rasulullah s.a.v bu kazanca, kazancın en şerlisi, habis, suhut vb. işitildiğinde insanın tüylerini ürperten ve içini bulandıran ifadeler kullanmıştır. Rasulullah’ın değerli sözlerine aşına olan birinin izin verilenin dışında bu kazancı içine sindirmesi ve onu gönül rahatlığı ile yemesi mümkün değildir.
İkincisi : İbni Abbas başta olmak üzere bu kazanca haram demeyen alimlerin delil getirdiği : “Nebi s.a.v hacamat yaptırdı, hacamat yapan kimseye ücretini verdi. Eğer hacamat ücreti haram olsaydı, hacamat yapan kimseye bu ücreti vermezdi ” hadisine, dikkatle bakıldığında onların görüşlerini teyit etmemektedir. Çünkü hadisin aslı : “Nebi s.a.v hacamat yaptırdı, hacamat yapan kimseye ücretini verdi.” Şeklindedir. Bu kısımda hacamat yapanın bir ücret talebinden filan bahsedilmiyor. Burada sadece Rasulullah’ın ona ücret verdiğinden bahsediliyor. Hadisin geri kalan kısmı ise İbni Abbas’ın hadisten anladığı kendi yorumudur. İbni Abbas’ın bu anlayışına başka bir sahabenin aynı mesele ile ilgili rivayet ettiği hadisten anladığı hüküm muhalefet etmektedir. Örneğin : “ Ebu Cuheyfe’nin oğlu Avn şöyle dedi : “ Babamı hacamat yapan bir köle alırken gördüm. Babam kölenin hacamat aletlerinin kırılmasını emretti de o aletler kırıldı. Ben (bunun sebebini) kendisine sorduğumda babam : Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) köpeğin kazancını, kanın kazancını ….yasakladı….dedi.”
Ebu Cuheyfe (r) nin hacamat kazancının haram olduğu görüşüne gittiğini, bu sebeple de satın aldığı haccam kölenin aletlerini kırdırdığını görüyoruz. Bu meselede Ebu Cuheyfe hadisi, İbni Abbas hadisine nisbeten daha sarihtir. Çünkü İbni Abbas ha- disinde Rasulullah’ın haccama ücreti nasıl verdiğini bilmiyoruz, yani ücreti Rasulullah haccamın şart ve talebi üzere mi verdi, yoksa haccam talep etmediği halde Rasulullah kendisi ona bir hediye şeklinde mi verdi bu açık değildir.
Üçüncüsü : Hacamat ücretini haram saymayanların delillerinden bir de Enes’in rivayet ettiği : “ Ebu Taybe Rasulullah’a hacamat yaptı. Rasulullah s.a.v de ona bir sa’ - veya iki sa’ - hurma verilmesini emretti. Ve Ebu Taybe’nin ehline (efendisine) onun vergisini hafifletmelerini emretti, dedi.” hadisidir. Bu hadiste yine onların görüşlerini teyit etmemekte ve hatta onların aleyhine bir hüccettir. Çünkü Rasulullah kendisine yapılan bir ikrama { İhsanın karşılığı ancak ihsandır... } hükmünce onun misliyle hatta birkaç misliyle ikramda bulunmuştur. Buna yine Enes’in rivayet ettiği :
“ Nebi s.a.v hacamat yaptırdı. Nebi hiç kimseye karşılıkta bulunurken zulmeder olmadı.” hadisi de delalet eder. Yani Ebu Taybe Rasulullah’a hacamat yaparak ikram etmiştir, Rasulullah da ona ikram etmiştir. Bu caizdir, buna Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ruhsat vermiştir. Bu aynen Enes’in rivayet ettiği : “ Kilab kabilesinden bir şahıs Rasulullah’a damızlık erkek hayvan ile dişi hayvanı dölletme ücretini sordu. Rasulullah(sallaliahu aleyhi ve sellem) bunu yasakladı. Şahıs: Ya Rasulellah, bizler damızlık erkek hayvanı dişi hayvanın üzerine getiriyoruz, onun sahibine de ikram ediyoruz dedi. Rasulullah o şahsa ikram etmek hususunda ruhsat verdi.” hadisinin hükmündedir.
Dördüncüsü : Hacamat ücretini mubah sayanların delillerinden biri de Muhay-yısa’nın rivayet ettiği : “ Kendisi Resulullah s.a.v’den hacamat yapma ücreti almak için izin istedi. Rasulullah (sallaflahu aleyhi ve sellem) onu yasakladı. Muhayyısa muhtaç olduğunu zikredip talep etmeyi ve bu hususta izin istemeyi terk etmedi. Nihayet Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Muhayyısa’ya (hacamattan elde ettiği kazancı, kendinin yememesini) su çeken devesine ve kölesine yedirmesini emretti.” hadisidir. Bu hadis de yine kendilerinin lehine değil aksine aleyhlerine olan delillerdendir. Çünkü hadis, hacamat ücretinin yasak oluşunda çok açık bir nasdır. Sahabenin yokluk ve ihtiyaçlarını bildirip, hacamat ücreti almada kendisine ruhsat ve rilmesi için ısrarı üzere Rasulullah’ın onu bu isteğinde ruhsat vermesi istisna bir durumdur. Bu zorunlu şeyler sakıncalı şeyleri mubah kılar kaidesine girer. Zorunlu durumlarda hacamat ücreti bir tarafa, dinimiz bize leşi, kanı domuzu vb. haram olan şeyleri mubah kılmaktadır. Dolayısıyla bu izin, sıkışıklığı def sadedinde bir ruhsat vermedir. Sonra Rasulullah’ın sahabeye o kazancı, kölesine ve hayvanına yedir-mesini emretmesi de yine bizim görüşümüzü teyit eder. Çünkü o kazanç en şerli habis bir kazançtır.
Beşincisi : Hacamat kazancının en şerli kazanç olduğu, onun habis olduğunu zikreden hadisler, köpeğin satış bedeli ile fahişenin fuhuştan elde ettiği kazancın en şerli kazanç olduğunu ve o kazancın habis olduğunu bildiren hadislerin kendisidir. Alimler içerisinde, köpeğinin satış bedeline ve fahişenin fuhuştan elde ettiği kazancın helal olduğunu veya mekruh olduğunu söyleyen tek bir alim bilmiyorum. Bilakis onların hep bu iki kazancın haram olduğunu ittifakla söylemişlerdir. Bu da yine onun haram olduğuna delalet eden karinelerden biridir.
Netice: Hacamatı meslek haline getirip ondan gelir sağlamak helal değildir. Hacamatı meslek haline getirip te onu Allah rızası için yapmak ve buna karşılıkta hiçbir ücret almamak en güzel olan bir şeydir.
Hacamatı meslek haline getirip, zorunlu hallerde ondan gelir sağlamak, o hal devam ettiği sürece caizdir buna ruhsat verilmiştir.
Hacamatı meslek haline getiren ve mesleğine karşı bir ücret talep etmeyen kimselere ikram edip hediye vermek meşrudur ve caizdir.

KUR’AN ÖĞRETMEYE MUKABİL ÜCRET ALMANIN NEHYİ

“ … Ubade b. Samit şöyle dedi : “ Suffe ehlinden bir takım insanlara yazı yazmayı ve Kur’an okumayı öğrettim. Onlardan bir şahıs bana ok atmak için bir yay hediye etti. Ben içimden, bu bir mal değildir. Onunla Allah yolunda ok atarım; Rasulullah’a gideyim bunu ona sorayım dedim. Müteakiben Rasulullah’a geldim ve : Ya Rasu lellah, kendilerine yazı ve Kur’an öğrettiğim kimselerden bir şahıs bana bir yay hediye etti. Bu bir mal değildir bununla Allah yolunda ok atarım dedim. Rasulullah s.a.v “ bunun sebebiyle ateşten bir halkanın boynuna takılması seni sevindirir ise onu kabul et “ buyurdu.”

Ebu Davud : 3416 - İbni Mace :2157.n - Hakim : 2/41 Beyhaki :6/125/11681- Sahiha : 256

“ … Ubeyy ibnu Ka’b şöyle dedi : “ Bir adama Kur’an öğrettim. 0 da bana, bir yay hediye etti. Ben bunu Rasulullah’a zikrettim. Rasulullah s.a.v “ Eğer o yayı alırsan ateşten bir yay alırsın “ buyurdu. Ben de onu geri iade ettim.”

İbni Mace : 2158 - Beyhaki (6/126/11684) Albani (1493-İrva)

“ … Ebu’d-Derda şöyle dedi : “ Rasulullah s.a.v “ Her kim Kur ‘an talimine karşı ücret olarak bir yay alırsa, Allah ateşten bir yayı ona gerdanlık yapar “ buyurdu.”

Beyhaki (6/126/11685) Albani (256-Sahiha)
“ … İmran bin Husayn r.a dan rivayet edilmiştir.İmran,Kur’an okuyan ve sonra da el açan bir okuyucuya rastladı ve bunun üzerine musibet anındaki okunan “ inna lillahi ve inna ileyhi raciun “Ayeti okudu ve sonra şöyle dedi : Resulullah s.a.v den işittim, o buyurdu ki : “ Her kim Kur’an okursa, karşılığında - ne ihtiyacı varsa onu - Allah’tan dilesin. Çünkü bir takım kavimler gelecektir ki,Kur’anı okuyacaklar ve bunu vesile edinerek insanlardan dileneceklerdir “
Tirmizi : 5.c.3083.n

“ … Rasulullah s.a.v şöyle buyurdular : Kur’anı okuyun ve onunla amel edin.Onu geçim kaynağı yapmayın “
Ahmed Müsned : 3 / 428
Kur’an öğreten kimsenin hediye adı altında da olsa bir şey alması, bu babta zikredilen hadislerle yasaklanmıştır. Kur’an öğreten kimsenin talimine karşılık - ne adına olursa olsun - bir şey alması kendisine helal olmaz. İnsanlardan çoğu, Kur’an öğretimine karşılık alınan ücretle, hastaya tedavi için okunan Kur’an’a bedel alınan ücreti birbirine karıştırıyorlar. Birincisi, Rasulullah s.a.v’in yasaklamasıyla yasaktır. İkincisi ise ; Ebu Said el-Hudri’nin rivayet ettiği hadiste Rasulullah s.a.v’in izin vermesiyle meşru ve helaldir………. Bahsi edilen Ebu Said hadisinin metni şöyledir :
“ … Ebu Said el-Hudri şöyle tahdis etti : “ Rasulullah s.a.v’in ashabından bir topluluk bir sefere gittiler. Nihayet bunlar, Arap kabilelerinden bir kabilenin yanına konakladılar ve kendilerini misafir etmelerini onlardan talep ettiler. Kabile halkı bunları misafir etmekten imtina etti. Kabilenin reisi, - akrep veya yılan tarafından - sokuldu. Kabile halkı, reisin tedavisi için her şeyleriyle çaba harcadılar, fakat ona hiçbir şey fayda vermedi. Bunun üzerine kabile halkından bazıları : Sizin yanınıza konaklayan şu topluluğa gitseniz, belki onların yanında faydalı bir şey olabilir, dedi. Onlar sahabelerin yanına geldiler ve : Ey topluluk, reisimiz – akrep veya yılan tarafından -sokuldu. Tedavisi için her şeyimizle çaba harcadık, fakat ona hiçbir şey fayda vermedi. Sizin yanınızda - ona fayda verebilecek - bir şey var mı ? dediler. Sahabelerden bazısı : - ki bu Ebu Said’in kendisidir - Evet,dedi.Sonra vardı ve o kabile reisine Fatihatu’l kitab ile rukye yaptı. Bunun üzerine adam iyi oldu.Buna mukabil sahabiye bir bölük koyun verildi. Sahabi onu kabul etmek istemedi. Sahabelerden bazıları ise : Koyunları taksim ediniz dedi. Rukye yapan ise : Rasulullah’a gelip olan şeyleri kendisine haber verene kadar koyunları taksim işini yapmayın, bakalım Allah resulü bizlere neyi emreder dedi. sonra Rasulullah s.a.v’in yanma geldiler ve kendisine olayı zikrettiler. Bunun üzerine Rasulullah : “ Sana onun – Yani Fatiha’nın - rukye olduğunu bildiren nedir ? doğruya isabet ettiniz, onu taksim ediniz, sizinle beraber bana da bir sehim ayırın “ buyurdu.”

Buhari : 12.c.5762.s - Müslim : 7.c.2201.n - Ebu Davud : 3418 - İbni Hibban (6112) Dare kutni (3/64/245) Beyhaki (6/124) Ahmed (3/2-44) Albani (1556-İrva)

“ … İbni Abbas r.a dan. O şöyle tahdis etti : “ Rasulullah s.a.v’in ashabından bir mufreze gurubu,bir su başında konaklamış olan bir oba halkının yanına vardılar. Oba halkı içinde zehirli hayvan tarafından sokulmuş – ve tedavi edilecek – bir kimse bulunuyordu. O su başındakilerden bir adam,sahabi gurubunun karşısına geldi de,onlara : Sizin içinizde rukye yapan biri var mı ? Bu su başında konaklamış olan toplulukta zehirli bir şey tarafından sokulmuş – tedavi edilecek – bir hasta vardır,dedi. Onun bu muracaatı üzerine Sahabelerden birisi gitti de o hasta adama,bir bölük koyun sürüsü ücret karşılığında Fatihatu’l kitab ile rukye yaptı. Bunun üzerine adam iyi oldu.Sonunda koyun sürüsü karşılığında okuma tedavisi yapan kimse arkadaş-larının yanına geldi. Arkadaşları onun bu ücreti almasını kerih gördüler ve : Sen Allah’ın kitabına karşılık ücret aldın ! dediler. Nihayet Medine’ye geldiler de : Ya Rasulullah ! fulan kimse Allah’ın kitabına karşılık ücret aldı,dediler.Rasulullah s.a.v : “ Karşılığında ücret aldığınız vazifenin en haklı olanı, Allah’ın kitabı mukabilin-deki ücrettir “ buyurdu. “
Buhari : 12.c.5763.s

SURET HEYKEL SATARAK PARA KAZANMANIN NEHYİ

“ … Cabir b.Abdullah r.a dan. Dedi ki : Resulullah s.a.v fetih yılı Mekke de iken buyurdular ki : “ Allah ve Allah’ın resulü şarabın,meytenin, domuzun ve esnamın – yani suret,heykel gibi şeylerin – alışını satışını haram kılmıştır. Kendisine : Ya Rasulallah ! murdar olarak ölmüş hayvanın iç yağı hakkında ne buyurursun ? Ölü hayvanların iç yağları ile gemiler cilalanır,deriler yağlanır,onlarla insanlar da – kandil vesaire şeyler yakarak – ışıklanır diye soruldu. Resulullah s.a.v : “ Hayır ! murdar hayvan yağı alıp satmayın,bu alışveriş haramdır “ buyurdu.Sonra Resulullah s.a.v bunun ardından : “ Allah Yahudileri katletsin.Çünkü Aziz ve Celil olan Allah, ölmüş hayvan yağlarını onlara haram kıldığında,kendileri bu yağları erittiler ve sonra da bunları satıp parasını yadiler “ buyurdu. “
Müslim : 5.c.1581.n – İbni Mace : 6.c.2167.n – Tirmizi : 2.c.1313.n – Nesei : 7.c.4644.n

MURDAR OLARAK ÖLEN HAYVANLARIN SATIŞI HARAMDIR

“ … Cabir b.Abdullah r.a dan. Dedi ki : “ ………… Resulullah s.a.v’e, Ya Rasulallah ! murdar olarak ölmüş hayvanın iç yağı hakkında ne buyurursun ? Ölü hayvanların iç yağları ile gemiler cilalanır,deriler yağlanır,onlarla insanlar da – kandil vesaire şeyler yakarak – ışıklanırlar diye soruldu. Resulullah s.a.v : “ Hayır ! murdar hayvan yağı alıp satmayın, bu alışveriş haramdır “ buyurdu. Sonra Resulullah s.a.v bunun ardından : “ Allah Yahudileri katletsin.Çünkü Aziz ve Celil olan Allah,ölmüş hayvan yağlarını onlara haram kıldığında, kendileri bu yağları erittiler ve sonra da bunları satıp parasını yadiler “ buyurdu. “
Müslim : 5.c.1581.n – İbni Mace : 6.c.2167.n – Tirmizi : 2.c.1313.n – Nesei : 7.c.4644.n

ÇALGI ALETLERİ İLE ELDE EDİLEN KAZANCIN HARAMLIĞI

“ …. Resulullah s.a.v : “ Çalgı aletleri ile kazanç elde etmek haramdır “ buyurdular. “
Beğavi . Şerhü’s Sünne : 8 / 22

PARA’NIN PARAYLA SATIŞININ HARAMLIĞI

“ … Tavus İbni Abbas’tan şöyle dediğini rivayet etti : “ Rasulullah s.a.v kişiyi satın aldığı erzakı tamamen teslim alıncaya kadar başka bir müşteriye satmaktan yasakladı. Ben, İbni Abbas’a :
0 yasak nasıldır ? dedim. İbni Abbas : Müşterinin satın aldığı erzakı kabzedip taşımadan başkasına satması, parayı para ile satmaktır. Çünkü satın alınmış olan erzakın teslimi geri bırakılmıştır dedi.”
Buhari (2132-Ter:1968) Müslim (1525/31) Ebu Avane (4985) Ebu Davud (3496)
SUYUN FAZLASINI SATMAKTAN NEHY

“ … Ebu Hureyre r.a şöyle dedi : “ Rasulullah s.a.v : “ Suyun fazla olanını men et-meyin. Bu men ile çayır çimenin fazla olmasını men etmiş olursunuz “ buyurdu.
Buhari (2354-Ter:2183) Müslim (1566/37) Malik (2/744/29) Ebu Davud (3473) Tirmizi (1272-Ter:1288) İbni Mace (2478) İbnu’l-Carud (596) İbni Hibban (4954) Humeydi (1124) Beyhaki (6/168) Ahmed (2/309-372)

“ … Cabir b. Abdullah r.a şöyle dedi : “ Rasulullah s.a.v suyun fazlasını satmayı yasakladı.”
Müslim (1565/34) Ebu Davud (3478) Nesei (4674) Tirmizi (1287) İbni Mace (2477) İbn Carud (595) İbni Hibban (4953) Hakim (2/44-61) Beyhaki (6/15)

Hadislerde de zikredildiği gibi suyun ihtiyaçtan fazlasını satmak yasaklanmaktadır. Bu ise onun haramlığına delalet eder.
İmam Tirmizi şöyle dedi : “ İlim ehlinden çoğunun yanında amel bu hadis üzeredir. Onlar suyun ihtiyaç fazlasının satılmasını kerih olduğunu söylemişlerdir. Bu aynı zamanda Abdullah b. Mübarek, Şafli, Ahmed, İshak vb. Alimlerin görüşüdür.”
İmam Begavi şöyle dedi : “ Bir şahıs ölü, sahipsiz bir araziyi ve etrafını temlik etse, orada bir kuyu eşip su çıkarsa, bu şahıs suyun ihtiyaç fazlasını etrafındaki otlak ve meralara akıtsa orada ot ve çayır biteceğinden insanlar hayvanlarını otlatarak oradan istifade edecektir. Ancak o şahıs ihtiyaç fazlası suyu engeller otlağa bırakmazsa, orada çayır çimen bitmeyecek ; mera kuruyup gidecektir ; insanlar da oradan istifade edemeyecektir. Malik, Evzai, Leys b. Sa’d Şafli vb. imamlar suyun fazlasının engel-lenmesinin haramlığına işte bu mana üzere gitmişlerdir.”
İmam Şevkani şöyle dedi : Bu iki hadis ihtiyaç fazlası suyun satışının haramlı üzere delalet eder. Bu su, sahibinin yeterli ihtiyacından fazla olan su’dur. Hadisin zahirine bakıldığında, su ister devlet arazisinde olsun, ister bir şahsın temlikindeki bir arazide olsun aynıdır. Sonra suyun çölde yahut onun gayri bir yerde içme suyu veya bağ bahçe sulanan ve hayvanların içtiği sudan olması da bu durumu değiştirmez.

Tirmizi (3/571/1271 - Beğavi (6/168-169/1668 - Şevkani (5/145-Neylü’l-Evtar)

Suyun satışının haramlığını teyit eden delillerden biri de Rasulullah’ın şu “ İnsanlar üç şeyde ortaktırlar : Su da, otlakta ve ateşte “ hadisidir.”
Unutulmamalıdır ki ; sadakaların en faziletlilerinden biri de suyu olmayan yere su götürerek onu insanlar arasında sadaka yapmaktır.
Onun içindir ki,bir şahsın çölde bir kuyusu veya bir pınarı olur bu şahıs ondan faydalanır ve kendi ihtiyacından fazla olan suyu insanlara vermez, onları fayda-landırmaz ise,günaha girer. İşte bundan dolayı,insan ihtiyacını giderdikten sonra suyun fazlasını, müslümanlardan engellemesi yasaklanmıştır. Çünkü suyun engellenmesinden hayvanların yiyeceği otun, çayır ve çimenin engellenmesi sözko-nusudur.
Bunun öneminden dolayıdır ki,Allah resulü s.a.v bir hadislerinde şöyle buyur-maktadır :
“ … Osman b. Affan şöyle dedi : “ Nebi s.a.v buyurdular ki : “ Herkim Rume kuyu-sunu satın alır ve o kuyudaki kovasının hakkı müslümanların kovasının hakkı gibi olursa onun için cennet vardır “ Bunun üzerine Osman r.a o kuyuyu satın aldı...”
Buhari : 235 - ter:2180 -Talikan - Tirmizi Ahmed : 555 - İbni Hibban :11/330-331/4954

GANİMET MALININ TAKSİM EDİLMEDEN SATIŞININ HARAMLIĞI

“ … Haşen es-San şöyle dedi : “ Ruveyfi’ b. Sabit el-Ensar bizm aramızda hatip olarak ayağa kalktı ve şöyle dedi : Ben size sadece Rasulullah s.a.v den Huneyn günü işittiğim şeyleri söylüyorum. Rasulullah s.a.v : “ Allah’a ve ahiret gününe iman eden bir kişiye, taksim oluncaya kadar ganimet malını satması helal olmaz “ buyurdu.”
Ebu Davud (2158) Beyhaki (7/449) Ahmed (4/108) Albani (2138-İrva) Nesei (4306-4682)

“ … İbni Abbas şöyle dedi : “ Rasulullah s.a.v Hayber’in fethedildiği gün ganimet malları taksim edilinceye ….. kadar satılmasını yasakladı.”

Hakim (2/137/2611) Albani (5/141-İrva)




DERLEYEN

TACUDDİN EL - BAYBURDİ
Read On 0 yorum

Guraba Kitaplık..

Guraba Kitaplık..
tavsiye kitap..

Guraba Arşiv..


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)