GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

Mahir Muaykili Kuran Download - şeyh mahir al-mu'ayqali

23:31
mahir muaykili Kuran Download - şeyh mahir al-mu'ayqali - mahir muaykili mp3
mahir muaykili teravih namazi - mahir muaykili sureler mp3 -

AŞAĞIDAKİ DOSYALAR 2006 TERAVİH NAMAZI KAYITLARIDIR. SAYFANIN SONUNDA İSE KOMPLE KUR'AN SURELERİNİ İNDİREBİLİRSİNİZ.

002 - Al-Baqarah
003 - Al'Imran
004 - An-Nisa'
005 - Al-Ma'idah
007 - Al-A'raf
009 - At-Taubah
012 - Yusf
013 - Ar-Ra'd
017 - Al-Isra'
021 - Al-Anbiyah'


Yukarıdaki surelerin tamamı için aşağıdaki zip dosyalarından birini indirin. Üstteki link daha kaliteli bir sese sahiptir, boyutu büyüktür. İkinci link ise biraz daha düşük kalitelidir, ama o da kötü bir kalite değildir.

Maher1427_1_vbr_mp3.zip VBR ZIP 275 MB İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

Maher1427_1_64kb_mp3.zip 64Kbps MP3 ZIP 92 MB İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

Sureleri tek tek indirmek isterseniz aşağıdaki sayfaya gidiniz.

http://www.archive.org/details/Maher1427_1


025 - Al-Furqann
026 - Ash-Shu'ra'
029 - Al-Ankabut
030 - Ar-Rum
031 - Luqman
036 - Ya-Sin
037 - As-Saffat
041 - Fussilat
042 - Ash-Shura
043 - Az-Zukhruf



Yukarıdaki surelerin tamamı için aşağıdaki zip dosyalarından birini indirin. Üstteki link daha kaliteli bir sese sahiptir, boyutu büyüktür. İkinci link ise biraz daha düşük kalitelidir, ama o da kötü bir kalite değildir.

Maher1427_2_vbr_mp3.zip VBR ZIP 131 MB İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

Maher1427_2_64kb_mp3.zip 64Kbps MP3 ZIP 44 MB İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

Sureleri tek tek indirmek isterseniz aşağıdaki sayfaya gidiniz.

TIKLAYIN



051 - Adh-Dhariyat
052 - Al Tur
053 - An Najm
054 - Al Qamar
067 - Al-Mulk
068 - Al-Qalam
069 - Al-Haaqqa
070 - Al-Ma'arij
071 - Nooh



Yukarıdaki surelerin tamamı için aşağıdaki zip dosyalarından birini indirin. Üstteki link daha kaliteli bir sese sahiptir, boyutu büyüktür. İkinci link ise biraz daha düşük kalitelidir, ama o da kötü bir kalite değildir.

Maher1427_3_vbr_mp3.zip VBR ZIP 63 MB İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

Maher1427_3_64kb_mp3.zip 64Kbps MP3 ZIP 21 MB İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN

Sureleri tek tek indirmek isterseniz aşağıdaki sayfaya gidiniz.

TIKLAYIN



KOMPLE KUR'AN mahir muaykili Kuran Download - şeyh mahir al-mu'ayqali - mahir muaykili mp3

TAMAMINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN (ZİP DOSYASI)

SURE SURE KOMPLE KURAN İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN
Read On 0 yorum

İMÂM MÜSLİM (204-261) Biyografi

23:31
Hayatı

Büyük imam, hafız, gerçek hüccet, Ebu Huseyin Müslim bin Haccac bin Müslim bin Verd bin Kevser, nesep olarak Kuşeyri, bölge olarak Nisaburlu, büyük hadis imamlarından olup “Sahih-i Müslim”in yazarıdır. Sika, hafız imam, musannif, fıkıh bilgini olan imam, Horasan’lıdır. İlim sahasına pek çok alim kazandıran Kuşeyr kabilesine mensuptur. Vatanı olan Nisabur Horasan bölgesinde güzellik ve çekiciliğiyle kendini diğer şehirlerden cazip hale getiren bir yerdi.



Tercih edilen görüşe göre İmam Müslim hicri 204 yılında Horasan bölgesinin Nisabur kentinde dünyaya geldi. Doğumu hakkında değişik görüşler olsa da en sağlamı budur.



İmam Müslim’in hayatını bizlere tafsilatlı bir şekilde anlatacak fazla bir kaynak yoktur. Onun hakkında yazılan bilgiler yetişmesi, hayatı çocukluğu, ailesi gibi konulardan ziyade yazmış olduğu eserler ve hadis ilmindeki üstünlüğüne dairdi. Fakat ticaretle uğraşan zengin, cömert, etrafını görüp gözeten bir zattı. Oldukça uzun boylu olan İmam Müslim’i saçı-sakalı beyaz ve sarığını kürek kemikleri arasına sarkıtmış bir zat olarak gözlerimizin önüne getirebiliriz.



Hadis Talebi İçin Yolculukları

İmam Zembi şöyle diyor: İlk olarak 18 yaşındayken Yahya bin Yahya’dan hadis dinlemiştir. Yirmi yaşında hacca gitti. En büyük üstadı olan Kane’den de bu hacc esnasında hadis dinledi. Kufe’ye gidip Ahmet bin Yunus ve hadis alimlerinden bilgiler aldı. Oradan kendi toprağı olan Horasan’a döndü. Otuz yaşından önce bu tür seyahatleri oldukça fazla bir şekilde yaptı.



Faziletli, hadis konusundaki sağlamlığıyla takdirleri üzerine alan İmam Müslim Horasan’da Yahya bin Yahya, İshak bin Raheveyh gibi alimlerden Rey kentinde Muhammed bin Mihran Ebu Çassan’dan, Irak’ta Ahmet bin Hanbel, Abdullah bin Mesleme, Hicaz’da Said bin Mansur, Ebu Musab, Mısır’da Amr bin Levad, Harmele bin Yahya gibi pek çok alimlerden hadis ilimleri hakkında bilgi almıştır. Kendisinden hadis konusunda Tirmizi, Ebu Hatım er-Razi, Ahmed bin Seleme, Musa bin Harun, Yahya bin Said, Muhammed bin Mahled, ebu Avane Yakub bin İshak el-İsferani bin Ziyad el-Kabba, Barahm b. Muhammed bin Sufyan gibi büyük alimler istifade etmiştir. İsmi geçen son şahıs olan İbrahim bin Muhammed bin Süfyan Sahih-i Müslim’inde ravisidir.



İmam Buhârî ile Yakınlığı

İmam Müslim ömrünün sonlarına doğru İmam Buhârî ile görüşme ve ondan istifade etme imkanı buldu. Onun ilminden oldukça etkilenip metodunu benimsedi. Buhârî’den etkilendiğini en güzel olarak İmam Darakutni’nin şu ifadeleri açıklıyor: “Eğer Buhârî olmasaydı Müslim rahat etmez ve ortaya çıkamazdı.” İmam Buhârî’ye karşı, oldukça saygılı idi. Bir keresinden onun meclisine girer girmez iki gözünün arasını öpüp şöyle der: “Ey İmam bana izin ver de ayaklarını öpeyim, çünkü sen en büyük üstat, hadisçilerin efendisi, hadis doktorusun.” Bu sözleri söyledikten sonra Buhârî’den bazı bilgiler aldı, oradan ayrılınca da “Sana kıskanç kişilerden başkası öfkelenmez, şahitlik ederim ki dünya da senin benzerin yoktur.” dedi.



İmam Müslim’in, Buhârî ile olan yakınlığından dolayı başkalarıyla arasıda açılmıştı. İmam Buhârî ile Muhammed bin Yahya arasında çıkan bir anlaşmazlıktan dolayı Muhammed bin Yahya Buhârî’ye gidilmemesi ve ondan bilgi alınmaması gerektiğini etrafa yaydı. Müslim hariç herkes Buhârî’yi terketti. Buhârî’de Nisabur’dan ayrılmak zorunda kaldı.



Bir defasında Züheli “Kim Buhârî gibi düşünüyorsa meclisimi terk etsin” deyince Müslim orayı terk etti. Züheli’den aldığı tüm bilgileri toplayıp geri gönderdi ve ondan ne sahihinde ne de başka bir eserinde herhangi bir şey nakletmedi.



Âlimlerin Onun Hakkındaki Görüşleri

İmam Müslim’in yüceliği, imamlığı, yüksek mertebesi, üstün zekası ve bu ilimde öncü olduğu konusunda alimler ittifak etmişlerdir. Onun bu mertebeleri elde etmesinin en büyük delili “Sahih-i Müslim” eserini yazmasıydı.



Hakim diyor ki: “Güzel yüzlü, kıyafeti düzgün bir adam gördüm. Onun İmam Müslim olduğunu söylediler. Sultanın adamları gelip dediler ki; müminlerin emiri, Müslim bin Haccac’ın insanlara namaz kıldırmanı emrediyor. Oda öne geçip insanlara namaz kıldırdı.



Hafız Ebu Kureyş şöyle diyor: Muhammed bin Beşşar şöyle dedi: Dünyanın hafızları dört tanedir. Rey’den Ebu Zur’a, Nisabur’dan Müslim, Semerkand’dan Darimi, Buhara’dan Muhammed bin İsmail (Buhârî).



İshak bin Raheveyh Müslim’i anarken bir defasında farsça şöyle demişti: “Hangi adam onun gibi olabilir”



İmam Müslim bu ve buna benzer pek çok övgüleri haklı olarak almıştır.



Âlimler Sahih-i Müslim İçin Ne Dediler?

Bilindiği üzere Buhârî sahih konusunda ortaya çıkan ilk şahıstır. Onu Müslim takip ederek ismini bu alandaki öncüler arasına yazdırdı. Kitabının tertip açısından düzgünlüğü, çok yollardan bir hadis nakletmesi, lafızların üzerine oldukça düşmesinden dolayı Müslim’in sahihi’nin Buhârî’den üstün olduğunu söyleyenler de olmuştur.



İbnu’ş-Şerki diyor ki: Müslim’in şöyle dediğini duydum. Bu kitapta bulunan her şeyi delil ile aldım, ondan çıkardıklarımı da delil ile çıkardım.



İmam Müslim: “Eğer muhaddisler iki yüz yıl hadis yazacak olsalar bile benim bu kitabından istifade ederler” diyor.



Ahmed bin Mesleme diyor ki: “İmam Müslim sahihini yazdığı on beş yıl boyunca ben onunla beraberdim. Oysa onun sahihinde sadece on iki bin hadis vardı.”



Müslim, sahihini 300000 hadisin içinden seçerek yazdığı içinde titizliği konusunda dikkatleri üzerine çekmiştir. Onun için ve sahihi için daha çok söz söylenmiştir. Fakat onların hepsini burada zikredecek değiliz. İmam Müslim’in Kuran ve Buhârî’den sonra en sağlam esere sahip olması onun ne konumda olduğunu açıklamak için kafidir.



Vefâtı

İmam Müslim’e kendisi için kurulmuş olan hadis meclisinde bilmediği bir hadis soruldu. Evine dönüp bu hadisi araştırmaya karar verdi. Araştırmaya başlamadan önce kimsenin içeri girmemesini istedi. Aile efradı kendilerine hurma geldiğini söyleyince İmam Müslim’de biraz hurma istedi. Hem hadisi araştırıyor hem de hurma yiyordu. Hurmaları bitirince hadisi de bulmuştu. Bir sepet hurma yiyerek rahatsızlanıp vefat etti. Ölümü pazar günü olmuştu. 261 yılında Recep ayının bitimine beş gün kala Nisabur’da defnedildi. Vefat ettiğinde“57”yaşındaydı. Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun. Amin



Eserleri

1. el-Camiu’s-Sahih

2. Kitabu’l-Kuna ve’l-Esma

3. Kitabu’t-Tabakat

4. Kitabu’l-Munferidat ve’l-Vuhdan

5. Ricalu Urvetu bin Zübery

6. Kitabu’t-Temyiz

7. El-Musnedu’l-Kebir Ala’r-Rical

8. El-Camiu ala’l-Ebvab

9. El-Esma ve’l-Kuna

10. El-İlel

11. El-Akran

12. Suelatihi Ahmed bin Hanbel (Ahmed b.Hanbel’e Soruları)

13. Amr bin Şuayb

14. El-İntifa bi Ehli Siba

15. Meşeyihu Malik

16. Meşayihu Sevri

17. Meşayihu Şu’be

18. Men leyse Lehu ille Ravin Vahid

19. Evladu’s-Sahabe

20. El-Muhadramin



Kaynaklar:

Sahih-i Müslim Nevevi Şerhi

Ulumu’l Hadis ve Mustalahu Subhi Salih



www.elmuslimun.com

Sâdık ÇALIŞKAN
Read On 0 yorum

Allah'a Ortak Koşmaksızın İman

23:29
Seyyid KUTUB


Olayları, olguları ya da kişileri değerlendirirken, yeryüzü kökenli değer ölçütlerini benimseyerek Allah'a ortak koşarlar! Yarar da zarar da Allah'ın elinde olmasına karşın, bunları sadece nedenlere bağlayarak bir tür determinizmle O'na, Allah'a ortak koşarlar! Tek bir olan Allah'ın şeriatını temel almamış bir yönetici ya da yönlendiriciye itaat ederek; Allah'ın gücü dışında bir güce boyun eğmek suretiyle O'na ortak koşarlar! Allah'ın dışında, O'nun kullarından birine umut bağlamakla Allah'a ortak koşarlar! Aslında diğer insanların bir tür beğenisini kazanabilmek amacıyla kendilerini feda ederek Allah'a ortak koşarlar! Bir yarar sağlamak ya da bir zararı bertaraf etmek için cihada katıldıklarında, Allah'dan başkasının rızasını gözeterek Allah'a ortak koşarlar! İbadet sırasında Allah'ın yanısıra, başkalarının da hoşnutluğunu kazanmaya çalışarak Allah'a ortak koşarlar! .. Bu nedenledir ki Peygamberimiz: "İçinizdeki şirk, karıncanın ayak seslerinden bile sessizdir!"

Hadislerde bu gizli şirke ilişkin, başka örnekler de yeralmaktadır: Tirmîzî'nin, İbn Ömer'den aktardığına göre, Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

"Allah'dan başkasının adına üstüne yemin eden, Allah'a ortak koşmuştur!"

İmam Ahmed, Ebu Davud ve diğer hadis imamlarının, İbn Mesud'dan aktardıklarına göre Peygamberimiz: "Büyücülük ve muskacılık, şirktir!" buyurmuştur.

İmam Ahmed'in Müsned adlı eserinde, Ukbe bin Amir'den aktardığına göre, Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:

"Muska ya da nazarlık taşıyan, Allah'a ortak koşmuştur!".

Ebu Hureyre'den de şu şekilde bir hadis aktarılır: "Resulullah -salât ve selâm üzerine olsun- şöyle dedi: "Allah buyuruyor ki: "Ben ortaklara en muhtar olmayan en uluyum. Kim işlediği herhangi bir amelde başkasını bana ortak koşarsa, onun bana koştuğu ortakla başbaşa bırakırım."

İmam Ahmed, Ebu Said bin Ebı Fedale'den şu hadisi aktarır: "Resulullah'ın -salât ve selâm üzerine olsun- şöyle dediğini duydum:

"Hakkında en ufak bir kuşkuya yer bulunmayan kıyamet gününde Allah, ilk insandan son insana varana dek herkesi biraraya topladığında bir münâdî; `Allah için yaptığı bir işte O'na ortak koşmuş kimse varsa, yaptığının karşılığını gitsin o ortak koştuğundan istesin! Çünkü Allah, ortaklara en muhtaç olmayan en uludur..." diye seslenecektir.

Yine İmam Ahmed, Mahmud bin Lebid'den şöyle bir hadis aktarmaktadır:

"Resulullah -salât ve selâm üzerine olsun- "Sizin adınıza en çok korktuğum, küçük şirktir" buyurdular. Çevresindekiler bunun üzerine: "Ey Allah'ın elçisi! Küçük şirk nedir?" diye sordular. O da buna cevap olarak dedi ki: "Riyâdır! Kıyamet gününde insanlar yaptıklarıyla birlikte huzura geldikleride Allah onlara: `Hadi şimdi dünyadayken kendilerine riya yapıp gösterişte bulunduğunuz kimselerin yanına gidin! Bakalım onlar size yaptıklarınızın mükafatını verebilecekler mi!' buyuracaktır."

İnananların kendilerini kollayıp imanlarını koruyabilmeleri için sürekli dikkatli olmaları gereken gizli şirk işte budur.

Bir de gözle görülür apaçık şirk vardır. Bu da yaşama ilişkin herhangi bir meselede Allah dışında herhangi bir kimseye boyun eğilmesidir! Allah'ın şeriatı dışında bir şeriatla yargılanmayı kabul etmektir! -Bunun şirk olduğu tartışma götürmeyecek denli kesindir!- Allah'ın belirlemediği bütünüyle insanların çıkardığı bayramları ya da törenleri benimsemek vb. biçimde herhangi bir geleneği kabullenmektir! Allah'ın bırakacak, Allah'ın buyruğuyla çelişecek bir kıyafet modelini benimsemektir!..

Bu tür konularda, kulların Rabbinin apaçık buyruğunu bir yana bırakarak, kulların çıkardıkları yaygın sosyal bir geleneği benimseme ve kabullenme sözkonusu olduğundan, yanlış hareket etme suretiyle işlenen günah sınırlarının da ötesine geçmektedir... Zira böyle bir durumda sözkonusu eylem, günah değil, düpedüz şirktir! Neden diye sorulacak olursa, bu tür bir eylem, Allah'ın buyruğunun tam tersine, Allah dışında bir otoriteye boyun eğmenin göstergesidir! Bu açıdan sözkonusu türden bir eylem, oldukça korkunç ve tehlikeli bir iştir...

Nitekim bu noktada Allah'ın sözü de açıktır:

"Onların çoğu Allah'a ortak koşmaksızın O'na inanmazlar."
Read On 0 yorum

Tevbe ve Fazîleti

23:28
Ebu Sehran es-Suri


Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, Peygamber'i ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Çünkü onların nurları, önlerinde ve yanlarında koşar da, "Ey Rabbimiz! Nurumuzu tamamla, bizi bağışla, çünkü sen her şeye kadirsin." derler. (66 Tahrim/8)

“Allah’tan bağışlanma iste, çünkü Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.” (4 Nisa/106)

“Rabbini överek tesbih et, O'ndan mağfiret dile. Çünkü O tevbeleri kabul edendir.” (110 Nasr/3)

"…Rabbinizin sizi bağışlamasını isteyin. Çünkü o çok bağışlayıcıdır. Üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın. Mallar ve oğullar vererek sizin imdadınıza koşsun. Sizin için bahçeler yapsın, ırmaklar yapsın." (71 Nuh/10–12)

“Kim bir kötülük işler yahut nefsine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlanmasını dilerse, Allah'ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulur.” (4 Nisa/110)

"Ancak Allah'ın kabul etmeyi vaad buyurduğu tevbe, bilmeyerek günah işleyip hemen tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbelerini kabul eder. Allah âlimdir hakîmdir. Yoksa günah işleyip de kendisine ölüm gelince: "İşte ben şimdi tevbe ettim." diyen kimselerin tevbesi kabul edilmez. Kâfir olarak ölenlerin de tevbeleri kabul edilmez. İşte bunlara ahirette can yakıcı bir azap hazırlamışızdır.(4 Nisa/17–18) "

“Ve onlar (Müminler) çirkin bir günah işledikleri yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler.” (3 Al-i İmran/135)

Ebu Hureyre (radıyallahu anhu) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in söyle buyurduğunu söyledi: " Vallahi ben Allah'a günde yetmiş defadan fazla muhakkak istiğfar ve tevbe ederim" . (Buhârî, Tirmizî, İbni Mâce).

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) “Bazen kalbimin perdelendiği olur. Ama ben Allah’a günde yüz defa istiğfar ediyorum.” (Müslim, Ebu Davud)

İbni Abbas (radıyallahu anhuma)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) : “Bir kimse istiğfarı dilinden düşürmezse, Allah Teâlâ ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir kurtuluş yolu gösterir ve ona beklemediği yerden rızık verir.” (Ebu Davud, İbni Mâce)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: “Herhangi birinizin tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu hoşnutluk, ıssız çölde giderken üzerindeki yiyecek ve içeceğiyle birlikte devesini elinden kaçıran, arayıp taramaları sonuç vermeyince deveyi bulma ümidini büsbütün kaybederek bir ağacın gölgesine uzanıp yatan, derken yanına devesinin geldiğini görerek yularına yapışan ve aşırı derecede sevincinden ne söylediğini bilmeyerek:
— Allahım! Sen benim kulumsun; ben de senin rabbinim, diyen kimsenin sevincinden çok daha fazladır.” (Müslim, Tirmizî, İbni Mâce)


Ebu Musa Abdullah İbni Kays el-Eş’arî (radıyallahu anhu)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ gündüz günah işleyenin tövbesini kabul etmek için geceleyin elini açar. Geceleyin günah işleyenin tövbesini kabul etmek için de gündüzün elini açar. Güneş battığı yerden doğuncaya kadar bu böyle devam edip gider.” (Müslim)

İbni Ömer (radıyallahu anhuma)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Bir kul can çekişmeye başlamadığı sürece, Allah Teâlâ onun tövbesini kabul eder.” (Tirmizî, İbni Mâce)

Ebu Hureyre (radıyallahu anhu) anlatıyor: " Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Bir kul günah işledi ve: "Ya Rabbi günahımı affet!" dedi. Allah (Subhanehu ve Teala) da: "Kulum bir günah işledi. Arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır." Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: "Ey Rabbim günahımı affet!" der. Allah (Subhanehu ve Teala) : "Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır." Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: "Ey Rabbim beni affeyle!" der. Allah (Subhanehu ve Teala) da: "Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle muaheze eden bir Rabbi olduğunu bildi. Dilediğini yap, ben seni affettim!" buyurdu."(Buhari, Müslim)

Şeddâd İbni Evs (radıyallahu anhu)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

“İstiğfarın en üstünü kulun şöyle demesidir: Allahım! Sen benim Rabbimsin. İbadete lâyık senden başka ilah yoktur. Beni sen yarattın. Ben senin kulunum. Ezelde sana verdiğim sözümde ve vaadimde hâlâ gücüm yettiğince durmaktayım. İşlediğim kusurların şerrinden sana sığınırım. Bana lütfettiğin nimetleri yüce huzurunda minnetle anar, günahımı itiraf ederim. Beni affet; şüphe yok ki günahları senden başka affedecek yoktur. Her kim, bu istiğfarı sevabına ve faziletine bütün kalbiyle inanarak gündüz okur da o gün akşam olmadan ölürse cennetlik olur. Yine her kim, sevabına ve faziletine gönülden inanarak gece okur da sabah olmadan ölürse cennetlik olur” buyurdu. (Buhârî, Ebu Davud, Tirmizî, Nesaî)

Ebu Mûsâ el-Eş'arî (radıyallahu anhu)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dua ederdi:

Ey Rabbim! Benim günahımı, bilgisizliğimi, her işimde israfımı ve benden daha iyi bilmekte olduğun kusurlarımı mağfiret eyle! Ya Allah! Benim hatalarımı, kasıtlı ve bilgisizliğimle işlediklerimi, şakalarımı mağfiret eyle! Bunların hepsi bende vardır. Ya Allah! Evvelden yaptığım, sonradan yapacağım, gizlediğim, açığa çıkardığım bütün günahlarımı Sen mağfiret eyle! Öne geçiren ancak Sen'sin, sonraya bırakan da ancak Sen'sin. Sen her şeye gücü yetensin!

Sevbân (radıyallahu anhu) şöyle dedi: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) selâm verip namazdan çıkınca üç defa istiğfar eder ve “Allahım selâm sensin. Selâmet ve esenlik sendendir. Ey azamet ve kerem sahibi Allahım, sen hayır ve bereketi çok olansın” derdi. Hadisin râvilerinden biri olan Evzâî’ye: “İstiğfar nasıl yapılır?” diye sorulunca: “Estağfirullah, estağfirullah demektir” dedi. (Müslim, Ebu Davud, Tirmizî, Nesai, İbni Mâce)

Enes (radıyallahu anhu) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i şöyle buyururken dinledim dedi: “Allah Teâlâ şöyle buyurur:

Ey Âdemoğlu! Sen bana dua ettiğin ve benden affını umduğun sürece, işlediğin günahlar ne kadar çok olursa olsun, onların büyüklüğüne bakmadan seni bağışlarım.
Ey Âdemoğlu! Günahların gökyüzünü kaplayacak kadar çok olsa, sonra da benden affını dilesen, seni affederim.
Ey Âdemoğlu! Sen yeryüzünü dolduracak kadar günahla karşıma gelsen; fakat bana hiçbir şeyi ortak koşmamış olsan, şüphesiz ben de seni yeryüzü dolusu bağışla karşılarım.” (Tirmizî, Ahmed b. Hanbel)

İbni Mes’ûd (radıyallahu anhu)’dan rivayet edildiğine göre Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Her kim Kendisinden başka ilâh bulunmayan, ebedî hayatla daima diri olan, her şeyin varlığı kendisine bağlı olup kâinatı yöneten Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tevbe ederim’ diye yalvarırsa, savaştan kaçmış bile olsa, günahları bağışlanır.” (Ebu Davud, Tirmizî, Hâkim, İbni Mâce)

İbni Ömer (radıyallahu anhumâ) şöyle dedi: Biz Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in bir yerde yüz defa:
“Allahım! Beni bağışla ve tövbemi kabul eyle. Çünkü sen tövbeleri çok kabul eden ve çok merhamet edensin” dediğini sayardık.(Ebu Davud, Tirmizî, İbni Mâce)

Âişe (radıyallahu anhâ) şöyle dedi: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) vefatından önce sık sık “Ben Allah’ı ulûhiyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih eder ve O’na hamd ederim. Allah’tan beni bağışlamasını diler ve günahlarıma tevbe ederim” derdi. (Buhârî, Müslim)
Read On 0 yorum

KADINLARA BAKMA MÜPTELÂSI OLAN BİR KİMSENİN NE YAPMASI GEREKİR?

23:28
Soru: Açık-saçık kadınlara bakmaktan dolayı çok sıkıntı çekmekteyim. Çoğu zaman nefsime gâlip gelemiyor ve kadınlara bakmaktan yüzümü çeviremiyorum. Lütfen bana nasihat eder misiniz? Bu konuda ne yapmalıyım?

Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.

Her kim, kendisine zehirli bir yara isâbet etmişse, o zehiri çıkarması ve o yarayı panzehir ve merhemle tedâvi ederek iyileştirmesi gerekir.Bu ise şu hususların yerine getirilmesi ile mümkün olur:

Birincisi:

Evlenmesi gerekir. Çünkü Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:

(( إِنَّ الْـمَرْأَةَ إِذَا أَقْبَلَتْ أَقْبَلَتْ فِي صُورَةِ شَيْطَانٍ، فَإِذَا رَأَى أَحَدُكُمْ امْرَأَةً فَأَعْجَبَتْهُ فَلْيَأْتِ أَهْلَهُ، فَإِنَّ مَعَهَا مِثْلَ الَّذِي مَعَهَا. )) [ رواه الترمذي وصححه الألباني]
"Şüphesiz kadın, yüzünü dönüp geldiği zaman, (vesvese verme ve saptırma hususunda) şeytanın sûretinde gelir.Biriniz hoşuna giden (güzel) bir kadın gördüğü zaman, hemen hanımının yanına gitsin (onunla birleşsin/cinsel ilişkiye girsin). Çünkü o kadında olan fercin benzeri, kendi hanımında da vardır." (Tirmizî rivâyet etmiş, Elbânî de "Sahîhu'l-Câmi"'de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir.Hadis no: 1158).

Evlilik, şehveti azaltan ve aşkı zayıflatan sebeplerden birisidir.

İkincisi:

Beş vakit farz namazlara devam etmesi, seher vaktinde Allah Teâlâ'ya duâ etmesi, O'na yalvarıp yakarması, kalbi ve bedeni ile kendisini namazına vermesi gerekir.

Ayrıca şu iki duâyı çokça okumalıdır:

(( يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِي عَلَى دِينِكَ .)) [ رواه الترمذي وصححه الألباني]
"Ey kalpleri (kimi zaman itaate, kimi zaman da günaha) yönlendiren (Allahım!) Kalbimi, senin dînin üzere sâbit kıl (dîninden ve dosdoğru yolundan saptırma." (Tirmizî rivâyet etmiş, Elbânî de "Sahîhu'l-Câmi"'de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Hadis no: 4801).

(( يَا مُصَرِّفَ الْقُلُوبِ! اِصْرِفْ قَلْبِي إِلَى طَاعَتِكَ وَطَاعَةِ رَسُولِكِ .)) [ صححه الألباني في الاحتجاج بالقدر ]
"Ey kalpleri (kimi zaman itaate ve kimi zaman günaha) yönlendiren (Allahım!) Kalbimi, sana itaate ve Rasûlüne itaate yönlendir." (Elbânî "el-İhticâc bil-Kader"de hadisin sahih olduğunu belirtmiştir. Hadis no: 46.

Çünkü bir kimse ne zaman Allah Teâlâ'ya duâ etmeye, O'na yalvarıp yakarmaya devam ederse, Allah Teâlâ onun kalbini o şeyden çevirir.

Nitekim Allah Teâlâ Yusuf -aleyhisselâm- hakkında şöyle buyurmuştur:

كَذَلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّوءَ وَالْفَحْشَاءَ إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصِينَ[ سورة يوسف من الآية: ٢٤]
"İşte böylece biz, (her işinde) kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için (ona delillerimizi gösterdik). Şüphesiz o, ihlaslı kullarımızdandı." (Yusuf Sûresi: 24).

Bkz: Şeyhulislâm İbn-i Teymiyye'nin; "el-Fetâvâ'l-Kubrâ"; c: 3, S: 77.

Üçüncüsü:

Açık-saçık kadınların bulundukları yerlerden kendisini uzak tutmalı, kalbe tesir eden ve onu zayıflatan açık-saçık kadın resimleri gösteren televizyon kanallarına bakmaktan uzak durmalıdır.

http://www.islamqa.com/tr/ref/111796
Read On 0 yorum

Duanın Önemi ve Nasıl Yapılacağı - Ebu Sarhan es-Surî

23:27
Duanın Önemi


“Rabbiniz dedi ki: "Bana dua edin, size icabet edeyim (karşılığını vereyim). Doğrusu bana ibadet etmekten büyüklenenler (müstekbirler) boyun bükmüş olarak Cehenneme gireceklerdir.” (40 Mümin/60) "Kullarım sana benden sorarlar; kuşkusuz ben onlara çok yakınım. Dua eden, Bana dua ettiği zaman, duasını kabul ederim." (Bakara, 2/186)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dua hakkında şöyle buyurmuştur:

“Dua ibadetin iliğidir (özüdür) “(Tirmizí)

“Allah’a duadan daha üstün bir şey yoktur.” (İbn Mâce)

“Kim Allah’tan istemezse, dua etmezse Allah o kişiye gazaplanır.” (İbn Mâce)

“Kime dua kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları açılmıştır. Allah’tan afiyet istenilmesinden daha sevimli bir şey istenilmemiştir.” (Tirmizí)

“Dua, inen belaya ve inmeyen belaya karşı faydalıdır. Ey Allah’ın kulları duaya sarılınız.” (Tirmizî )

"Her gece, gecenin son üçte bir kısmı kalınca Rabbimiz dünya göğüne iner ve şöyle buyurur: "Benden dileyen yok mu, dilediğini vereyim, bana istiğfar eden yok mu, kendisini mağfiret edeyim" (Muttefâkun aleyh)

Dua Yalnızca Allah (Subhanehu ve Teâlâ)’ya Edilir

"Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım dileriz". (1 Fatiha/ 4)

"Hak dua, ancak Allah'a yapılır. O'ndan başka dua ettikleri şeyler, onların isteklerini hiçbir şeyle karşılamazlar. (Onların karşılaması) ancak (kuyu başında durup su) ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Hâlbuki (suyu avuçlayıp ağzına koymadıktan sonra) su onun ağzına girecek değildir. Kâfirlerin duası böylece boşa gitmiştir." (13 Rad/14)

"Allah'ı bırakıp da kendilerine yalvardıkları kimseler hiçbir şey yaratamazlar. Çünkü onların kendileri yaratılmışlardır." (16 Nahl/20)

"Allah'ın dışında yalvardığınız kimseler sizin gibi kullardır. Eğer doğru sözlü iseniz, onları çağırın da size cevap versinler bakalım." (7 Arâf/194)

"De ki: Allah'ı bırakıp da (ilâh olduğunu) ileri sürdüklerinize yalvarın. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne de değiştirebilirler. Onların yalvardıkları bu varlıklar, Rablerine -hangisi daha yakın olacak diye- vesile ararlar. O'nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı sakınmaya değer." (17 İsrâ/56-57)

"İnsanlar (mahşerde) toplandıkları zaman kendisine dua edilenler, onlara düşman olurlar ve onların kendilerine olan dualarını inkâr ederler." (46 Ahkâf/6)

İbn Abbas (radıyallahu anhuma) der ki: Bir gün Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in terkisinde idim. Buyurdu ki; "Evlât, sana birkaç söz belleteyim: Allah'ı (yani emir ve yasaklarını) gözet ki, Allah da seni gözetsin. Allah'ı gözet ki O'nu karşında bulasın. Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste, yardım dilediğin vakit Allah'tan dile. Şunu bil ki, bütün yaratılmışlar bir araya gelip sana bir fayda vermek isteseler, Allah'ın sana yazdığından fazla bir şey yapamazlar. Aynı şekilde tüm yaratılmışlar elbirliğiyle sana bir zarar vermek isteseler, Allah'ın sana takdir ettiği zarardan fazlasını yapamazlar. Kalemler kaldırılmış, sayfalar da kurumuştur.”(Tirmizi)

Dua Etmek Müminlerin Özelliğidir

Dua, Allah'a kul olmanın en saf, en temiz, en samimi ifadelerindendir. Kuran'da da müminlerin temel vasıflarından birinin "Allah'a dua etmek" olduğu şöyle haber verilir:

"Sen de, sabah akşam rızasını isteyerek Rablerine yalvaranlarla beraber candan sabret. Dünya hayatının süsünü isteyerek onlardan gözlerini ayırma. Kalbini, bizi anmaktan gafil kıldığımız, nefsinin kötü arzusuna uymuş ve işi hep aşırılık olan kimseye uyma…" (18 Kehf/28)

"Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler" (3 Al-i İmran/191)

"Doğrusu İbrahim, yumuşak huylu, duygulu ve gönülden (Allah'a) yönelen biriydi." (11 Hud/75)

"Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi." (16 Nahl/120)

"Sen onların söylediklerine karşı sabret ve Bizim güç sahibi kulumuz Davud'u hatırla; çünkü o, (her tutum ve davranışında Allah'a) yönelen biriydi." (38 Sad/17)

"... Gerçekten, Biz onu (Eyüb'ü) sabredici bulduk. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, (daima Allah'a) yönelen biriydi." (38 Sad/44)

Duanın Adabı

Dua eden kulun kalbi, Allah’tan başka bir şeyle meşgul olmamalıdır. Nefsin istekleri, Allah’ın dışındaki sevgiler ve amaçlar, duayı hedefinden uzaklaştırır.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) :
"Biliniz ki, Allahu Teâlâ, kendisinden gafil bir kalbin duasını kabul etmez" (Tirmizi) buyurmuştur.

Allah’ın güzel isimleriyle (el-esma ul-hüsna) ile dua etmek Kur’an’ın emridir.
"En güzel isimler Allah'ındır. Bundan dolayı Allah'a onlarla dua edin. " (7 Araf/180)

Duanın "umut ve korku" ile yapılması gerekmektedir:
"Onların yanları yataklarından uzaklaşır. Rablerine korku ve umutla dua ederler..." (32 Secde/16)

Duaya Allah’a hamd ve sena, resulüne salât ve selam ederek başlanmalıdır.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dua eden bir adamın, dua sırasında, salât ve selâm okumadığına şahit olduğunda: "Bu kimse acele etti" diye buyurdu. Sonra adamı çağırıp: "Biriniz dua ederken, Allah Teâlâ'ya hamd ve sena ederek başlasın. Sonra Peygamber'e salât okusun. Sonra da dilediğini istesin" buyurdu.
(Tirmizi Ebu Davud, Nesai)

Dua ederken seslerini aşırı şekilde yükseltenleri gören Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
"Ey insanlar! Kendinize gelin. Çünkü siz bir sağırı veya uzaktaki birini çağırmıyor, ancak herşeyi işiten ve çok yakın bulunan birine dua ediyorsunuz. Sizin kendisine dua ettiğiniz size bineğinizin boynundan daha yakındır."( Buhârî, Müslim, Ebu Davud, Ahmed b. Hanbel)

Dua esnasında ısrar ile dua etmek ve duayı üç defa tekrarlamak da duanın gözetilmesi gereken sünnetlerindendir.
İbn Mes'ud (radıyallahu anhuma) şöyle demiştir: "Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) dua ettiği zaman üç kere tekrar ederdi. Allah'tan bir şey istediği zaman üç kere isterdi. (Müslim)

Dua esnasında gözler göğe dikmemelidir.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Bazı kimseler, namazda gözlerini göğe dikerek dua etmekten vazgeçsinler. Yoksa Allah onların gözlerini kör eder." (Müslim)

Dua ettikten bir müddet sonra, yerine gelmediğini görünce "Dua ettim de duam kabul edilmedi" dememek gerekir.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Acele edip “dua ettim, kabul edilmedi “ demedikçe her birinizin duası kabul edilir" buyuruyor.

Dua eden kişi muallâk ifadeler ile dua etmemeli isteğini kesin bir şekilde ifade etmelidir.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Sizin herhangi biriniz dua ettiği zaman, Allah'tan istemeyi kesin yapsın. Sakın 'Ya Allah! İstersen bana (atıyye) ver' demesin. Şu muhakkak ki, Allah için hiçbir zorlayıcı yoktur!" buyurdu

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
"Akşamdan (abdestli olarak) temizlik üzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya ve ahiret için hayır talep eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin." (Ebu Davud)

Mümin, küçük-büyük her türlü ihtiyacını Allah (Subhanehu ve Teala)’dan istemelidir.
Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: "Sizden herkes, ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin." (Tirmizî)

Dua ederken elleri kaldırmak ve dua bitiminde yüzlere sürmek sünnettir.
Hz. Ömer (radıyallâhu anhu) anlatıyor: " Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ellerini dua ederken kaldırınca, onları yüzlerine sürmedikçe geri bırakmazlardı." (Tirmizî)



Duaların Makbul Olduğu Vakitler

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e “En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan dua hangisidir?" diye sorulduğunda:
"Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dualardır!" diye cevap verdi." (Tirmizi)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Ezanla kâmet arasında yapılan dua reddedilmez" buyurdu. Kendisine: "Öyleyse Ey Allah'ın Resûlü, nasıl dua edelim?" diye sorulduğunda: "Allah (Subhanehu ve Teala)’dan dünya ve âhiret için âfiyet isteyin!" buyurdu. (Ebu Davud, Tirmizî)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"İki şey vardır, asla reddedilmezler: Ezan esnasında yapılan dua ile insanlar birbirine girdikleri savaş sırasında yapılan dua" buyurdu (Muvatta, Ebu Davud)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise secdede duayı çok yapın." (Müslim, Ebu Davud)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Her gece, gecenin son üçte bir kısmı kalınca Rabbimiz dünya göğüne iner ve şöyle buyurur: "Benden dileyen yok mu, dilediğini vereyim, bana istiğfar eden yok mu, kendisini mağfiret edeyim" (Muttefâkun aleyh)

Ebu Hureyre (radıyallahu anhu) şöyle demiştir: Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
"Cuma (gününde öyle bir saat vardır ki, herhangi bir Müslüman namaz kılar olduğu hâlde Allah'tan bir hayır ister ve bu istemesini o saate denk getirirse, Allah ona dilediğini muhakkak verir" buyurdu ve o saatin kısa olduğunu anlatmak için eliyle işaret etti. Biz, Peygamber bu işaretiyle o saatin azlığını gösteriyor, dedik. (Buhârî)


Duası Makbul Olan Kimseler

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):: "(Allah'ın kabul ettiği) üç müstecab dua vardır. Bunların kabul edilmeye mazhariyetleri hususunda hiçbir şüphe yoktur: Mazlumun duası, misafirin duası, babanın evlâdına duası" ( Tirmizî, Ebu Davud, İbn Mâce.)

Yine Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Üç kişi vardır ki duaları reddedilmez. Âdil imam (adaletten ayrılmayan Müslüman devlet başkanı), iftarını yaptığı zaman oruçlu ve zulme uğrayanın duası. " (Tirmizi)

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem): "Müslüman kimsenin, kardeşi için gıyabında yaptığı dua kabul edilir. Dua edenin başucunda ona müvekkel bir melek vardır. 'Kardeşi için hayır dua yaptıkça bu melek: Âmin, istediğin şeyin bir misli de sana olsun.' der." buyurmuştur. (Müslim)

Ebu Sehran es-Surî


Read On 0 yorum

GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)