GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

Kur'an'ı Anlamada Sünnetin Yeri..

KUR'AN’I ANLAMADA SÜNNETİN YERİ


Allah'ın yüce tevhid dini olan islam, her devirde insanlara iki kaynaktan gelmektedir. Bunların birincisi Allah'ın kitabı, ikincisi ise O'nun elçilerinin sünnetidir.


Bunlar et ve tırnak gibi birbirlerinden ayrılmayan iki unsurdur.Bunların birini diğe-rinden ayırdığınız zaman ne dinin gerçek manası anlaşılabilir, ne de sıratı mutsakim bulunabilir.

Sünnetsiz bir kitap anlayışı, sürücüsü olmayan bir vasıta gibidir. Hedefe ulaşmak isteyen yolcular nasıl ki sürücüsüz o yolda bir ilerleme kaydedemezler ise, aynen de Allah'ın kitabını anlamada ve yaşamada sünnet’e başvurmadan, insanlar yaradı-lışlarının gayesi olan hedefe ulaşmada asla bir ilerleme kaydedemezler.

Yine aynı şekilde, eğer vasıtaya ehli olanı arayıp bulma gibi bir girişime ihtiyaç duymadan, o vasıtaya ehli olmayan bir sürücü oturtulduğunda nasıl ki yolda oraya buraya yalpa yapmalar veya bir uçuruma yuvarlanma gibi bir sonuca varılır ise, aynen de, Kur'an’ı anlamada ve yaşamada ehli olmayan birilerine onu izah ettirme veya tefsir ettirme gibi girişimlerde de, sıratı mustakimden yalpalamalar ve kaymalar kaçınılmaz olacaktır.

İşte bundan dolayıdır ki, biz bu yazımızda, Allah'ın kitabını anlamada ve onu pratik olarak uygulamada kendisine baş vurulmadan bir çok çarpılığın çıkacağı kaçınılmaz olan sünnet’i tanımaya, anlamaya ve O’nun Kur'an’ı tefsir etmede ne denli bir görevi ve değeri olduğunu anlatmaya çalışacağız.

Değerli kardeşlerim ! Allah’u Azze ve Celle, Sünnet’in böyle bir selahiyete sahip olduğunu kerim kitabında şöyle dile getirmektedir :

وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ

" - Ey Muhammed - ……….Sana da bu zikri indirdik ki, insanlara kendilerine indirileni beyan edesin. Umulur ki tefekkür ederler "
NAHL : 44.AY

Yine bir Ayet’i Celilesinde :

إِنَّا أَنزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللّهُ ……….

“ Hakikat biz sana bu kitabı hak olarak indirdik ki , insanlar arasında Allah’ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin ….. “
NİSA : 105.AY.

Bu Ayet’i kerimeler açık ve net bir şekilde Kur’an’ın beyanının – diğer bir ifadeyle – Kur’an’ın tefsirinin Allah resulü s.a.v’e verildiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Değerli kardeşlerim ! yine aynı şekilde, zikredeceğimiz şu ayet’i kerimelere de dikkat ederseniz, Kur'an’ın tefsirini yapacak mercinin yine Resul olduğu anlatılmak-tadır.


وَمَن يُشَاقِقِ الرَّسُولَ مِن بَعْدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُ الْهُدَى وَيَتَّبِعْ غَيْرَ سَبِيلِ الْمُؤْمِنِينَ نُوَلِّهِ مَا تَوَلَّى وَنُصْلِهِ جَهَنَّمَ وَسَاءتْ مَصِيراً

" Her kim, HUDA kendisine beyan olunduktan sonra, peygambere muhalefet eder ve mü'minlerin yolundan başka bir yola tabi otursa, onu döndüğü o yola bırakır ve onu cehenneme sokarız, orası ne kötü bir gidiş yeridir "
NİSA : 115.AY.

Zikredilen Ayet’i kerimeye dikkat edilirse, Kur'an’ın diğer bir ismi olan “ huda "nın peygamber tarafından beyan edileceğine burada açıkça işaret ediImektedir.Ve ayrı-yeten bu beyana - yani resulün bu tefsirine - muhalefet edenlerin de kötü bir akibeti boylayacağı anlatılmaktadır.

Rabbimizin yine bir Ayet’i celilesinde şöyle buyurmaktadır :

لَا تُحَرِّكْ بِهِ لِسَانَكَ لِتَعْجَلَ بِهِ إِنَّ عَلَيْنَا جَمْعَهُ وَقُرْآنَهُ فَإِذَا قَرَأْنَاهُ فَاتَّبِعْ قُرْآنَهُ ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ

" - Ey Muhammed - Cibril sana vahyi getirdiğinde acele edip dilini depreştirme. Onu senin gönlünde toplayıp cem etmek bize aittir. Sen sadece Kur'an okundu-ğunda onu takip et yeter. Sonra onu beyan etmek de bize aittir "

KIYAME : 16.17.18.19.AY.

Bu Ayet’lerde de görüldüğü gibi, Allah’u azze ve Celle, Rasulüne Kur'an’ın vah-yedilişi esnasında acele etmemesini,onu sadece dinlemesini, Ayrıyeten Kur’an’ı Resulünün gönlünde toplamayı tekeffül ettiğini ve hasseten :

ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ “ Sonra muhakkak ki onu beyan etmek de bize aittir "

ifadesiyle de, Kur'an’ın tefsirinin tekrar bir vahiyle resulüne yaptırılacağı izah edil-mektedir.
Hulasa bu ve bunun gibi daha bir çok ayet’i kerimeler var ki bunlar,Sünnet’in Kur'an’ı tefsirde tek yetkili merci olduğunu ve onun da - yani sünnetin de - Allah’tan inen vahy olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

Ayrıyeten Allah Resulü s.a.v'in şu hadisi şeriflerine de dikkat edecek olursak bu da yine konuyla ilgili açık delillerdendir.

(…..Ebu said el-Hudri r.a'dan. Dedi ki : Resulullah s.a.v şöyle buyurdular :” Ey insan-lar ! size iki ağırlık bıraktım. Bunlar, Allah'ın kitabı Kur'an ve benim sünnetim. Kur'an’ı zorlaştırmayın onu sünnetimle konuşturun....."
BAĞDADİ : EL-FAKİH : 1.C.94

Dolayısıyla, hiç kimse Allah'ın kitabındaki tefsire ihtiyacı olan ayet’leri ve izaha muhtaç olan diğer meseleleri, peygamberi bir anlayıştan uzak bir şekilde anlama yetkisine sahip değildir. Bu kimse velevki fasih bir arapça bilme gibi bir ilme sahip dahi olsa.


Hatta ve hatta,sahabe olma gibi bir imtiyaz dahi, Kur'an’ın tefsire ihtiyacı olan Ayet’lerini anlamada yeterli değildir.

“ … Aişe validemiz şöyle buyurmaktadır : Peygamber s.a.v, Cibril’in kendisine öğrettiğinden başka Kur’anı tefsir etmezdi. “

TABERİ.CAMİU’L BEYAN TE’VİLİ AYATU’L KUR’AN : 1 / 84

Konunun anlaşılması açısından bir iki misal verecek olursak, biraz önceki bahsini ettiğimiz bu iki vasfı kendilerinde bulunduran sahabilerin dahi, Kur'an’ı anlamada yetersiz kaldıklarını göreceksinizdir.

Çünkü Kur’anı anlamada fasih de olsa Arapça bilme veya sahabi olma yeterli de-ğildir.
Rabbimiz kerim kitabında şöyle buyurmaktadır :

وَكُلُواْ وَاشْرَبُواْ حَتَّى يَتَبَيَّنَ لَكُمُ الْخَيْطُ الأَبْيَضُ مِنَ الْخَيْطِ الأَسْوَدِ مِنَ الْفَجْرِ

" …....... Yiyinîz, içiniz ta ki fecrin siyah ipliği beyaz ipliğinden ayırd edilinceye kadar………."
BAKARA : 187.AY.

Bu Ayet’i kerime inince, Adiy İbnu Hatem denilen sahabi, Ayet’in mantukuna bakarak gerçekten bir siyah iplikle bir beyaz iplik olarak ramazan gecesinde en son yenilecek vakti tayin etmeye kalkışır. Adiy İbnu Hatem bir karışıklık hissedince, meseleyi Allah resulü s.a.v'e sorar. Resulullah s.a.v de şöyle buyururlar:
- Bu senin anladığın manada değildir, buradaki beyaz iplik ile siyah iplikten maksat, gecenin karanlığı ile gündüzün beyazlığıdır.
BUHARİ : 4.C.1780.S
MÜSLİM : 3.C.1090.N

İkinci olarak : Allah’u Teala bir Ayet’i celilesinde şöyle buyurmaktadır :

الَّذِينَ آمَنُواْ وَلَمْ يَلْبِسُواْ إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُوْلَـئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُم مُّهْتَدُونَ

" İman edip de, imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte onlar emniyette olanlardır "
EN’AM : 82.AY.

Bu Ayet’i kerime de nazil olduğunda, sahabe zulmün bütün çeşitlerini göz önünde bulundurarak bundan dolayı bayağı korkmuşlardı. Hatta bazıları :
- Ya resulullah hangi birimiz nefsine zulmetmemiştir ki ? dediler. Allah resulü s.a.v ise onlara :
- Buradaki zulüm sizin anladığınız manada bir zulüm değildir. Buradaki zulüm şirk’tir, diyerek şu Ayet’i celileyi okumuştur:

“ Allah’a ortak koşmak şüphesiz ki büyük bir zulüm’dür “
BUHARİ : 9.C.4355.S

Hulasa, bu ve bunun gibi daha bir çok vakalar var ki bunlar, fasih bir Arapça bilen sahabi dahi olsa, Kur’an’ın tefsire ihtiyacı olan Ayet’lerini anlayamadıklarını ve dolayısıyla da gereği ile amel edemediklerini bizlere açıkça haber vermektedir.

Kısacası, Sünnet’siz bir Kur'an anlayışı sağlıklı bir anlayış olamayacağından dolayı, inananlar Kur’an’ı Sünnet'le anlayıp yaşama mecburiyetindediler.



{ ...... Bir gün İmran bin Husayn Şefaatten bahseder. Cemaatten bir adam söze karı-şarak :
- “ Ya Eba Nuceyd ! sen bize Kur’an’da delilini bulamadığımız birtakım hadis-lerden bahsediyorsun “ dedi. Bu söz üzerine İmran bin Husayn kızdı ve adama :
- “ Sen Kur’an’ı okudun mu ? “ diye sordu. Adam :
- “ Evet “ dedi. İmran bin Husayn :
- “ Peki söyle bakalım : Sen Kur’an’da yatsı namazının farzının dört, Akşam namazının farzının üç, sabahın iki, öğle ve ikindinin dört rekat olduğuna rast-ladın mı ? “ diye surdu. Adam :
- “ Hayır “ dedi. İmran bin Husayn :
- “ Peki siz bütün bunları kimden alıp öğrendiniz ? Siz bizden,biz de Peygamber s.a.v’den öğrenmedik mi ? . Allah’u Teala Kur’an’da : “ Beytullahı tavaf ediniz “ buyurmaktadır. Peki Kur’an’da : Yedi defa tavaf ediniz,makamı İbrahimin arka-sında iki rekat namaz kılınız,diye bir emir bulabilir misiniz ?. Veya Kur’an’da : “ İslam’da Celb yoktur “ , “ İslam’da Cenb yoktur “ , “ İslam’da şiğar yoktur “ şeklinde hükümlere rastladınız mı ? . Bütün bunlar hadislerle sabittir. Peki Allah’u Teala’nın Kitabında :

ْ… وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا ……

“ …… Resul size neyi verdi ise onu alın,size neyi yasakladı ise ondan da vaz-geçin …… “ HAŞR : 7.AY.

buyurduğunu duymadınız mı ?. İmran r.a daha sonra şöyle der : “ Biz Resu-lullah s.a.v’den,sizin bilmediğiniz daha başka şeyler de öğrendik “ }

BEYHAKİ . MEDHAL :

Görüldüğü gibi buraya kadar zikredilen Ayet ve Hadislerin ortaya koymuş olduğu mesaj çok açıktır. O’da ; sünnet’siz bir kitap anlayışının mümkün olmayacağıdır.

Yani,her kim Kur’an’ı Allah’u Azze ve Celle’nin muradettiği şekilde anlayıp yaşamak istiyorsa,Muhakkak ki kitabı sünnet’le konuşturup,onu resulullah’ın anladığı ve yaşa-dığı şekilde anlama ve yaşama mecburiyetindedir.

Öyleyse sözü daha fazla uzatmaya gerek yoktur.Dinini dert edinen bir müslümana düşen görev ; Kur’an sağlıklı bir şekilde nasıl anlaşılır ….. Onu anlamada takip edilmesi gereken kaide ve kurallar nelerdir ….. bunları öğrenip ve bu kurallara uygun hareket etmesidir.


KUR’ANI ANLAMADA SÜNNET’İN GÖREVLERİ

Değerli kardeşlerim ! Mademki sünnet’siz Kur’an anlaşılamaz ve dolayısıyla da yaşanamaz, öyleyse mevzunun bu bölümünde de “ Kur'anı anlamada sünnet'in görevleri “ ile alakalı bilinmesi gereken bazı özlü esasları zikretmeye çalışalım .

Baştan beri delilleri ile anlatmaya çalıştığımız gibi " Umumen Kur’an’ı tefsir etme görevi " sünnet’in işidir. Bu umumu cüz'lere ayırarak izah edecek olursak, birinci olarak sünnet :


KU'RANIN MÜCMELİNİ BEYAN EDER

Yani, sünnet Kur'an'da mücmel olarak zikredilen hükümlerin ya amel keyfiyetlerini, ya sebeplerini, ya şartlarını, ya da manilerîni açıklar.

Mesela namazların vakitlerini,nasıl ve ne sekilide kılınması gerektiğini.Zekatla ala-kalı nisabı ve hangi mallardan zekat verilip hangisinden verilmeyeceğini. Orucun hükümlerini, onunla ilgili Kur'an'da bulunmayan izah edici hususları,taharet ve onunla ilgili konuları, hac ve; menasiklerini, kurbanla alakalı bilgileri, avlanma konusunu. Nikah, talak ve bunlarla alakalı ayrıntılı bilgileri, cinayetler ve kısas gibi vesaire hususları tafsilatlı bir şekilde sünnet izah etmektedir. Çünkü bu meselelerle alakalı Kur’an’da tafsilatlı bir şekilde tarif bulamazsınız.

Kur’an sadece :
قُل لِّعِبَادِيَ الَّذِينَ آمَنُواْ يُقِيمُواْ الصَّلاَةَ ……

“ İman eden kullarıma de ki namaz kılsınlar ….. “
İBRAHİM : 31.AY.

der ve bu konunun tafsilatından bahsetmez.

“ …. Zekat verin …. “ der, konunun tafsilatından bahsetmez. “ Hac bilinen aylardadır “ der,bunun hangi aylarda olduğunu zikretmez. Hulasa.daha birçok konu var ki bunlar Kur’an’da mücmel olarak zikredilmiş ama bunların tafsilatlı izahları sünnetle yapılmıştır.
İkinci olarak sünnet :

KUR'ANIN UMUMİ OLAN HÜKMÜNÜ TAHSİS EDER

Sünnet’in Kur'an’ın umumunu tahsisine gelince, bu da bilindiği gibi,Kur'an'da umu-mi olarak bir şey zikredilir,sünnet ise bundan bazısını tahsis ederek istisna kılar.

Örneğin Kur'an umum olarak ölü etini haram kılmıştır.

إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالْدَّمَ وَلَحْمَ الْخَنزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللّهِ بِهِ………

" Allah size ölü etini, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilenleri ha-ram kılmıştır …….."
NAHL : 115.AY.

Sünnet ise, umumen haram kılınan bu hükümden, denizin ölüsünü ve çekirge ölü-sünü bundan müstesna kılarak helalliğini tahsîs etmiştir.

(…… Allah resulü s.a.v şöyle buyurdular: " Size iki ölü helal kılındı. Bunlar balık ve çekirge’dir…. "
İBNİ MACE : 9.C.3314.N

Kur'an yine, umumen yukarıda zikredilen ayet’i kerimede de görüldüğü gibi kan'ı haram kılmıştır.


Sünnet ise, Kur'an'ın umumen haram kıldığı bu kan'dan karaciğeri ve dalak'ı müs-tesna kılarak, Kur'an’ın bu konudaki umumunu tahsis etmiştir.

(…… Resulullah s.a.v şöyle buyurdular: " ………İki kan sizlere helal kılındı. Bunlar karaciğer ve dalak'tır "
İBNİ MACE : 9.C.3314.N

Yine aynı bab’tan olmak üzere Kur'anı kerim,nikah altına alınacakların haram olan-larını bildirdiği halde : "… Bunların dışındakiler size helal kılındı …" diyerek.

NİSA: 24.AY.

Sünnet ise yine,Ayet’i kerimedeki kendileri ile evlenilmesi haram olanların dışında,

” Kadın, Hala ve teyzesi ile birlikte nikah altına alınamaz "
MÜSLİM : 4.C.1408.N

hükmüyle, Kur'an’ın zikri geçen bu umum hükmünden bunları istisna kılarak tahsis etmiştir.
Yine üçüncü olarak sünnet’in görevlerinden bir diğeri de :


KUR'AN’IN MUTLAK İFADELERİNİ TAKYİD EDER

Sünnet'in Kur'an’ın mutlak ifadelerini takyidine gelince, bu da Kur'an'da zikredilen bazı ifadelerin sınırını tesbit manasınadır. Aynen şu ayet’i kerimede olduğu gibi:

وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُواْ أَيْدِيَهُمَا جَزَاء بِمَا كَسَبَا نَكَالاً مِّنَ اللّهِ …..

" Erkek ve kadın hırsızın, İrtikab ettikileri suça karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin ….. “
MAİDE : 38.AY.

Görüldüğü gibi bu ayet’i kerimede Allah’u azze ve Celle hırsızın elinin kesilme­sini ferman buyurmuştur. Dolayısıyle,bu Ayet’i kerimeye göre her çalınan şey için mutlak elin kesilmesi gerek­mektedir .
Yani, değersiz bir kalemi çalanın eli kesilmesi gerektiği gibi, bir ekmek veya bir meyve çalanın da eli kesilmesi gerekir bu Ayet’i kerimeye göre.

Konuyla ilgili diğer bir husus ise,arapçada bilindiği gibi " yed " parmak ucundan omuza kadar olan kısmın adıdır. Buna göre " yed’ini kesin " ifadesiyle bu uygu-lamanın omuzdan yapılması gerekmektedir.
Oysa ki sünnet, bu konuda bir sınır tayin ve tesbit ederek, birinci olarak demiştir ki, elin kesilmesi için çalınan malın değeri çeyrek dinar ve fazlası değerinde olmalıdır.

{ … Aişe r.a şöyle dedi : Resulullah s.a.v dinarın dört’de biri ve daha fazla kıy-mette bir mal çaldığı zaman hırsızın elini keser idi . }
MÜSLİM : 5.C.1684.N

İkinci olarak demiştir ki :

{ …. Ne meyvede ne de hurma çiçeğinde el kesme yoktur . }
TİRMİZİ : 3.C.1475.N

Ve üçüncü olorak yine bir kayıt getirerek :

{ ….. Elin bilekten kesileceğini ….. } zikretmiştir.
BUHARİ : 14.C.6650.S

Hulasa, daha bir çok misalleriyle sünnet, Gerek Kur'an'ın mücmelini beyan et-mede olsun …. Gerek Kur'an’ın umum hükümlerini tahsis etmede olsun … Ve gerekse Kur'an’ın mutlak ifadelerini takyîd etmede olsun … tek söz sahibidir.

SÜNNET KUR’AN’IN DIŞINDA HÜKÜM KOYAR

Değerli kareşlerim ! Sünnet'in buraya kadar zikretmiş olduğumuz yetkilerinin dışın-da ayrıyeten önemli bir yetkisi daha var ki o da ; Kur’an’dan ayrı hüküm koyma yet-kisine sahiptir. Yani,Kur’an nasıl hüküm koyarsa sünnet’te aynı şekilde hüküm koyar.

Tabi ki her ne kadar, " Sünnet Kur'an’dan Ayrı hüküm koyma selahiyetine sâhiptir ” de desek, bilindiği gibi bu yine Allah'ın hüküm koyması de­mektir.

Yani, Kur'an ve Sünnet ikilisi vahye dayalı olduğu için, bu iki kaynaktaki konulan hü-kümler Allah'ın hükümleridir. Ki zaten Rabbimiz bir Ayet’i celilesinde şöyle buyurmak-tadır :
إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ “ …… Hüküm yalnız Allah'ındır ……"
EN’AM : 57.AY.

Dolayısıyla, Kur’an’da ve Sünnet’te karşınıza çıkan ne kadar hüküm varsa,bunlar Allah’ın koyduğu hükümlerdir.

Sünnet'in Kur'an'dan ayrı hüküm koyma selahiyetine sahib olduğunu haber veren Ayet’lerden bir tanesi şu ayet’i kerimedir :

وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُّبِيناً

“ Allah ve Resulü bir şeye hükmettikleri zaman gerek mü'min olan bir erkek ve gerekse mü'min olan bir kadının bu şeyi seçmede muhayyerlikleri yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse,apaçık bir sapıklığa düşmüş olur “
AHZAB :36.AY.

Ve böylece Allah resulü s.a.v - yani sünneti seniye - ; Öylen namazının dört rekat oluş hükmünü, ikindi’nin dört rekat oluş hükmünü, akşamın üç, sabahın da iki rekat oluş hükmünü Kur’an’ın haricinde sabit kılmıştır.

Bununla beraber yine sünnet , evli olupda zina eden kadın ve erkeğe " recm " hük-münü, Kur'an nikah altına alınmaları yasak olanları açıkladığı halde sünnet, bunların haricinde ; ” Kadın, halası ve teyzesinle beraber nikahlanamaz “ hükmünü, yine sünnet, “ Ehli eşek etinin haram “ oluş hükmünü ve “ Yırtıcı hayvanların etinin haram “oluş hükmünü koymuştur. Bununla beraber yine Kur'an, ölü etinin haram olduğunu beyan ettiği halde sünnet , “ Denizin ölüsünün ve çekirge ölüsünün helal olduğu hükmünü “ koymuştu.


SÜNNET HELAL VE HARAM KOYMA YETKİSİNE SAHİPTİR

Değerli kareşlerim ! Biraz önceki zikredilen delillerinde ifadesinden anlaşıldığı gibi yine sünnet'in çok önemli bir yetkisinin varlığı daha ortaya çıkmaktadır ki o da ; Kur’an’ın haricinde helal ve haram koyma yetkisine sahip olduğudur.

Yani,nasıl ki Kur'an helal ve haram koyma yetkisine sahipse aynen,sünneti seniye de helal ve haram koyma yetkisine sahiptir.

Rabbimiz şu ayet’i kerimelerinde Sünnet’in, Kur'an’dan ayrı helal ve haram koyma yetkisine sahip olduğunu haber vermektedir :

قَا تِلُواْ ……….. لاَ يُحَرِّمُونَ مَا حَرَّمَ اللّهُ وَرَسُولُهُ ……………

"……Ve, Allah'ın ve resulü'nün haram kıldığını haram saymayanlarla mukatele edin…….."
TEVBE : 29.AY.

Allah’u Azze ve Celle yine bir Ayet’i Celilesinde şöyle buyurmaktadır :


يَأْمُرُهُم بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَاهُمْ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ
الْخَبَآئِثَ

" ….. O resul ki, onlara iyiliği emreden ve kötlükten de nehyeder. Onlara iyi ve temiz olan şeyleri helal, kötü ve pis olan şeyleri de haram kılar……"
A’RAF : 157.AY.

İşte bu Ayet’i kerimeler, Allah resulü s.a.v’in de – yani onun sünnetin de – helal ve haram kılma yetkisine sahip olduğunu bizlere anlatmaktadır.

Allah resulü s.a.v’in şu hadisi şerifleri de konuyla ilgili net delillerdendir :

عَنْ المقدام بن معد يكرب الكندي؛ أن رَسُول اللّه صلى اللّه عليه وسلم قَالَ: يوشك الرجل متكئاً على أريكته يحَدّثَ بحديث مِن حديثي فيَقُولُ: بيننا وبينكم كتاب اللّه عز وجل. فما وجدنا فيه مِن حلال استحللناه. وما وجدنا فيه مِن حرام استحرمناه. ألا وإن ما حرم رَسُول اللّه صلى اللّه عليه وسلم مثل ما حرم اللّه

{ ……. Allah Resulü s.a.v’ bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır : " Sakın, süslü koltuğuna yaslanmış birine benim hadislerimden birisi okunur da o kişi vazi-yetini hiç bozmadan " sizlerle bizim aramızda Allah'ın kitabı vardır. Dolayısıyla biz, onda haram olarak bulduğumuz şeyleri haram sayar, helal olarak buldu-ğumuz şeyleri de helal sayarız " der vaziyette karşıma çıkmasın. Dikkat edin ! Resulullah'ın haram kıldığı aynen Allah'ın haram kıldığı gibidir. }

TİRMİZİ : 4.C.2801 .N - İBNİ MACE : 1.C.12. N

Yine bir hadisi şeriflerinde Allah resulü s.a.v şöyle buyurmaktadır :


{ Dikkat edin ! bana Kur’an ve onunla beraber bir misli daha verildi. Dikkat ! yakında karnı tok, koltuğunda rahatça oturan bir kimse şöyle der : Sadece şu Kur’an’a sıkı sıkıya sarılın.Onda helal olarak bulduğunuz şeyi helal sayın,haram olarak bulduğunuz şeyi de haram sayın.Dikkat edin ! size ehli eşeklerin eti helal değildir. Yırtıcı hayvan-lardan parçalayıcı dişi olanların eti size helal değildir. Kendileri ile aranızda an-laşma bulunan kimselerin kaybettiği şeyleri almanız size helal değildir………. }

EBU DAVUD : 5.C.4604.N

Yani, bunlar Kur’an’da zikredilmediği halde sizlere haram olan şeylerdir.

Allah resulü s.a.v’in şu hadisi şerifleride yine aynı hususu teyid eden delillerdendir :

{ ….. Hasan bin Ali r.a’dan.Şöyle dedi : Resulullah s.a.v Tebuk gazvesinin olduğu gün minbere çıktı.Allah’a hamd ve senadan sonra şöyle buyurdu : “ Ey insanlar ! unutmayın ki ben, ancak Allah’ın size emrettiklerini emrediyor ve nehyettiklerini nehyediyorum ………” . }
BEYHAKİ SÜNEN : 7 / 76
TABERANİ M.KEBİR :

Allah resulü s.a.v bu ifadeleri ile bizlere şu mesajı veriyor ; “ Unutmayın ki benim sizlere emrettiğim şeyler Allah’ın emrettiği şeylerdir.Ve yine benim sizlere neh-yettiğim - yani haram kıldığım - şeyler de Allah’ın nehyettiği ve haram kıldığı şeylerdir . Ben kendiliğimden helal ve haram koyma yetkisine sahip değilim. “

Hulasa,bu delillerden ve izahlardan da anlaşılacağı gibi sünnet, Kur’an’ın haricinde bir çok helal ve haramlar vazetmiştir.


Allah’u Azze ve Celle bizlere hakkı hak bilip ona ittiba eden ve batılı da batıl bilip ondan uzak duran kullarından olmamızı nasip eylesin.


VELHAMDULİLLAHİ RABBİL ALEMİN


TACUDDİN EL-BAYBURDİ
0 yorum:

Yorum Gönder

Guraba Kitaplık..

Guraba Kitaplık..
tavsiye kitap..

Guraba Arşiv..


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)