GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

İslam Akidesi..

Etiketler:
İSLAM AKİDESİ

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ

Değerli kardeşlerim ! müslümanın evvel emirdeki en önemli akidevi sorumluluğu şüphesiz ki, Allah’a iman konusundaki sorumluluğudur.

Ve bu da ; Allah’ın rububiyeti konusunda kendisine iman edip bağlanması gereken akidevi konular…… O’nun isim ve sıfatları konusunda kendisine iman edip bağlanması gereken akidevi konular…… ve …. Allah’ın uluhiyeti konusunda kendisine iman edip bağlanması gereken akidevi konulardır …

MÜSLÜMANIN RUBUBİYET KONUSUNDA AKİDESİ

Herşeyin Rabbinin ve mutlak Malikinin Allah olduğuna, ortağının bulunmadığına, tek yaratıcının O olduğuna, bütün kainatı çekip çeviren, işlerini idare eden, onda tasarruf edenin O olduğuna, kulları yaratıp onları rızıklandıran, hayat veren ve canlarını alanın O olduğuna kesin olarak inanıp bağlanmak demektir.

Yüce Allah’ın rububiyetine iman etmenin gereğine dair şer’î deliller pek çoktur. Yüce Allah’ın şu buyruklarında olduğu gibi :


” Âlemlerin Rabbi Allah’a hamdolsun.”
Fatiha : 1

” Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı ne yücedir ”
A’râf : 54
” Yerde ne varsa hepsini sizin için yaratan... O’dur.”
Bakara : 29

” Şüphesiz ki rızık veren çetin kudret ve kuvvet sahibi Allah’tır. “

Zâriyât : 58

Değerli kardeşlerim defalarca sohbetlerimizde de ifade ettiğimiz gibi ; Kureyş kâfirleri ile çeşitli din ve inanca mensup kimselerin büyük çoğun-luğu da bu akide üzere idiler….

Yani onlarında bu husustaki akideleri, inanaçları kainatın yaratıcısının tek başına sadece ve sadece Allah olduğuna iman etmekdi.

Rabbimiz kerim kitabında onlardan bahsederken şöyle buyurmaktadır :

وَلَئِن سَأَلْتَهُم مَّنْ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ قُلْ أَفَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ إِنْ أَرَادَنِيَ اللَّهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهِ أَوْ أَرَادَنِي بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهِ قُلْ حَسْبِيَ اللَّهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَ

“ Onlara, “ Gökleri ve yeri kim yarattı ? ” diye sorsan, muhakkak ki ”Allah” diyeceklerdir. - o zaman - De ki : “ O halde bana söyler-misiniz, Allah bana zarar vermek istese, sizin Allah’tan başka yalvardıklarınız, O’nun zararını benden giderebilirler mi? Yahut Allah bana bir rahmet murat etse, onlar O’nun rahmetinin önüne geçebilirler mi ?. ” Ve yine de ki : ” Allah bana yeter. Tevekkül edenler, yalnız O’na tevekkül etsinler. ”
ZÜMER : 38.AY.


قُل لِّمَنِ الْأَرْضُ وَمَن فِيهَا إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ قُلْ مَن رَّبُّ السَّمَاوَاتِ السَّبْعِ وَرَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ أَفَلَا تَتَّقُونَ قُلْ مَن بِيَدِهِ مَلَكُوتُ كُلِّ شَيْءٍ وَهُوَ يُجِيرُ وَلَا يُجَارُ عَلَيْهِ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ سَيَقُولُونَ لِلَّهِ قُلْ فَأَنَّى تُسْحَرُونَ

“ - O müşriklere - De ki : Yeryüzü ve onda bulunanlar kimindir ? Diyeceklerdir ki: “ Allah’ın ” De ki: O halde hiç düşünmüyor musunuz? Yine De ki: Yedi kat göğün Rabbi ve büyük Arş’ın Rabbi kimdir? Onlar yine diyeceklerdir ki : Allah’tır. De ki : O halde hiç korkmuyor musunuz? Keza de ki : Eğer biliyorsanız, söyleyin bakalım her şeyin hükümranlığı elinde olan, her şeyi himaye eden, fakat kendisi himayeye muhtaç olmayan kimdir ? Diyeceklerdir ki : Allah. De ki : O halde nasıl aldanıyorsunuz ? “

MÜ’MİNUN : 84.85.86.87.88.89.AY

قُل مَن يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاءِ وَالأَرْضِ أَمَّن يَمْلِكُ السَّمْعَ والأَبْصَارَ وَمَن يُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَيُخْرِجُ الْمَيَّتَ مِنَ الْحَيِّ وَمَن يُدَبِّرُ الأَمْرَ فَسَيَقُولُونَ اللّهُ فَقُلْ أَفَلاَ تَتَّقُونَ

“ - O müşriklere – De ki : Gökten ve yerden sizi rızıklandıran kim - dir ? Yahut kulak ve gözlerinize sahip olan kimdir ? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor ?. Bütün işleri bir düzen içerisinde kim idare ediyor ? Onlar diyeceklerdir ki : “ Allah ”. De ki : O halde neden korunmuyorsunuz ? ”
YUNUS : 31.AY.

= Görüldüğü gibi Yerleri ve gökleri yaratanın Allah olduğunu kabul ve itiraf ediyorlardı Mekkeli müşrikler. Bu onların rububiyetle alakalı bir akideleri idi.

= Öldüren ve diriltenin Allah olduğunu kabul ve itiraf ediyorlardı Mekkeli müşrikler. Bu onların rububiyetle alakalı bir akideleri idi.

= Yerden ve gökten mahlukatı rızıklandıranın Allah olduğnu kabul ve itiraf ediyorlardı Mekkeli müşrikler. Bu onların rububiyetle alakalı bir akideleri idi.

Hulasa, Allah’u Azze ve Celle’nin Rabb’lığı ve Rabbaniyeti ile alakalı tüm mes’eleleri, inanın Mekkeli müşrikler kabul ve itiraf ediyorlardı.

İşte, Mekke’lilerin de itiraf edip kabul ettikleri bu gibi meseleler, Allah c.c’nin Rububiyeti ile alakalı akidevi meselelerdir……….

Bizim burada özellikle Mekkeli müşriklerin bu konudaki – yani Rububiyet konusundaki - akidelerinin sağlam olmasını anlatmamızın sebebi şudur… Onların bu anlamdaki sahih akideleri, kurtulmaları için yeterli olmamıştır…… Neden ?

Çünkü onların, tevhidin diğer bir kısmı olan uluhiyette problemleri vardı. Yani, uluhiyet tevhidinde akideleri bozuktu bu kimselerin…. Dolayısıyla uluhiyet tevhidinde problemi olan bir kimsenin, Rububiyet tevhidini ger-çekleştirmesi bir işe yaramaz… Yani o kimseyi kurtarmaz…… İşte burayı bunun için izah ettik….

Öyleyse bu gün Rububiyetle alakalı akidesi düzgün olanlar şunu asla unutmamaları gerekir ki ; isim ve sıfatlarda ve uluhiyette akideleri düzgün olmadıkça paçayı kurtaramazlar.

İşte müslümanın Allah’ın rububiyeti konusundaki akidesi özet olarak bu şekildedir.

MÜSLÜMANIN İSİM VE SIFATLAR KONUSUNDA AKİDESİ

Müslümanın bu konudaki akidesi, en güzel isimlerin ve en yüce sıfat-ların yüce Allah’a ait olduğuna kesin olarak inanması demektir.

Çünkü Allah bütün kemal sıfatlarına sahib ve bütün eksik sıfatlardan da münezzehtir. O, bu özelliği ile bütün varlıklardan ayrı ve eşsizdir.

Bu konuda sahih bir akideye sahip olan bir Müslüman, Rabbisini Kur’ân ve Sünnette zikredilmiş olan isim ve sıfatları ile bilip, tanır…. O’nu, O’nun kendi zatını ve Rasûlünün de nitelendirdiği sıfatlarla niteler….
وَ مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعاً قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ

“ Onlar Allah’ı gereği gibi bilemediler. Halbuki kıyamet günü yer tamamen O’nun avucu içindedir. Göklerde sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir. ”
Züme : 67.AY.

Rabbimiz bu Ayet’i celilesinde kendisinin gereyi gibi tanınmasını istıyor.

Yani ; - zamanımızdaki bir çok cahilin yaptığı gibi – O’nun isim ve sıfatları konusunda tahrife yeltenmeden…. Lafızları kullanıldıkları gerçek anlamlarından saptırma yoluna gitmeden…. O’nun isim ve sıfatları hususunda ilhâda sapmadan ve isbat ve nefyi bir arada kullanarak onlara öylece iman etmesini istiyor.

Yüce Allah’ın kendisi hakkında isbat ettiği ne varsa, herhangi bir temsil, keyfiyetlendirme, ta’til ve tahrife sapmaksızın onları aynen kabul eder….

Ve bütün bunlarda uymuş olduğu kaide ise yüce Allah’ın :

. لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ

” O’nun benzeri hiçbir şey yoktur ve O herşeyi işitendir, görendir.”

Şura : 11

buyruğu ile : ” En güzel isimler Allah’ındır. O halde ona bunlarla dua edin, O’nun isimlerinde ilhâda – yani eğriliğe - sapanları terkedin. Onlar yapmakta olduklarının cezasını göreceklerdir.”
A’raf : 108
buyruklarıdır.

Bununla beraber sahih akide sahibi bir Müslüman, Allah’ın sıfatlarının keyfiyetine dair herhangi bir sınırlandırma yapmaz…. Çünkü Rabbimiz keyfiyete dair bize herhangi bir haber vermiş değildir. Zira yüce Allah hakkında hangi sıfatların sözkonusu edilip, hangilerinin sözkonusu edilemeyeceğini yüce Allah’tan başka hiçbir kimse bilemez.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır : ” De ki : Siz mi daha iyi biliyorsunuz, yoksa Allah mı ? ”
Bakara : 140

Ve yine şöyle buyurmaktadır : ” Artık Allah hakkında örnekler vermeye kalkışmayın. Çünkü Allah bilir, siz bilmezsiniz.”
Nahl : 74

Değerli Müslümanlar ! sahih akide sahibi bir müslümanın Allah’ın isim ve sıfatları ile alakalı inancı yine şöyledir : O’nun varlığı ezeli ve ebedidir… Eşi ortağı ve benzeri bulunmayandır, yoktan varedendir.

Kendi yüce zatı ise , yaratmış olduğu mahlukatından tamamen ayrı Arşının üzerindedir…. Kendisinin dışında her şeyin sonradan yaratılmış olup ve kendisi var iken hiçbir şeyin olmadığı tek varlıktır...

Allah resulü s.a.v şöyle buyurur : “ Allah vardı ve O’ndan başka hiçbir şey yoktu. “
Buhari : 16.c.7288.s

Rabbimiz kerim kitabında :

هُوَ الْأَوَّلُ وَالْآخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ

“ O – Allah ki – ilk’tir - yani kendisinden önce hiçbir varlık yoktur - ve Sondur. – yani kendisinden sonra hiçbir varlık yoktur.Her şey yok olurken sadece O kalacaktır - Zahir’dir – yani varlığı delillerle gün gibi açıktır – Batın’dır – yani zatının hakikatı gizlidir.Akıllar onun özünü idrak edemezler – O her şeyi bilendir “
Hadid : 3.AY.

Ayet’i celilesiyle ; ezeli ve ebedi olduğunu, zahir ve batın olduğunu ve ayrıyeten her şeyi bildiğini kullarına haber vermektedir.

Rabbimiz yine :

“ Allah her şeyin yaratıcısıdır ve her şeyin yöneticisidir “
Zümer : 62.AY.

Ayet’i celilesiyle ; kullarına istisnasız her şeyin yaratıcısı ve yöneticisi kendisinin olduğunu haber vermektedir….. Rabbimiz yine :

إِنَّ اللَّهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ

“ Şüphesiz ki rızık veren sağlam kuvvet sahibi ancak Allah’tır “

Zariyat : 58.AY.

Ayet’i celilesiyle ; Rezzak ve çok çetin bir kuvvet sahibi olduğunu kullarına haber vermektedir.
Allah’u Azze ve Celle yine ; “ … Yaşatan ve öldüren Allah’tır … “

ALİ İMRAN : 156.AY.

Ayet’i celilesiyle, bütün canlılara hayat veren ve onları tekrar öldüren kendisinin olduğunu.

Allah’u Azze ve Celle yine ; “ Allah, Musa ile de konuştu.”
Nisâ : 164

Ayet’i celilesiyle ; kelam sıfatının olduğunu kullarına haber vermektedir.


Yüce Rabbimiz yine : إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ

“ Şüphesiz ki Rabbin daima gözetleme yerindedir ” FECR : 14.AY.


Ayeti kerimesiyle, kendisinin yarattığı şeylerden tamamen ayrı bir yerde olduğunu zikretmiş ve bu yerin de neresi olduğunu belirtmek için ;

الرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى

“ Rahman - olan Allah - Arş’a istiva etmiştir. ” TAHA : 5.AY.

أَأَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يَخْسِفَ بِكُمُ الأَرْضَ فَإِذَا هِيَ تَمُورُ

“ Gökte olanın sizi yere batırmayacağından emin misiniz ? ……. “

MÜLK : 16.AY.

أَمْ أَمِنتُم مَّن فِي السَّمَاء أَن يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِباً فَسَتَعْلَمُونَ كَيْفَ نَذِيرِ

“ Yoksa siz,gökte olanın üzerinize taş yağdıran bir fırtına gönderme-yeceğinden emin misiniz ? ………“
MÜLK : 17.AY.

Ayet’i celileleriyle de, göklerin fevkinde Arşının üzerinde olduğunu kullarına haber vermiştir.

Ayrıyeten Allah resulü s.a.v bir çok hadisi şeriflerinde ; “ … Ben gökte olanın eminiyim … “ “ … Yerdekilerine merhamet edin ki, gökteki olan da size merhamet etsin … “ “ … Allah Arşının üstünde yanında olan kitapta şöyle yazmıştır ; Rahmetim gazabıma galebe çalmış- tır … ” ve Muaz için “ … Sen yedi kat semanın üstündeki Melik’in verdiği hüküm ile hükmettin … “ ifadeleriyle Alemlerin yaratıcısı olan Allah’ın, yaratmış olduğu her şeyden ayrı olarak kainatın en üstünde olduğunu bildirmiştir.
İşte İslam’ın tarif ettiği – Allah’ın isim ve sıfatları ile alakalı - akide budur….. Dolayısıyla kendisine hakkıyla iman etmek isteyen muvah-hidlerin inancı ve akidesi de böyle olmalıdır…..

Müslümanın akidesinde yer alan hususlardan bir tanesi de ; mü’min-lerin âhirette gözleriyle Rablerini görecekleri, onu ziyaret edip, kendisinin onlarla, onların da kendisiyle konuşacaklarına iman etmeleridir.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır :

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ نَّاضِرَةٌ { } إِلَى رَبِّهَا نَاظِرَةٌ

“ O günde yüzler var ki parıl parıl parlar ve Rablerine bakarlar.”

Kıyame : 22-23

Onlar ondördündeki ay’ı görüp, onu görmekte sıkıntı çekmedikleri gibi Rablerini göreceklerdir.

“ Peygamber - sallallahu aleyhi ve selem - şöyle buyurmaktadır : “ Şüphesiz sizler görmekte sıkıntı çekmediğiniz ondördündeki ay’ı gördü-ğünüz gibi Rabbinizi göreceksinizdir...”

Buhari : 16.c.7303.s – Müslim : 1.c.182.n

Ve yine İslam akidesi üzere olan bir Müslüman,Yüce Allah’ın gecenin son üçte birinde Celal ve Azametine yakışır bir şekilde gerçek bir nüzul ile dünya semasına indiğine de inanır.

“ … Peygamber s.a.v şöyle buyurmuştur : Rabbimiz gecenin son üçte biri kaldığı zamanda her gece dünya semasına iner ve : Kim bana dua eder, duasını kabul edeyim. Kim benden ister, ona istediğini vereyim. Kim benden mağfiret diler, onu mağfiret edeyim der.”

MÜSLİM : 2.C.758.N

Ve yine Yüce Allah’ın kıyamet gününde kulların arasında hüküm vermek üzere Celaline yakışır bir şekilde gerçek manasıyla geleceğine de inanırlar.... Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır :

“ ....... Melekler saf saf dizilip Rabbin geldiğinde.”
Fecr : 21 - 22

Ve yine isim ve sıfatlar hususunda akidesi düzgün olanlar ; Allah’ın kerim kitabında zikrettiği el sıfatını da kabul ederler... Çünkü kulları yoktan vareden Rabbleri onlara şöyle buyurmaktadır :

وَ مَا قَدَرُوا اللَّهَ حَقَّ قَدْرِهِ وَالْأَرْضُ جَمِيعاً قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّماوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى عَمَّا يُشْرِكُونَ

“ Onlar Allah’ı gereği gibi bilemediler. Halbuki kıyamet günü yer tamamen O’nun avucu içindedir. Göklerde sağ elinde dürülmüştür. O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir. ”
Züme : 67.AY.

قَالَ يَا إِبْلِيسُ مَا مَنَعَكَ أَن تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّ أَسْتَكْبَرْتَ أَمْ كُنتَ مِنَ الْعَالِينَ

“ Dedi ki : " Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi ? Büyüklendin mi, yoksa yücelerde olanlardan mı oldun ? "
Sad : 75

“ … Yine Allah Resulü s.a.v bir hadislerinde buyurur ki : Kıyamet günü kullar derler ki :
- Ey Rabbimiz ! Ferman buyur. Emrini ifaya her zaman hazır ve kullukta daimiz. Hayır senin iki elindedir. …… “
Müslim : 8.c.2829.n

İşte bütün bu hususlar, islamın haber verdiği ve müslümanın da kendisine bağlanacağı sahih bir akidedir.

Vel hamdu lillahi Rabbil Alemin


TACUDDİN EL - BAYBURDİ
0 yorum:

Yorum Gönder

Guraba Kitaplık..

Guraba Kitaplık..
tavsiye kitap..

Guraba Arşiv..


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)