GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

Dört İmamın İtikadı Aynıdır-6..

Etiketler: ,
İmam Ahmed’in İtikadı:


İmam Ahmed’in itikat konusundaki sözlerini ihtiva eden en önemli eser İmam Hallal’ın “es-Sünnet” isimli kitabıdır. Şeyhu’l İslam İbn Teymiyye şöyle dedi: “Ahmed’in usulu’d din konusundaki sözlerini Ebu Bekr Ahmed b. Muhammed b. Harun el- Hallal toplamıştır.[169] Burada İmam Ahmed’in itikadı ile ilgili olarak iki metin nakletmekle yetineceğiz .Bunlardan biri Abdus b. Malik’in İmam Ahmed hakındaki risalesidir ki bunu Tabakat’l Hanabile (1/241) de İmam İbn Ebi Yala, Şerhu İtikad (1/156) da İmam Lalkaî ve Menakibu İmam Ahmed (sh.216) ‘de İbn Cevzî ve başkaları rivayet ettiler.[170]

Bu konuda ayrıntılı bilgi için “el-Mesailu ve’r Resailu’l Merviyye an İmam Ahmed fi’l Akide” isimli esere müracaat edilebilir.[171]

İmam Lalkaî senedi ile Abdus b. Malik’den şöyle rivayet etti. Abdus şöyle dedi: İmam Ahmed b. Hambel’in şöyle dediğini işittim: “Bizde usulu’s sünnet şudur: Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabının görüşlerine sarılmak, onların yolundan gitmek ve bidatleri terketmektir. Çünkü her bidat bir dalalettir... Aynı zamanda husumeti, heva ehli ile beraber olmayı, cidali ve din hususunda husumeti terk etmektir. Sünnet, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sözleri, Kur’an’ın tefsiri ve delilleridir. Sünnette kıyas olmaz, misal verilemez. Sünnet akıl ve heva ile idrak edilemez. Bilakis o ittiba ve hevayı terkten ibarettir.

Sünneti lazime'den bir de hayrı ve şerri ile kadere iman ve bu konuda varid olan hadisleri tasdiktir. Kişi inandığı halde bundan bir haslet terk ederse bunun ehlinden değildir. Bu konuda niçin ve nasıl soruları sorulmamalı, sadece iman ve tasdik edilmelidir. Bu konuda varid olan hadisin tefsiri bilinmese dahi akla uyuyor ise ona iman ve teslimiyet gösterilmelidir. Kader ve ruyet konusundaki bazı hadisler bu kabildendir. Sikattan geldiği halde akla aykırı gözüken hadislere de yine iman etmek ve bu konuda tartışma ve cedele girmemek gerekir. Kader, Ruyet ve Kur’an ve diğer sünnet meselelerinde kelam yapmak mekruh ve yasaktır. Kelamcı bazı sözlerinde isabet etse de, kelam ve cidalı terk edip, hadislere uymadıkça ehli sünnet değildir. Kur’an Allah’ın kelamıdır ve mahluk değildir. Bu konuda bidate sapanlarla kesinlikle tartışmaya girme. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den gelen sahih hadislerde geldiği gibi kıyamet günü Allah’ın görüleceğine (ruyet) ve Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in Rabbini gördüğüne inanmak gerekir. Bu konudaki hadisler sahihtir. Katade İkrime’den O da İbn Abbas’dan rivayet etti. Ve Hakem b. Üban İkrime’den O da İbn Abbas’dan rivayet etti. Ve yine Ali b. Zeyd Yusuf b. Mihran Oda İbn Abbas’dan rivayet etti. Bizice hadis Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den geldiği gibi zahiri üzerinedir ve bu konuda kelam etmek bidattir. Geldiği gibi zahirine inanırız ve bu konuda kimseyle tartışmayız.

Kıyamet günü mizanına yani insanların amellerinin tartılacağına inanırız. Biz eserde de[172] varid olan bu hususa inanır ve bunu tasdik ederiz, inkar edenlerden yüz çevirir ve onlarla bu konuda bir tartışmaya girmeyiz. Ve yine Allah’ın kıyamet günü, O ve kulları arasında hiçbir tercüman bulunmaksızın, kullarıyla konuştuğuna inanır ve bunu tasdik ederiz.

Ve yine Havz’a ve hadislerde geldiği gibi Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ümmetini etrafında topladığı, genişlik ve uzunluğu aynı olan büyük bir havuzu olduğuna inanırız.

Kabir azabına ve ümmetin kabirde fitneye maruz kalacağına, Allah’ın dilediği ve irade ettiği şekilde Münker ve Nekir melekleri tarafından iman, İslam, Rabbinin ve peygamberinin kim olduğu konularında sorgulanacağına iman ve tasdik ederiz.

Ve Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şefaatine iman ederiz.

Bir topluluğun eserde de geldiği gibi, Allah’in dilediği şekilde cehennemde yanıp kömürleştikten sonra, cennete gireceklerine iman ederiz.

Deccal’in iki gözü arasında “kafir” olarak yazılmış olduğu halde geleceğine ve bu konuda varid olan hadislere İsa (as)’ın inip onu öldüreceğine iman ederiz.

İman söz ve ameldir, artar ve eksilir. Hadislerde şöyle varid olmuştur:

“Müminlerin ahlak bakımından en kamili, ahlak bakımından en güzel olanlarıdır.”[173]

“Kim namazı terk edere muhakkak ki küfretmiş olur”.

Namaz dışında terki küfür olan başka hiçbir amel yoktur. Kim namazı terkederse o kafirdir ve öldürülmesi helaldir.

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den sonra bu ümmetin en hayırlısı Ebu Bekr es-Sıddik, sonra Ömer b. Hattab sonra da Osman b. Affan’dır. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabı gibi, biz de o üçünü takdim ederiz.

Bu üçünden sonra üstünlük beş kişilik şura heyetindedir ki onlar da şunlardır: Ali b. Ebi Talib, Zübeyr, Talha, Abdurrahman b. Avf, Sad b. Ebi Vakkas. Bunların tamamı Hialafete ehil ve imam zatlardır. Bu konuda İbn Ömer’in hadisi delildir:

“Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hayatta iken dahi ümmetin efdali olarak Ebu Bekr sonra Ömer sonra Osman’ı görürdük ve sonraki konusunda sukut ederdik.”[174]

Şura ashabından sonra fazilet sırasında, Bedir ehli Muhacirler ve sonra da Bedir ehli Ensar gelir. Onlardan sonra da Müslüman olma ve hicret etme önceliğine göre Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in diğer ashabı gelir. Velev ki bir saat dahi Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sohbetinde bulunan veya gören kimse Onun sahabesi sayılır. Bunlar arasındaki fazilet müslüman olma önceliği ve daha fazla sohbetinde bulunma önceliğine göredir. İman ettiği halde gözleriyle bir saat dahi Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’i görme şerefi kazanmış an alt derecedeki bir sahabi dahi, tabiinin en üst derecesinde bulunan bir müslümandan daha faziletlidir.

İmamları dinleyip itaat etmek gerekir. Emiru’l Müminin: Müttaki veya facir, hilafet makamına oturan ve insanlar tarafından kabul edilip, rıza gösterilen kimsedir. Kılıç zoruyla bu makama geçen kişi de Emiru’l Müminin olarak isimlendirilir. Takvalı veya günahkar olsun, Emiru’l Mümininle beraber cihad etmek kıyamete kadar bakidir ve yürürlüktedir; terkedilemez.

Fey’in dağıtımı ve hadlerin ikamesi İmam’ın yetkisindedir. Bu konuda kimsenin onlara karşı çıkma hakkı yoktur. Zekatların da onlara verilmesi caiz ve uygundur. Müttaki veya asi olsun, zekatlarını onlara veren sorumluluğunu yerine getirmiş olur. Cuma namazını iki rekat olarak onların veya görevlendirdikleri şahsın arkasında kılmak caizdir. Kim Cumayı onların arkasında kıldıktan sonra tekrar iade ederse bidat işlemiş ve sünnete muhalefet etmiştir. Cuma namazının faziletinden yoksun kalmıştır. Sünnet, cumayı Müttaki veya facir imamın arkasında iki rekat olarak kılmak ve bunun tam olduğuna inanmaktır. Bu konuda şüpheye kesinlikle yer yoktur. Herhangi bir şekilde hilafeti elinde bulunduran ve insanların da kendisini halife olarak benimsedikleri müslümanların imamına isyan bayrağı kaldırmak caiz değildir ve sünnete aykırıdır. Asi bu hal üzere ölürse cahiliyye üzere ölmüş gibidir. Sultana karşı çıkmak ve onunla savaşmak hiç kimseye helal değildir. Bunu yapan kimse sünnete muhalif bir bidatçidir. Malı ve canına karşı saldırıya uğrayan kişinin kendini savunması ve bu yolda savaşması caiz ve haktır. Fakat kaçan saldırganları takip etme ve yakalama işi, müslümanların İmamı ve diğer yöneticilerine aittir. Canını ve malını savunurken öldürülen kişinin, hadislerde de geçtiği gibi şehid olarak gitmiş olduğu umulur. Bu konudaki naslardan şu hükümler anlaşılmaktadır: Saldırıya uğrayanların saldırgan bağilerle savaşmaları caizdir. Fakat kaçtıkları zaman onları takip etmek veya yenildikleri zaman öldürmek veya had uygulamak şahısların hakkı değildir. Esir alınan bağiler, muhakeme edilmek üzere yöneticilere teslim edilir.

Kıble ehlinden muayyen kimsenin kesin olarak cennete veya cehenneme gireceğine şehadet etmeyiz.

Fakat salih amel sahibinin cennete gireceğini ümid eder ve cehenneme girme ihtimalinden de korkarız. Günahkarların da cehenneme girmesinden korkar fakat aynı zamanda onlar için rahmet ümid ederiz. Günah işleyen cezasını görür, tevbe eden affolunur. Allah kullarının tavbelerini kabul eder ve günahlarını bağışlar. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in haber verdiği gibi, işlediği suçtan dolayı dünyada kendisine had uygulanan kimseye bu had günahından kefaret olur. Günahlara dalıp, tevbe etmeden ölen kimsenin işi Allah’a kalmıştır; dilerse ona azab eder ve dilerse de affeder. İtiraf ettiği veya delillerle tesbit edildiği zaman zina eden evli kimselerin recmedilmeleri haktır. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ve Raşid Halifeler recm cezasını tatbik etmişlerdir. Herhangi bir sebepten dolayı Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabına saygısızlık eden veya onlara kin besleyen kimse bu tavrından vazgeçmedikçe bidat ehlindendir. Nifak (münafıklık), Allah’tan başkasına taptığı ve inanmadığı halde inanıyormuş gibi görünmektir ki bu da kesin küfürdür. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dönemindeki münafıklar da böyle yapıyorlardı. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) de şöyle buyurmuştur:

“Şu üç haslet kimde bulunursa o münafıktır...”[175]

Bu ve aşağıdaki şu sahih hadislerin tefsirlerini bilmesek de bunlara iman ederiz.

Bu nevi hadislerden bazıları şöyledir:

“Benden sonra birbirinizin boynunu vurarak küfre dönmeyin.”[176]

“İki müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya gelirlerse katil de maktul da cehennemdedir.”[177]

“Müslümana sövmek fısk ve onu öldürmek küfürdür.”[178]

“Kim kardeşine ‘Ey kafir’ derse ikisinden biri kafirdir.”[179]

“Nesebden teberrü eden küfretmiştir, incelse de.”[180]

Bu ve benzer diğer sahih hadislere bir açıklama getiremesek de iman ederiz; fakat bu konuda kimseyle tartışma ve cedele girmeyiz.

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in de hadislerinde buyurduğu gibi, cennet ve cehennem mahlukturlar ve halen yaratılmış olarak mevcutturlar:

“Cennete girdim ve bir saray gördüm”, “Ve kevseri gördüm”, “Cehenneme baktım ve içindekilerin çoğunun kadınlardan olduklarını gördüm”.

Kim cennet ve cehennemin yaratılmadığını iddia ederse Kur’an’ı ve Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘in hadislerini yalanlamış olur. Bu kişinin cennet ve cehenneme inandığını sanmıyorum. Kıble ehlinden ölen kimsenin cenaze namazı kılınır ve onun için mağfiret dilenir. Büyük veya küçük günahlarından dolayı hiçbir kıble ehlinin cenaze namazı terk edilmez. Hesabı ise Allah’a kalmıştır.

İki: İmamı Ahmed’in İtikadı ile ilgili olarak aktaracağımız ikinci metin, İmam Ahmed’in Müsedded b. Müserhed’e göndermiş olduğu risaledir ki İbn Teymiyye bu risale hakkında şöyle dedi: “Bu risale hadis ve sünnet ehli arasında oldukça meşhurdur. Alimler bu risaleyi hüsnü kabulle değerlendirmişlerdir. Abdullah b. Batta İbane isimli kitabında zikretti ve Kadı Ebu Yala gibi birçok alim buna itimad ettiler.[181]

Risale şöyle başlıyor: Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla başlarım.

Her zaman diliminde, sapıtanları hidayete çağıran, kötülükleri nehyeden, Allah’ın kitabı ile ölüleri, Peygamberinin sünneti ile de cahalet ve riddet ehlini dirilten alimler var eden Allah’a hamd olsun. İblis’in katlettiği nice insanları onlar ditilttiler. Sapıtmışları yola getirdiler. Aşırıların ve bidatçilern dine yönelik tahriflerini onlar düzelttiler. Fitneyi onlar giderdiler. Fitne ehli Kitab’da ihtilaf ettiler ve Allah hakkında ileri geri konuştular ki Allah (cc) zalimlerin dediklerinden münezzeh ve yücedir. Her saptırıcı fitneden Allah’a sığınırız. Salat ve selam Peygamberiz Muhammed’in ve âlinin üzerine olsun! Bundan sonra:

Allah bizi ve sizi razı olduğu şeyler üzerine sabit kılsın ve gazab ettiği her şeyden sakındırsın. Ve yine bizi ve sizleri, Onu bilenlerin ve Ondan korkanların amelleri gibi amel işlemeye muvaffak kılsın! Size ve kendi nefsime yüce Allah’ın takvasını, sünnet ve cemaate sarılmayı tavsiye ederim. Buna muhalefet edenlerin başlarına neler geldiğini biliyorsunuz. Bize Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şöyle dediği ulaştı: “Allah kulunu sarıldığı bir sünnet sebebiyle cennete girdirir.” Size hiçbir şeyi Allah’ın kelamı olan Kur’an’ın önüne geçirmemeyi emrediyorum. Allah’ın kelam buyurduğu şey mahluk değildir. Geçmiş zamanlarla ilgili verilen haberler mahluk değildir. Levhi mahfuzda bulunan şeyler mahluk değildir. Mahluktur diyen Allah’a küfretmiştir. Bunlara tekfir etmeyenler kafirdir. Kur’an’dan sonra Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünneti ve ashabının ve onlardan sonra da tabiinin O’ndan rivayet ettikleri hadisler gelir. Peygamberlerin getirdiklerini tasdik etmekle sorumluyuz. Sünnete tabi olmak kurtuluştur. Sünnet tabaka tabaka ilim ehli tarafından bize nakledilmiştir. Cehm’in görüşlerinden sakınınız. O rey ve husumet sahibidir...

İman söz ve ameldir, artar ve eksilir. İyilik işlediğiniz zaman artar, kötülük ettiğiniz zaman da azalır. Kişi imandan islama çıkar ve tevbe ettiği zaman tekrar imana döner. Fakat İslam’dan yüce Allah’a şirke veya farzlarından birini inkara çıkmaz. Fakat ihmal ve tembellik yüzünden farzları terk edenlerin işleri Allah’a kalmıştır. Dilerse af, ve dilerse azab eder....

Hayrı ve şerri ile beraber kaza ve kadere iman ederiz. Tatlısı ve acısı Allah’tandır. Allah cenneti diğer halkı yaratmadan önce yarattı ve cennet ehlini yarattı. Cannetin nimetleri daimidir. Cennetin daimi olmadığını söyleyen kafirdir. Allah cehennemi ve cehennem ehlini yarattı. Cehennemin azabı da daimidir. Allah (cc) bir topluluğu Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in şefaati ile cehennemden çıkaracaktır. Cennet halkı Rablerini gözleri ile göreceklerdir. Allah Musa ile konuştu. İbrahim’i kendisine halil (dost) edindi. Mizan haktır. Sırat haktır. Peygamberler haktır. Meryem’in oğlu İsa Allah’ın kulu ve elçisidir. Havz ve şefaate iman ederiz. Arş ve kürsiye iman ederiz. Ölüm meleğine ve onun önce insanların ruhlarını kabz ettiklerine sonra da iman, tevhid ve elçilerden sorgulanmak üzere ruhları cesetlere geri iade ettiklerine iman ederiz. Sura üfleneceğine iman ederiz. Sur, İsrail’in üflediği boynuza denilir. Medine’de bulunan ve yanında Ebu Bekr ile Ömer’in bulunduğu bilinen kabir Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kabridir. Kulların kalpleri Allah'ın parmaklarından iki parmağı arasındadır. Deccal bu ümmetin döneminde çıkacaktır. İsa b Meryem inerek onu Babu’l Lüdd’de[182] öldürecektir.

Ehli sünnet alimlerinin redettikleri şeyler, kötüdür. Tüm bidatlerden kaçının. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den sonra gözler Ebu Bekr’den daha hayırlısını görmedi. Gözler O’ndan sonra, Ömer ve O’ndan sonra da Osman’dan daha hayırlısını görmedi.

(Ahmed şöyle dedi: İbn Ömer’in tafdil hadisinden dolayı Ebu Bekr, Ömer ve Osman der, sonra suküt ederdik.) Ahmed şöyle dedi: Vallahi bunlar raşid ve mehdi halifelerdir.

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in cennetle müjdelediği on kişi şunlardır: Ebu Bekr, Ömer, Osman, Ali, Talha, Zübeyr, Sad, Said, Abdurrahman b. Avf, Ebu Ubeyde b. Cerrah. Namazda elleri kaldırmak ve imamın ‘veladdalin’ demesinden sonra cehri olarak ‘amin’ demek iyilik ve güzel davranıştandır. Müslümanların imamının salahı için dua edilir ve ona karşı silahlı eyleme geçilmez. Fitne döneminde savaşa iştirak edilmez. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)in cennetle müjdelediği on kişi dışında müslümanlardan hiç kimse için fülan cennettedir, fülan cehennemdedir denilemez.

Allah kendini nasıl vasfediyorsa siz de O’nu öylece vasfedin. Allah’ın kendinden nefyettiğini siz de O’ndan nefyedin. Heva ehli ile cidale girmekten ve Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabı hakkında sui zandan kaçının. Onların aralarında geçen kötü olayları değil, faziletlerini konuşun. Din konularda bidat ehline danışmayın ve onlarla yolculuğa çıkmayın.

Velisinin iznini almadan ve iki adil şahit olmadan nikah yapmayın. Muta nikahı kıyamete kadar haramdır. Müttaki ve facir imamın arkasında vakit, cuma ve bayram namazlarını kılınız. Ehli kıbleden vefat eden herkesin namazını kılınız. Onların hesapları ise Allah’a kalmıştır. Cihad veya hacca çıkan İmamla bereber çıkınız. Cenaze tekbiri dörttür. Eğer İmam Ali b. Ebi Talib gibi beşinci kez tekbir getirirse siz de onunla beraber tekbir getirin. Abdullah b. Mesud şöyle dedi: İmam tekbir getirdikçe siz de tekbir getirin. İmam Ahmed şöyle dedi: Şafii bu konuda bana muhalefet ederek şöyle dedi: İmam dörtten fazla tekbir getirirse namaz iade edilir. Şafii bu konuda Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in cenaze namazında dört tekbir getirdiği hadisini delil getirdi. Misafir için mesh üç gün ve gecedir. Mukim için ise bir gün ve gecedir. Gece ve gündüz namazları ikişer ikişer kılınır. Bayram namazından önce nafile namaz kılınmaz. Mescide girdiğiniz zaman iki rekat tahiyyetu’l mescid namazı kılmadan oturmayın. Vitir tek rekat ve ikamet teklidir.

Ehli sünneti sev. Allah bizi ve sizi İslam ve sünnet üzerine öldürsün. Bizi ve sizi ilim ile rızıklandırsın, sevdiği ve razı olduğu ameller işlemeye muvaffak kılsın.[183]



Son Söz:


İşte bunlar ‘Dört İmam’ın itikatlarından bazı cümlelerdir. Daha öncede belirttiğimiz gibi imamlar ve ümmetin selefinin itikad usulü aynıdır. Bu nedenle İmam Buharî onların mezheblerin anlatırken şöyle dedi:

Hicaz, Mekke, Medine, Küfe, Basra, Vasıt, Bağdad, Şam ve Mısır diyarlarında değişik zamanlarda ve birçok kere binden fazla alimle görüştüm. Kırk altı yıl boyunca onları idrak ettim. Şam, Mısır ve Cezire alimleriyle iki kere, Basra alimleriyle iki senede dört kere, Hicaz’da altı yıl boyunca, Küfe ve Bağdad’a ise aralarında şu Horasan muhaddislerinin de bulunduğu şahıslarla beraber sayısız kereler gittim ve buranın alimleriyle görüştüm. Bunlar: Mekkî b. İbrahim, Yahya b. Yahya, Ali b. Hasen b. Şakik, Kuteybe b. Said ve Şihab b. Muammer.

Şam’da görüştüklerim: Muhammed b. Yusuf el-Feryabî, Ebu Müsehher Abdu’l E’la b. Müsehher, Ebu Muğire Abdilkuddüs b. Haccac, Ebu’l Yeman Hakem b. Nafi ve daha birçokları...

Mısır: Yahya b. Kesir, Ebu Salih-Leys b. Sad’ın katibi-, Said b. Ebi Meryem, Asbağ b. Ferc ve Naim b. Hammad.

Mekke: Abdullah b. Yezid el-Mukrî, Mekke Kadısı Süleyman b. Harb, Ahmed b. Muhammed el-Ezrakî.

Medine: İsmail b. Ebi Üveys, Mutrif b. Abdillah, Abdullah b. Nafi ez- Zübeyrî, Ahmed b. Ebi Bekr eba Musab ez-Züheri, İbrahim b. Hamza ez-Zübeyrî ve İbrahim b. el- Münzir el- Huzzamî.

Basra: Ebu Asım ed-Dahhak b. Muhallid eş-Şeybanî, Ebu’l Velid Hişam b. Abdilmelik, Haccac b. Minhal ve Ali b. Abdillah b. Cafer el-Medinî.

Küfe: Ebu Naim Fadl b. Dekin, Ubeydullah b. Musa, Ahmed b. Yunus, Kubeysa b. Ukbe, İbn Numeyr, İbn Ebi Şeybe’nin iki oğlu Abdullah ve Osman.

Bağdad: Ahmed b. Hanbel, Yahya b. Muin, Ebu Muammer, Ebu Haysüme, Ebu Ubeyd el-Kasım b. Selam.

Cezire’den: Amr b. Halid el-Harranî.

Vasıt’dan: Amr b. Avn, Asım b. Ali b. Asım.

Moro[184]’dan: Sadka b. Fadl, İshak b. İbrahim el-Hanzelî.

İhtisar amacıyla sadece bu isimlerle iktifa ediyorum. Tüm bu alimlerin şu hususlarda birleştiklerini gördüm:

*Din, söz ve ameldir. Cenabı Hakk şöyle buyurdu:

“Halbuki onlara ancak, dini yalnız O’na has kılarak ve hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekât vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur.” (Beyyine, 98/5)

*Kur’an Allah’ın kelamıdır ve mahluk değildir. Hakk Teala şöyle buyurdu:

“Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş’a istivâ eden, geceyi, durmadan kendisini kovalayan gündüze bürüyüp örten; güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğmiş durumda yaratan Allah’tır!” (Araf, 7/54)

Ebu Abdillah Muhammed b. İsmail şöyle dedi: İbn Uyeyne şöyle dedi: Allah (cc) şu buyruğuyla ‘halk’ ve ‘emr’i birbirinden ayırdı:

“Bilesiniz ki,yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir” (Araf, 7/54)

*Hayır ve şer kader iledir. Hakk Teala şöyle buyurdu:

“De ki:”Ben ağaran sabahın Rabbine sığınırım,

Yarattığı şeylerin şerrinden” (Felak: 113/1-2)

“Oysa ki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı, dedi.” (Saffat, 37/96)

“Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.” (Kamer, 54/49)

*Günahtan dolayı hiçbir kıble ehlini tekfir etmeazler. Çünkü Cenabı Hakk şöyle buyurdu:

“Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (günahları) dilediği kimse için bağışlar” (Nisa, 4/48)

*Onlardan hiç kimsenin Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in ashabını yerdiğini görmedim. Aişe şöyle dedi:

“Onlar için istiğfar etmek emrolundu.”

Hakk Teala şöyle emretti:

“Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” (Haşr, 59/10)

*Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine aykırı bidatlerle mücadele halinde idiler. Hakk Teala şöyle buyurdu:

“Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın.” (Âl-i İmran, 3/103)

“Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz.” (Nur, 24/54)

*Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in sünnetine uymaya teşvik ederlerdi. Şöyle buyurdu:

“Şüphesiz bu, benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. (Başka) yollara uymayın. Zira o yollar sizi Allah’ın yolundan ayırır. İşte sakınmanız için Allah size bunları emretti.” (Enam, 6/153)

*Ehli olanlarla emr konusunda mücadeleye girilmez. Hakk Teala şöyle buyurdu:

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygamber’e ve sizden olan ulülemre (idarecilere) de itaat edin.” (Nisa, 4/59)

Bir hadisi şerifte de Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Allah için ihlasla amel işlemek, Müslüman idarecilere itaat etmek ve cemmate yapışmak emredilmiştir.”[185]

*Ümmeti Muahmmed (sallallahu aleyhi ve sellem)’e kılıç çekilmez.

Fudeyl şöyle dedi: “Eğer kabul edilecek duam olsaydı bunu İmam için yapardım. Çünkü İmam salah bulursa ülke ve halk emniyet içinde olur.”

İbn Mübarek şöyle dedi: Ey hayır muallimi senden başka buna kim cesaret edebilir.

İmam Buhari’nin Ehli Sünnet’in genelinin itikadını beyan etmesi gibi, Lalikaî’nin senedi ile Ebu Muhammed Abdirrahman b. Ebi Hatim’den rivayet ettiği gibi Ebu Züra ve Ebu Hatim’de ilim ve sünnet ehlinin itikatlarını beyan etmişlerdir:

“Babama ve Ebu Züra Ehli Sünnetin Usulu’d Din hususundaki mezheblerini, imamların ve kendilerinin bu konudaki görüşlerini sordum. Bana şöyle cevap verdiler: Hicaz, Irak, Şam ve Yemen gibi Tüm İslam diyarlarının alimlerini idrak ettik. Onların mezhebleri şöyledir:

*İman söz ve ameldir. Artar ve eksilir.

*Allah’ın kelamı olan Kur’an hiçbir yönüyle mahluk değildir.

*Kader hayrı ve şerri ile Allah’tandır.

*Peygamber (sav)’den sonra ümmetin en hayırlısı Ebu Bekr es-Sıddık, sonra Ömer b. Hattab, sonra Osman b. Affan ve sonra Ali b. Ebi Talib’dir. (Hepsine selam olsun!)

Bu dördü Raşid ve Mehdî halifelerdir.

Peyganber (sallallahu aleyhi ve sellem) bilinen on sahabeyi cennetle müjdelemiştir. Bu haktır. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in tüm ashabına sevgi ve saygı göstermek, aralarında geçenler için onları kınamaktan sükut etmekle sorumluyuz.

*Allah (cc) kendisini kitabında ve Elçisinin diliyle tanıttığı gibi Arşının üzerindedir. Fakat nasil diye sorulamaz. O her şeyi ilmi ile ihata etmiştir. “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.” (Şura, 42/11)

*Allah Tebareke ve Teala ahirette görülecektir: Allah’ın dilediği şekilde Cennet ehli O’nu görecek ve kelamını işiteceklerdir. Cennet ve cehennem haktır. Her ikisi de mahlukturlar ve ebedi olarak yok olmayacaklardır. Allah’ın bağışladıkları hariç, cennet dostlarının sevap yeri, cehennem de günaha dalanların azab yeridir.

*Sırat haktır.

*Mizan haktır. İki kefesi olan bu mizanda (terazide) kulların amelleri tartılır.

*Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in havuzu haktır.

*Şefaat haktır.

*Öldükten sonra dirilmek haktır.

*Büyük günah sahiplerinin işi Allah’ın dilemesine almıştır.

*Kıble ehlini günahları nedeniyle tekfir etmeyiz. Gizliliklerini ise Allah’a havale ederiz.

*Her zaman ve dönemde cihad ve hac farzlarını İmam ile beraber eda ederiz.

*İmamlara karşı silahlı başkaldırıyı ve fitne döneminde savaşmayı caiz görmeyiz. Allah’ın başımıza geçirdiği yöneticiye itaat ederiz. Sünnet ve cemaate uyar; ihtilaf ve ayrılıklardan sakınırız.

*Cihad, Allah’ın Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’i gönderdiği günden kıyamet gününe kadar geçerlidir.

Başımızda bulunan İmamla beraber cihad ederiz. Hiçbir şey cihadı iptal edemez.

*Hacc da böyledir. Zekat müslümanların İmamına veririz.

*Ahkam ve miras hukukunda insanların zahiri dikkate alınır ve mümin muamelesine tabi tutulurlar. Allah katındaki durumlarını ise yine Allah’a havale ederiz.

*Kim kendisine hakiki mümin derse o bidatçidir. Kim de kendisinin Allah katında mümin olduğunu söylerse o yalancıdır. Fakat kim Allah’a hakikaten inandığını söylerse o isabet etmiştir.

*Mürcie, bidatçi ve sapık bir fırkadır.

*Kaderiye, bidatçi ve sapık bir fırkadır.

Bunlardan kim Allah’ın bir şeyi olmadan önce bilmeyeceğini söylerse o kafirdir.

Cehmiyye kafirdir.

*Rafiziler İslam’ı reddettiler.

*Hariciler dinden çıkmışlardır.

*Kim Kuran’ın mahluk olduğunu söylerse o dinden çıkıp kafir olmuştur. Anladığı halde onların küfründen şüphe eden de kafirdir.

*Kim Allah’ın kelamından şüphe eder ve ‘mahluk olup olmadığını bilmiyorum’ derse o kimse Cehmî’dir. Bu konuda bilgisiz olanlar ise tekfir edilmez, öğretilirler.

*Kim Kur’an lafzı ile mahluktur derse o da Cehmîdir.

Ebu Muhammed şöyle dedi: Babamın şöyle dediğini işittim:

“Bidatçilerin alametleri şöyledir: Zındıkların alameti, ehli sünneti Haşaviye olarak isimlendirmesidir. Bununla sünnet ve eserleri iptal etmeyi amaçlıyorlar.

Cehmiyye’nin alameti: Ehli sünneti Müşebbihe olarak isimlendirmesidir.[186]

Kaderiye’nin alameti: Ehli eseri Mücebbire olarak isimlendirmesidir.[187]

Mürcie’nin alameti: Ehli sünneti Muhalife ve Noksaniye olarak isimlendirmesidir.[188]

Rafize’nin alameti: Ehli Sünneti Nasibe olarak isimlendirmesidir.[189]

Oysa Ehli Sünnet tüm bu isimlerden uzaktır ve tek bir isim üzere toplanmışlardır.

Ebu Muhammed şöyle dedi:

Babam ve Ebu Züra’nın, bidat ve dalalet ehlini terk etmeyi emrettiklerini, bu konuda şiddetli davrandıklarını ve sahabe sözlerine başvurmadan, sadece reye dayanarak kitap yazılmasını yasakladıklarını gördüm.

Ayrıca kelam ehli ile oturmaktan ve kelamcıların kitaplarını okumaktan men ederlerdi. Her ikisi de ‘Kelam sahibi kesinlikle kurtulamaz’ derlerdi.

Ebu Muhammed şöyle dedi: Ben de bu sözlere aynen iştirak ediyorum.

Ebu Ali b. Hubeyş el-Mukrî şöyle dedi: Ben de bu sözlere aynen iştirak ediyorum.

Şeyhimiz (İbn Muzaffer) şöyle dedi: Ben de aynen iştirak ediyorum.

Tarisiti şöyle dedi: Ben de aynen iştirak ediyorum.

Şeyhimiz es-Selefi şöyle dedi: Ben de aynen iştirak ediyorum.

Ebu Hatim Muhammed b. İdris b. Münzir el-Hanzalî er-Razi’nin bazı kitaplarında şöyle yazdığını gördüm: Mezhebimiz ve ihtiyarımız Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ‘e, Sahabesine, tabiine ve onlardan sonra ihsan üzere onlara tabi olan alimlere uymak ve bidatlerden kaçınmaktır. Ebu Abdillah Ahmed b. Hanbel, İshak b. İbrahim, Ebu Ubeyd el-Kasım b. Selam ve Şafii gibi eser alimlerinin mezheblerine uyarız. Kitab ve Sünnete sarılır ve değişik ülkelerdeki şu imamlara tabi oluruz: Medine’de Makik b. Enes, Şam’da Evzaî, Mısır’da Leys b. Sad, Irak’da Süfyan es-Sevrî ve Hammad b. Ziyad. Hadis olmayan konularda Sahabe ve Tabiinin görüşlerine başvururuz.

Bidatçilerin, tezvircilerin ve yalancıların görüşlerine itibar etmeyiz.

Kerabis’in[190] kitaplarını okumaktan ve onun arkadaşlarıyla tartışmaktan sakınırız.

Kur’an Allah’ın kelamıdır. Allah’ın ilmi, isimleri, sıfatları, emir ve yasakları hiçbir bakımdan mahluk değildir.

Kim böyle olduğunu iddia ederse, o kimse dinden çıkmış ve kafir olmuştur. Bilip anladığı halde onun küfründen şüphe duyan da kafirdir.

Vakfiyye ve Lafziyye firkaları Cehmiyyedendir. Ebu Abdillah Ahmed b. Hanbel böyle dedi.

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den ve ondan sonra Sahabe ve ihsan üzere onlara tabi olanTabiinden gelen eserlere (sözlere) tabi oluruz.

Kelamcıları ve meclislerini, eserlere itibar etmeyip kendi görüşleriyle kitap yazanları terkederiz.

Tercihimiz şudur: İman, söz ve ameldir. Dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve organlar ile ameldir. Namaz, malı olanlara zekat, güç yetirenlere hac, ramazan orucu ve Allah’ın kullarına yüklediği diğer tüm farzlar buna dahildir. Bunları yerine getirmek imandandır.

İman artar ve eksilir.

Kabir azabına iman ederiz.

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’e ikram edilecek havuz haktır.

Kabir sorgusuna iman ederiz.

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’e mahsus şefaate iman ederiz.

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in tüm sahabelerine saygı duyarız ve şu İlahi buyruktan dolayı onların hiçbirine sövmeyiz:

“Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” (Haşr, 59/10)

Allah’ın arşında kullarının fefkınde olduğuna inanırız.

”O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir.” (Şura, 42/11)

İmamlara karşı silahlı başkaldırıyı tasvip etmeyiz. Fitne döneminde savaşmayız, Başımızda bulunan yöneticiye itaat ederiz.

Namaz, hacc, cihad’ı imamla beraber eda ederiz ve hayvanların zekatlarını İmam’a veririz

Hadislerde de geçtiği gibi muvahhid bir topluluğun şefaat ile cehennemden çıkıp cennete gireceklerine inanırız.

Biz Allah’a inanıyoruz deriz. Süfyan es-Sevrî ve Evzaî kişinin ‘ben hakiki müminin ve imanımı tamamlamışım’ demesini hoş görmediler.

Bidat ehlini alameti: Ehli esere sataşmasıdır.

Cehmiyye’nin alameti: Ehli sünneti Müşebbihe ve Nabite olarak isimlendirmesidir.

Kaderiye’nin alameti: Ehli sünneti Mücebbire olarak isimlendirmesidir.

Zındıkların alameti: Ehli sünneti Haşeviye olarak isimlendirmesidir. Böylece Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’den gelen eserleri iptal etmek istiyorlar.

Allah bizi ve tüm müminleri razı olduğu söz ve amelleri işlemeye muvaffak kılsın. Salat ve selam Peygamberimizin üzerine olsun.[191]

Bundan sonra: İmamlar ve ümmetin selefinin aynı itikat üzerinde toplanmış olmaları şaşılacak bir şey değildir. Çünkü onlar ilimlerini, hiç değişmemiş olan, kendisine batılın asla yaklaşamadığı aynı kaynaktan ve hevadan değil, kendisine gelen vahiyden konuşan aynı vahiy sahibinden almışlardır.

Allah katında olan şeyde ne ihtilaf ne de değiştirme söz konusu değildir.

”Hâla Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı.” (Nisa, 4/82)

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in itikad konusunda getirdikleri, kendisinden önce gelen diğer peygamber kardeşlerinin getirdiklerinin bir devamıdır.

“ “Dini ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin” diye Nuh’a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim’e, Musa’ya ve İsa’ya tavsiye ettiğimizi Allah size de din kıldı.” (Şura, 42/13)

Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in de buyurduğu gibi Peygamberler kardeştirler:

“Peygamberler kardeştirler...”[192]

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in buyurduğu gibi dinleri aynıdır.

“Biz Peygamberler topluluğu olarak dinimiz birdir”[193]

Bir önceki Peygamber bir sonrakini müjdeler, sonraki de öncekini destekler. İslam ümmeti tek bir ümmettir.

“Hakikaten bu (bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise bana kulluk edin.” (Enbiya, 21/92)

Salat ve selam kıyamet gününe kadar Peygamberimiz Muhammed’e, aileine ve ashabına olsun...

-----------------------------------------------------------

[169] Fetava,12/325.

[170] Adabu’ş Şafii: sh. 187, Menakibu’ş Şafii (İbn Kesir): sh.185, Tevalü’t Tesis: sh. 64.

[171] el-İbanetu’l Kübra: sh. 535-536.

[172] Bunu aynı şekilde Cilau’l Ayneyn (sh.227)’de Numam el-Alusî ve el-Medhal ila Mezhebi İmam Ahmed (sh.19)’de İbn Bedran zikretti.

[173] Derleyen ve tahkik eden Abdu’l İlah el-Ahmedî’dir.

[174] Şerhu’t Tahaviye,sh: 483.

[175] Ebu Davud (rakam 4682), Tirmizi ve sahihledi. (2612), Ahmed: (2/250).

[176] Buharî (Feth ile beraber. Rakam 33655), Ebu Davud (4627), Tirmizî: (3707).

[177] Bkz. Babu’l Alametu’l Münafık, Sahihu’l Buharî: 1/14.

[178] Buharî (Feth ile, rakam 121), Müslim (605).

[179] Buharî (21), Müslim (2888).

[180] Buharî (48), Müslim (116).

[181] Buharî (6103), Müslim (111).

[182] Ahmed: 2/210, Darimî: 2864.

[183] İbn Cevzî, Menakibu’l İmam Ahmed: sh.216. Minhecu’l Ahmed: sh 87. Cilau’l Ayneyn, 186. İbn Bedran, El-Medhal ila Mezhebi Ahmed, sh: 9.

[184] Moro, Horasan’da meşhur bir kenttir. (Bkz. Mucemu’l Büldan, 5/12.)

[185] Bu hadis bir grup sahabeden rivayet edilmiştir. Sünenü’t Tirmizî: 2658, el-Müsned: 4/80.

[186] Çünkü ehli sünnet Allah’ı Onun kendisini vasfettiği şeylerle vasfederler.

[187] Ehli sünnet her şeyin Allah’ın kaderi ile olduğunu inandıklarından, kaderiyye bunun kulları cebr anlamına geldiğini iddia etmiştir. Oysa Ehli sünnet inkarcı Kaderiye ile aşırı Cebriyye arasında orta bir yol üzeredir.

[188] Ehli Sünnet’in imanın artıp eksilebildiğini söylemesi nedeniyle bu ismi yakıştırmışlardır. Mürcie ise imanın parçalanamayacağını iddia etmiştir. Ehli sünnet bu konuda da Mürcie ile Harici ve Mutezili Vaidiler arasında orta bir yol tutmuştur.

[189] Ebu Bekr ve Ömer’i öne geçirmeleri nedeniyle Şiiler Ehli Sünnet’in Ali ve Ehli Beyt düşmanı olduklarını iddia etmişlerdir ki ehli sünnet bundan beridir. Gerçekte ise Ehli sünnet sadece naslara uymaktadır ve Ehli Beyt sevgisi Ehli Sünnet ve’l Cemaat itikadından bir cüzdür. Ehli Sünnet bu konuda da Rafiziler ile Hariciler arasında orta bir yol üzeredirler.

[190] İmam Ahmed öğrencilerinin bu adamla konuşmalarını yasaklamıştır. (Tarihu Bağdad: 8/64-67).

[191] Bu metin aynen İmam Lalkaî’nin Şerhu Usuli İtikadi Ehli’s Sünne İsimli eserinden alınmıştır.

[192] Buharî: 4/142 ve başkakarı.

[193] Tahrici daha önce geçti.

Usulu’ddin inde eimmeti’l erbaa vahidetun
0 yorum:

Yorum Gönder

Guraba Kitaplık..

Guraba Kitaplık..
tavsiye kitap..

Guraba Arşiv..

Guraba Yazılar..


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)