GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

İmam Malik B. Enes (r.h) Akidesi..

Etiketler:
İmam Malik'in Tevhide Dair Görüşleri


El-Herevî'nin rivayetine göre Şafiî şöyle demiştir:

Malik'e kelâm ve tevhide dair soru soruldu. Malik dedi ki:

"Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in ümmetine istincânın nasıl yapılacağını öğretip tevhidi öğretmemesi imkansızdır. Tevhid Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in:

"Ben; Allah'tan başka ibadete layık hiç bir ilah yoktur deyinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum." sözleriyle ifade ettiği şeydir.

(Buhârî, Zekat, Babu Vucubi'z-Zekat, III, 262, h. 1399; Müslim, İman, Babu'l-Emri bi Kıtali'n-Nas..., I, 5, h. 32; Nesai, Zekat, Babu Manii'z-Zekat, V, 14, h. 2443. Hepsi de Ubeydullah b. Abdullah b. Utbe b. Mes'ud'dan o Ebu Hureyre'den yoluyla rivayet etmişlerdir. Ebû Dâvûd, Cihad, Alâmâ Yukatelu'l-Muşrikûn, III, 101, h. 2640. Ebu Salih'den Ebu Hureyre'den yoluyla.)

Kendisi sebebiyle malın ve kanın korunduğu şey, tevhidin hakikatini ifade eder." (Zemmu'l-Kelâm, vr. 210)

Darakutnî'nin rivayetine göre el-Velid b. Müslim dedi ki:

Ben Malik'e, Sevrî'ye, Evzaî'ye ve Leys b. Sa'd'a (Allah'ın) sıfatlarına dair rivayet edilmiş haberler hakkında sordum da hepsi de: "Onları geldikleri gibi kabul ediniz," dediler." (Darakutni, es-Sıfat, s. 75; el-Âcurrî, eş-Şeria, s. 314; Beyhaki, el-İtikad, s. 118; İbn Abdi'l-Berr, et-Temhid, VII, 149)

İbn Abdi'l-Berr dedi ki:

Malik'e: Allah kıyamet gününde görülecek mi diye soruldu. O: "Evet," dedi. Aziz ve celil olan Allah:

"O günde yüzler var ki apaydınlıktır, Rablerine bakıcıdırlar." (Kıyame, 75/22-23) diye buyurmaktadır.

Bir başka topluluk hakkında da şöyle buyurmaktadır:

"Hayır, muhakkak ki onlar o günde Rablerinden elbette perdelenmiş olacaklardır." (Mutaffifin, 83/15) (el-intika, s. 36)

Kadı lyad, Tertibu'l-Medârik'de ( II, 42) İbn Nafi'den ve Eşheb'den şunları nakleder:

-Biri diğerinin nakillerinden bazı yerlerde fazla lafızlar ilavesiyle-:

Ey Abdullah'ın babası "o günde yüzler var ki apaydınlıktır, Rablerine bakıcıdırlar." (Kıyâme, 75/22-23) diye buyurulmaktadır. Onlar Allah'a mı bakacaklar?

İmam Malik:

"Evet şu iki gözleriyle dedi.

Ben kendisine:

Bazıları Allah'a bakılmaz derler. Burada "bakıcı" sevabı bekleyici anlamındadır, diyorlar. Dedi ki: Yalan söylemişlerdir. Aksine Allah'a bakılacaktır. Sen Musa aleyhisselâm'ın:

"Rabbim bana kendini göster de sana bakayım." (Araf, 7/143) dediğine dikkat etmez misin? Musa'nın Rabbinden imkansız bir şeyi istediğini uygun görebilir misin? Bunun üzerine Allah kendisine:

"Beni asla göremezsin..." (Araf, 7/143)

Yani dünyada (göremezsin), dedi. Çünkü dünya bir yok oluş yurdudur. Yok olup fani olacak bir şey ile kalıcı olana bakılmaz. O bakımdan kalıcılık yurduna girecek olurlarsa kalıcı olan ile kalıcı olana bakabileceklerdir.

Ayrıca Yüce Allah: "Hayır muhakkak ki onlar o günde Rablerinden elbette perdelenmiş olacaklardır." (Mutaffifin, 83/15) diye buyurmuştur."

(İmam Malik'ten "İbn Nafi" adı ile rivayet nakledenler iki kişidir.
Birincisi Abdullah b. Nafi b. Sabit ez-Zubeyrî Ebu Bekr el-Medenî'dir. İbn Hacer onun hakkında şunları söylüyor: Doğru sözlü birisidir. 216 h. yılında vefat etmiştir."
İkincisi ise Abdullah b. Nafi b. Nafi el-Mahzumî'dir. Onların azadlıları olup künyesi Ebu Muhammed el-Medenî'dir.
İbn Hacer onun hakkında şunları söylemektedir: "Sika birisidir. Yazdıkları sahihtir. Fakat hıfzında bir parça gevşeklik vardır. H. 206 yılında vefat etmiştir. Daha sonra vefat ettiği de söylenmiştir." (Takribu't-Tehzib, I, 445-456; Tehzibu't-Tehzib, VI, 50-51)

(Eşheb b. Abdu'l-Aziz b. Davud el-Kaysi Ebu Ömer el-Mısri'dir. İbn Hacer onun hakkında şunları söyler: "Sikadır, fakihtir. 204 h. yılında vefat etmiştir." (Takribu't-Tehzib, I, 80) Biyografisi için bk. Tehzibu't-Tehzib, I, 359)

Ebu Nuaym, Cafer b. Abdullah'tan şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Malik b. Enes'in yanında idik. Ona bir adam gelerek:

Ey Ebu Abdullah dedi. Rahman olan Allah Arşa istiva etti (diye buyurulmaktadır). Peki nasıl istiva etti?

İmam Malik bu sorudan kızdığı kadar hiçbir şeye kızmamıştı. Yere baktı elinde bulunan bir sopa ile yere vurmaya başladı. Nihayet onu bir ter bastı. Daha sonra başını kaldırıp elindeki sopayı attı ve şöyle dedi:

"Onun keyfiyyeti / nasıllığı akıl ile kavranılamaz. Onun istivası bilinmeyen bir şey değildir. Ona iman farzdır. Ona dair soru sormak bid'attir. Zannederim sen bid'atçi birisisin", dedikten sonra emir vererek dışarı çıkartıldı."

(Hilye, VI, 235-236. Aynı şekilde Sabuni, Akîdetu's-Selef Ashabi'l-Hadis, s. 17-18'de Cafer b. Abdullah, Malik'ten yoluyla, İbn Abdi'l-Berr, etTemhid, VII, 151 'de Abdullah b. Nafi o Malik'ten yoluyla Beyhaki, el-Esma ve's-Sıfat, s. 408'de Abdullah b. Vehb, Malik'ten yoluyla rivayet etmişlerdir. Hafız İbn Hacer, Fethu'l-Bari, XIII, 406-407'de "isnadı ceyyiddir" demiş, Zehebî, el-Uluvv, s. 103'de sahih olduğunu söylemişti.)

Ebu Nuaym, Yahya b. er-Rabi'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Malik b. Enes'in yanında bulunuyordum. Huzuruna bir adam girdi ve:

Ey Ebu Abdullah dedi. Kur'ân mahluktur, diyen bir kimse hakkında ne dersin?

Malik: "O bir zındıktır. Onu öldürün", diye cevap verdi.

Adam: Ey Ebu Abdullah dedi. Ben gerçekten duyduğum bir sözü naklediyorum. O:

"Ben bu sözü hiç kimseden duymadım. Bunu ancak senden duyuyorum", diye cevap verdi ve bu sözü çok büyük bir iş olarak değerlendirdi."

(Hilye, VI, 325; Lalekâi, Şerhu Usûli itikadi Ehli's-Sunneti ve'l-Cemaa, I, 249'da Ebu Muhammed Yahya b. Halef, Malik'ten yoluyla Kadı lyad, Tertibu'l-Medârik, II, 44'de zikretmişlerdir.)

( Zındık: Farsçadan Arapçaya girmiş bir kelimedir. Müslümanlar önceleri Maniheizme uygun olarak aydınlık ve karanlık unsurlarını esas kabul eden kimseleri ve başkalarını anlatmak üzere kullanmışlardır. Daha sonra bu anlam genişleyerek Dehrileri, Mülhidleri ve diğer sapık itikad müntesiblerini de kapsadı. Hatta şüpheciler ve fikri ve ameli olarak dinin hükümlerinin dışına çıkan herkes hakkında kullanılmaya başlamıştır. Bk. el-Mevsuatu'l-Muyessera, I, 929; Abdu'r-Rahman Bedevî, Tarihu'l-İlhad, s. 14-32)

İbn Abdi'l-Berr, Abdullah b. Nafi'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Malik b. Enes şöyle diyordu: "Her kim Kur'ân mahluktur derse o canı acıtılana kadar dövülür ve ölünceye kadar hapsedilir." (el-İntika, s. 35)

Ebû Dâvûd, Abdullah b. Nafi'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Malik dedi ki: "Allah göktedir. İlmi ise her yerdedir." (Ebû Dâvûd, Mesailu'l-İmam Ahmed, s. 263; Abdullah b. Ahmed, es-Sunne, s. 11 -eski baskı-; İbn Abdi'l-Berr, et-Temhid, VII, 138)

İmam Malik'in Kadere Dair Görüşleri


Ebu Nuaym, İbn Vehb'den75 dedi ki:

"Malik'i bir adama şunları söylerken dinledim: Sen dün bana kader hakkında sormuştun (öyle mi)?

Adam: Evet deyince Malik şunları söyledi:

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Eğer biz dileseydik her nefse elbette hidayetini verirdik. Fakat benden sadır olan: "Cehennemi bütünü ile cinlerden ve insanlardan elbette dolduracağım" sözü hak olmuştur." (Secde, 32/13)

O halde Yüce Allah'ın dediğinin gerçekleşmesi kaçınılmaz bir şeydir." (Hilye, VI, 326)

(İbn Vehb; Abdullah b. Vehb el-Kuraşî'dir. Kureyş'in azadlısı ve Mısırlıdır. İbn Hacer onun hakkında şunları söylemiştir: "Fakih, sika, Hafız ve Abid birisi idi. 197 h. yılında vefat etmiştir." (Takribu't-Tehzib, I, 460)

Kadı lyad dedi ki:

İmam Malik'e kaderiye kimlerdir diye soruldu. O: "(Allah) masiyetleri yaratmamıştır diyen kimselerdir" diye cevap verdi.

Yine ona kaderiyenin kimler olduğuna dair soru soruldu şöyle dedi:

Onlar: "İstitaat (amele güç yetirebilmek) kendilerine verilmiştir. Dilerlerse itaat ederler, dilerlerse isyan ederler diyen kimselerdir." (Tertibu'l-Medarik, II, 48; Ayrıca bk. Şerhu Usuli itikadi Ehli's-Sünneti ve'l-Cemaa, II, 701)

İbn Ebi Asım, Said b. Abdu'l-Cebbar'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Malik b. Enes'i şöyle derken dinledim: "Onlar hakkındaki görüşüme göre onlardan tevbe etmeleri istenmelidir. Tevbe ederlerse mesele yok, aksi takdirde öldürülürler. -Kastettiği kimseler kaderiyeye mensub olanlardır.-" (İbn Ebi Asım, es-Sunne, I, 87-88; Aynı şekilde Ebu Nuaym, Hilye, VI, 326)

İbn Abdi'l-Berr dedi ki:

Malik dedi ki: "Ben kadercilere mensub kimi gördümse mutlaka bayağı, gelişigüzel hareket eden ve hafifliği olan bir kimseydi." (el-İntika, s. 34)

İbn Ebi Asım'ın rivayetine göre Mervan b. Muhammed et-Tatarî şöyle demiştir:

"Malik b. Enes'e kaderiyeye mensub bir kimseye kız vermeye dair soru soruldu. Bunun üzerine:

"Mü'min bir köle elbette müşrik bir erkekten daha hayırlıdır." (Bakara, 2/221) ayetini okudu." (İbn Ebi Asım, es-Sünne, I, 88; Hilye, VI, 326)

Kadı lyad dedi ki:

Malik dedi ki:

"(Bid'at görüşüne) davet edip propagandasını yapan kaderiyye mensubu kimsenin de haricînin de, rafızînin de şahitliği caiz değildir." (Tertibu'l-Medarik, II, 47 )

Kadı lyad dedi ki:

"Malik'e Kaderiye mensubu kimseler ile konuşmayı keselim mi? diye soru soruldu şöyle dedi:

"Eğer gitmekte olduğu yolu bilen birisi ise evet."

Bir başka rivayette şöyle cevap vermiştir:

"Onların arkasında namaz kılınmaz. Onların naklettikleri hadis kabul edilmez. Herhangi bir sınır karakolunda onlara yetişecek olursanız onları oradan çıkartınız." (Tertibu'l-Medarik, II, 47)

İmam Malik'in Îmâna Dair Görüşü


İbn Abdi'l-Berr, Abdu'r-Rezzak b. Hemmam'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir:

"Ben İbn Cureyc'i, Süfyan es-Sevri'nin, Mamer b. Raşid'in, Sufyan b. Uyeyne'nin ve Malik b. Enes'in:

"İman söz ve ameldir. Artar ve eksilir." dediklerini dinledim." (el-lntıka, s. 34)

(İbn Cureyc; Abdullah b. Abdu'l-Aziz b. Cureyc er-Rumi el-Umevi el-Mekki diye bilinir. Umeyye oğullarının azadlısıdır. Zehebi onun hakkında şunları söyler:

"imam hafız Harem bölgesinin fakihi Ebu'l-Velid künyelidir." 150 h. yılında vefat etmiştir. (Tezkiratu'l-Huffaz, I, 169) Biyografisi için bk. Tarihu Bağdad, X, 300)

Ebu Nuaym, Abdullah b. Nafi'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Malik b. Enes: "İman söz ve ameldir", derdi. (Hilye, VI, 327)

3. İbn Abdi'l-Berr, Eşheb b. Abdu'l-Aziz'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Malik dedi ki:

"İnsanlar (müslümanlar) onaltı ay boyunca Beytu'l-Makdis'e doğru namaz kıldılar. Daha sonra Beyt-i Haram'a dönmeleri emrolundu. Yüce Allah da:

"Allah imanınızı boşa çıkartacak değildir." (Bakara, 2/143) diye buyurdu. Bundan maksat da Beytu'l-Makdis'e doğru kıldığınız namazlardır.

Malik dedi ki: Ben bununla Mürcie'nin; Namaz imandan değildir, sözlerine dikkat çekiyorum." (el-lntıka, s. 34)

İmam Malik'in Ashab-ı Kiram Hakkındaki Sözleri


Ebu Nuaym, Abdullah el-Anberî'den dedi ki:

Malik b. Enes dedi ki:

Kim Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin ashabından herhangi birisinin şanını eksiltirse yahutta kalbinde onlara karşı bir kin beslerse müslümanlara ait olan fey'den onun hiçbir hakkı yoktur. Daha sonra Yüce Allah'ın:

"Onlardan sonra gelenler derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş kardeşlerimizi mağfiret eyle, kalblerimizde iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma..." (Haşr, 59/10) buyruğunu okudu. Buna göre kim onların şanını eksiltir yahutta kalbinde onlara karşı kin duyarsa o kimsenin fey'de herhangi bir hakkı yoktur. (Hilye, VI, 327)

(Abdullah el-Anberî; Abdullah b. Sevvar b. Abdullah el-Anberî el-Basrî'dir. Kadılık yapmıştır, ibn Hacer onun hakkında: "Sika birisidir. 228 h. yılında vefat etmiştir" demektedir. Vefatına dair başka tarihler de söylenmiştir. (Takribu't-Tehzib, I, 421; Tehzibu't-Tehzib, V, 248)

Ebu Nuaym, Zubeyr'in çocuklarından bir adamdan şöyle dediğini rivayet etmektedir:

"Bizler Malik'in yanında bulunuyorduk. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabının şanını eksilten bir adamdan söz ettiler. Bunun üzerine Malik şu ayet-i kerimeyi okudu:

"Muhammed Allah'ın Rasûlüdür. Onunla birlikte olanlar kâfirlere karşı sert ve katı, kendi aralarında merhametlidirler. Sen onları rükû' ediciler ve secde ediciler, Allah'tan bir lütuf ve rıza isteyenler olarak görürsün. Secde izinden nişanları yüzlerindedir. Onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıflarına gelince o önce filizini yarıp çıkarmış, sonra onu gittikçe kuvvetlendirmiş, sonra kalınlaşıp gövdesi üzerine doğrulmuş, ekincilerin hoşuna giden bir ekin gibidir. Bununla kâfirleri öfkelendirmek için (bu misali verdi.)" (Feth, 48/29)

İmam Malik dedi ki:

"Her kimin kalbinde Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabından herhangi bir kimseye karşı bir kin ve öfke olursa o bu ayet-i kerimenin musibetine uğrar." (Hilye, VI, 327)

(Bu ez-Zübeyr b. el-Avvam'ın çocuklarından (torunlarından) olup Malik b. Enes'e öğrencilik yapan ve ondan ilim belleyen kişi olup adı Abdullah b. Nafi b. Sabit b. Abdullah b. ez-Zubeyr b. el-Avvam'dır. Daha önceden de ona dair bilgi verilmiş bulunmaktadır. Mus'ab b. Abdullah b. Mus'ab ile ilgili tanıtıcı bilgi de biraz sonra gelecektir.)

Kadı lyad, Eşheb b. Abdu'l-Aziz'den şöyle dediğini nakletmektedir:

"Malik'in yanında bulunuyorduk. Bu sırada alevilerden (Ali b. Ebî Talib'in soyundan gelenlerden) bir adam onun yanı-başında durdu. Onun meclisine gider gelirlerdi. Bu zat ona:

Ey Abdullah'ın babası diye seslendi. Malik ona doğru baktı. Bir kimse yüksek sesle ona seslendi mi başını kaldırıp ona bakmaktan daha ileri derecede ona bir karşılık vermezdi. Ali b. Ebî Talib'in soyundan gelen bu zat ona dedi ki:

Ben seni yarın Allah'ın huzuruna varıp da bana soru soracak olursa, ben de kendisine bana Malik dedi diyerek seni benimle Allah arasında bir hüccet (delil) kılmak istiyorum.

Malik ona şöyle dedi: "Söyle."

Adam: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den sonra insanların en hayırlısı kimdir? diye sordu.

Malik: Ebu Bekir'dir, dedi.

Ali soyundan gelen zat: Sonra kimdir diye sordu.

Malik: Sonra Ömer'dir, dedi.

Ali soyundan gelen zat: Sonra kimdir, diye sordu.

Malik: Haksızca öldürülmüş olan halife Osman'dır, dedi.

Ali soyundan gelen zat: Allah'a yemin ederim ebediyyen seninle birlikte oturmayacağım, dedi.

Bunun üzerine Malik ona:

Tercih yapmak senin hakkındır, diye cevap verdi." (Tertibu'l-Medarik, II, 44-45)

İmam Malik'in Kelâmı ve Din Hususunda Tartışmaları Yasaklaması


İbn Abdi'l-Berr, Mus'ab b. Abdullah ez-Zübeyrî'den dedi ki:

Malik b. Enes şöyle derdi:

"Din hakkında kelâm hoşuma gitmeyen bir şeydir. Bizim şehrimizin ahalisi hep ondan hoşlanmamışlardır ve onunla uğraşmayı yasaklaya gelmişlerdir. Cehm'in görüşü kader ve buna benzer her bir husustaki kelâm (söz söyleme) bu kabildendir. Ameli beraberinde getiren hususlar dışında kelâm sevilen bir şey değildir. Allah'ın dini ve aziz ve celil olan Allah'ın zatı hakkında kelâma gelince konuşmayıp susmayı daha çok severim. Çünkü ben bizim şehrimiz ahalisinin ameli gerektiren dışında din hakkında kelâmı yasakladıklarını gördüm."

(Câmiu Beyani'l-ilm, s. 415, Daru'l-Kutubi'l-lslamiyye baskısı.)

(Mus'ab b. Abdullah b. Mus'ab b. Sabit b. Abdullah b. ez-Zubeyr b. el-Avvam el-Esedi'dir. Medine'lidir. Bağdat'ta yerleşmiştir. İbn Hacer onun hakkında: "Doğru sözlüdür, neseb ilmini iyi bilen birisidir. 236 h. yılında vefat etmiştir" demektedir. (Takribu't-Tehzib, II, 252; Hayatı için bk. Tehzibu't-Teh-zib, X, 162)

Ebu Nuaym, Abdullah b. Nafi'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Malik'i şöyle derken dinledim:

"Bir kimse Allah'a ortak koşmanın dışında bütün büyük günahları işlese ancak bu çeşitli heva ve bid'atlerden uzak kalsa -ve bu arada bazı sözler (kelâm)i de söz konusu etti- yine cennete girer." (Hilye, VI, 325)

el-Herevi, İshak b. İsa'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir:

"Malik dedi ki: Kim kelâm yoluyla dini öğrenmek isterse zındıklaşır, kim kimya (simyacılık) ile mal sahibi olmak isterse iflas eder, kim de hadisin garib lafızlarını öğrenmek isterse yalan söyler." (Zemmu'l-Kelâm, vr. 173 a)

(İshak b. İsa b. Necih el-Bağdadi. Onun hakkında İbn Hacer: "Doğru sözlüdür. 214 h. yılında vefat etmiştir" demektedir. (Takribu't-Tehzib, I, 60; Biyografisi için bk. Tehzibu't-Tehzib, I, 245)

Hatib, İshak b. İsa'dan dedi ki:

Malik b. Enes'in din hususunda tartışmaları ayıpladığını ve şöyle dediğini dinledim:

"Diğerinden daha çok mücadele ve tartışmayı beceren bir kimse her geldiğinde biz de Cebrail'in peygambere getirdiğini geri mi çevireceğiz?" (Şerefu Ashabu'l-Hadis, s. 5)

el-Herevî, Abdu'r-Rahman b. Mehdi'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Malik'in huzuruna girdim. Yanında ona soru soran birisi vardı. Dedi ki:

"Muhtemelen sen Amr b. Ubeyd'in adamlarındansın. Allah Amr b. Ubeyd'e lanet eylesin. Çünkü o kelâmdan bid'at olan bu işi ortaya koymuş bulunmaktadır. Şayet kelâm bir ilim olsaydı ashab ve tâbiûn çeşitli ahkâm ve şer'i meseleler hakkında konuştukları gibi ona dair de bir şeyler söylerlerdi." (Zemmu'l-Kelâm, vr. 173 b)

el-Herevî, Eşheb b. Abdu'l-Aziz'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

Malik'i şöyle derken dinledim: "Bid'atlerden çokça sakının."

Ona: Ey Abdullah'ın babası bid'atler nedir, diye soruldu. Şöyle dedi:

"Bid'at ehli kimseler Allah'ın isimleri, sıfatları, kelâmı, ilmi ve kudreti hakkında konuşup duran buna karşılık ashab-ı kiramın ve onlara güzel bir şekilde uyan tabiinin sustukları yerde susmayan kimselerdir." (Zemmu'l-Kelâm, vr. 173 a)

Ebu Nuaym, Şafiî'den şöyle dediğini rivayet etmektedir:

"Malik b. Enes'in yanına sapık bir fırka müntesibi olan bir kimse gelecek olursa şöyle derdi:

"Ben Rabbimden ve dinimden apaçık bir delil üzereyim. Sen ise şüphe eden birisisin. Bu sebeble şüphe eden bir başkasına git ve onunla tartış." (Hilye, VI, 324)

İbn Abdi'l-Berr, Malikî mezhebine mensup Mısırlı Ahmed b. Huveyzimendad'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir:

el-Hilaf adlı kitabının icareler bahsinde dedi ki:

"Malik dedi ki: "Heva ehlinin, bid'atçilerin ve yıldız falcılarının kitaplarının -ve daha başka kitapları da söz konusu etti- icare ile kiralanması caiz değildir. Daha sonra şunları söyledi: Bizim mezhebimizin mensuplarına göre heva ve bid'at ehline mensup kimselerin kitabları Mutezile ve benzeri kelâmcıların kitablarıdır. Bu gibi hususlarda yapılan icare akitleri feshedilir." (Câmiu Beyâni'l-ilm, s. 316-317)

İşte bunlar İmam Malik'in tevhîde, ashab-ı kirama, imana, kelâm ilmine ve daha başka hususlara dair tavırlarını ve sözlerini ortaya koyan bazı işaretlerdir.
0 yorum:

Yorum Gönder

Guraba Kitaplık..

Guraba Kitaplık..
tavsiye kitap..

Guraba Arşiv..

Guraba Yazılar..


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)