GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

Kadının Şeref ve Haysiyetini İffetini Koruyan Bazı Hükümler..

KADININ ŞEREF VE HAYSİYETİNİ, İFFETİNİ KORUYAN BAZI HÜKÜMLER

1- Kadın da erkek gibi gözünü haramdan korumakla, namus ve iffetini muhafaza etmekle emrolunmuştur. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Mü’min erkeklere de ki: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar, mahrem yerlerini de korusunlar. Böylesi onlar için daha temizdir. Şüphe yok ki Allah yaptıkları işlerden çok iyi haberdar olandır. Mümin kadılara da de ki: Gözlerini (haramdan) sakınsınlar, mahrem yerlerini korusunlar.” (en-Nur, 24/30-31)

Hocamız Şeyh Muhammed Emin eş-Şankitî, Advâu’l-Beyân adlı tefsirinde şunları söylemektedir: “Şanı yüce Allah mümin erkeklerle mümin kadınlara gözlerini haramdan korumalarını ve iffetlerini sakınmalarını emretmiştir. İffetlerini korumanın kapsamına zinadan, Lut kavminin amelinden, lezbiyenlikten korunmak da dahildir. Kişinin mahrem yerlerini insanlara açmaktan ve onlara göstermekten korumayı da kapsar… Yüce Allah erkek ve kadın olsun bu ayet-i kerimede vermiş olduğu emirleri yerine getiren kimselere mağfiret ve büyük mükâfat vadetmiştir. Ancak bununla birlikte el-Ahzab suresinde sözü edilen hasletleri de beraber yapmalıdır. Bu da yüce Allah’ın. “Doğrusu müslüman erkeklerle müslüman kadınlar… gizli yerlerini koruyan erkeklerle (gizli yerlerini) koruyan kadınlar, Allah’ı çokça anan erkeklerle Allah’ı çokça anan kadınlar için Allah, bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” (el-Ahzab, 33/35)[145]

Müsâhaka (lezbiyenlik); kadının kadına sürtünmesi demektir. Bu çok büyük bir suçtur. Bu işi yapan her iki kadın da bu işten vazgeçilecek şekilde bir tedib cezasını hakederler. el-Muğni’de[146] şöyle denilmektedir: “İki kadın birbirine sürtünürse her ikisi de zinakârdır ve lanetlidirler. Çünkü Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’dan şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Kadın kadına yaklaşacak olursa her ikisi de zinakârdır” ve her ikisine de tazir cezası verilir. Çünkü bu haddi (cezası) belirlenmemiş bir zinadır…”[147] O halde müslüman kadın, özellikle gençleri, bu çirkin işi yapmaktan alabildiğine sakınmalıdır.

Gözleri haramdan sakınmaya gelince büyük ilim adam İbnu’l-Kayyim, el-Cevabu’l-Kâfi adlı eserinde[148] şunları söylemektedir: “Bakışlara gelince, bunlar şehvetin önderi ve elçisidirler. Harama bakmaktan korunmak, mahrem yerini korumanın esasıdır. Etrafına serbestçe bakan bir kimse kendisini tehlikeli yollara salmış olur. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Ey Ali, bir bakışın ardından bir diğer bakış salma. Çünkü ancak birincisi senindir” Bununla kastedilen de maksat gütmeksizin ve aniden gerçekleşen bakıştır. Müsned’de Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’ın şöyle buyurduğu kaydedilmektedir: “Bakış İblis’in oklarından zehirli bir oktur” …Bakış aslında insana gelip çatan genel olayların esasını teşkil eder. Çünkü bakış kalpte duyguyu doğurur, bu duygu düşünceyi meydana getirir, düşünce daha sonra şehveti uyandırır, şehvet arkasından iradeyi doğurur, sonra bu güçlenir ve nihayet kesin bir karar haline gelir, arkasından fiil gerçekleşir. Bunu engelleyecek bir husus olmadığı takdirde bütün bunlar olur. Bundan dolayı şöyle denilmiştir: Gözü harama karşı korumaya sabretmek, ondan sonrasından gelecek acılara sabretmekten daha kolaydır…”

O halde müslüman kız kardeşim, sen erkeklere haram olan bakışlardan gözünü koru bazı dergilerde sergilenen çekici resimlere bakma! Yahut ta televizyon ekranlarındaki, video filmlerindeki çekici resimlerden gözünü alıkoy! Kötü akıbetten böylece kurtulacaksın. Sahibini hasretlere boğan nice bakışlar vardır. Esasen yangın küçümsenen kıvılcımlardan olur.

2- Mahrem yerini koruma yollarından birisi de şarkı ve çalgıları dinlemekten uzak durmaktır. Büyük ilim adamı İbnu’l-Kayyim, İğâsetu’l-Lehfân[149] de şunları söylemektedir: “İlim, akıl ve dinden az pay sahibi olan kimselere şeytanın tuzak ve hileleri ile kendileri vasıtasıyla cahillerin ve bâtılcıların kalplerini tuzağa düşürdüğü hususlardan birisi de insanın kalbini Kur’ân’dan alıkoyan, fasıklığa ve isyana yönelten haram aletler ile birlikte söylenen şarkılar, tutulan tempolar ve çırpılan ellerdir. Bunlar şeytanın Kur’ânı’dır. Rahmandan uzak tutan oldukça kalın bir perdedir. Bu Lut kavminin amelinin ve zinanın yoludur; bu yolla fasık olan aşık, maşukundan maksadına ulaşır.

Kadından yahut tüysüz çocuktan şarkı dinlemeğe gelince; bu en büyük haramlardan bir haram, dini bozan en büyük fesat unsurlarından birisidir… Hiç şüphesiz gayret sahibi her bir kimse aile halkını şüpheli hallere götüren yollardan uzak tuttuğu gibi; şarkı dinlemekten de uzak tutar… Bilindiği gibi kadını elde etmek, erkek için zor bir hal alınca ona şarkıları dinletmeye gayret eder. İşte o vakit kadın yumuşamaya başlar. Çünkü kadın gerçekten seslerden ileri boyutta etkilenir. Eğer ses şarkı nağmeleriyle birlikte olursa bu sefer hem sesden hem de anlamı açısından, iki bakımdan etki altına girer.

Bir de bu etkileyici unsurlara tef, kaval, kırıtarak raks da eklenecek olursa kadının şarkıdan hamile kalması mümkün olsaydı bu şarkılar dolayısıyla hamile kalırdı. Allah’a yemin olsun ki nice kadın namus ve iffetini bırakıp şarkıların etkisiyle fahişelerden bir fahişe olup çıkmıştır…”

O halde ey Müslüman kadın! Allah’tan kork ve bu tehlikeli ahlâkî hastalıktan sakın! Bu ise müslümanlar arasında çeşitli yollar ve türlü üsluplarla revac bulan şarkı dinlemektir. Bu sebepten ötürü bilgisiz bir çok genç kız, bu şarkıları kaynaklarından istemekte ve bunları birbirlerine hediye etmektedirler.

3- Mahrem yerleri korumanın yollarından birisi de, beraberinde kendisini abes işler yapanların ve fasıkların hudutlarından koruyup himaye edecek bir mahremi buluınmaksızın kadının yolculuk yapmasını engellemektir. Beraberinde bir mahremi olmaksızın kadının yolculuk yapmasını engelleyen sahih bir takım hadis-i şerifler, bize kadar ulaşmış bulunmaktadır. Bunlardan birisi İbn Ömer tarafından rivayet edilmiştir. Buna göre Resulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Kadın beraberinde mahrem bulunmadığı sürede üç günlük bir mesafeye tek başına yolculuk yapamaz.”[150]

Ebu Said el-Hudri radıyallahu anh’tan rivayete göre Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, kadının beraberinde kocası yahut herhangi bir mahremi bulunmaksızın iki gün yahut iki gecelik bir yolculuğa çıkmasını yasaklamıştır.[151]

Ebu Hureyre radıyallahu anh’dan rivayete göre Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Bir kadının beraberinde onun için mahrem olan birisi bulunmadıkça bir günlük ve bir gecelik bir mesafe çeken bir yolculuğa çıkması helal değildir.”[152]

Hadis-i Şerifte belirlenen üç gün, iki gün ve bir gece bir gündüz tesbitlerinden maksat, o dönemlerde bilinen yayan yürümek ve binekler üzerinde yol almak gibi nakil araçlarıdır. Hadislerin üç gün iki gün yahut bir gece bir gündüz ve bundan daha az değişik süre tesbitleri ihtiva etmeleri ile ilgili olarak ilim adamları; “maksat ifadelerin zahiri değildir. Ancak kendisine yolculuk adı verilen herşeyin kastedildiğidir,” şeklinde cevap vermişlerdir. Buna göre (böyle bir yolculuğu) kadının yalnız başına yapması yasaktır. İmam Nevevi Sahih-i Müslim Şerhinde[153] şunları söylemektedir: “Hulasa kendisine yolculuk denilebilecek herbir mesafeye kadının beraberinde kocası ya da mahremi bulunmaksızın yolculuğa çıkması yasaktır. Bu süre ister üç gün ister iki gün ister bir gün ister bir berîdlik mesafe, isterse de başka bir uzaklık olsun farketmez. Çünkü bu hususta İbn Abbas’ın mutlak rivayeti delildir. Bu konuda geçen Müslim’in rivayetlerinin sonuncusu da odur. Bu rivayet. “Hiç bir kadın beraberinde mahremi bulunmaksızın yolculuk yapamaz” şeklindedir. Bu ise kendisine sefer adı verilecek bütün yolculukları kapsar. Doğrusunu en iyi bilen Allah’dır…”

Farz olan hac için kadınlar topluluğu ile birlikte yolculuk yapmasının caiz olduğuna fetva verenlere gelince; bu fetva sünnete muhaliftir. İmam Hattabi, Meâlimu’s-Sünen’de[154] –İbnu’l-Kayyım’ın Tehzibi ile birlikte yapılmış baskısında- şunları söylemektedir: “Peygamber sallallahu aleyhi vesellem kadına, beraberinde mahremi olan bir erkek bulunmaksızın yolculuk yapmasını yasaklamıştır. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’ın tesbit ettiği şartı öngörmeksizin hac yolculuğunu yapabileceğini söylemek sünnete aykırıdır. Mahremsiz yolculuğa çıkması bir masiyet olduğuna göre bu durumda onun hac etmesi gerektiğini söylemek caiz olamaz. Çünkü böyle bir şey, sonunda masiyete ulaştıran bir yolla itaat etmektir…”

Şunu belirtelim ki; onlar (bu fetvayı verenler) kadının mutlak olarak mahremsiz yolculuk yapmasını kabul etmemektedirler. Onların böyle bir yolcuğu kadın için mübah kabul etmeleri sadece farz olan hac yolculuğu içindir. İmam Nevevi, Mecmu’da[155] şunları söylemektedir: “Tatavvu (nafile hac için ticaret ve ziyaret ve buna benzer) yolculuklar ise beraberinde mahrem bulunmaksızın caiz değildir.”

Bu dönemde, kadının bütün yolculuklarında mahremsiz yola çıkması hususunda işi gevşek tutan kimselerin bu kanaati sözlerine itibar edilir ilim adamlarından hiç bir kimse tarafından paylaşılmamaktadır. Bunların: Kadının mahremi onu uçağa bindirir, sonra bir diğer mahremi gitmek istediği yerde ulaştığı vakit onu karşılar. Çünkü bunların kanaatine göre uçakta, erkek kadın pek çok yolcu bulunmaktadır. Böylelerine biz şunu söyleriz: Asla! Uçaktaki tehlike diğerlerinden daha fazladır. Çünkü yolcular onunla ihtilat halindedir. Belki bir erkeğin yanında oturur, belki uçak gitmek istediği istikametten bir başka alana gitmek zorunda kalabilir. Bu durumda kendisini karşılayacak kimse bulamaz ve sonuçta tehlikeye maruz kalır, bilmediği ve mahremi bulunmayan bir yerde kadının hali ne olacaktır?

4- Mahrem yerlerini koruma yollarından birisi de erkeğin mahrem olmayan bir kadınla birlikte tenhada başbaşa kalmasının önlenmesidir. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Her kim Allah’a ve Âhiret gününe iman ediyor ise; beraberinde mahremi bulunmayan bir kadın ile kesinlikle başbaşa kalmasın. Çünkü bu takdirde üçüncüleri şeytandır.”

Amir b. Rebîa’dan şöyle dediği nakledilmektedir: Resulullah sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

“Hiç bir erkek kendisine helal olmayan bir kadınla başbaşa kalmasın. Çünkü şüphesiz onların üçüncüleri şeytandır; beraberinde mahrem bulunması hali müstesnâ.”

Mecduddin (İbn Teymiyye), el-Münteka adlı eserinde şunları söylemektedir: “Bu iki hadisi de İmam Ahmed rivayet etmiş olup bu anlamda İbn Abbas’ın rivayet ettiği Buhari ile Müslim’de yer alan bir hadis ise daha önceden geçmiş bulunmaktadır”.

İmam Şevkânî, Neylu’l-Evtâr adlı eserinde[156] şunları söylemektedir: “Yabancı bir kadınla başbaşa kalmanın haram olduğu icma ile kabul edilmiştir. Nitekim bu icmâı Hafız İbn Hacer, Fethu’l-Bari adlı eserinde nakletmiş bulunmaktadır. Haram kılmanın illeti, hadis-i şerifte belirtildiği üzere şeytanın üçüncüleri olmasıdır. Onların yanında hazır bulunması her ikisini de masiyete düşürür. Mahremin varlığı ile birlikte yabancı kadınla bulunmak ise caizdir. Çünkü mahremin bulunması ile birlikte masiyetin meydana gelmesine imkan yoktur…”

Bazı kadınlar ve onların velileri bir takım halvet çeşitlerinde işleri gevşek tutabilmektedir. Bunlar:

a- Kadının kocasının yakın akrabası ile birlikte başbaşa kalması ve onun yanında yüzünü açması: Böyle bir başbaşa kalış, diğerlerinden daha büyük bir tehlikedir. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Sakın kadınların yalnız başına bulundukları yerlere (evlerinde odalarına) girmeyiniz.” Ensardan bir adam:

“Ey Allah’ın Resulu ya kayın hakkında ne dersin”, diye sordu. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem:

“Kayın ölümün kendisidir” diye buyurdu.[157]

Kadının, kocanın erkek kardeşi demek olduğu söylenmiştir. Sanki Peygamber sallallahu aleyhi vesellem erkeğin kardeşinin kadın ile başbaşa kalmasını mekruh görmüş gibidir. Hafiz İbn Hacer, Fethu’l-Bârî’de[158] şunları söylemektedir: “Nevevi dedi ki: Din ilmini bilenlerin ittifakla belirttiklerine göre “Kayınlar” kadının kocasının akrabalarıdır. Babası, amcası, erkek kardeşi, erkek kardeşinin oğlu, amcasının oğlu ve benzerleri… Hadis-i şerifte bununla kastedilen kocanın -babaları ve oğulları dışında kalan- akrabalarıdır. Babalar ve çocuklar ise eşinin mahremleri olup onların böyle bir kadınla başbaşa kalmaları caizdir ve bunlar “Ölüm” diye nitelendirilemezler… Bu hususta işin gevşek tutulması adet haline gelmiştir. Kardeş kardeşinin hanımı ile başbaşa kalabilmektedir. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem bunu ölüme benzetmiştir. O bakımdan böyle bir başbaşa kalışın engellenmesi öncelikle sözkonusudur”.

Şevkânî, Neylu’l-Evtâr’da[159] şunları söylemektedir: “Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin “Kayın ölümdür” buyruğu, ondan yana korku duymak, başkasına göre daha fazladır, demektir. Nitekim ölümden korkmanın başka şeylerden duyulan korkudan daha büyük olması gibi…”

O halde ey müslüman hanım, Allah’tan kork ve bu hususta –sair insanlar işi gevşek tutsalar bile- sen işini gevşek tutma! Çünkü asıl itibar edilmesi gereken şeriat’ın hükmüdür, insanların adeti değildir.

b- Bazı hanımlar ve onların velileri kadınların tek başına mahremi bulunmayan bir şoför ile birlikte arabaya binmesine müsaade edebilmektedir. Halbuki bu o kadına yabancı olan birisi ile bir halvet demektir. Hicaz Müftüsü Muhammed b. İbrahim Âlu’ş-Şeyh, Mecmûu’l-Fetâva’da[160] şunları söylemektedir: “Beraberinde bir mahremi bulunmaksızın yabancı bir hanımın tek başına şöförle birlikte arabada yolculuk etmesinin apaçık bir münker olduğu hususunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Böyle bir yolculukta küçümsenemeyecek çapta pekçok mefsedet bulunmaktadır. Kadının vakarlı, genç birisi olması ile erkeklerden fazla kaçmayan, onlarla konuşan ve fakat iffetli birisi olması arasında herhangi bir fark yoktur. Mahremlerinin böyle bir yolculuk yapmasına ses çıkarmayan bir erkek, dindarlığı gevşek, mahremlerini kıskanması az bir kimse demektir. Peygamber Efendimiz de şöyle buyurmuştur: “Bir erkek bir kadın ile başbaşa kaldı mı, mutlaka şeytan onların üçüncüleri olur.” Kadının sürücü ile başbaşa arabaya binmesi, ev ve benzeri bir yerde başbaşa kalmasından daha da ileri derecede bir halvet sayılır. Çünkü sürücü onu alıp -istese de istemese de- şehrin içinde ya da dışında istediği yere götürebilir. Bunun sonuçta ortaya çıkaracağı kötülük ve zararlar ise mücerred halvetin sebep olabileceği kötülük ve zararlardan daha fazladır...”

Halvetin kendisi sebebiyle ortadan kalkacağı kişinin, yaşça büyük olması gerekir. Küçük bir çocuğun bulunması bunun için yeterli değildir. Bazı hanımların; beraberinde küçük bir çocuk bulundurmakla halvet ortadan kalkar, şeklindeki kanaatleri yanlıştır. İmam Nevevî şöyle diyor: “Yabancı bir erkek yabancı bir kadınla üçüncü bir şahıs bulunmadan (halvet halinde), başbaşa kalmaları, ilim adamlarıın ittifakıyla haramdır. Aynı şekilde beraberlerinde yaşının küçüklüğü sebebiyle kendisinden utanılmayan, sakınılmayan bir küçük bulunması halinde de haram olan halvet, ortadan kalkmış olmaz.”

c- Bazı hanımlar tedaviye gerek gördükleri gerekçesiyle kadının doktorun yanına girmesi hususunda işi oldukça gevşek tutmaktadır. Bu da karşısında sessiz kalınması caiz olmayan, büyük bir münker ve büyük bir tehlikedir. Şeyh Muhammed b. İbrahim, Mecmûu’l-Fetavâ’da[161] şunları söylemektedir: “Durum ne olursa olsun, bir kadının kendisine yabancı olan bir erkekle -isterse bu kendisini tedavi edecek bir doktor olsun- başbaşa halvette kalması şer’an haramdır. Çünkü; “Bir erkek bir kadın ile başbaşa kaldı mı mutlaka onların üçüncüleri şeytan olur” hadisi bunu gerektirmektedir. O halde beraberinde kocasının yada erkek mahremlerinden birisinin bulnması mutlaka gereklidir. Eğer böyle birisi bulunamazsa hiç olmazsa hanım akrabalarından birisi bulunmalıdır. Şayet sözü edilenlerden kimse bulunamaz ve hastalık da ertelenemeyecek kadar tehlikeli olursa, hiç olmazsa haram kılınmış olan halvet halinin sınırlarının dışına çıkılmış olmamak için en azından bir hastabakıcısının bulunması gerekir...”

Aynı şekilde erkek doktorun kendisine yabancı olan meslektaşı yada hastabakıcısı ile halvet halinde bulunması da caiz değildir. Gözleri görsün, görmesin, öğretmenin kız öğrencisi ile, uçaktaki hostesin kendisine yabancı birisi ile halvette kalması da caiz olmaz... Sözüm ona uygarlık, kâfirlerin körü körüne taklit edilmesi ve şer’î hükümlere aldırmamaktan ötürü, insanlar bu hususlarda gevşeklik göstermektedirler. Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billahil aliyyil azîm!

Erkeğin evinde hizmet eden hizmetçi ile başbaşa kalması caiz olmadığı gibi ev sahibi olan hanımın hizmetçi erkekle başbaşa kalması da caiz değildir. Hizmetçi problemi gerçekten çok tehlikeli bir problemdir. Günümüzde pek çok insanın başına bir beladır çünkü kadınlar öğrenim ve evin dışında iş yapmakla meşgul bulunmaktadırlar. Bu ise mümin erkek ve mümin kadınların son derece dikkatli olmalarını ve gerekli ihtiyat tedbirlerini almalarını ve kötü alışkanlıkların peşinden gitmemelerini gerektirmektedir

Kadının Mahrem Olmayan Erkekle Tokalaşması

Kadının mahremlerinden olmayan bir erkekle tokalaşması haramdır. Fetva davet ve irşad dairesi genel başkanı Şeyh Abdülaziz b. Abdullah b. Bâz, İslamî Davet Kurulunun bastığı Fetvalarında[162] şunları söylemektedir: “Mahrem olmayan kadınlarla tokalaşmak mutlak olarak caiz değildir; kadınların genç ya da yaşlı olmaları arasında fark yoktur. Tokalaşan erkeğin de genç ya da yaşlı olması fark etmez. Çünkü bu durumda her iki taraf için de fitne tehlikesi vardır. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem’den gelen şu rivayet sahihtir: “Resulullah sallallahu aleyhi vesellem’in eli asla bir kadının eline değmemiştir; o kadınlarla ancak sözlü olarak beyatleşirdi.” Kadının erkekle arada bir engel bulunduğu halde tokalaşması ile bir engel bulunmaksızın tokalaşması arasında da fark yoktur. Çünkü bu husustaki deliller geneldir. Ayrıca fitneye götüren bu yolun kapalı tutulması da gerekmektedir…”

Şeyh Muhammed Emin eş-Şankitî, Advau’l-Beyân adlı tefsirinde[163] şunları söylemektedir: “Şunu bil ki yabancı bir erkeğin kendisi için yabancı olan bir kadın ile tokalaşması caiz değildir. Onun bedeninin böyle bir kadının bedeninin herhangi bir yerine temas etmesi de caiz değildir. Buna dair bir takım deliller şöyledir:

1- Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’ın “Ben kadınlarla tokalaşmam” dediği sabittir. Yüce Allah da: “Andolsun sizin için Allah’ın Resulunde uyulacak güzel bir örnek vardır” (el-Ahzab, 33/21) buyurmaktadır. O halde ona uyarak kadınlarla tokalaşmamamız gerekir. Az önceki hadisi gerekli açıklamalar ile birlikte Hac Sûresi tefsirinde söz konusu etmiş bulunmaktayız. Bu hadisi ihramlı halde iken ve bunun dışındaki hallerde erkeklere asfura boyanmış kıyafetleri giyinmenin yasaklığına delil olarak zikretmiştir. el-Ahzab suresinde bu, hicap ayetiyle ilgili olarak da onu söz konusu ediyoruz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in bey’at zamanında kadınlar ile musafaha etmemesi (tokalaşmaması) erkeğin kadın ile tokalaşmayacağına ve onun bedeninin herhangi bir bölümünü kadının bedenine değmemesi gerektiğine açık bir delildir. Çünkü dokunmanın en hafif çeşidi tokalaşmaktır. Tokalaşmanın gerektiği bir vakit olan beyatleşme vaktinde Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in tokalaşmayı terketmesi, caiz olmadığının delilidir. Kimse de ona muhalefet edemez. Çünkü o sözleri, fiilleri ve takriri ile ümmeti için şeriat koyandır.

2- Daha önce açıkladığımız üzere kadın bütünüyle avrettir. Onun hicaba bürünmesi gerekir. Gözü haramdan koruma emrini ancak fitneye düşmek korkusundan vermiştir. Şüphesiz bedenin bedene değmesi gözle bakmaya nisbetle insanın duygularını galeyana getirmekte ve fitneye çağırmakta daha güçlü bir etkendir. İnsaflı herkes bunun doğruluğunu çok iyi bilir.

3- Böyle bir iş yabancı bir kadından zevk almaya sebeptir. Çünkü günümüzde takva azalmış, emanet diye bir şey kalmamış, şüpheli hallerden uzak durmak (vera) görülmez olmuştur. Bizlere defalarca nakledildiğine göre avamdan olan bir takım kocalar baldızlarını ağızlarından öpmekte ve icma ile haram olan bu öpüşmeyi selamlaşmak diye adlandırarak: Ona selam ver demekte ve bununla onu öpmeyi kasdetmektedirler. Herhangi bir şüphenin söz konusu olmadığı gerçek şu ki; bütün fitnelerden, şüpheli hallerden ve sebeplerinden uzak kalmak gerekir. Bunların en büyüklerinden birisi de erkeğin kendisi için yabancı olan bir kadının bedenine herhangi bir şekilde dokunmasıdır. Harama götüren bir yolun ise kapatılması gerekmektedir…”

-------------------------------------------------------------------------------------

[145] Advâu’l-Beyân, VI, 186-187.

[146] VIII, 198.

[147] İbn Teymiyye fetvalarında (XV, 321) şunları söylemektedir: “Buna göre sihâk yapan kadın (lezbiyen kadın) zinakardır hadis-i şerifte belirtildiği gibi: “kadınların zinası onların sihâkları (birleriyle sürtünmeleri) dır”

[148] sç129-130 da.

[149] I, 242, 248, 264, 265.

[150] Hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

[151] Hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

[152] Hadisi, Buhari ve Müslim rivayet etmiştir.

[153] IX, 103.

[154] II, 276- 277.

[155] VIII, 249.

[156] VI, 120.

[157] Hadisi, Ahmed, Buhari ve Tirmizi rivayet etmiş olup Tirmizi sahih olduğunu belirtmiştir.

[158] IX, 331.

[159] VI, 122.

[160] X, 5.

[161] X, 13.

[162] I, 85.

[163] VI, 602-603.

MÜ’MİN HANIMLARA ÖZEL UYARILAR - Prof. Dr. Salih el- Fevzân

0 yorum:

Yorum Gönder


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)