GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

İslam Alemindeki Son Gelişmelerden Alınacak Dersler..

Etiketler:
İSLAM ÂLEMİNDEKİ SON GELİŞMELERDEN

ALINACAK DERSLER



Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd; Peygamberimiz Muhammed’e, ailesine, ashabına ve onları dost edinenlere salât ve selam olsun.

Hak ile bâtıl arasındaki mücadele çok eskidir; yüce Allah’ın, babamız Adem’i Cennet’te yarattığı günden beri devam etmektedir. Bu mücadele, Allah Teâlâ’nın kâinata koymuş olduğu bir sünnettir (kanundur). Bâtıl ehli kâfirlerin ve yardımcılarının, çeşitli yollara başvurarak İslam’ı ve Müslümanları ortadan kaldırma yönündeki çabaları da yüce Allah’ın bu kâinattaki sünnetidir.

Osmanlı devletinin yıkılışından sonra kâfirlerin, İslam diniyle savaş konusunda başvurdukları yöntemlerin en başta geleni, İslam ülkelerinde, Müslümanlar arasından, onların sözlerinden dışarı çıkmayan uşakları ve yardakçıları seçip önemli görevlere getirmek, onların sayesinde Allah’ın şeriatını devlet yönetiminden uzak tutmak ve onu -tamamen ya da kısmen- insanların hayatından çıkarmak olmuştur. Böylece yıllar sonra pek çok Müslüman, üstün dinlerinden neredeyse hiçbir şey bilmez bir hale gelmişlerdir. Zulüm, baskı, istibdat ve perişanlık yayılmıştır.

İslam dininin esaslarına dört koldan savaş açılması sonucunda İslam ülkelerinde dengeler alt üst olmuş ve hak bâtıl, bâtıl hak, rezalet de fazilet halini almıştır. Kötülükler artmış, çirkin işler çoğalmış ve dine ters düşen inançlar her yanı sarmıştır. Bunun peşinden de zalim yöneticilerin baskı ve zulmünden kaynaklanan korku, insanlar arasında hâkim olmuştur.

Yüce Allah, sonsuz hikmeti gereği bu kutlu ümmetin içinde bulunduğu durumu değiştirmeyi irade edince, Müslüman halklar hep birden -önceden hiçbir belirti de olmaksızın- ayaklanarak zorba idarecilerine baş kaldırdılar ve bazılarını tahtlarından alaşağı ettiler. Bu ayaklanmalar hâlihazırda devam etmekte ve geride kalan tahtlar da sarsılmakta, devrilecekleri günü beklemektedir. Diktatör devlet başkanlarının birkaçı, ülkelerini bırakıp kaçmış; ne orduları ne de zorba emniyet güçleri onlara bir yarar sağlamamıştır. İşte korkaklar böyledir. Korkuya kapıldıklarında her şeyi bırakıp kaçarlar. Tarih bir kez daha tekerrür ediyor.

“Acısıyla tatlısıyla hayat, ders ve ibretlerden oluşur.” kuralından yola çıkarak biz de her Müslüman’ın bu son olaylardan alması gereken önemli dersleri gözler önüne sermek istiyoruz:

1- Allah Teâlâ değiştirir, ama kendisi asla değişmez. Bütün kâinatın mülkiyeti, yalnızca O’nun elindedir. O’nun ortağı yoktur. Mülk, O’nundur ve hamd de O’nadır. O’nun her şeye gücü yeter. Mülkü dilediğine verir, dilediğinin elinden alır. Bütün idare, O’nun elindedir. O, her şeyi bilir ve her şeyden haberdardır. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“(Rasûlüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve dilediğinden de geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Şüphesiz ki Sen her şeye kadirsin.” (Âl-i İmran, 26)

2- Zulüm ne kadar köklü ve büyük olsa da, ne kadar uzun sürse de ilelebet devam etmez. Zalimlerin sonu; mutlaka helak, yıkım ve acıklı bir azaptır. Allah Teâlâ, hikmeti gereği zalime mühlet verir, ama onu asla unutmaz ve cezasız bırakmaz. O, insanlar gibi acele de etmez. Çünkü yüce Allah insanların acelelerine göre hareket etmez; olayları, kendi ezelî ilmi ve sonsuz hikmetiyle takdir eder. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Allah, zalim toplumu doğru yola ulaştırmaz.” (Âl-i İmran, 86)

“Allah, zalimleri sevmez.” (Âl-i İmran, 57)

3- Küfür ehli, uşaklarını ve yardakçılarını yapayalnız ve yardımsız bırakıp onların kendilerinden olmadıklarını ilan ederler. Nitekim bu durum, son olaylarda da ayan beyan ortaya çıkmış ve herkes tarafından görülmüştür. Kâfir devletler, önceden kendilerini destekleyen uşaklarına arka çıkmayıp yalnız bırakmışlar ve onların kendi ülkelerine iltica etme isteklerini bile reddetmişler, hatta mazlum halkların yanında olduklarını açıklamışlardır.

İşte şeytanın da kendisine tâbi olanlara karşı takındığı tavır budur. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Tıpkı şeytan gibi… Çünkü şeytan, insana, ‘İnkâr et. (Küfret)’ der. İnsan küfredince de ‘Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.’ der.”(Haşr, 16)

4- Azim, sabır, ısrar ve İslamî ilkelere bağlılık sayesinde -Allah’ın izniyle- bütün amaçlar, arzular ve imkânsız gibi görülen şeyler gerçekleşir. Bu, şu demektir: Allah’ın dinini yeryüzünde hâkim kılmak; samimi Müslümanların takva, tevekkül, sabır, sebat ve ciddiyetle sürekli bir şekilde çalışmalarını ve fedakârlıkta bulunmalarını gerektirmektedir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Eğer sabreder ve takvalı olursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.” (Âl-i İmran, 120)

5- İslam ümmeti -ne yazık ki- hâlâ daha ilahî yardım ve yeryüzüne hâkim olma şerefini kazanmaya hazır değildir. Çünkü bunu sağlayacak gerçek sebeplere sahip değildir. Zira yaşanan bu son olaylarda ön plana çıkan istekler, Allah Teâlâ’nın şeriatından uzak şeylerdir. Hatta bunlar arasında yüce Allah’ın şeriatı dışındaki sistemlerin hâkim kılınması yönünde istekler bile var! Hâlbuki önemli olan, sadece düzenin değişmesi değildir. Esas önemli olan, Müslüman toplumların Allah Teâlâ’nın şeriatını yeryüzünde hâkim kılmak için iman, eğitim ve fedakârlık noktasında ne kadar hazırlıklı olduklarıdır. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (O’nun dinini hakim kılmaya çaba gösterirseniz) Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı kaydırmaz, sabit kılar.” (Muhammed, 7)

6- Bazı Müslümanlar, adam öldürmek ve kan dökmek suretiyle Allah’ın koyduğu sınırları çiğneme noktasında büyük bir cür’et gösteriyorlar. Aynı şekilde protesto amacıyla kendilerini yakıp intihar etme cür’etini gösterenler de vardır. Bundan daha dehşetlisi ve kötüsü ise bu tür protesto eylemlerinin teşvik edilmesi, hatta şehadet ve kahramanlık olarak nitelendirilmesidir. Hâlbuki bu, büyük günahlardan ve haramlardan biridir. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, onu lânetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” (Nisa, 93)

“Kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur.” (Maide, 32)

7- Ümmet, geçmişten ders mi alacak? Yoksa geçmişte yaşananlar tekrar edilecek ve bu olayların meyvelerini, onların sahibi olmayan ve geçmişteki bozgunculardan da hiçbir farkı bulunmayan bozguncu odaklar mı devşirecek? Allah’ın emin Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

“Mümin, aynı delikten iki kere ısırılmaz.” (Buhârî)

8- Ne emniyet ne güven ne huzur ne mutluluk ne izzet ne zafer ne kölelikten kurtuluş ne hâkimiyet… Kısacası ümmetin bir asırdan daha fazla bir süredir içinde bulunduğu sıkıntı ve zilletin son bulması, ancak samimi bir şekilde Allah’a yönelmekle ve O’nun hikmet dolu şeriatını hâkim kılmakla mümkündür. Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Allah, sizlerden iman edip salih ameller yapanlara, kendilerinden öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve hâkim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm’ı) onların iyiliğine yerleştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku döneminden sonra, bunun yerine onlara güven sağlayacağını vaat etti. Çünkü onlar Bana kulluk ederler; hiçbir şeyi de Bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl büyük günahkârlardır.” (Nur, 55)

9- İsyanlar, günahlar, kötülükler, Allah’ın şeriatından yüz çevirmek, haramları işlemek ve yasakları çiğnemek, Allah Teâlâ’nın gazaplanmasının ve azabının inmesinin en başta gelen sebeplerindendir. Başa gelen her musibet, işlenen bir günah sebebiyledir. O musibetin kalkması ise ancak samimi bir dönüş ve nasuh (gerçek) bir tevbeyle mümkündür. Çünkü Allah’a isyanı görüp ona karşı çıkmayan, günahı görüp onu çirkin bulmayan bir toplum; bela, musibet ve fitnelerin her türlüsüne uğramayı hak etmiş demektir. Tıpkı Allah’ın yolundan sapan ve O’nun Kitabından yüz çeviren Müslüman ülkelerin uğradığı gibi… Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Rabbin, zulmeden memleketlerin halkını (azapla) yakaladığında, onun yakalayışı işte böyle (şiddetli)dir. Şüphesiz O’nun yakalaması, çok acı vericidir ve pek çetindir!” (Hud, 102)



Müslüman Âlimler Birliği Yüksek Kurulu Üyesi ve

Türkiye Temsilcisi

Abdullah YOLCU
0 yorum:

Yorum Gönder


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)