GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

Oruç Kitabı - Abdurrahman Sa'di

Etiketler: , ,
وتوضيح الفقه فى الدين

ŞERHU

MENHECİ SALİKİN VE TAVZİHU’L FIKHİ Fİ’D DİN

كتاب الصيام

KİTABU’S SİYAM

ORUÇ BÖLÜMÜ

Allame

Abdurrahman Sadi (r.h.)


Terceme ve Şerh

Ubeydullah Arslan

İslamabad İslam Üniversitesi Mezunu



كتاب الصيام

KİTABU’S SİYAM/ORUÇ BÖLÜMÜ


الأصل فيه قوله تعالى: "يأيها الذين أمنوا كتب عليكم الصيام كما كتب على الذين من قبلكم لعلكم تتقون" [البقرة 183].

Orucun temel vacip olduğuna dair (delilimiz) Allah’ın şu ayetidir

“ Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız. (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.”

(Bakara-183-184)



Oruç lüğatta, tutmak anlamındadır. Ebu Ubeyde der ki ; Kendini yemekten, kelamdan, yürümekten tutan/alıkoyan herkes saimdir/oruç tutandır. Araplar der ki, “ el-Haylu sa’met/At (yürüyemeyip)durdu. Allah ayetinde; “ Ben Rahman’a oruç tutmaya adak adadım.” buyurmuştur, oruç bu ayette, konuşmamaya adak ettim anlamındadır. (Bkz, Ahmed Huteybe-el-Camiû’l Ahkami’s Siyami ve’l Ameli Şehri Ramazani)

Oruç İstilahta, “Bir müslümanın, sahur vaktinden/fecr Sadıktan itibaren, güneş batıncaya kadar kendisini yemekten, şehvetten uzak tutarak, niyet ederek eda ettiği ibadettir. ” (Bkz, Ahmed Huteybe-el-Camiû’l Ahkami’s Siyami ve’l Ameli Şehri Ramazani)



Orucun Hükmüne gelince,

Oruç, kuranın, sünnetin, selefin icmasıyla vaciptir, kendisine orucun vacipliği ulaşmış bir kimsenin bilerek inkarı küfürdür, sahibini kafir eder. Ramazan orucu, Rasulullah üzerine, hicretin 2.senesinde farz kılınmış, bu sebeple de Peygamberimiz hayatı boyu toplam 9 ramazan ayı geçirmiştir. Aşağıda size ramazan orucunun delilleri verilmiştir.

1.Delil : “Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız. (Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara-183-184)

2.Delil : Rasulullah (s.a.v.) buyurur ki, “ Ramazan hilalinini gördüğünüz zaman oruç tutunuz, onu gördüğünüz zaman da iftar ediniz.” (Buhari-Müslim)

ويجب صيام رمضان على كل مسلم بالغ قادر على الصوم.

Ramazan orucu buluğa ermiş, akıllı, güç yetiren her müslümana vaciptir.

Müellif, ramazan orucunu tutacak kimsenin şartlarını beyan ederek devam etmektedir. Bu temel şartlar şunlardır.

1-İslam; Yani müslüman olma şartı gereklidir, oruç müslümana farzdır, kafire farz değildir. Kafir müslüman olursa geçen oruçlarını kaza etmesi gerekmez. Kişi kafirse orucu da kabul edilmez. Bir kimse müslüman iken söylediği sözden ve amelden dolayı mürted olsa/dinden çıksa sonra da müslüman olsa, buna kaza gerekmez. Bunu İmam Ebu hanife, Malik, Ahmed söylemiş, imam Şafi ise kaza gerekir demiştir. Allah ayetinde “O inkâr edenlere de ki: "Eğer vazgeçerlerse geçmişte (yaptıkları) şeyler bağışlanacaktır. Ama yine dönecek olurlarsa, önceki (toplumlara uygulanan) sünnet, muhakkak (onların başından da) geçmiş olacaktır.” (Enfal-38) Rasulullah sahih hadiste “ islam kendinden öncekileri siler” buyurmuştur.



2-Buluğa ermek, Yani buluğa ermiş genç müslümana farzdır, çocuklara farz hükmünde değildir, zira onlara oruç meşakkat getirir, lakin onları terbiye etmek ramazanın bereketi tattırmak amaçlı zaman zaman oruç tutturmak selefin ahlakıdır. İlim ehli arasında buluğa ermek konusu ihtilaflıdır, asıl olan bu hususta erkekse ihtilam görme kızsa hayız halnde buluğa ermenin gerçekleştiğidir. Bu sözlerine de Rasulullah’ın sahih hadisini delil almışlardır. “ şu üç kişiden kalem kalkmıştır, uyanıncaya kadar uyuyandan, ihtilam oluncaya kadar çocuktan, akıl gelinceye kadar deliden” (Buhari-Müslim) Ata, İbn Sirin, Hasen el-Basri, Zühri, Katede, Şafi ise güç yetirme halinde kişi oruçla emrolunur demiştir.



3-Akıl, yani akıl sahibi kişiye farzdır, delilere farz hükmünde değildir. Rasulullah hadislerinde,“ şu üç kişiden kalem kalkmıştır, uyanıncaya kadar uyuyandan, ihtilam oluncaya kadar çocuktan, akıl gelinceye kadar deliden” buyurmuştur.(Buhari-Müslim)

4-Kudret, Yani sıhhati yerinde olup hasta olmayanlara farzdır, güç yetiremeyen hastalar ise, fidye verirler.



برؤية هلاله او إكمال شعبان ثلاثين يوماً.

قال صلى الله عليه وسلم: "إذا رأيتموه فصوموا، وإذا رأيتموه فأفطروا، فإن غمّ عليكم فاقدروا له" متفق عليه

وفى لفظ: "فاقدروا له ثلاثين" وفى لفظ "فأكملوا عدة شعبان ثلاثين" رواه البخارى

Ramazan Orucuna, hilali görerek başlamak veyahut (bulutlu günde hilal gözükmezse) otuz güne tamamlamak vaciptir. Peygamber (a.s.) Ramazandan bahisle: "Hilali görmedikçe oruç tutmayınız. Ve yine hilali görmedikçe iftar etmeyiniz (bayram yapmayınız). Eğer hilal size karşı bulutla örtülürse, hilal için takdir (yani hesap) yapınız" buyurmuştur.(Buhari-Müslim) bir başka lafızla “Eğer hilal size karşı bulutla örtülürse, hilal için takdir (yani hesap) yapınız" buyurmuştur.(Müslim) bir başka lafızda “ Şabanı otuza tamamlayın” (Buhari)



Ramazan Orucuna, hilali görerek başlamak veyahut (bulutlu günde hilal gözükmezse) otuz güne tamamlamak vaciptir.

Müellif, ramazan orucuna hilali görerek başlamak gerektiğini, havanın bulutlu olup hilalin gözükmemesi durumunda şabanı otuz güne tamamlamak gerektiğini beyan etmektedir, Ayrıca, bulutlu veya örtülü günde 30.günde oruç tutulamaz çünkü peygamber, “ Şabanı otuza tamamlayın” (Buhari) buyurmuştur. İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır: Peygamber (a.s.) Ramazandan bahisle: "Hilali görmedikçe oruç tutmayınız. Ve yine hilali görmedikçe iftar etmeyiniz (bayram yapmayınız). Eğer hilal size karşı bulutla örtülürse, hilal için takdir (yani hesap) yapınız" buyurmuştur.(Müslim) Ebu Hureyre'nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): "Ramazan hilalini gördüğünüzde oruç tutunuz. Şevval hilalini gördüğünüzde ise iftar edin (bayram yapın). Hava bulutlu olursa otuz gün oruç tutunuz" buyurmuştur.(Müslim)



Değerli müslümanlar, Rasulullah’ın hilali görerek oruca başlayınız emri gereğince, hilali aramak ve onu görerek oruca başlamak vaciptir, takvim hesapları yaparak ramazan ayına girmek, bidattir, dinde sonradan icat edilen bir ameldir, sünnete muhaliftir, bu amelden uzak durmak ve hilali aramak vaciptir. Müslümanların birliğini, beraberliğini, müşterek hareket etme yolunu açan bu meselede, ayrı baş çekmek, siyasi çıkar sağlamak, hizipler arasında öne çıkmak gibi davranışalr sünnete muhaliftir ve dinde hoş değildir.



Müslümanların, kıblesi birdir, kıbleden gelecek sese kulak vermek gerekir, bu hususta ilim ehlinin hassasiyetini göz önünde bulundurarak hilal arama heyetine itimad etmek gerekir. Bu yüzden her müslüman kendisini kabe’ye çevirmeli, hicazdan gelecek alimelrin sesine kulak vermeli, tek bir vucud ve bir kalple oruca başlamaları gerekir.



ويصام برؤيته عدل لهلاله، ولا يقبل فى بقية الشهور إلا عدلان،

Adil bir müslümanın hilali görmesiyle oruç tutulur, diğer aylarda ise iki adil müslümanın dışındakilerinin şehadeti makbul edilmez.



Adil bir müslümanın hilali görmesiyle oruç tutulur,

Adil, güvenilir müslüman bir kişinin hilali görmesine itibar ederek ramazana başlamak caizdir. “Bir Arap Nebi (s.a.v.)’e gelip, ‘Ben hilali gördüm’ dedi. Nebi (S.A.V) de ona şöyle dedi: “Allah’tan başka ilahın olmadığına ve Muhammedin de Allah’ın Rasulü olduğuna şahitlik eder misin?” O da ‘Evet’ deyince Nebi (S.A.V) oruca başlamayı ilan ettirdi.” (Nesai) Bu hadis, ramazan hilalini gören adil bir müslümanın verdiği haber doğrultusunda oruca başlanabilir.



diğer aylarda ise iki adil müslümanın dışındakilerinin şehadeti makbul edilmez.

Diğer aylarda, şevval, zilhicce, Muharrem v.s. aylarda görülen hilalde, iki adil müslümanın şehadetine gerek vardır.Ramazan hailine bir adil müslüman gereklidir, diğer aylar için ise iki adil müslümanın şehadeti gereklidir. Diyelim ki, Muharremin 9 ve 10. günlerini oruçlu geçirmek niyeti taşıyan müslümanların muharrem hilalini ararken 2 adil şahide ihtiyaçları vardır, iki adil şahit gelip demeden muharrem hilalini görmüş olmazlar. Ramazan dışındaki diğer aylarda, Adalet vasfı arandığı gibi 2 adil şartı da aranmaktadır.



ويجب تبييت النية لصيام الفرض.
Farz oruca geceden niyet etmek vaciptir.

Müellif, ramazan ayında oruca, geceden niyet etmenin gerektiğini beyan ederek devam etmektedir. Gece müslümanın sahura kalması niyet hükmündedir, çünkü kişi o saatte yarın ki oruçu tutmak amacıyla azmetmiş, karar kılmış, öylece de kalmıştır. Bu durumda geceden sahur için kalkmak niyetin subutiyetine işaret eder, niyet ederken de dille niyet etmek bidattir. Niyetin yeri kalptir. Müslümanın ramazanın başında bir niyetle tümünü tutmasına dair ilim ehlinde ihtilaf vardır, sahih ve tercih edilen müslümanın her gece niyet etmesidir. Hafsa (r..a.) rivayet eder, Rasulullah (s.a.v.) buyurur ki, “Geceden oruca niyet etmeyenin orucu yoktur.” (Ebu Davud-Tirmizi-Nesai- Albani sahihtir) Hadis, her geceyi içine alan bir lafızdır.


وأما النفل : فيجوز بنية من النهار.

Nafileye gelince, gündüzden niyet etmek caizdir.

Müellif, ramazan orucunun aksine nafile orucun gündüzden niyet edilerek tutulacağını beyan etmektedir, eğer Müslüman iki şartı yerine getirirse,nafile oruçlara gündüzden niyet edebilir, birinci şart, gündüzün ilk vaktinde hiçbir şey yememiş olmak, gündüzden çokça zaman geçmemiş olmaması gerekir. Rasulullah’ın gündüzden nafile oruç tutmaya niyet ettiği sabittir ve sahihtir. Aişe (r.a.) rivayet eder, Peygamber yanımıza geldi, “ yanınızda yemek için bir şey var mı” buyurdu, Aişe “ hayır yoktur “ dedik, peygamber o zan “ O zaman Ben oruçluyum” buyurdu.(Müslim) Peygamber gündüzden nafile oruca niyet eti ve tutmaya başladı. Ayrıca Peygamberimizin Müslim’in sahihinde, nafile oruca geceden niyet ettiği, gündüzde orucu yediği sabittir. Bu durum nafile oruçlara ait hükümdür.



والمريض الذى يتضرر بالصوم والمسافر لهما الفطر والصيام.

Oruçla zarar gören hasta ve yolcu dilerse oruç tutar dilerse iftar eder.

Eğer bir hasta güç yetireceğine inanarak oruç tutmak isterse, orucunu tutabilir, isterse de orucunu açabilir, ruhsat olan ise, kişinin hasta olduğunda orucunu tutmamasıdır. Yine kişi seferde ise dilerse tutar dilerse de tutmaz, fakat seferde meşakkat söz konusu olunca evla olan tutmamaktır.



Allah ayetinde buyurur ki, “Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez.” (Bakara–185)



Hamza bin Amr el-Eslemi Peygambere sordu “Yolculuk esnasında oruç tutacak mıyım ?” Peygamber şöyle buyurdu, “ İster tut iftar et/orucunu boz” (Buhari-Müslim)



Ebu Musa rivayet eder, seferde etrafında izdiham olmuş bir adam hakkında peygamber onu gördü, “bu ne” buyurdu, sahabiler diler ki, “ Oruçludur” Peygamber buyurdu ki, “seferde oruç tutmak birr/takva-iyilik değildir.” (Buhari-Müslim) bir başka rivayette “ Allah’ın size ruhsat olarak verdiğini ruhsat edinin” (Müslim)



Ebu Derda rivayet eder, “ Şiddetli sıcak bir günde seferde idik, hatta havanın şiddetli sıcağından ellerimizi başımızın üzerine koymuştuk, (O gün) bizden Rasulullah ve Abdullah ibn Revaha’dan başka oruçlu yoktu” (Buhari-Müslim) hadis seferde oruç tutanlar ve tutmayanların olduğunu beyan etmektedir.


والحائض والنفساء يحرم عليهما الصيام، وعليهما القضاء.

Hayızlı ve nefse kadının oruç tutması haramdır ve kazası üzerlerine vaciptir.

Müellif, hayızlı ve nefse/loğusa kadının oruç tutamayacağını beyan etmektedir, Sünnetten gelen deliller ışığında hayızlı ve nefse/loğusa kadın oruç tutamaz. ( Fetava el-merati Useymin- Cami Ahkamun Nisa-Useymin) Aişe annemiz rivayet eder “ Bize hayız isabet ederdi, oruçlarımızın kazasını tutmakla emir olunur, kılamadığımız namazlarımızı da kaza etmekle emrolunmazdık ” ( Müslim-Ebu Davud ) Hayızlı kadın ve nefse kadın sıhhatimi iyi görüyorum deyip oruç tutmuş olsa da ibadeti makbul değildir. Zira Şâri bu durumda oruç ibadetini kabul etmemiştir. Nasıl ki abdestsiz namaz olmazsa, hayızlının ve nefsenin de ramazan orucu makbul olmaz.



والحامل والمرضع، إذا خافتا على ولديهما أفطرتا وقضيتا عن كل يوم مسكيناً،

Hamile ve emziren kadın, çocuğuna zarar geleceğinden korkarsa bu durumda oruç tutmazlar, kaza ederler, her gün içinde miskine fidye verirler.

Hamile kadın oruç tuttuğunda, çocuğuna veya kendine zarar gelmesinden korku duyursa, orucunu bozduğunda üzerine kaza mı gerekir, yoksulu doyurmak mı gerekir ? Bu hususta 2 görüş bulunmaktadır.

1.Görüş, Ahmed bin Hanbel, İmam Malik, Şafi ve bu mezhebe bağlı alimlerle, Müellif’in onayladığı görüştür ki, şudur, “hamile ve nefse kadınlar, ramazan ayında tutacakları oruçların çocuklarına zarar vereceğinden korkarlarsa kaza ederler, her tutmadıkları oruçtan dolayı da yoksulu doyururlar. Bu görüşün alimleri, bu durumda annenin oruç tutmayacağına fakat daha sonra, kaza etmeleri gerektiğine ve tutmadıkları oruçlardan dolayı da yoksulu doyurmak zorunda olduklarına hükmetmişlerdir.


2.Görüş, Bu görüşü İbn Kayyım eserinde beyan etmiştir dinleyelim, “ İbn Abbas ve diğer sahabiler hamile ve emziren kadının çocuğuna zarar gelme korkusu taşırsa oruçlarını bozmalarına ve her güne bedel olarak bir yoksulu doyurmaya fetva vermişlerdir.” (Zadul Mead-2/29) Bu görüşü, İbn Ömer, İbn Abbas, sahabeden bazıları, İbn İshak, Said ibn Cubeyr, İkrime, Atâ, Kasım bin Muhammed doğrulamıştır. Sahabenin ve tabiinin önde gelenleri ise kaza etmelerine değil sadece yoksulu doyurmalarına hükmetmiştir. Bu konuda sahih senedle gelen İbn Abbas ve İbn Ömer’in şu sözünü, delil almışlar, “ Hamile kadınla emziren kadın yoksulu doyururlar, kaza etmezler” (Darekutni-sahihtir) Ayrıca bir başka delilde Ebu Davud’un sunenin’de İbn Abbas’ın şu sözüdür, “ Hamile kadın ve emziren kadın, eğer korkarlarsa her gün için bir yoksulu doyururlar” İbn Ömer der ki, “Eğer hamile kadın kendi canına zarar geleceğinden korkarsa, oruç tutmaz, her gün bir yoksulu doyurur, (tutmadığı oruçu da)kaza etmez. (El-İstizkar-Abdulber)



O halde yukarıdaki açıklamalar sonunda hamile ve emziren kadın ister canına zara gelmesinden ister çocuğuna zarar gelmesinden korkarsa, orucunu tutmaz ve her gün için bir yoksulu doyurur, kazada etmez. Kadının vereceği bir yoksulu doyuracak yemek (Arpa-Buğday-Hurma) ise bu durumda, hububatta Nebevi ölçekle 2.176 gr.dır. Kimi alimler ise bunu 3 kğ veya 3 kğ küsur olarak da tespit etmiştir. Enes ibn Malik’in yemek yapıp yoksulu toplayıp doyurması gibi.



Eğer anne çocuğunu emzirecek bir kadın ve şartlar bulursa bu durumda orucunu tutması gerekir. Eğer kadın hamile iken kendi konumuna zarar geleceğinden korkarsa bu durumda oruç tutmaz, kaza eder ve yoksula fidye verir. Bu söylenenlere şerî delil olarak Ahmed’in musnedinde ve diğer sünen eserlerinde gelen şu hadistir, “ Şüphesiz Allah yolcudan orucu ve namazın yarısını kaldırmıştır. Emzikli hamileden ise orucu kaldırmıştır.” (Lütfen Bkz, İbhacu’ Müminin bişerhi Menheci’s Selikin-Abdullah Cibrin-Allame Abdurrahman Sadi-el-Feteva es-Sadiye-227)



والعاجز عن الصوم لكبر او مرض لا يرجى برؤه، ويطعم عن كل يوم مسكيناً.

Yaşlı ve hastalığının iyileşmesi mümkün olmayan hasta, acizlikten dolayı her gün bir miskini doyurmalıdır.

Allah ramazan orucunu müslümanlara farz kılmıştır, kimi müslümanlar güç sahibi olup oruç tutmaları üzerlerine farzdır, kimileri de güç yetiremeyip kolaylığı almakla memurlardır. Bu yüzden, Yaşlanmış oruç tutmaya güç yetiremeyenle, hastalığının iyileşmesi mümkün olmayan hastaların üzerine oruç vacip değildir, çünkü onlar acizdir, acizden vaciplik düşer, dinde onlara ruhsat sunulmuştur, bu kimseler her gün bir yoksulu doyurmak amacıyla yemek vermelidir. Allah ayetinde buyurur ki, “Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz- sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara-184) İbn Abbas der ki, “ Yaşlı erkek ve kadın ikisi oruç tutamazlar, bunlar her gün karşılığında bir miskini doyururlar” (Buhari-Babu Tefsir) Salih el-Fevzan bin el-Fevzan Mulahhas el-Fıkh adlı eserinde der ki, “Yaşlı ve hastalığı iyileşmesi mümkün olmayan kimsenin durumu da aynı hükmü içerir. Bu yemeği 30 gün her gün ayrı ayrı vermekle olduğu gibi, bir günde 30 kişiyi toplamakla da olur. Bu hususta yaşı çokça ilerlemiş Enes İbn Malik’in ameli delildir, Enes Ramazanda tutmadığı oruçlardan dolayı bir günde 30 yoksulu toplayıp onlara yemek yedirmiştir. Dilerse kişi bunu ayın başında veya sonunda eda edebilir.



ومن أفطر فعليه القضاء فقط،

Kim orucunu (şerî özürden dolayı) bozarsa üzerine bir kaza gerekir.

Bir kimse şerî bir özürden dolayı sefer, hastalık, acizlik, ani hayati tehlike dolayısıyla orucunu açarsa bu durumda bu oruç yerine 1 gün kaza etmesi vaciptir, eğer bilerek orucunu tutmazsa, yerse ve içerse bu kimse hakkında ihtilaf edilmiştir. Cumhuru ulema bu konuda, bilerek yiyen, içenin hali, cima eden şahıs gibidir görüşündedir. Delil olarakta Ebu Davud’un süneninde yer alan, cima eden şahsın konumunu gösterirler. O hadiste bilerek cima eden kimseye Rasulullah “ onun yerine bir gün oruç tut” buyurmuştur. Diğer ilim ehli ise Bu kimse bilerek oruç yemesinde dolayı tevbe etmelidir, zira muaakked vakitte eda edilmesi gereken ibadeti eda etmediğinden vakti çıkmıştır, dolayısıyla bu kimsenin oruç ibadetini kaza etmesi gerekmemektedir, tevbe gerekir demiştir. Şeyhulislam, İbn Hazm, (İbn Hazm Ebu Bekir-Ömer-Ali-İbn Mesud-Ebu Hureyre’nin bu görüşte olduğunu nakleder) günümüzde ki hadis âlimleri de bu görüştedir. Kişi ancak bilerek cima ederse bu durumda kaza eder ve kefaret öder denmiştir, sahih olan budur. Kişi eğer ramazan ayında gündüz bilerek cima ederse buna kaza ve kefaret gerekir, bunun dışında kalan bilerek yemek ve içmek kazayı da kefareti de gerektirmez.



إذا كان فطره بأكل أو بشرب او قئ عمد او حجامة او إمناء مباشرة.

Eğer oruç bozması yemekten, içmekten, bilerek kusmaktan, hacamat etmekten, kadına dokunarak meni gelmesinden dolayı ise üzerine bir gün kaza gerekir.

Müellife göre, yemek içmek, bilerek kusmak, hacamat etmek, kadına dokunmakdan dolayı gelen meniden dolayı, 1 gün kaza gerekir, tabi bu meseleler tafsilidir, onların üzerinde duralım, bir üst metinde bilerek oruç bozanın konumu kazayı ve kefareti gerektirmiyor demiş bu görüşü tercih etmiştik.



Bilerek yemek ve içmek meselesine gelince, Cumhura göre bilerek yemek ve içmek kazayı ve kefareti gerektirirken, Sahabe ve Tabiinin önde gelenlerine, İbn Hazm ve şeyhulislam ibn teymiyye’ye göre kaza ve kefaret gerektirmemekte, tevbeyi gerekli kılmaktaydı.



Bilerek kusmak meselesine gelince, eğer kişi bilerek kusmak isterse bu durum orucunu bozar ve kaza eder, keza rahatsızlıktan dolayı olursa oruç bozulur, kaza etmez. Ebu Hureyre rivayet eder, Rasulullah hadiste buyurur ki,“ Kim isteyerek kusarsa kaza eder, kimde istemeden kusarsa kaza gerekmez.“ (Ebu Davud-Tirmizi-İbn Mace)



Hacamat meselesine gelince, hacamat kan aldırmaktır, bu ise müellife göre orucu bozar, cumhura göre ise bozmaz. Rasulullah (s.a.v.)buyuruyor ki, “Kan alan ve aldıranın orucu bozulur“ (Tirmizi ve sünen kaynakları) Kimi Alimlere göre, bu hadis Buhari-Ebu Davud-Tirmizi’nin rivayet ettiği Peygamber hacamat yaptırdı ve oruçlu idi hadisiyle mensuhtur, fakat Ahmed bin Hanbel, Şeyhulislam ibn teymiyye, ibn kayyım ve müellife göre mensuh olmadığı için, kan aldıran ve alanın orucu bozulur. Tercih edilen ise cumhurun görüşüdür.



kadına dokunarak meni gelmesi haline gelince, eğer bu kişi isteyerek kendinden meni gelmesini sağlarsa, bu halde orucu bozulur, eğer istemeden dokunmaktan, öpmekten, dolayı meni gelirse, yine oruç bozulur. Zira meni şehvetle gelir, oruçlu yemesine, içmesine, şehvetine hakim olmalıdır, Bu cumhurun görüşüdür. Eğer kişi hanımını öperse ve meni gelmezse bu durum orucu bozan hal değildir. Kişi hanımın öpse ve kendinden mezi gelse, bu durumda sahih olan görüşe göre orucu bozmaz, abdestti bozar, imam şafi, imam ebu hanife ve şeyhulislam ibn teymiyye bu görüştedir. Mezi durumunu orucu bozduğuna dair delil yoktur, meniye göre kıyası ise batıldır, zira nassla sabit olan bir meseleye, delile dayanmayan bir görüşe kıyas etmek meşru değildir.





إلا من أفطر بجماع، فإنه يقضى ويعتق رقبة فإن لم يجد فيصوم شهرين متتابعين، فإن لم يستطع فيطعم ستين مسكيناً.

Ancak cima eden mustesnadır, o, kaza eder, köle azat eder, eğer bulamazsa iki ay ard arda oruç tutar, eğer güç yetiremezse altmış yoksulu doyurur.

Müellif, ramazan ayında bilerek cima edip orucunu bozan kimsenin üzerine düşen emri beyan etmektedir, bu durumda bu kimse cima etmesi sebebiyle bu orucun yerine, 1 gün kaza eder, daha sonra keffareti eda eder, keffaret ise, ilkin köle azat etmektir, buna gücü yetmezse 2 ay üst üste aralıksız oruç tutmaktır, buna da gücü yetmezse 60 yoksulu doyurmaktır. Bu vacip olandır. Bu hüküm, Rasulullah’ın sünnetiyle sabittir. Cumhuru ulema, Gündüzün oruçlu iken, erkek cima etmek isterse, kadın da razı ise, ikisin de hem kaza edeceğine hem kefareti eda edeceğine hükmetmiştir. Ahmed bin Hanbel ve şeyhulislam kadın istemediği halde cimaya zorlanmışsa orucu bozulduğundan kaza eder, keffareti eda etmez demiştir. Ayrıca kişi eşiyle oynaşırken kendisinden meni gelse bu cima hükmünde sayılmaz ve kefarette gerektirmez. Ayrıca seferde oruçlu iken, eşiyle cima eden erkeğe kaza gerekir, kefaret gerekmez. Cumhura göre, Eğer erkek, her ramazan gününde cima ederek oruç bozmuşsa bu durumda her gün için kaza ve kefaret gerekir. Eğer bir günde birden fazla cima etmişse bu durumda da bir kaza ve bir kaferet gerekir.



1.Delil : Ebu Hureyre rivayet eder, Biz Peygamnerin huzurunda iken bir adam gelip “Ey Allah’ın Rasülü helak oldum dedi, Peygamber ne oldu sana diye sordu, Adam, Ben oruçlu olduğum halde hanımına yaklaştım dedi, Rasulullah (s.a.v.) azat edebileceğin bir köle bulabilirmisin dedi, Adam, Hayır dedi, ardı ardına 2 ay oruç tutarmısın dedi, Adam, hayır dedi, Peki Altmış yoksula yemek yedirebilirmisin diye sordu, Adam yine hayır dedi, Peygamber bir süre durdu, Biz bu halde otururken bir zebbil hurma getirildi, Peygamber, O soru soran kişi nerede diye sordu, Adam benim dedi, Peygamber “bunu al, ve sadaka olarak dağıt buyurdu, Adam, Ey Allah’ın Rasülü benden daha fakir olanlara mı ? Allah’a yemin ederim ki, Menine’nin iki kara taşı arasında benim aile halkımdan daha fakir hiçbir aile yoktur, dedi Peygamber, azı dişleri görünenceye kadar güldü, sonra da Haydi bunu ailene yedir dedi. (Buhari-Müslim-Ebu Davud-Tirmizi-İbn Mace) Hadiste, keffaretin nasıl verilmesi gerektiği ayrıntılı bir şekilde beyn edilmektedir.



Peki hiçbir kefareti eda edecek gücü yoksa bu kefaret düşer mi ? Ahmed bin Hanbel ve ona bağlı alimlere göre düşerken, cumhura göre düşmez, zira Allah’ın hakkı düşmez, kul üzerinde zimmetli kalır denmiştir. Bu hususta kabul edilen ise, Ahmed bin Hanbel ve ona bağlı alimlerin görüşüdür.Zira Allah kularına gücünün üzerinde yük yüklememiştir, dinde kolaylık vardır, islam şeriatı musamahakarlığı emreder.



Peki kazası olan br müslüman ne zmana kadar bu kazasını eda etmelidir ?

Kaza orucu olan Müslüman bir sonra ki ramazan gelmeden önce kazasını eda etmelidir, aksi halde ise, kaza ile beraber her gün için bir fidye gereklidir. (Abdullah el-Cibrin-Şerhu Menhec-366)


قال النبى صلى الله عليه وسلم: " من نسى وهو صائم، فأكل او شرب فيتم صومه، فإنما أطعمه الله وسقاه" متفق عليه

Peygamber (s.a.v.) buyurur ki, Kim oruçlu iken unutarak yer ve içerse orucuna devam etsin, Zira onu Allah yedirmiş ve içirmiştir. (Buhari-Müslim)

Müellif, bilerek değil de unutma-yanılma-gaflete düşme sebebiyle oruç yenirse, orucunun bozulmadığını, orucun devam ettiğini, bu durumda yedirenin ve içirenin Allah olduğunu beyan etmektedir. Bu sözüne Rasulullah’ın yukarıdaki hadisini delil olarak sunmaktadır. Bu husus ilim ehli arasında icma ile sabittir. Eğer bir müslüman unutarak oruç yerse, onu gördüğümüzde uyarmamız vaciptir, zira münkerden sakındırmak iyiliği emretmek dinden bir emirdir.


وقال: "لا يزال الناس بخير ما عجلوا الفطر" متفق عليه

Peygamber (s.a.v.) buyurur ki, Insanlar iftara acele ettikleri müddetçe hayırdadırlar.(Buhari-Müslim)

Müellif, getirmiş olduğu bu hadisle iftarın acele edilmesi gerektiğini, bunun sünnet olduğunu bildirmektedir. Rasulullah ümmetinin iftarda acele ettiklerinde hayırda ve berekette olduklarını bildirmiştir. Bu hadis, visal orucunu/ardı ardına iftar etmeksizin orucun sünnete muhalif olduğunu da ispat eder. Müslüman iftarını top atışlarıyla değil de güneşin batmasıyla ezan sesiyle açması gerekir. Müslüman önce iftarını açar ve sonra namazını kılar. Allah katında en sevimli müslüman iftarda acele edendir.



وقال: "تسحروا فإن فى السحور بركة" متفق عليه

Peygamber (s.a.v.) buyurur ki, Sahur yapınız zira sahurda bereket vardır. .(Buhari-Müslim)

Sahur, müslümanın oruç tutmak amaçlı geceden kalkması ve yemekle ve içmekle gündüze hazırlanmasıdır. Sahura kalkmak sünnet ve berekettir. Rasulullah hadiste bunu beyan etmiştir, sahurda müslüman nasıl bereket bulur denilirse şunları sayabiliriz, ibadeti kuvvetlenir, gündüz için kuvvet depolar, oruç tutmaya sevgi duyar ve böylece usanmaz, bedeni güçlü olur, zayıflık hissetmez. Sahura kalkmayınca, tüm söylenenlerin zıddını yaşabilir.



وقال: "إذا أفطر أحدكم فليفطر على تمر، فإن لم يجد فليفطر على ماء فإنه طهور" رواه الخمسة

Peygamber (s.a.v.) buyurur ki, Sizden biri iftar etmek isterse, hurmayla etsin, eğer hurma bulamazsa su le iftar etsin, şüphesiz ki su temizdir. (Ebu Davud-Tirmizi-Nesai-İbn Mace-Ahmed-Darimi-Humeydi-İbn Ebi Şeybe-sahihtir)

Taze hurmayla oruç açmak sünnettir. Enes rivayet eder, Peygamber orucunu taze hurma ile açardı, bulamazsa kuru hurmayla açardı, bulamazsa bir yudum suyla açardı.” (Ebu Davud-Tirmizi-Albani irva’da hasen görmüştür.) Bu durumda, tuzla, zeytinle, başka şeylerle açmak sünnete muhalefettir. Hurmanın olmadığı yerde ise su hemen hemen bulunduğu için onunla açmak gerekir.



وقال صلى الله عليه وسلم: "من لم يدع قول الزور والعمل به فليس لله حاجة فى أن يدع طعامه وشرابه" رواه البخارى

Peygamber (s.a.v.) buyurur ki, Kim Yalan konuşmayı ve gereğince amel etmeyi terk etmeyecek olursa, Allah’ın onun yemesini ve içmesini terk etmesine haceti yoktur. (Buhari)

Müslüman hayatının her alanında ve ibadetinde ihsaslıdır, Allah’ın razı olduğunu amel eder, dilinde ve amelinde islam karşıtı sözler ve ameller bulundurmaz, oruçlu müslüman, yalandan, dolandırmaktan gıybetten, kötü söz söylemekten, sövmekten, bağırmaktan sakınmalıdır, oruçlu müslüman kendine yakışan tavır içinde olmalıdır, edeb ve ahlak örneği olmalıdır. Bu yüzden Rasulullah hadiste oruçluya yol göstermiştir, “ Kim Yalan konuşmayı ve gereğince amel etmeyi terk etmeyecek olursa, Allah’ın onun yemesini ve içmesini terk etmesine haceti yoktur.” (Buhari) Biri oruçlu müslümana sataşırsa, onu üzmek ve onunla kavga etmek isterse, “ ben oruçluyum demesi gerekir. Rasulullah hadiste “ eğer biri söver ve hakaret ederse oruçlu ben oruçluyum desin” buyurmuştur.(Buhari-Müslim) Oruçlu bu kötü ameli işledikçe ecri azalır, Allah indinde değeri düşer, bu yüzden sakınması vaciptir.



وقال: "من مات وعليه صيام صام عنه وليه" متفق عليه

Peygamber (s.a.v.) buyurur ki, “Kim ölürse ve onun (kaza)orucunu velisi yerine tutar.” (Buhari-Müslim)

Müellif, ramazan ayında şerî bir özürle orucunu tutamayan bir müslümanın ramazandan sonra tutması gereken kaza orucunu ölümü üzerine, velisinin (mirasçılarının) yerine tutabileceğini beyan etmektedir. Rasulullah hadiste bunu bildirmiştir, Peygamber (s.a.v.) buyurur ki, “Kim ölürse ve onun (kaza)orucunu velisi yerine tutar.” (Buhari-Müslim) Eğer bir kimse ramazan ayını bir ay boyunca hastalık sebebiyle tutamamışsa, şevvali de böyle geçirip muharrem ayında vefat etmişse bu durumda oruca güç yetiremediğinden üzerine kaza ve kefaret gerekmez denmiştir, bu durumda velisinin bu şahıs adına kazaları tutma zorunluluğu yoktur.


وسئل عن صوم يوم عرفة؟ فقال: "يكفر السنة الماضية والباقية" وسئل عن صوم عاشوراء فقال : "يكفر السنة الماضية" وسئل عن صوم يوم الاثنين" فقال "ذلك يوم ولدت فيه وبعثت فيه وأنزل علىّ فيه" رواه مسلم

Peygambere, Arafe günü orucu soruldu, “ gelecek ve geçmiş bir yıl günahlarını örter” buyurdu, Aşura orucu hakkında soruldu, “geçmiş bir yılın günahını örter” buyurdu, pazartesi orucu soruldu, “ o günde doğdum, o günde Peygamber olarak gönderildim, o gün üzerime kuran indi.”(Müslim)

Müellif, farz orucu beyan ettikten sonra nafile oruçlara geçmektedir, Arafe günü orucunun faziletini ve kazandırdı ecri beyan ederek hadis deli getirmektedir, hadiste ayrıca, Aşura ve pazartesi oruçlarının da ecrinin büyüklüğü beyan edilmektedir. Rasulullah (s.a.v.) bu hadisinde nafile oruçların önemini çeşitli sebeplere bağlamış ve ümmetini bugünlere davet etmiştir. Rasulullah sahih hadiste, pazartesi ve Perşembe günleri ameller Allah’a sunulur, bende amelimin sunulduğu günde oruçlu olmayı severim.” (Ebu Davud-Nesai-Tirmizi-Albani sahihtir)



وقال: "من صام رمضان ثمّ أتبعه ستاً من شوال كان كصيام الدهر"

Peygamber (s.a.v.) buyurur ki, Kim ramazan orucunu tutar, sonra Şevvalden de 6 gün oruç tutarsa, sanki bir yılı orucu tutmuş olur.” (Müslim)

Müellif Şevval orucunu ve fazileti beyan etmektedir, kim ramazan ayını oruçlu ihlâsla bitir, sonra şevval ayından da altı gün ihlasla ve sünnete uyarak oruç tutarsa bir yılı oruç tutmuş gibi ecre ereceğin beyan etmektedir. Arafe, Aşura, Şevval orucunu eda ederse toplam 4 yıl oruçlu geçirmiş olur.



وقال ابو ذر: "أمرنا رسول الله صلى الله عليه وسلم أن نصوم من الشهر ثلاثة أيام، ثلاث عشرة ,اربع عشرة وخمس عشرة"

Ebu Zer’den dedi ki, Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu, Ey Ebu Zer, sen ayın üç gününü oruçlu geçirecek olursan, onüçüncü, ondördüncü ve onbeşinci günlerini oruçlu geçir” (Tirmizi-Nesai)



Müellif, Bu günlerde tutulan oruçlara beyd oruçları ayın 13-14-15.günlerinde tutulan oruçlardır. Rasulullah ashabın önde gelenlerine emretmiş ve ümmetine de bunu bildirmiştir. Rasulullah, ebu Hureyre’ye, Ebu Zer’e, Abdullah ibn Amr’a, İbn Abbas’a, her ayın 3 gününü tutmayı emretmiştir. Bu tutulan orucun tüm seneye bedel olduğu bilinmektedir.



و "نهى عن صيام يومين : يوم الفطر والنحر"

Peygamber buyurur ki, “Peygamber ramazan bayramında ve kurban bayramında oruç tutmayı yasakladı.(Buhari-Müslim)

Ramazan orucunun bitimiyle ramazan bayramı gelmektedir, bu günde ve kurban bayramı gününde oruç tutmak yasaklanmıştır, haramdır, sünnete muhalefettir, zira bu günler bayramdır, ve sevinç günleridir.



وقال: "أيام التشريق أيام أكل وشرب وذكر لله عز وجل" رواه مسلم

Peygamber buyurur ki, “Teşrik günleri, yeme, içme Allah’ı zikretme günleridir.” (Müslim)

Teşrik günleri de Mina’da geçen günlerdir, u günlerde müslümanlar kurban etlerini terler, çerler, hediye ederler, dostlarına ikramda bulunurlar, sevinç içinde olurlar, bu yüzden Rasulullah (s.a.v.) bu günler yeme, içme, Allah’a bu nimetlerden dolayı şükretmek günleri aymıştır.



وقال: "لا يصومن يوم الجمعة إلا أن يصوم يوماً قبله او يماً بعده" متفق عليه

Peygamber buyurur ki, Sizden bir kimse cumadan bir gün evvel ve sonra oruç tutmadıkça cuma günü oruç tutmasın.” (Buhari-Müslim)

Cuma günü, müslümanların haftada bir gün toplanarak sevinç, birlik, dostluk ilan ettikleri günlerdir. Rasulullah bu günde oruç tutmayı bu sebeplerle yasaklamıştır. Geçmişte müslümanlar Cuma için uzaklardan gelirler mescidlerde ibadeti eda ederlerdi, bu ise onlara ağırlıklar verirdi, Peygamber onlara bu sünnetiyle kolaylıklar takdim etmiştir. Eğer müslüman Cuma gününden evvel günde ve sonrasındaki günde oruç tutmuşsa bunun sakıncası yoktur, bu durumda ona ruhsat verilmiştir. Ayrıca eğer bir müslüman bir gün oruçlu bir gün iftar ederek devam ediyorsa ibadetine bu durumda da sakınca görülmemiştir.



وقال: " من صام رمضان ايماناً واحتساباً غفر لهما تقدم من ذنبه، ومن قام رمضان ايماناً واحتساباً غفر له ما تقدم من ذنبه، ومن قام ليلة القدر إيماناً واحتساباً غفر له ما تقدم من ذنبه"

Peygamber buyurur ki, Ramazanın farz olduğuna inanarak ve mükafatını umarak oruç tutan kimsenin geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhari-Müslim)

Yani, ramazan orucu faziletlidir, ecri büyüktür inancıyla ve mükafatını Allah’tan umarak bir ay boyunca salih bir niyetle ve sünnete uygun oruç tutarsa bu durumda bu müslümanın, sağair denilen küçük günahları bağışlanır. Rasulullah ümmetini sağlam bir imanla ve salih bir niyetle ecrini Allah’tan istemek şartıyla bu ibadete davet etmiştir.



و "كان يعتكف العشر الاواخر من رمضان حتى توفاه الله، واعتكف من بعده أزواجه

Aişe der ki, Allah vefat ettirinceye adar Peygamber ramazanının son 10 gününde itikaf ederdi, kendinden sonra da zevceleri itikaf etti. (Buhari-Müslim)

İtikat etmek, müslümanın senenin bazı zamanlarda mescide girerek kendini ibadete vermesi, itaatini artırması, dünya işlerinden uzak durması halidir, kimi ilim ehli ise itikafı, kat’u alaig ani’l halaig /insanlardan alakaları kesmektir demiştir, daha çok ramazan ayında yapılır, müşrikler bile Cahiliyye’de, bu ameli eda ederlerdi, Rasulullah’ın şevval ayında da itikaf ettiği sabittir. Peygamberimiz Ramazan ayının son on gününde itikafa girer, oruçlu olur, ibadetini artırı, beraberinde zevceleri de girerdi. İtikaf mescidde olur bunun dışında meşru değildir, zira evde olursa en az evden 5 kez namaza doğru çıkmak gerekir ki, bu ibadeti azaltır, cemaate ulaşmaya engel olur.



وقال: "لا تشد الرحال إلا الى ثلاثة مساجد: المسجد الحرام، ومسجدى هذا والمسجد الاقصى" متفق عليه

Peygamber buyurur ki, Üç mescidin dışında ibadet etmek amaçlı seyahat yoktur, mescidi haram, mescidi Medine, mescidi aksa” (Buhari-Müslim)

İbadet amaçlı, gidilecek üç mescid vardır, müslüman mescidi haram, mescidi nebevi, mescidi aksa haricinde ibadet amaçlı yolculuk edemez, zira bu hususta Rasulullah hadis açıktır, Peygamber buyurur ki, Üç mescidin dışında ibadet etmek amaçlı seyahat yoktur, mescidi haram, mescidi Medine, mescidi aksa” (Buhari-Müslim) Bu durumda yeryüzünün neresinde olursa olsun bir mescidin, mekânın, türbenin, kabrin fazileti büyüktür, ibadetler orada daha makbuldür niyetiyle ibadet etmek amaçlı gidilmesi haramdır. Bu durum dışında, ilim talep etmek, bir âlimi ve dostu ziyaret için sefer etmek sakıncalı değildir.



Ülkemizde çeşitli yerlerde türbeler gerekçe gösterilerek, bu türbe önlerinde ibadet etmek daha makbuldür düşüncesiyle ibadetler ve ziyaretler gerçekleştirilmektedir. Bu fiil, şeran caiz değildir, bu tür yerlere gitmek için delil olmadığından gidilmemelidir ve red olunmalıdır. Rasulullah’ın mescidi bu ziyaret kapsamına girer mi? denilirse eğer temel gaye, Peygamberin kabrini ziyaret içinse evet denilir, Şeyhulislam risalesinde, mescidi nebiye ibadet niyetiyle gelinmesi gerektiğini beyan eder. Şüphesiz ki, Rasulullah’ın adı, şanı, şerefi, zatı nezdimizde yücedir, ona olan sevgimiz sünnete olan itaatimizle ölçülmelidir, temel gaye olarak, kabrini ziyaret etmek hususunda niyet taşımamalı, mescidi nebiye giderek orada ibadet etme gayesi taşımalıdır.



Vallahu âlem, Sallallahu vesellem ala Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmain.

http://asri-saadet.com/haber_detay.php?haber_id=2650

0 yorum:

Yorum Gönder


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)