GURABA İSLAM الإسلام الغرباء

Ashâb, Ehl-i Beyt, Halifelik ve Yönetim..

Etiketler: ,

ASHÂB VE EHL-İ BEYT

S. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in ashabı ve ehl-i beyti hakkında riayet olunması gereken hususlar nelerdir?

C. Bizim onlara karşı görevimiz: Kalblerimizin ve dillerimizin onları kötülükle anmaktan uzak durması, onların faziletlerini yaymak, onların kötü halleri varsa ve aralarındaki anlaşmazlıklardan uzak durmak, Tevrat, İncil ve Kur'ân-ı Kerim'de yüce Allah'ın, ana hadis kitablarında ve diğerlerinde, meşhur hadis kitablarında sahih hadislerin, faziletlerinden sözettiği gibi sözetmektir.

Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Muhammed, Allah'ın Rasûlüdür. Onunla birlikte olanlar kâfirlere karşı sert ve katı, kendi aralarında merhametlidirler. Sen onları rükû’ ediciler ve secde ediciler, Allah'tan bir lütuf ve rıza isteyenler olarak görürsün. Secde izinden ötürü nişanları yüzlerindedir. Onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıflarına gelince, o önce filizini yarıp çıkarmış, sonra onu gittikçe kuvvetlendirmiş, sonra kalınlaşıp gövdesi üzerine doğrulmuş, ekincilerin hoşuna giden bir ekin gibidir. Bununla kâfirleri öfkelendirmek için (bu örneği verdi). Allah iman edip, salih amel işleyenlere bir mağfiret ve büyük bir mükafat vadetmiştir." (el-Feth, 48/29)

"İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenlerle, barındırıp yardım edenler işte gerçek mü'min olanlar bunlardır. Onlar için mağfiret ve bitmez tükenmez bir rızık vardır." (el-Enfal, 8/74)

"Muhacir ve ensarın ileriye geçen ilk (önder)leri ile onlara güzellikle uyanlardan Allah razı olmuştur. Onlar da ondan hoşnut olmuşlardır. Bunlar için orada ebediyyen kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu en büyük başarıdır." (et-Tevbe, 9/100)

"Andolsun ki Allah peygamberini de, içlerinden bir grubun gönülleri az kalsın eğrilmek üzere iken dar zamanda ona tabi olan muhacirlerle ensarı da tevbeye muvaffak etti. Sonra onların bu tevbelerini kabul buyurdu..." (et-Tevbe, 9/117)

"Yurtlarından ve mallarından çıkartılıp, uzaklaştırılmış olan ve Allah'ın lütuf ve rızasını isteyen, Allah'a ve peygamberine yardım eden, fakir muhacirler içindir (o fey). İşte onlar sadıkların ta kendileridir. Onlardan evvel Medine'yi yurt edinip imana sahib olanlar ise kendilerine hicret edenleri severler ve bunlara verilen şeylerden dolayı kalblerinde bir çekememezlik duymazlar. Kendileri fakirlik içinde bulunsalar dahi (muhacirleri) öz nefislerine tercih ederler..." (el-Haşr, 59/8-9) ve buna benzer daha başka pek çok âyet-i kerime vardır.

Biz biliyor ve inanıyoruz ki; yüce Allah Bedir ehline muttali olmuş ve onlara şöyle demiştir: "İstediğinizi yapınız, ben size mağfiret buyurdum."[302] Bedire katılanlar üçyüzon küsür kişi idiler.

Yine şunu bilir ve inanırız ki; ağacın altında Peygamber efendimize bey'at edenlerden hiçbir kimse cehenneme girmeyecektir. Aksine yüce Allah onlardan razı olmuş, onlar da ondan hoşnut olmuşlardır. Bunlar da bindörtyüz kişi idiler, binbeşyüz kişi oldukları da söylenmiştir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Andolsun ki ağacın altında sana bey'at ederlerken Allah mü'minlerden razı olmuştur. Kalblerinde olanı bilip de üzerlerine huzur ve sükûn indirmiştir..." (el-Feth, 48/18)

Onların, bütün ümmetlerin en faziletlisi olan bu ümmetin en faziletli nesilleri olduklarına da şahitlik ederiz. Onlardan sonra gelenler arasından bir kimse Uhud dağı kadar altını Allah yolunda harcayacak olsa dahi onların harcadıkları bir mud yahut onun yarısına dahi denk düşmez.

Bununla birlikte biz onların masum (günah işlememiş) olduklarına da inanmıyoruz. Aksine onların hata yapmış olmaları mümkündür. Fakat onlar ictihad eden kimselerdi. Onlardan isabetli olan iki ecir alır, hatalı olan kimse ise ictihadı dolayısıyla bir ecir alır, hatası da mağfiret olunur. Esasen onların sahib oldukları faziletler, salih ameller ve birçok husustaki öncelikleri eğer onlardan sadır olmuşsa kötülüklerini giderebilir. Denize küçük bir pislik düşecek olursa, onu değiştirir mi? Allah onlardan razı olsun, onları hoşnut etsin.

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in hanımları ve yüce Allah'ın kendilerinden günah kirini giderip, onları alabildiğine temizlediği kimseler[303] hakkında da aynı şeyleri söyleriz. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in ashabı ve ehl-i beyti hakkında dilinden ya da kalbinden kötü şeyler sadır olan herkesten uzağız. Onları sevdiğimize, onları veli edindiğimize, gücümüz yettiğince onları savunduğumuza Allah'ı şahit tutarız. Bununla biz Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in bize "ashabıma sövmeyiniz"[304] ve "ashabım hakkında Allah'tan korkun, Allah'tan"[305] şeklindeki vasiyetleri ile: "Ben sizin aranızda iki ağır (emanet)i bırakıyorum. Bunların ilki Allah'ın kitabıdır. Allah'ın kitabının emirlerini alınız ve ona sımsıkı sarılınız." Sonra da şöyle buyurmuştur: "Diğeri de ehl-i beytimdir. Ehl-i beytim hakkında sizlere Allah'ı hatırlatırım."[306] hadisinde dile getirdiği vasiyettir. Bu hadis Buhari, Müslim ve başkalarında yer almaktadır.

S. Genel olarak ashabın en faziletlileri kimlerdir?

C. En faziletlileri muhacirlerden en önde gelenler (es-sâbikûn, el-evvelûn)dir. Daha sonra ensar, sonra Bedir'e katılanlar, sonra Uhud'a katılanlar, sonra Rıdvan bey'atine katılanlar, daha sonra onlardan sonra gelenler, sonra da: "Aranızdan fetihten önce infak edip savaşanlar, işte onların dereceleri fetih sonrasında infak edip savaşanlardan daha büyüktür. Bununla birlikte Allah hepsine de cenneti vaadetmiştir." (el-Hadid, 57/10) diye kendilerinden sözedilenler gelir.

S. Tafsîlî olarak ashabın en faziletlileri kimlerdir?

C. Abdullah b. Ömer Radıyallahu anh dedi ki: Biz Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem zamanında Ebu Bekir'e kimseyi denk görmezdik. Ondan sonra Ömer, sonra da Osman gelirdi. Daha sonra peygamberin ashabını aralarında fazilet farkı gözetmeksizin öylece bırakırdık."[307]

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem, Ebu Bekir Radıyallahu anh'a mağarada şöyle demişti:

"Üçüncüleri Allah olan iki kişi hakkındaki kanaatin nedir?"[308]

Yine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

"Eğer ben ümmetimden bir halil (candan dost) edinecek olsaydım, şüphesiz Ebu Bekir'i halil edinecektim. Fakat o benim kardeşim ve arkadaşımdır."[309]

"Allah beni size peygamber olarak gönderdi, sizler: Yalan söyledin, dediniz. Ebu Bekir: Doğru söyledin dedi. Canıyla, malıyla beni hep gözetti. Siz bana arkadaşımı bırakmayacak mısınız?" diye iki defa tekrarladı.[310]

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

"Ey Hattab'ın oğlu (Ömer)! Nefsim elinde olana yemin ederim ki, şeytan seninle bir yolda karşılaştı mı mutlaka bir başka yola geçer."[311]

"Sizden öncekiler arasında kendilerine ilham verilenler vardı. Eğer benim ümmetim arasında böyle birisi olacak olursa, şüphesiz ki o Ömer'dir."[312]

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem kurdun ve ineğin konuşması ile ilgili hadisinde şunları söylemiştir:

"Buna ben iman ettiğim gibi, Ebu Bekir ve Ömer de iman eder."[313] Halbuki ikisi de orada değillerdi.

Osman, Rıdvan bey'ati sırasında Mekke'ye gittiğinde Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem sağ elini göstererek: "Bu Osman'ın elidir" demiş, sonra bunu öbür elinin üzerine koyarak: "İşte bu (bey'at) de Osman içindir." diye buyurmuştur.[314]

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem: "Kim Rûme kuyusunu açarsa, ona cennet vardır." diye buyurmuş, bunu Osman Radıyallahu anh açmıştır.[315]

"Usre (Tebûk gazvesine giden) ordusunu donatan kimseye cennet vardır" diye buyurmuş ve bu orduyu Osman Radıyallahu anh donatmıştı.[316]

Yine onun hakkında şöyle buyurmuştur:

"Meleklerin bile kendisinden utandığı kimseden ben haya etmeyeyim mi?"[317]

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Ali Radıyallahu anh'a: "Sen bendensin, ben de sendenim." diye buyurmuştur.[318] Onun hakkında Allah'ı ve Rasûlünü sevdiğini, Allah'ın ve Rasûlünün de onu sevdiğini haber vermiş[319] ve şöyle buyurmuştur: "Ben her kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır."[320]

Yine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

"Musa'ya göre Harun'un konumu ne ise, bana göre öyle bir konumda olmak seni hoşnut etmez mi? Şu kadar var ki benden sonra peygamber gelmeyecektir."[321]

Yine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: "On kişi cennettedir. Peygamber cennettedir, Ebu Bekir cennettedir, Ömer cennettedir, Osman cennettedir, Ali cennettedir, Talha cennettedir, Zubeyr b. el-Avvam cennettedir, Sa’d b. Malik cennettedir, Abdu'r-Rahman b. Avf cennettedir." Said b. Zeyd dedi ki: Dilesem onuncusunun da adını veririm."[322] O bununla kendisini kastetmektedir. Allah hepsinden razı olsun.

Yine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

"Ümmetim arasında, ümmetime en merhametli kişi Ebu Bekir'dir. Allah'ın dininde en salabetlisi Ömer'dir. En samimi haya sahibi Osman'dır. Helal ve haramı en iyi bilenleri Muaz b. Cebel'dir. Yüce Allah'ın Kitabını en iyi okuyanları Ubeyy (b. Ka’b)'dır. Feraizi (İslam miras hukukunu) en iyi bilenleri Zeyd b. Sabit'tir. Her ümmetin de bir emini vardır. Bu ümmetin emini de Ebu Ubeyde b. el-Cerrah'tır."[323]

Yine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Hasan ile Hüseyn Radıyallahu anhuma hakkında şunları söylemiştir: "Şüphesiz o ikisi cennet ehlinin gençleridir[324] ve şüphesiz o ikisi onun (Peygamber efendimizin) reyhanıydı."[325]

Yine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

"Allah'ım ben gerçekten bu ikisini seviyorum, sen de onları sev."[326]

Hasan Radıyallahu anh efendimiz hakkında da şöyle demiştir:

"Benim bu oğlum seyyiddir. Pek yakında yüce Allah onun ile müslümanlardan iki büyük kesim arasında bir sulh gerçekleştirecektir."[327]

Gerçekten de durum Peygamber efendimizin haber verdiği gibi oldu.

İkisinin annesi (Fatıma Radıyallahu anha) hakkında da: "Şüphesiz ki o cennet ehli kadınlarının hanımefendisidir" diye buyurmuştur.[328]

Ashab-ı Kiram'ın pek çoğunun genel ve özel faziletlerine dair sayılamayacak kadar çok rivayet sabit olmuştur. Herhangi bir hususta onlardan birisinin faziletinin tesbit edilmesi her bakımdan diğerlerinden daha faziletli olmasını gerektirmez. Bundan dört raşit halife müstesnadır. Bu dört raşit halifenin üçünün böyle olduğu daha önce kaydettiğimiz İbn Ömer hadisi dolayısıyladır. Ali Radıyallahu anh'a gelince müslümanların icmaı ile o, onlardan sonra yeryüzündekilerin hepsinden daha faziletlidir.

HALİFELİK

S. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'den sonra halifeliğin süresi ne kadardır?

C. Ebu Davud ve başkaları Said b. Cumhan'dan, o Sefine'den şöyle dediğini rivayet etmektedir: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

"Nebevi hilafet otuz yıldır, sonra Allah mülkü/yönetimi dilediğine verecektir."[329]

Bu süre Ebu Bekir, Ömer, Osman ve Ali Radıyallahu anh'ın halifelik süresini kapsar. Ebu Bekir iki yıl üç ay, Ömer on yıl altı ay, Osman oniki yıl, Ali dört yıl dokuz ay halifelik yaptı. Bunların toplamı yirmidokuz yıl altı ay eder. Bunu otuza el-Hasen b. Ali Radıyallahu anh'a yapılan bey'at sonucu altı aylık halifeliği tamamlamaktadır.

İslam tarihinde ilk melik ise Muaviye Radıyallahu anh'dır. O bütün meliklerin en hayırlıları ve faziletlileridir. Ondan sonra ise Ömer b. Abdu'l-Aziz Radıyallahu anh gelene kadar ısırıcı bir hükümdarlık (mülkü'l-adud) devri gelmiştir. O bakımdan ehl-i sünnet âlimleri Ömer b. Abdu'l-Aziz'i raşid halifelerin uygulamaları gibi uygulama yaptığından ötürü beşinci halife sayarlar.

S. Bu dört kişinin genel olarak halifeliğine dair delil nedir?

C. Onların halifeliğine dair deliller sayılamayacak kadar çoktur. Bu delillerden birisi Raşid halifeliğin süresinin otuz yıla hasredilmesidir. Bu onların yönetim başında oldukları süredir. Bir kısmı da onların başkalarından faziletli olduklarına dair daha önce kaydedilen rivayetlerdir. Halifelerin kendi aralarındaki faziletleri de halifelik sıralarına göredir.

Yine bu husustaki delillerden birisi de Ebu Davud ve başkalarının Semura b. Cundub'den yaptıkları şu rivayettir: Bir adam şöyle dedi:

"Ey Allah'ın Rasûlü! Ben sanki semadan bir kova gibi bir şeyin sarkıtıldığını gördüm. Ebu Bekir geldi, bu kovayı iki yanından tutup az bir miktar içti, sonra Ömer geldi bu kovayı iki yanından tutup doyasıya içti. Daha sonra Osman geldi, bu kovayı iki yanından tutup doyasıya içti. Sonra Ali geldi, kova biraz çalkalandı ve üzerine kovadan bir miktar su döküldü."[330]

Bu husustaki delillerden -ki en güçlüleridir- birisi de icmâ’da bulunmaları önemsenen kimselerin bu dört zatın halifeliğini icmâ’ ile kabul etmiş olmalarıdır. Sapık ve bid'atçi olan bir kimse dışında onlardan hiçbirisinin halifeliğine dil uzatan yoktur.

S. Genel olarak ilk üç halifenin halifeliğinin delili nedir?

C. Buna dair deliller pek çoktur. Bir bölümü az önce kaydedilenlerdir. Bunlardan birisi de Ebu Bekr Radıyallahu anh'ın rivayet ettiği hadis-i şeriftir. Buna göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bir gün:

"Sizden kim rüya gördü?" diye sormuş. Bir adam: Ben bir rüya gördüm, dedi. Sanki semadan terazi gibi bir şey indi. Siz ile Ebu Bekir tartıldınız, siz Ebu Bekir'den ağır bastınız, sonra Ömer ile Ebu Bekir tartıldı, Ebu Bekir ağır bastı. Sonra Ömer ile Osman tartıldı, Ömer ağır bastı. Sonra o terazi kaldırıldı.[331]

Yine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:

"Bu gece salih bir kişiye bir rüya gösterildi. Buna göre Ebu Bekir, Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'e, Ömer Ebu Bekir'e, Osman da Ömer'e bitiştirilip bağlandı."[332]

Bu iki hadis de Sünen’lerde yer almaktadır.

S. Ebu Bekir ve Ömer Radıyallahu anhuma'nın halifeliğine dair icmalî delil nedir?

C. Bu hususa dair deliller pek çoktur. Bunların bir kısmı Sahih(-i Buhari ve Müslim)'de yer almaktadır. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

"Ben uykudayken kendimi üzerinde bir kova bulunan bir kuyunun başında gördüm. O kuyudan Allah'ın dilediği kadar su çektim. Daha sonra Ebu Kuhafe'nin oğlu (Ebu Bekr) onu aldı. O da bir ya da iki kova çekti. Çekişinde biraz zayıflık vardı. Allah onun zaafını mağfiret buyursun. Sonra bu kova oldukça büyük bir kova halini aldı. Bunu Hattab'ın oğlu aldı. İnsanlar arasında Ömer'in kuyudan su çektiği gibi çeken bir başka dahi birisini görmedim. Öyle ki insanlar onun (kuyunun) uzak çevrelerine kadar ulaştı."[333]

S. Ebu Bekir'in halifeliğine ve ilk halife oluşuna delil nedir?

C. Bu hususta da sayılamayacak kadar çok delil vardır. Bir bölümü az önce geçenlerdir. Bunların bir bölümü de Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim'de yer almaktadır. Buna göre bir kadın Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in yanına geldi. Peygamber ona geri dönmesini istedi. Kadın: -Ölümü kastediyormuşcasına- şâyet gelir de seni bulamayacak olursam? diye sordu. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem: "Beni bulamayacak olursan, Ebu Bekir'in yanına git" diye buyurdu.[334]

Bir diğer delil de Sahih-i Müslim’de yer almaktadır. Aişe Radıyallahu anha dedi ki: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem vefatı ile neticelenen hastalığında bana dedi ki:

"Bana babanı ve kardeşini çağır da bir yazı yazayım. Çünkü ben herhangi bir kimsenin bir temennide bulunmasından ve bir kimsenin kalkıp, ben (halifeliğe ondan) daha layıkım diyeceğinden korkarım. Oysa Allah da, mü'minler de Ebu Bekir'den başkasına razı olmazlar."[335]

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem vefatı ile sonuçlanan hastalığında namaz kıldırmak üzere öne geçirilmesi için de aynı sözleri söylemişti.[336]

Ayrıca Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'in muhacir ve ensar bütün ashabı ile onlardan sonra gelenler, ona bey'at üzerinde icmâ’ etmişlerdir.

S. Halifelikte Ebu Bekir'den sonra Ömer'in öne geçirilmesinin delili nedir?

C. Delilleri pek çoktur. Bir bölümü az önce geçti. Birisi de Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in şu buyruğudur: "Ben aranızda ne kadar kalacağımı bilemiyorum. Benden sonra gelecek olan iki kişiye uyunuz." demiş ve Ebu Bekir ile Ömer Radıyallahu anhuma'ya işaret buyurmuştur.[337]

Bir delil de deniz dalgaları gibi dalga dalga gelecek fitneler ile ilgili hadisteki ifadelerdir. Huzeyfe Radıyallahu anh, Ömer Radıyallahu anh'a dedi ki:

“Seninle bu fitneler arasında kapalı bir kapı bulunmaktadır.” Ömer Radıyallahu anh:

“Bu kapı açılacak mı yoksa kırılacak mı?” diye sormuş, Huzeyfe:

“Hayır kırılacak”, demiştir. Bunun üzerine Ömer:

“O halde bir daha kapanmayacaktır”, diye cevap vermiştir. Bu kapı Ömer idi. Kırılması ise onun öldürülmesiydi. Bundan sonra da ümmet arasından kılıç kalkmadı.[338]

Ayrıca ümmet Ebu Bekir'den sonra halifeliğe onun geçirilmesi üzerinde icma etmiştir.

S. Bu ikisinden sonra halifeliğe Osman'ın getirilmesinin delili nedir?

C. Bu husustaki deliller pek çoktur. Bir bölümü bundan az önce kaydedilenlerdir. Birisini de Ka’b b. Ucre'nin rivayet ettiği şu hadis teşkil etmektedir. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem, bir fitneden söz etti ve onun pek yakın olduğunu söyledi. Bu sırada başı örtülü bir adam geçti. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem:

"Bu o gün hidayet üzere olacaktır" diye buyurdu. Ben hemen ileri atıldım ve Osman'ın kollarından yakalayarak, Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'e yöneldim:

“Bu mu?” dedim, o:

"Bu" dedi. Hadisi İbn Mace rivayet ettiği gibi, Tirmizi de Murra b. Ka’b'dan rivayet etmiş olup, bu hasen sahih bir hadistir, demiştir.[339]

Âişe Radıyallahu anha dedi ki: Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

"Ey Osman, şâyet Allah bir gün bu işin başına seni getirecek olur da münafıklar Allah'ın sana giydirmiş olduğu o gömleğini çıkarmanı isteyecek olurlarsa sakın onu çıkarma!" Peygamber bu sözü üç defa tekrarladı. Bu hadisi de İbn Mace sahih bir isnad ile rivayet etmiş, Tirmizi hasen olduğunu belirtmiştir. İbn Hibban da bu hadisi Sahih'inde kaydetmiş bulunmaktadır.[340]

Önce şura heyeti (Ömer Radıyallahu anh'ın halifeyi belirlemek üzere görevlendirdiği kişiler) ile daha sonra da diğer ashab-ı kiram ona bey'at etmek hususunda ittifak etmişlerdir. Ona ilk bey'at eden kişi de Abdu'r-Rahman b. Avf'dan sonra Ali Radıyallahu anh'dır. Daha sonra diğer insanlar ona bey'at etmişlerdir.

S. Ali Radıyallahu anh'ın halifeliğinin ve sözü geçen halifelerden sonra halifelik hakkına öncelikle sahib olduğunun delili nedir?

C. Bu husustaki deliller de pek çoktur. Bir bölümü de az önce geçenlerdir. Bir delil de Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in şu buyruğudur:

"Vay Ammar'a! Onu o haksızlıkla baş kaldıran kesim öldürecektir. O onları cennete çağırırken, onlar kendisini ateşe çağıracaklardır."[341]

Ammar Radıyallahu anh, Ali Radıyallahu anh ile birlikte idi. Onu Şam halkı öldürdü. O kendilerini sünnete, cemaate, hak imam olan Ali b. Ebi Talib Radıyallahu anh'a itaate davet ediyordu. Bu hadis Sahih(-i Buhari ve Müslim)'de yer almaktadır. Yine Peygamber orada yer alan bir hadis-i şerife göre şöyle buyurmuştur:

"Ayrılık zamanında insanlardan bir kesim hakkın dışına çıkacak, onları iki kesimden hakka daha yakın olan kesim öldürecektir."[342]

Hakkın dışına Hariciler çıktı, onları Ali Radıyallahu anh, Nehrevan günü öldürdü. Bütün ehl-i sünnetin icmaı ile hakka en yakın olan odur.

YÖNETİM

S. Müslümanların yöneticilerinin hakları nelerdir?

C. Hak üzere onlara bağlı kalarak samimiyetle öğüt vermek, hakta onlara itaat edip, onlara hakkı emredip, uygun bir şekilde öğüt vermek, arkalarında namaz kılmak, onlarla birlikte cihada çıkmak, zekâtı onlara vermek, haksızlık yapsalar dahi onlara katlanıp sabretmek, açık bir küfür ortaya koymadıkları sürece kılıç kullanarak onlara karşı çıkmamak, yalan yere onları överek onları aldatmamak, ıslah olmaları ve başarı elde etmeleri için onlara dua etmek.

S. Buna dair deliller nelerdir?

C. Buna dair deliller pek çoktur. Bazılarını şöylece sıralayabiliriz: Yüce Allah buyuruyor ki:

"Ey iman edenler! Allah'a itaat ediniz, Rasûle de itaat ediniz ve sizden olan emir sahiblerine de..." (en-Nisa, 4/59)

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem de şöyle buyurmuştur:

"Başınıza bir köle dahi emir tayin edilecek olursa, dinleyip itaat ediniz."[343]

"Her kim başındaki emirden hoşuna gitmeyen bir şey görecek olursa, ona sabredip katlansın. Çünkü cemaatten bir karış kadar dahi ayrılıp ölen bir kimse mutlaka cahiliye ölümü ile ölür."[344]

Ubade b. es-Samit Radıyallahu anh dedi ki: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in bizi çağırması üzerine biz de ona bey'at ettik. Bizden aldığı sözler arasında şunlar vardı:

“Hoşumuza giden ve gitmeyen hallerde, kolaylık ve zorluk zamanlarımızda, başkalarının bize tercih edilmesi halinde bile dinleyip itaat etmek ve emir sahibi olan kimseler ile çekişmemek üzere” bey'at ettik. "Ancak elinizde hakkında Allah'tan bir delilin bulunduğu açık seçik bir küfür görmeniz hali müstesna" diye buyurdu.[345]

Yine Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

"Üzerinize bir azası kesik siyah bir köle emir tayin edilecek olursa, Allah'ın kitabına uygun olarak size kumandanlık ettiği sürece onu dinleyip, ona itaat ediniz."[346]

"Hoşuna giden ve gitmeyen hususlarda dinleyip, itaat etmek müslüman kişinin görevidir. Ona masiyet ile emir verilmesi hali müstesnâ. Eğer ona masiyeti gerektiren bir emir verilecek olursa, dinlemek de, itaat etmek de yoktur."[347]

"İtaat ancak maruftadır."[348]

Yine Peygamber şöyle buyurmuştur:

"O (âmirin) sırtını dövse, malını alsa da dinleyip, itaat et."[349]

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bir diğer hadisinde şöyle buyurmaktadır:

"Her kim itaatten el çekecek olursa, kıyamet gününde lehine hiçbir delil olmaksızın Allah'ın huzuruna çıkar ve her kim de boynunda bir bey'at sorumluluğu bulunmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölür."[350]

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem yine şöyle buyurmaktadır:

"Bu ümmetin işi birlik ve ittifak halinde iken onu bölmek isteyen kimseyi kim olursa olsun kılıçla vurunuz."[351]

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem bir diğer hadisinde şöyle buyurmaktadır:

"Birtakım emirler olacak; (uygulamalarından) bazısının maruf olduğunu göreceksiniz, bazısının da münker olduğunu. Her kim marufu emrederse kurtulur, kim münkere karşı çıkarsa esenliğe kavuşur; ancak (o münkere) razı olan ve uyan kimse felaha eremez." Ashab:

“Bunlarla savaşmayalım mı?” diye sorunca, Peygamber:

"Namaz kıldıkları sürece hayır" diye buyurdu.[352]

Ve daha başka hadis-i şerifler... Bütün bunlar da sahih hadisler arasındadır.

S. İyiliği emredip, münkerden alıkoymak kimin görevidir ve bunun mertebeleri nedir?

C. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Sizden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir." (Al-i İmran, 3/104)

Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem da şöyle buyurmuştur:

"Sizden kim bir münker (şeriatın kabul etmediği bir iş) görürse onu eliyle değiştirsin, gücü yetmezse diliyle, yine gücü yetmezse kalbiyle (değiştirsin). Bu imanın en zayıf halidir."[353] Hadisi Müslim rivayet etmiştir.

Bu hususta Kur'ân-ı Kerim'in âyetleri ile Peygamber efendimizin hadis-i şerifleri sayılamayacak kadar çoktur. Hepsi de iyiliği emredip, gören herkesin münkeri alıkoymakla görevli olduğuna delil teşkil etmektedir.

Bu görev bir başkası tarafından yerine getirilmedikçe o kimse üzerinden düşmez. Herkesin de görev yapması kendi durumuna göredir. Herhangi bir kul bu işi önlemeye daha muktedir ise ve onu daha iyi bilen birisi ise elbette bu görevi yerine getirmesi onun için daha bir vacib ve daha bağlayıcıdır.

Masiyet işleyen kimselere azab ineceği vakit ancak onların yapılmamasını söyleyen ve bundan alıkoymaya çalışanlar kurtulur. Biz bu meseleye dair yeterli ve özel bir risale kaleme almış bulunuyoruz. Bu hususta hakkı taleb edenlere burada yazdıklarımız yeterlidir. Hamd Allah'adır, lütufları dolayısıyla minnet duygularımız O'nadır.

--------------------------------------------------------------------------------------

[302] Muslim, VII, 168; Ebû Davûd, IV, 213; Tirmizî, V, 409; Müsned, I, 79.

[303] bk. el-Ahzab, 59/33.

[304] Bir önceki dipnota bakınız.

[305] Müsned, IV, 87, V, 54-55; Tirmizî, V, 696

[306] Müsned, III, 14, 17, 26, 29; Muslim, VII, 122-123; Darimi, II, 310

[307] Buhârî, IV, 191, 203

[308] Buhârî, IV, 190; Muslim, VII, 108; Müsned, I, 4

[309] Buhârî, IV, 191; Muslim, VII, 108; Tirmizî, V, 606; İbn Mâce, I, 36; Darimi, II, 255; Müsned, I, 270-359

[310] Buhârî, IV, 192

[311] Buhârî, IV, 199; Muslim, VII, 115; Müsned, I, 171, 182, 187

[312] Buhârî, IV, 200; Muslim, VII, 115; Müsned, VI, 55; Tirmizî, V, 622

[313] Buhârî, IV, 192; Muslim, VII, 111; Tirmizî, V, 623

[314] Buhârî, IV, 203-204; Tirmizî, V, 626, 628

[315] Buhârî, IV, 198

[316] Buhârî, III, 198, IV, 202

[317] Buhârî, IV, 202; Muslim, VII, 116-117; Müsned, I, 71, VI, 62, 155, 288

[318] Buhârî, IV, 207; Tirmizî, V, 632-636

[319] Buhârî, IV, 207; Muslim, VII, 120-122; Tirmizî, V, 638; Müsned, V, 333, 353, 358

[320] Tirmizî, V, 633; İbn Mâce, I, 43-45; Müsned, I, 84, 331, III, 281, IV, 368...

[321] Buhârî, IV, 208; Muslim, VII, 120

[322] Ebu Dâvûd, IV, 211-212; Tirmizî, V, 647-648; İbn Mâce, I, 48; Müsned, I, 188, 193

[323] Tirmizî, V, 664-665; İbn Mâce, I, 55; Müsned, III, 281

[324] Tirmizî, V, 656; İbn Mâce, I, 44; Müsned, V, 391

[325] Buhârî, IV, 217, VII, 74; Tirmizî, V, 657

[326] Buhârî, IV, 216-217; Tirmizî, IV, 657, 661; Müsned, V, 69

[327] Buhârî, IV, 216; Ebu Dâvûd, IV, 216; Tirmizî, V, 658; Nesâî, III, 107

[328] Buhârî, IV, 209; Muslim, VII, 142-144; Tirmizî, V, 660; Müsned, V, 391

[329] Ebu Dâvûd, IV, 221; Tirmizî, IV, 503; Müsned, V, 220, 221, 222

[330] Müsned, V, 21; Ebu Dâvûd, IV, 208

[331] Ebu Dâvûd, IV, 208; Tirmizî, IV, 540

[332] Ebu Dâvûd, IV, 208; Müsned, III, 355

[333] Buhârî, IV, 193; Muslim, VII, 113; Tirmizî, IV, 541

[334] Buhârî, IV, 191; Muslim, VII, 110

[335] Muslim, VII, 110; Müsned, VI, 47, 106, 144

[336] Buhârî, I, 165; Muslim, II, 20; İbn Mâce, I, 389; Müsned, I, 221, 396, 405

[337] Müsned, V, 385, 402; Tirmizî, V, 609-610; İbn Mâce, I, 37

[338] Buhârî, VIII, 96; Muslim, IV, 524; İbn Mâce, II, 1305; Müsned, V, 401, 405

[339] Bk. Tirmizî, V, 628; İbn Mâce, I, 41; Müsned, IV, 235, 236, IV, 242 ve 243

[340] Tirmizî, V, 628; İbn Mâce, I, 41

[341] Buhârî, I, 115; Muslim, VIII, 185; Tirmizî, V, 669; Müsned, II, 161, 164, 206, III, 5, 22, IV, 197, 198, V, 214, 215, 306, 307, VI, 289, 300

[342] Muslim, III, 113; Ebu Dâvûd, IV, 217; Müsned, III, 32, 48

[343] Buhârî, VIII, 105; Muslim, VI, 14; Ebu Dâvûd, IV, 201; İbn Mâce, II, 955; Müsned, VI, 403

[344] Buhârî, VIII, 105; Muslim, VI, 21; Darimi, II, 158; Müsned, I, 275, 297

[345] Buhârî, VIII, 87-88; Muslim, VI, 16-17; Nesâî, VII, 138-139; İbn Mâce, II, 957; Muvatta, II, 4; Müsned, V, 314, 316

[346] Muslim, VI, 15; Tirmizî, IV, 209; İbn Mâce, II, 955; Müsned, VI, 402, 403

[347] Buhârî, VIII, 105; Muslim, VI, 15; Tirmizî, IV, 209; Ebu Dâvûd, III, 40; Nesâî, VII, 160; İbn Mâce, II, 956; Müsned, II, 17

[348] Buhârî, VIII, 106; Muslim, VI, 15-16; Ebu Dâvûd, III, 40; Nesâî, VII, 160; İbn Mâce, II, 955

[349] Muslim, VI, 20; Ebu Dâvûd, IV, 95

[350] Muslim, VI, 22; Müsned, II, 70, 82

[351] Muslim, VI, 22; Nesâî, VII, 92-93; Ebu Dâvûd, III, 242; Müsned, IV, 261

[352] Muslim, VI, 23; Ebu Dâvûd, IV, 242; Tirmizî, IV, 529; Müsned, VI, 295, 302

[353] Muslim, I, 50; Ebu Dâvûd, IV, 123; Tirmizî, IV, 469; Nesâî, VIII, 111; İbn Mâce, II, 1330; Müsned, III, 10, 20

SORULU CEVAPLI İSLAM AKÂİDİ

Hafız b. Ahmed el-Hakemî

Notlar ve İnceleme - Ahmed b. Ali b. Alluş Medhalî (guraba yayınları)

0 yorum:

Yorum Gönder


GURABA YAYINEVİ..

GURABA YAYINEVİ..
Selefin fehmi ile ehli sünnetin eşsiz kitaplarını bulabileceğiniz yayınevi..

Bu Blogda Ara

Popüler Yayınlar

Guraba Resim..

Guraba Resim..

Guraba - Ayet

Şüphesiz Allah mü'minlerden canlarını ve mallarını -onlara cenneti vermek karşılığında- satın almıştır.Onlar Allah yolunda savaşır, öldürür ve öldürülürler.Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an'da yerine getirmeyi taahhüt ettiği hak bir vaaddir.Allah'dan daha çok ahdini kim yerine getirebilir ki?O halde yapmış olduğunuz bu alış verişe sevinin.En büyük kurtuluş işte budur! (Tevbe/111)

Guraba - Hadis

Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle anlatır;

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: '' Allah, iki kişiye güler.Bunlardan biri diğerini öldürür ve ikiside cennete girer.Biri, Allah yolunda savaşarak şehit olur sonra Allah katilinin tevbesini kabul eder de müslüman olur ve Allah yolunda çarpışarak o da şehit düşer.''(Buhârî, cihad 2826-Muslim, imare 1890-Nesâî, cihad 3165-İbn Mâce, mukaddime 191-Ahmed, müsned 7282)